11 Mayıs 2009 Pazartesi

Kaynak...The Fountain


Tevrata göre cennette bulunan iki önemli ağaç vardır, biri "Bilgelik” ağacı, diğeri de "Hayat" ağacıdır. Tanrı tarafından Adem ve Havva’ya bilgelik ağacının meyvesinden yemeleri yasaklanmıştır; bu ağacın meyvesinden yemenin cezası ölümlülüktür. İşte Havva’nın Adem’i meyvesini yemesi konusunda kandırdığı söylenen ağaç bu ağaçtır ve yasağa rağmen bilgelik ağacının meyvesini yemenin cezası olarak Adem ve Hava'ya, dolayısıyla insanoğluna ölüm bahşedilmiştir. Ve cennetteki diğer ağaç olan hayat ağacından uzak tutmak için; Tanrı, Adem ve Havva’yı, cennetten çıkartıp dünyaya göndermiştir.

Bunları anlatma amacım şudur ki; dikkat edilirse bu olay içerisinde iki zıt olayı barındırmaktadır. Dünyaya gönderilen insanoğlu için gerçek manadaki hayat bu olayla başlarken, yasak meyveden yemenin cezası olarak, bundan sonra insanoğluna ölüm bahşedilmiştir. Yani insanoğlu için bir nevi hayat ve ölüm aynı olayla başlamıştır; hayat içinde ölümü ve ölüm içinde hayatı barındırmaktadır ve yer yer buna atıflar bulursunuz filmde, ve derki film; yasak meyveyi yemesi konusunda Ademi kandıran Havva olabilir, ama insanoğluna ölümsüzlüğü gösterecek de bir kadın olabilir!!. Sakın taraf tutuğum için söylediğimi düşünmeyin, gerçekten filmde bilgeliği temsil eden ve kocasına ölümsüzlüğün gerçek anlamını gösteren kadındır, belki de senarist çok büyük jest yapmıştır bilinmez:) .

Aslında cevabı bilinmeyen bir şeyi cevaplaması beklenemez filmden tabiî ki; film sadece tevratta ki hikayenin bir nevi devam eden ama rolleri değişmiş halini sunuyor bizlere, üç farklı zaman boyutunda. Ölümsüzlüğü temsil eden Hayat ağacının peşine düşen insanoğlu, ölümü kabul ederek ölümsüzlüğün sırrına ulaşıyor belki de, gerçeği kim bilebilir ki? işte hayat bu yüzden kıymetli ve “ölüm” hayatı daha kıymetli kıldığı için “yaşam” belki de…

Sonlara doğru sancılı bir sürece giriyor film; biraz anlaşılmaz, biraz ürpertici görüntüler parmak ısırtan cinsten; ve ayrıca filmi anlamak için verdiğiniz mesai filmin çekimi kadar zahmetli belki, ama bir o kadar da zevkli, kendinizi bu zevkten mahrum bırakmayın...


Annapurna


Yazı Sevgili Annapurna tarafından bir sinema sitesinde filme yorum olarak yazılmış ve onun izniyle buraya taşınmıştır.

4 yorum:

  1. ben bir kaç kere gelip gittim sonunda yorum olarak: PEKİ demeyi uygun buldum...

    YanıtlaSil
  2. Çok da iyi yapmışsın:))...Film çok hoş, Annapurna bir farklı bakış koymuş ve çok da hoş yapmış.Biraz Maya kültüründeki anlamına da bakmak lazım hayat ağacının, ki benzer yere çıkyor orada da...Film insanın varoluşu üzerine kurulu olduğu için ve özellikle ölüm ve ölümsüzlüğü hem somut bir hal olarak, hem de Mayaların inanışları üzerinden ve Annapurna'nın yorumundaki tevrat vurgusundan yola çıkarak(ruhani ve soyut) farklı iki örnekle ortaya koyduğundan;tüm bu varoluşsal olguları anlatırken de: ölümsüzlük talebini ; biri karşının talebi olmaksızın,diğeri karşının talebi ve vadedilen üzerine yola koyularak arayan farklı erkekler üzerinden aşkın farklı hissedişlerini de anlatıyor.Dolayısıyla filmin bu kışkırtıcı tavrı kaçınılmaz bir biçimde insanın düşünce dünyasını tüm bu haller üzerinden tetikliyor,düşündürtüyor.Yani kapsama alanı çok geniş.İzlenmeli

    YanıtlaSil
  3. Ölümsüzlüğü temsil eden Hayat ağacının peşine düşen insanoğlu, ölümü kabul ederek ölümsüzlüğün sırrına ulaşıyor belki de, gerçeği kim bilebilir ki?işte hayat bu yüzden kıymetli ve “ölüm” hayatı daha kıymetli kıldığı için “yaşam” belki de…

    İşte bu cümle var ya! Önüne insanoğluna yakışır onca sıfat eklenebilecek ey CAN DOST; beni öyle bir sarstı ki anlatamam! Ne diyeyim ki sana. İyi ki varsın ve yüreğine, fikrine sağlık...

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP