KhetagBibilov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KhetagBibilov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Haziran 2022 Çarşamba

Yumrukları Gevşetmek Ruhta Çiçek Açtırıyor

Pazartesi günü "Evet bu haftaki filmim bu, şimdi baktım ve şehrimizde oynamaktaymış," diye yazıyorum; ciddiyetle vizyondaki filmleri takip eden ve onlara dair güncel haberler veren Sevgili Filmgündemi'nin* ilgili yazısının altına...

Film fark edildiğinden beri zihnimde asılı duruyor, bünye hareketli; sürekli uyarıyor, uyarmakla kalmayıp fikri ertesi güne bırakmak olan beni resmen de dürtüyor. Bir an telaşlanıyorum. Zihnim karışıyor: ya kaçırırsam, araya bir iş girerse korkusu sarıyor dünyamı. Seanslara tekrar bakıyorum, film perşembeye kadar vizyonda, o an yoğun bir şekilde işle meşgul olan bünye filmin yarattığı rehavetten memnun olmalı ki ben Nato ve ekonomiye dair haberlere şöyle bir göz atıyorum.

Ama içim içimi de yiyor. Çünkü genç bir kadın yönetmen. Daha önemlisi Sovyet topraklarına ve kültürlerine ilgim var. Filmin yöresiyse fişekleyici. Osetya. Küçümseyici, burun kıvırmalı bir bakış şunları der mesela:

"Hımmmm Osetya?"

"Hımmmmm Osetayalı bir kadın yönetmen?"

"Hımmmmmm hem de ikinci filmini çeken genç bir kadın yönetmen?"

Allahtan daha kararlı, mızmızlanmayan, sonuç odaklı bir ben daha var işte: Şöyle bir silkeliyor ötekimi ve işe ara verip bir kaç saniye içinde planı yapıyor. Bugün (yani dün) 13:15 seansında film izlenecek. O nedenle de en geç saat 12'de evden çıkılmış olacak. O kadar!

İşi kapatıyorum. Sırt çantama bir kitap atıyorum, yağmurluğu al diyor alaylı meteorolog, söz dinliyor ve 12'yi biraz geçe kendimi asansörde buluyorum. Yol üstü mekânlardan birinden su, birinden de bir patatesli börek ve bir de üzümlü pasta alıp; böreği yolda yiyerek İstasyon'a varıyorum.


Filmin başlamasına 29 dakika kala AVM'deyim. Oyalanarak çıkıyorum sinema ve yeme içme katına. Gişelerin önü bomboş. Fiyat artışları salonları etkilemiş. Benim filmler zaten boştu hep ancak şu an vizyonda gişe kuyrukları oluşturan filmlerden de var ama Allah'ın kulu yok. Hafta içi deyip geçiştiriyorum. Yürüyen merdivenler, akabinde geniş ve hoş lobideyim. Terasa yürüyorum.


Suyla birlikte kola almadığıma pişmanım. Sinemadan alsam küçük bir servet ödemem gerek. Üzümlü enfes pastamı çıkarıyorum. Filmime az bir süre var ve kalan yarısını çantama atıp salona yürüyorum.

Evet bu kez her zamanki koltuğumu alabildim ve salonu kapatmış durumdayım. Filmin başlamasına kadar da kalan pastamı yiyebilir, suya da kola muamelesi yapabilirim!

Epeyi bir reklam, biraz da gelecek program filmleri sonrası Osetyalı kadın yönetmen Kira Kovalenko'nun geçen yıl Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde büyük ödülü kazanan filmi başlıyor.


Osetya'nın küçük, kendi halinde, toz toprak içinde bir kasabasındayız. İlk olarak -oyunculuğuna bayıldığım- Ada (Milana Aguzorova) ile tanışıyoruz. Ana yol üzerindeki küçük bir dükkânda çalışıyor. Henüz başlangıçtayken yoldan geçmekte olan bir minibüsü durduruyor, içine bakıyor ve başka minibüs olup olmadığını soruyor, son olduğunu öğreniyor ve izleyici olarak buna bir anlam veremiyoruz. Yönetmenimiz de sağolsun bu konuyu bir kenarda tutuyor. Bir yanıt yok! Çoktan unuttuk o ânı.

Bir de baba var, kafamızı epey karıştıran... ve erkek kardeş. Aynı evde yaşıyorlar. Evdeki kardeş tatlı bir çocuk, büyüyememiş, hareketli, Ada'yı çok sevdiği belli; bir boşluğu onunla dolduruyor, gibi. Filmde başka bir karakter daha var, eğlenceli bir delikanlı, Ada'nın peşinde. Bir de evden ayrılmış şehir insanı, ekmeğini orada kazanan oldukça mantıklı Abi. Yönetmen benden geçer notu çoktan aldı, oyuncular da şahane. Bir film değil de gerçek hayattan bir kesit izliyor gibiyim. Başlangıçta biraz burun bükmedim değil; yalan yok bende. Küçümsedim, ne işim vardı bu filmde dedim çünkü bağları kuramamıştım, ilmeğin ucunu tutmuş ama bir şey anlamamıştım, sabırsızdım sanırım. Ama sonra!


Hani ilmek ilmek örmek diye bir ifade vardır ya. İşte bu film onun tam karşılığı. Kira Kovalenko önce sorular, sonra yanıtlar bırakıyor insanın aklına. Detaylar önemli! Bunları anlamsızmış gibi serperken ortalığa, anlamlandırmamızı sağlıyor sonrasında. Özellikle bana! Fakat küçük bir kasabada küçük hayatlara dair minik öykülerden küçük detayları ördüre ördüre zihinlere, kocaman tatlar bırakıyor insanın kalbine ve dünyasına. Beslan katliamını boş geçmiyor; filmin esas kahramanının dilinden bir cümleyle, elbette bilenlere hatırlatıyor.

Kira Kovalenko, ben sinema dünyasını sallamaya geliyorum diye bağırıyor filminin her sahnesinde. Kendisi bir özel eğitim projesinin ürünü. İkinci filmi Yumrukları Gevşetmek! Ve bana "Ablam sen ikinci filmde buysan yoluna halı olurum ben," dedirtiyor.

İşin özü iyi, çok iyi, derdini aslında basitçe anlatan bir film izleyerek çıkıyorum sinemadan ve elbette kendimi bu kararımdan dolayı ödüllendiriyor ve havuçlu patatesli sulu köfte ısmarlıyorum.

Filmi kafamda döndürerek tadını çıkarıyorum yemeğimin. Aslında bir filmden değil de tanık olduğum gerçek hayatların içinden çıkıp da bu masaya oturmuş gibi hissediyorum kendimi. Hani film vurgusunu çıkarsam da tanık olduklarımı ve duygularımı anlatsam, dinleyenler benim kesin Osetya'nın bir maden kasabasından geldiğime inanır derecede filmi yaşadığımı hissediyorum.

Ve tüm bu hallerime, filmden yazmadığım pek çok detaya, onlardan aldığım keyiflere, aksiyon sahnelerindeki kamera açılarına ve kullanımlarına bayılmama rağmen şiddetle öneririm demiyorum çünkü zevkler ve renkler meselesi...

Başka Sinema filmleri benim tutkum, izlediklerim içinde salonun en kalabalık olduğu ben dahil üç kişiydik ki o da Vortex. Bir kaçında da kazayla geldikleri belli olan insanlar ilk yarı bitmeden salonu terketmişlerdi... Sinemaya, daha özü Başka Sinema filmlerine, insana, ilişkilere ve dünyasına özel ilginiz yoksa, sinema sadece eğlenmek ve aksiyonsa sizin için, bu filmden de uzak durun bence!

Babaannemin deyimiyle nabalınız boynumda olsun istemem!


*Filmgündemi için buradan lütfen...

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP