Dün gece hissettiği üzere mutlu ve huzurlu bir uykuya teslim olmuştur. Aslında teslimiyeti sevmeyen anarşist ruhu yine de bu esaretten mutludur. O kadar mutludur ki pürüzsüz bir uyku çeker. "Pürüz" sadece yüzünde kendine mutlak yer bulan ve gece boyunca orada en hayta haliyle takılı kalan tebessümdür.
Sabah olur. Normalde o saate kadar çoktan uyanıp, bir sürü işi halledip, kahvaltıyı aradan çıkarıp, bilgisayarın başında olurken bu kez yatağın içinde ve mırıl mırıldır. Enterasan bir biçimde aklına Rüzgar adlı şarkı düşmüştür. Gülümser, çünkü şarkının sözlerini bile bir iki cümle dışında bilmiyordur. Bu arada etraftan birisi kafayı uzatır ve endişeli soruyu sorar: Hasta mısın?
Pas güzeldir ve bunu asla affetmeyecektir: Evet, hastayım!
Gün yoğun geçecektir, bir görev dağılımı yaparlar ve cenaze işi ona kalır. Telaşlanır; mutlaka kahvenin yanına bir mektup ve şarkı yetiştirmelidir.
Çamaşırları makinaya atar, hızla köpeğinin işlerini halleder, kahvaltısını hazırlar. O arada suların kesilmekte olduğunu fark eder. Makina aklına gelir, sonra boşver der ve klavyenin başına oturur.
O klavyenin başına oturduğunda neler olacağı bellidir. Az öncenin tüm telaşları kendine delik arar. Şahane gülümseme gelir, ortalık dışarıdaki baharı çıldırtacak kadar aydınlanır. Biraz durur, dışarı bakar ve yepyeni resimler çizer. Mutludur.
Aslında sabah Yankele'nin albümünü koymuştur, hatta oradan bir şarkı yollamak fikri sabittir. Sonra Leman Sam'dan dinler şarkıyı, aslında bir yandan mektubu yetiştirme, en geç 10'da evden çıkma telaşı vardır ve akşam duaya da kalacağı için geç vakte kadar dönme ihtimali yoktur. Özleyecektir. Mesele budur.
MIGUEL BONNEFOY - Mucit
37 dakika önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder