altyazılar... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
altyazılar... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ağustos 2023 Cumartesi

Katliam

Açıkta, yorgun ve üşümüş bir gecenin sabahına peyniri, zeytini ve çayı katık etmiş balıkçı tekneleri; denize karışan küçük derenin deltasında, sabah dedikodusuna geveze martılar... Karşı kıyıya uzanıyormuş hissi veren iskelenin dibinde, sabah mahmuru güneşin tembel ve üşengeç göz kırpmaları...


Fırından yeni çıkmış poğaçalarla bir kahvaltının ardından, dalgaların kırıldıktan sonraki uzantılarının ayaklara değdiği sınır çizgisinde, sürpriz bir kahveye var mısın?



30 Haziran 2023 Cuma

O Zaman Bu Zaman San Sebastian


Pasta dolabı muhteşem,

her biri sanat harikası.



Kışkırtıcı,

ukalalık yok;

son derece sıcak bir iletişim oluşuyor, pastalarla aramızda.


Kullandığımız sessiz dil ortak,

sıcak ve esprili.


Orman meyveli cheesecake'i gözüme kestiriyorum; San Sebastian göz kırpıyor.

Selam çakıyor, sevdim seni diyor, ardına tez zamanda bir masada seninle sohbetin dibindeyiz, merak etme'yi ekliyorum.

Onu şimdilik bir başka zaman için bırakıyor...

ve "Limonatanız var mı?" diye soruyorum;


olmadığını öğrenince...

Kahve aklımdan geçse de...

"Çay lütfen," diyorum.





18 Haziran 2023 Pazar

Minnetle!

Babalı çocuk arkalı sandalyede oturmaya benzer, demişti; en can arkadaşlarımdan birinin babası...

Peki, hayatın ilk basamaklarında babalarını kaybeden çocuklar neye benzer?

22 Şubat 2023 Çarşamba

Sağaltıcı Üçlü



Ülkeme kışın en karası düşmüşken;

ve ben kitap okumuyor, eğlenceli hiçbir şey izlemiyorken;

altında kaldığım göçükten inatla kalkıyor, yürümeye başlıyor ve yazları tadını çıkardığım soluk alma noktalarımdan birinin verandasında;

kışların en soğuğu bir akşamda,

her zamanki üçlümle birlikte kendimi sağaltıyorum.




19 Ocak 2023 Perşembe

DİYALOG

Tam bir Momentos'dan al haberi durumu benim için ve şahane bir andayım. Parça müthiş. Yaşım geri sardı, ilk Queen plağımdan bugüne doğru geliyorum şarkıyı dinlerken, şarkı bittiğinde hangi yaşa varacağımı merak ettim, işime gelmeyen bir yaş dönemi olursa hile yapıp bir daha dinlerim, sonra bir daha... bir daha... bir daha... Şu an net 15-16'yım ve plakçıdan Bohemian Rapsody'yi alıyorum. Arka yüzü ise Sweet Lady.* Sanırım bugün sayende Queen ile takılacağım. Teşekkürler Sevgili Dostum.



Ne harika bir hediye oldu değil mi Queen severlere, çok etkilendim, heyecanlandım. Bir şarkı prova kaydına ya da dostlarının arasındayken söylediği nağmelere razıydım... ondan yeni bir ses duymak için. Sesi, bildiğim tüm hisleri ezerek öne çıkıyor ama onun ne olduğunu bulamıyorum, bu yüzden hep taze, hep merak edilesi oluyor.



Bohemian Rhapsody'yi ilk dinlediğimde olduğum yere çakılı kalmış, 'ne dinliyorum ben' diye düşünmüş, büyülenmiştim. Bence onun üstüne çıkan beste pek az bu türde. Bugün istediğimiz yaşta olalım gün boyu Sevgili Buraneros. Eşlik ettiğin için teşekkürler.

Zaten hep 17 değil miyiz Sevgili Momentos.




Haklısın Sevgili Dostum ama nazar değmesin diye pek telâffuz etmiyorum.




Bu yazı Sevgili Momentos'un  Pazar Günü Müziği'ndeki Queen paylaşımından kaynaklı olarak, onun bloğundaki yorumlaşmamızdan oluşturulmuştur. Ve orada arka yüz şarkısı olarak -ezberden- söz ettiğim These are the days of our live yanlıştır, doğrusu fotoğraflarda da görüleceği üzere bu metindeki Sweet Lady'dir ve plak 1976'dan beri benimledir..


14 Ocak 2023 Cumartesi

Özledik... Mi?



Bir bütün içinden öyle güzel bölümlere ayrılmış ki hem ince bir zevkin hem de görmüş geçirmişlikle eskiye sadakatin birleşimi muhteşem bir sonuç ortaya çıkmış... Hem klas bir restoran hem de keyifli mi keyifli bir kafe... Elbette ki kafe restoran diye bir kavram ve oluşum var. Bir çoğu özel bir yemekteymişiz hissini yaşatmazlar. Karın doyurmak için oradayızdan öte özel ve akılda kalıcı bir keyif anı değildir yaşanan. Ama Linville öyle değil. Romantik, çok özel, inisiyatifin tümüyle elimizde olduğu gerçek bir rüyayı en başında hissettiren, bizi hikâyemizin baş köşesine oturtan, yaşam çizelgemize iz bırakıcı bir çentik atan, adını unutulmazlar arasına yazdıran dördüncü boyuttan bir mekân. Bugünü geçmişteymişiz gibi yaşıyoruz. Öyle hoş bir boyut ki bu; kafe, restoran ayrımı yok. Adının başındaki Kafe tanımının da bir anlamı yok. Burası Linville.*





*Film Tadında Bir Öğle Yemeği!

5 Ocak 2023 Perşembe

Yine De Bu Esaretten Mutludur




Sabah olur. Normalde o saate kadar çoktan uyanıp, bir sürü işi halledip, kahvaltıyı aradan çıkarıp, bilgisayarın başında olurken bu kez yatağın içinde ve mırıl mırıldır. Enterasan bir biçimde aklına Rüzgâr adlı şarkı düşmüştür. Gülümser, çünkü şarkının sözlerini bile bir iki cümle dışında bilmiyordur. Bu arada etraftan birisi kafayı uzatır ve endişeli soruyu sorar: Hasta mısın?

Pas güzeldir ve bunu asla affetmeyecektir: Evet, hastayım!*


*Uyandıktan Sonraki 1 Saat 39 Dakikası

15 Aralık 2022 Perşembe

Yaşama Sebebi

 

Karşısındakinin taşıyamıyacağını düşünürse kendi sıkıntı çekmeyi göze alabiliyordu, gönlünde, aklında bitirse bile ötekini önemsiyordu, dünyanın tüm yüküne sadece kendi karşı koyabilir sanıyordu, garip bir gözü pekliği ve başkalarına pek kıyamayan bir yüreği vardı.

1 Mart 2022 Salı

Şu Da Şöylece Bir Kenarda Dursun

Rusya'nın Başında Görürsem Şaşırmam!

 

 

... Hemen Galata Köprüsü'nün çıkışındaki, üç beş yolun yol bulmaya çalıştığı, tünele gitmek için geçeceğimiz, bol trafik lambalı ama senkronizasyon sorunlu kavşağı seviyorum; hani bir de treni kollamamız gereken noktadaki! İşte tam oradayken ve tüneli hedeflemişken, Yüksekkaldırım yönünde, elinde Türk bayrakları olan kalabalığı fark ediyoruz. Irak Türkmenleri'nden kaynaklı bir Rusya protestosu. İzinsiz bir gösteri ama olsun. Bizim çocuklar!

İstiklal'de çok polis var. Sırt çantalarımız uğraştırır diye giremiyoruz Saint Antuan'a. Rus Konsolosluğunun önünde yine eylemciler. Yalnız iki noktadaki eylemcilerin görsel durumlarında bir sorun var! Sanki bir film platosundalar ve tam anlamı ile yönetmen yerleştirmesi ile hareket için işaret bekleyen figüran gibiler. Sanki içime doğuyor. Eylemcilerden aldığım his bana mizansen tadı veriyor.

Ruslarla sorun yaşıyoruz ve aldığımız tutum, verdiğimiz tepkiler, sözlerimiz hiç de akıllıca ve öngörülü değil. Mahalle kavgasında laf dalaşı yapıyoruz. Putin'i geçiyorum. Ama Lavrov, yani dışişleri bakanı Sergey Lavrov, zeki adam; serinkanlı, poker suratlı; uzun vadeli, stratejik ve sinsice planlar yapmayı biliyor. Bi tek onun aklından tırsıyorum...

18 Aralık 2016*



*Demir Küpte Günü Batırmak'dan...

19 Aralık'da Ankara'daki Çağdaş Sanatlar Merkezindeki sergi açılışında Rus Büyükelçisi Andrey Karlov vurularak öldürülüyor.

26 Şubat 2022 Cumartesi

Bazı Yazarlar Var Ki...

Karabatak gibi yer altına gömülüp nadiren, bir nefes için, gökyüzünü merak ederek yüzeye çıktığım kimsesiz saatlerde; güneşle iki lafın belini kırdığım, radikal kararların eşiğinde olduğum ve topyekün bir devrimin illegal bir biçimde planlarını yaptığım sessiz bir dönemde bir gün; e-postamda gördüğüm bir yorum uyarısı, bünyemde "Allah'ın sevdiği bir kulum ben," hissi yaratmanın yanı sıra bütün silahlarımı kuşanıp, savaş alanına konuşlanmamın yolunu da açıyor bana.

Çokça kitap okuyorum. Nefes aldığım dünyadaki kapılarımı kapatıyor, bir başka dünyada bir başka kapı açıyorum kendime. Başlangıçta bu yabancım, bilinmezlerimle dolu evrende el yordamı dolaşıyorum. Gurbetteyim ve her şey sıfırdan. Tek bir parmağım dahi klavye denen alan üzerinde tek bir adım atmış değil. Hızlı bir gelişme gösteriyor, gittikçe bu aleme alışıyor ve olanaklarını kullandıkça da yeniden yeşeriyorum. İşte bu yeni yaşamı kurma sürecindeyken daha çok sosyalleşiyor, bilgiye kolay ulaşıyor, sinemaları geziyor, kitapçılara dalıyor ve alışverişlerimi artık bu yeni dünyamın düzeniyle yapmaya başlıyorum.

Yine bir gün, avare avare kitapçı vitrinlerine bakarken bir yazar,* bir kadın yazar; dikkatimi çekiyor ve hemen alıyorum kitabını. Soluksuz okuyorum. O sanki benim saçlarımı okşayan ilkokul öğretmenim. Artık olmayan annem. Babannem... **Kitaba ölüp bitiyorum. Ama henüz tanışma aşamasında olsam da artık hayatımda daha ölüp bittiğim biri var. Zihnim pırıl pırıl. Sırtım sağlam. Bütün kilitlerimi açacak, neyim varsa dökecek kadar güveniyorum O'na. İşte bu devrim süreci devam ederken kitap üzerine bir yazı yazıyorum ve içindeki cümlelerimden biri şu oluyor: "Şu yakın tarihte hayatıma girmiş ikinci şey bu kitap, ve şu yakın tarihte hayatıma girecek hiç bir şeyin birinci olma şansı yok, ne yazık ki. O yüzden bu ikinciliğe o gözle bakılsın lütfen."


İşte bir kaç gün önce ben, çok severek takip ettiğim, özellikle İstanbul'da yaşayanların çok yararlanabilecekleri, tüm kültür sanat etkinlikleri üzerine detaylı yazılar yazan İmgeleme adlı blogdaki bir yazıya, tırnak içindeki cümleme ilaveten, İşin garibi ülkemizde en bilinen kitabı Iza'nın Şarkısı, onu da ben okumadım'ın da olduğu ve aynı yazarın iki kitabını da öneren bir yorum yazıyorum.

Ve anında bekleyen siparişime ekliyorum Iza'nın Şarkısı'nı.

Dün akşamüstü ulaşıyor kitaplar. Çok bayıldığım, daha önce söz ettiğim ve ancak bitirmek üzere olduğum ve Enn Sevdiğim Kadın'la üzerine çok konuştuğum Bütün Günler'in Akşamı'nı da fotoğrafa katıyorum.

Onun için aldığımsa; O'na kavuşmak, bir başka hayatın yolunda bana yoldaş olan çokkk tatlı kadının boynuna atlamak için yarını bekliyor.



*İmgeleme için buradan lütfen

*Magda Szabo- **Kapı, Katalin Sokağı

20 Şubat 2022 Pazar

Bu Da Şöylece Bir Köşede Dursun

 

"Ben o İstanbul leydileriyle kaynaşamam vallahi billahi. Bana esnaf lokantası lazım “hanım ablam sen mi yapıyon bu gözlemeleri ya sırrı ne” “sağol abim ya turşu iyiymiş” minvalinde açılan sohbetler daha samimi geliyor ezelden beri."

louder than metaphors




*İşin özü budur, der ve devam eder, La Paragas.

Mevzudan bağımsız olarak yazının lezzetine ve mizahına bayıldığımı beyan etmek isterim, devlet okulunda okuduk da boynumuz mu eğri kaldı bizim. Hayat okulu derler ya, o ne ararsan onu verir, sen ondan alır işine gelenleri bünyeye ekler, yanlış aldıklarının farkına varıp onları da tanıyarak ve gerekirse atarak büyürsün ya, ne şahane bir kazanımdır aslında o. Ben, robotik, "steril" bir özel okulcu asla olamayanlardanım. Çekirdekten yetişmenin, seçmece, yürekli, mert ve savaşçı bir yaşam kültürü edinmenin yolunun devlet okullarından geçtiğine inanırım Nokta!


*louder than metaphors adlı blogdaki ÖZEL Mİ DEVLET Mİ? başlıklı yazıya fikrimin ince gülü.

11 Mayıs 2021 Salı

Taze Fotoğrafa Geçmiş Düş-ünce


Çıplak omuzlar, mutfağa gitmiş bedenler, odaya dönmüş bedenler, çatal bıçak sesleri, parlayan kadehler, ufacık öpüşler, sandalyeye uzatılmış bacak, dışarı dönmüş yüz, uzatılmış bacağın üzerinde bacaklar, göğüse yaslanmış sırt, kulağa fısıldanan konuşmalar, boşalan kadehlerin çözen dozu, uçuşan duygular, saçlara dokunan el, lapa lapa yağan kar, taşkın ruhlar, kocaman öpüşler, sıcacık kapuçino, bol çikolatalı pasta, müzik, gece, ben, fotoğrafları çeken zaman. Tazelik kokusu... *

*Fotoğraf sabah erkeninden.



*2008


4 Mayıs 2021 Salı

Kopyala Yapıştır

... Bahçe kapısını da elimdeki ıslak mendille açıp, sokağa çıkıyorum. Sanki sokağa çıkmanın yasaklandığı bir günde yasağa inat kendini sokağa atmış cesur ve başkaldıran çocuk tadındayım. Elimdeki ıslak mendili sorumluluk sahibi, kurallara uyan bir çocuk gururuyla çöpe atıyor, kendimi bir filmde, bütün insanları yok olmuş bir şehrin sokağında yalnız ve tek insan gibi hissediyor, neredeyse "Ne oldu bu insanlara yahu?" diyecek kadar bilimkurgunun içine dalıyorum.

Çocukluk işte!.. *



... En bayıldığımız, yazı sabırsızlıkla beklediğimiz, tam geliyorken ve tadını çıkarmaya hazırlanırken Covid-19'unun hışmına uğrayan restorana da özlemle bakıyor, işte buna üzülüyorum. Muhtemelen geçen yaz en keyifli işlerimden biri olan, mesai bittikten sonra İskele Kafe'de oturup kitap okumak ve okurken de denizin ortasında kitaba ara verip dört bir yandaki manzaraların tadını çıkararak bazen bir şeyler atıştırmak, çoğu zaman da kahve içmekti ki muhtemelen o da yok, bu yaz...*


Yukarıdaki satırlar 2020 Mayıs ayından. Tam bir yıl sonra dün aynı hattın bu kez batı yönüne doğru yürürken çok uzakta sohbet halinde birkaç bekçi, kumsaldaki bırakılıp gidilen çöpleri toplayan bir kaç belediye görevlisi dışında, beslenme noktasına karnını doyurmak için gelen, karnı doyunca da sohbete daldığımız köpek ve bir yaş daha almış ben dışında yeni bir şey yok; vakit aynı, farksa şimdi tam kapanma dönemi!


Yazı bu yıl da elimizden kaçırıp gelecek yıla mı bakacağız?

Yoksa...

Bir kaç kopyala yapıştır daha mı yapacağız?


 

*Cümleler Mayıs 2020'deki duruma dair yazıdan

23 Eylül 2012 Pazar

Davete İcabet Gerek

Sahilden henüz döndüm ve manzara muhteşemdi yine, parçalı bulutlunun güneşin önde olduğu hali; tam da sonbahar öncesi, şu sonyaz denilen atmosferin tadını dibine kadar hissettiriyordu. Deniz, bank, hava ve ağaçlar "Kap kitabını gel," diye bas bas bağırıyorlardı, kıramayacağım doğal olarak kendilerini. Böylesine bir içtenlik karşısında duyarsız kalmak için taş olmak gerek!

30 Haziran 2012 Cumartesi

Alakasız Bir Fotoğraf


Bilir(mi)sin... Bir levhanın izine takılıp gidersin, virajlardan dönersin; yol yeni açılmış ve toprak taş karışımıdır, bazı anlarında "Uff ya bu da ne!" deyip dönmek istersin... tekerleğin biri uçurumun kenarını sıyırarak gitmektedir, karşıdan gelene yol vermek imkansız bir çiledir.

Ama içindeki ses, merak, farkındalık inat eder, sen yürürsün...

Tüm o engebelerden, her dönülen virajın ardındaki belirsizlikten ürksen de, devam etmek acayip bir keyiftir.

Sonra bir noktaya gelirsin, bakarsın ki oradan öte yol yoktur, yürümek gerekir, arabayı bırakırsın ki dönecek bir yer de yoktur.

Tek çare, geri vitese takıp dönecek bir yer bulana kadar gitmektir.

Yürürsün, inersin, dar yollardan geçersin...

Sonra.. evet sonra, o yola çıkarken hedefinde olanı, beklediğinden daha müthiş akanı görürsün.

Manzara, hava muhteşemdir ve herkesin bildiğini sandığı ve en iyisi zannettiğinin ötesindedir.

Kimsenin gitmeye cesaret edemediği, güzelliğini bilemediği kadar muhteşemdir zaman.

Onca yukarıdan kendini bırakıp, kendi saklısında kendi çizdiği yoldan akıp giden o derin vadideki suyun sesi gibi...

Mihriban'ın Bahçesindeki ocakta bekleyen; eşsiz bir patates köftesiyle, en keçi peynirinden, en ince ve çıtırından gözlemeye ve hatta en şahanesinden reçellerle, peynirlere, zeytinlere ve hatta domatesle salatalığa eşlik edecek çay gibi.

Her bir kare fotoğrafın çekimi esnasında birbirine dokunan ten gibi...

Adı gibi...

Kocamandır.

28 Kasım 2011 Pazartesi

İnfaz


Sıcak odadan geceye çıkmış anne kucağındaki çocuğun suratında hissettiği şefkatli soğuk: Aynı kelimenin farklı hissiyat hallerinde başka anlamlar yüklenebildiğini bilen bir kişi, yüklediği anlamdan ötekine taşıyamadığı bir kelimenin ipini çekti.


.

1 Kasım 2011 Salı

Benim Vicdanım Hep Rahat



*...

Karşısındakinin taşıyamacağını düşünürse kendi sıkıntı çekmeyi göze alabiliyordu, gönlünde, aklında bitirse bile ötekini önemsiyordu, dünyanın tüm yüküne sadece kendi karşı koyabilir sanıyordu, garip bir gözüpekliği ve başkalarına pek kıyamayan bir yüreği vardı. O, seven her kalbin karşısında hep ihtimali zorluyordu.
...

*"Hayatı Öğrenmek Adına En Özel Tanıklığısın Ömrümün/ 4"den bir bölüm



İlk gördüğüm anda çok etkilendiğim, çok vurucu bulduğum HAYTAP'ın bu afişi ve diğerleri, Samsun Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle kentteki duraklarda ve pek çok bilboard'da sergilenmekte...

Vicdanımız hep rahat olmalı, tabi varsa!

3 Kasım 2010 Çarşamba

15 Ağustos 2010 Pazar

Klima


- Yarın Sakız Adasına gideceğim.
- O kadar yolu niye gidiyosun ki, yakında bir market yok muydu?

...the day after

- Napıyon ki?
- Ala çatıyorum.


İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP