Gazetede, sosyetik güzellerimizden birinin anne olma tutkusu artınca, sperm bankasından sperm alıp çocuk doğurmaya karar verdiği ve bunun için de babasının onayını aldığı yazıyordu. Bu olayı ilk gerçekleştiren, ismini şimdi hatırlayamadığım oyuncu manken medyada haber olduğunda; bunun, şımarıkça bir tavır olduğunu düşünüp tepki vermiştim. Doğru bulmamıştım. Ve etrafıma bakındığımda bir çok genç ve bekar kadında, anormal derecede çocuk sahibi olma arzusunu fark etmiştim. Sadece çocuk sahibi olmak için bir adamla birlikte olmayı, sonra adamı sallamayı göze alan mantığın oldukça yaygın, hatta bir trend olduğunu fark etmiştim.
İlerki günlerde o kızın bir röportajını okuduğumda, onun savunusunun nedenleri ve gerekçelerinden baktığımda hak vermiştim. Bugünlerde Münir Özkul'un kızı üzerinden başlayan tartışmaları da göz önüne alınca, tüm bu süreç üzerine düşüncelerimi ve öngörülerimi bir kaç bölümde yazmaya karar verdim.
Bu olayı Türkiye gündemine ilk oturtan genç kadının çok haklı savunusu şuydu: ''Bu spermler bankada birilerini bekliyor zaten; ve bir vaka olarak var. Ben onlardan birini sahiplenmiş oldum. Belki çok kötü, daha farklı bir hayata sürüklenebilecek; belki hiç sevgi göremiyecek bir çocuğu kurtardım. Ve bu çocuğu ben doğurdum. Kendimden bir çok şey kattım ona. ''Benzer ve mantıklı sözlerle devam eden röportaj aynı zamanda yuvadan bir çocuk alsaydın önermelerini de yersizleştirebilecek bir savunu olarak onay almıştı benden...
Evet ortada bir durum var. Etik anlamda sorgulanması gereken aslında bu sistemi var edenler; ve kapitalizmin temel mantığı üzerine kurulmuş çirkin yüzü... İnsanların en büyük özlemleri üzerinden olayın ahlak boyutunu hiç sorgulamadan, dünyaya gelecek çocuğun zaten varolmayan seçme hakkını bir de doğal bir sürecin uzağına atan, onu bir başka insanın kendi arzularını ve isteğini tatmin edecek bir oyuncak haline getiren sistem; bankanın sahibi yetişkine para kazandırırken, bir başka yetişkinin de talebini gerçekleştiriyor. Bu alışverişin tarafları memnunken, o çocuğun ilerki evrelerde başka çocuklar içinde yanıtsız kalacak sorusunu kimse düşünmüyor. Babanın ölmesi, aileyi terk etmesi kendi başlarına somut ve izah edilebilir, hatta anlaşılabilir birer yanıtken; bunun yanıtı kolayca verilebilecek ve kabul edilebilecek bir şey midir? Bir çocuk için...Ayrı anne babanın çocuklarının bunu arkadaşlarından saklama gayretleri ve bu halin onlar üzerindeki baskısını görünce, bu halin yaratacaklarını tahmin etmek çok zor olmasa gerek...
Sosyetik güzelimizin ve Münir Özkul'un kızının olayını, ilk olaydaki genç kadınınki gibi masum karşılayamıyorum. Duygularındaki samimiyete inanamıyorum. Tıpkı geçenlerde bir dergide okuduğum çok ünlü zenginlerimizden yaşını başını almış bir kadının, yaptıracağı çocuk parkıyla ilgili şu cümlelerindeki bencillik gibi: ''Yurt dışında çok güzel çocuk parkları görüyordum. Filancanın yaptırdığı çocuk parkını da görünce kendi adımı taşıyan bir park yaptırmak istedim. Sürekli gidip bakacağım bir park.'' Buraya kadar anormal bir durum yok; ama tüm bu olumluluk halini ters yüz eden ve o ifadelerin anlamını tümden değiştiren bir tercih var: Parkın yaptırılmak istendiği yer Bebek... Yer Bebek olunca; tüm ulvi amaçlardan öteye giden, sadece kendini tatmin için kendine bir park yapmaktan öte bir anlam yüklenebilir mi buna?
Sperm bankaları olayı pratikte ve algılama biçimine göre olumlukları olan bir durum gibi görünürken; aslında, dünyanın yaşayabileceği en önemli felaketlerden birinin başlangıcı bence... Spesifik örneklere bakarak olumlanamayacak kadar büyük bir tehdit... Niyeleri bir başka yazıya bırakıyorum şimdilik... Çünkü farklı mantıklar ve niyetlere göre, o kadar çeşitlenebilecek kötü haller ortaya koyuyor ki...
Belki, gelecekte sosyoloji biliminin tüm bilinen gerçekleri ters yüz olacak. Ve bu bankalar, bir takım hastalıklı beyinlerde silah fabrikalarının yerini alabilecek, yeni tür silahlar üretme amaçlı olarak!..
Hitler'i ve doktoru Mengele'yi unutmayalım!..
seçilmiş, ari ırk yaratma sürecinin farkındalığında olarak karşıyım da çaresiz veya adamsız kadınlar (bkz.ben :)) için bir çözüm olabilir pek ala...
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilbir arkadaşım çok anne olmak istiyordu ve sağlık problemi yüzünden en geç iki-üç yıl içinde çocuk doğurması gerekiyordu... kendisinden izler taşısın istediğinden de spermbankları düşünmüştü, sonrasında yaşam hikayesi yön değiştirdi ama ilk o zaman düşünmüştüm anne olmak meselesini. Benim olması ile anne olmak arasındaki bir seçimdi bu ve ben de senin gibi düşünüyordum; meseleye anne olmak diye bakıyordum... Hayatı algılama biçimi belki de... Bir de orada o seçilmiş kriterleri yüksek alternatiflerle başbaşa kalacağımı düşündüğümdeki seçilmiş ırk, ari ırk meselesi girdi ki işin içine iyiden iyiye soğudum spermbank meselesinden kendi adıma...
YanıtlaSilBüyüdüğün de o çocuk daha büyük sıkıntılar duygusal boşluklar yaşar gibime geliyor. Türlü sıfatları olabilir bir annenim ama hiç bir şekilde bir babanın yerini tutamaz tıp kı babanın annenin yerini tutamadığı gibi .Bu çocuk büyüdüğünde babam kim diye sormayacak mı ve sorduğunda nasıl bir cevap vercekler orasıda ayrı bir durum ne yani senin baban herkes ola bilir yada çevrende ki hiç kimse .Hiç ama hiç insani gelmiyor bana bilemiyorum yinede en azından benim fikrim böyle ..
YanıtlaSilAnne benim babam kim? sorusunun cevabı işte şu banka durumu çok yıkıcı kabul, ama kadın programlarına bakın, yıllar evvel evlat verdikleri çocukları geri almaya çalışanlarla dolu. Ve hekes önceliği biyolojik ebeveyne veriyor. Yani evlatlık müessesesi de çökmüş vaziyette.
YanıtlaSilAnne olmak isteyen kadın tek gecelik bir ilişki mi yaşasın, yani genetik mirasını bilemediği bir çocuğu dünyaya getirip daha büyük riskler mi alsın? Bu bağlamda anne olma hakkından kimseyi mahrum edemeyeceğimiz düşünülürse bence bankalar beraberinde getirdiği tehditlere rağmen olmalı...
Cesur Yeni Dünya... (Aldous Huxley - 1932)
YanıtlaSilBence çocukları leylekler getirsin evet evet gerçekten leylekler getirsin o zaman ne sperme gerek kalır ne bankaya:) şaka bir tarafa,hiçbir yerinden tutulabilecek birşey değil bence,sadece günü kurtarmaktan öte,yani günümüz ekonomi politikaları gibi bu gününün sıkıntısını bir atlatalımda yarın ne olursa artık allah kerim demek gibi yani,herşeye rağmen anne olayım isteği burada mevzu bahis sıkıntı.ama bir çocuğu anne olma isteğine (bencilliğine) kurban edemeyiz,anne olma hakkı kimsenin elinden alınamayacağı gibi, bir çocuktanda babasının kim olduğunu bilme hakkını almamalıyız bence, sonuçta çocuk tercihsiz doğuyor doğal olarak.Ayrıca babasız büyümekle babanın kim olduğunu bilmeden büyümek ayrı kavramlardır,şartlar insanları babasız büyümeye zorlayabilir ölümle boşanmayla ne bileyim sorumsuzlukla vesaire,ama böyle bir müessesenin oluşması nedeniyle babanın kim olduğunu bir ömür bilmeden yaşamak düşüncesi korkunç geliyor.ve hiç bir kadının aslında çok naif gelen bir istek olan anne olmak isteği nedeniyle bir çocuğa bunu yapmak istemeyeceğini düşünüyorum.En iyisi bankalar dan sadece kredi çekelim biz:)en azından bankazede olduğumuzda gidip ağlayacak bir devlet kapımız olur,diğerin de kapıları kafamıza kafamıza vururlar gibi geliyor:) A.P
YanıtlaSil