Bir İngiliz gazeteci-yazarın elinden çıkmış olması, Altın Kitaplar Yayınevinden piyasaya çıkmış olması demek ki yakılacak kitaplar listesinden çıkarmış onu... Bunca zamandır, neden elim gitmedi bir kez bile ona diye düşündüm. Ötekilerin yakıldığı bir dönemde bunun yaşıyor olmasını mı hazmedemedim bilmiyorum.
Sonra, birden aklıma geldi ki bu kitabın içinde, petrol sanayisinin parolası olduğu söylenen ve Rockefeller'in dilinden düşürmediğine vurgu yapılan bir şiir vardı. Çok işime yaramıştı... Aslında ondan yola çıkarak öyle davranmıyordum elbet. Ama! Hani vardır ya! Bir davranışınız doğal bir hal halinde süre gidiyordur da yaşamınızda, bir gün, bir yerde okuduğunuz bir bilene ait düşünceyle kendinizinkini eşlersiniz. Ve o gün, aslında sizde olan ama adını koyamadığınız bir davranışınızın ya da bir duygunuzun adını bulmuş gibi olursunuz. Ben de o gün öyle olmuştum.
Gözlemeyi seviyordum, onu hatırladım. Ama Rockefeller'da ticari ve çıkarsal amaçlar taşırken bu, bendeki anlamı yaşamı dinlemek ve anlamaktı.
Bugün şu algıda seçicilik denen şeyin aslında ne güzel bir şey olduğunu da düşündüm, bakarken o şiire... Bir sol militan çocuk ve emperyalizmin en önemli şahsiyetlerinden biri. Ve aynı şiir:
Akıllı bir baykuş ağaca çıktı: oturdu
Çok şey gördü ama çok az konuştu.
Ne kadar az konuştuysa o kadar çok duydu.
Neden biz de baykuş gibi olamıyoruz?
Çok şey gördü ama çok az konuştu.
Ne kadar az konuştuysa o kadar çok duydu.
Neden biz de baykuş gibi olamıyoruz?
Sonra, kitabın sayfaları arasından bir not kağıdı ilişti gözüme... O yıllarda, henüz tıfıl çocuklarken, manalı sözlere ilgimiz çok fazlaydı. Onları alır, bir süre bilmiş konuşmalarımızın arasına katıp kendimizi süsler, sonra da sokağa bırakırdık o cümleleri. Onlardan en sevdiğimizdi bu rastladığım: ''Hep aptal görün ama hiç aptal olma.''
Tabii ki sayfalarda dolaştıkça o yılların içine gidiverdim. Ve sevdim bu zaman makinası hali... Sonra bir tebessüm yerleşiverdi suratıma. Sonra bir kahkaha oldu kocaman.
O zamanlar, en arkadaşım- ki hala en arkadaşım- ve ben, derdik ki bir de: ''Ya biz, özellikle otuz kırk yaş civarı insanlara- ki bizimle aynı yaşta olanları hiçten sayıyorduk- onların bizi nasıl tanımalarını istersek öyle davranıp, onlarda istediğimiz intibayı yaratabiliriz. '' Ve bunu başardığımızı da düşünürdük. Elbette başardığımız da oluyordu çoklukla... Şimdi bize yapıldığında için için gülüyoruz. Ve yiyoruz elbet. Zekayı takdir etmek lazım; di mi ama!
Orijinal adı Seven Sisters olan, Türkiye'de, Petrol Oyunu adıyla yayınlanan Antony Sampson tarafından yazılmış oldukça aydınlatıcı ve bu konuda en önemli referanslardan biri sayılan bu kitabın önsözünden bir paragrafı da belki ilgi çeker diye buraya taşımış olayım : ''Yedi Kız Kardeş, dünyanın en güçlü yedi petrol şirketine topluca verilen ad: Exxon, Shell, Mobil, BP, Texaco, Gulf, Socal.
Bu kitapta dünya petrolünü, dolayısıyla dünya siyasetini elinde bulunduran, ülkelere, hükümetlere, toplumlara dilediklerini yaptıran bir avuç petrol soylusunu tanıyacak, dünyanın kaderini nasıl değiştirdiklerini, devrimler, karşı devrimler yarattıklarını göreceksiniz. ''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder