28 Aralık 2008 Pazar

Beşinci Element...


Elimde kahve kokusu, kulaklıktan ruhuma akan müziklerle cama dayanmış gözlerimin önünde akıp giden zamanın; eriklerin meyvaya, elmaların çiçeğe, incirlerin tomurcuklara dönmüş güzelliğinin; sarı mor çiçeklerle donanmış ot ormanı içinde bir vahşi doğa hayvanı gibi görünür görünmez dolaşan kedilerin; uzun düzlüklere, sarp yamaçlara yayılmış sürülerin çıngıraklı yürüyüşlerinin; derin uykulara sığınacak gün batımındaki evlerin akşam yemeğindeki huzurunun; dağların ihtişamlı yalnızlığının; köpeklerin uzak havlamalarının; güneşin önce yakın ağaçların, sonra dağların ardından yok oluşunun tadını çıkara çıkara bir otobüs koltuğunda yol alırken... Yolculukların keyfinden, dışarıdan, iç yolculuklarımdan uzak tutmasın diye yanımda oturana merhabanın ötesinde bulaşma fırsatı vermeyen beni, bütün bu keyif dünyamdan iki koltuk önümdeki tv ekranına çevirip, kendi içine çekip, iki saat boyu oradan çıkmama izin vermeyen filmdir.

Muhteşem renkler, olağanüstü bir devinim, ince espriler, hoş duygular barındıran bu yaratılmış dünya: Dinlediğim bütün masallardan daha kucaklamıştı beni... Sonra her karşılaştığımızda izlemekten olağanüstü tatlar aldım. Belkide Luc Besson'u bu yüzden çok sevdim. Bruce zaten mavi aydan beri adamımdı. Milla için ne denebilir ki...

Bugün ne yapsamki kararsızlığında bir pazar günü için iyi bir seçim olabilir!

2 yorum:

  1. aşırı kahve tüketimi söz konusu anladığım kadarıyla.

    YanıtlaSil
  2. yok aşırı sayılmaz:))keyif anlarında hep vardır ama,dolayısıyla yazılara yansıyor:))

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP