2 Ağustos 2022 Salı

Bu Filmle Rastlaşmamış Olabilirsiniz!

İlk yayın tarihi Ağustos 2008



Yazı sevme nedenlerimden bir tanesi, belki de en önemlisi, odalardan dışarı atmasıdır beni.

Bir diğeri de her ne kadar filmleri sinemada izlemeyi sevsem de, yazın güzel ve yıldızlı gecelerinde kendi yeraltıma sığınıp; sinema salonlarından, dolayısıyla üzerine para yatırılıp kâr beklentileri hedefine kurulmuş, satabilmesi için insan algısına yön verecek pazarlama unsurlarının, sinemanın klişelerinin sonuna kadar kullanılmasıyla ortaya çıkan Hollywood filmlerinin samimiyetine duyduğum şüpheden kurtulmuş olmaktır.

Yaz benim için yıldızlı gök altında ve yazlık sinema keyfinde, ağaçların hışırtısı ve ağustos böcekleri eşliğinde, bağımsız ve farklı filmler izlemektir.

Ve Hollywood sinemasının yarattığı gerçekliklerden sıyrılıp, hayatın samimi gerçeklikleriyle yüzleşme mevsimi, ruhuma detoks zamanıdır.

Kitapları, plakları, filmleri saklı yerlerinden kapaklarıyla kurduğum iletişimle satın almayı severim: Bu belki de popüler kültüre, popülizmin dayatmalarına bir başkaldırıdır. Ve onlar beni hiç yanıltmazlar! Buz Diyarı böyle bir seçimdi... Film boyunca filmle ilgili aklımdan geçen tek bir ifade vardı. Enfes!..

Uygarlık ve barbarlık arasındaki sosyolojik tanımlarda ortaya koyulan referanslar hep insan odaklıdır. Bir kıyımı, öldürmeyi, ölmeyi ifade ederler. Ve barbar: Yaşam ve ölüme -hayvani- bir içgüdüyle yaklaşır.

Kendi yaşamını sürdürmek için kolaylıkla öldürür.

Bu film global köy denen yeni dünya düzenini, kapitalizmi, adına uygarlık denen gelişmeyi hepimize hükmeden tekil -barbar- bir varlık olarak tanımlarken o barbarın sırtlarımızı, hayallerimizi, yarattığı özlemlerimizi sıvazlayarak -aslında- bizi tüketen gerçek yüzünü de bütün çıplaklığı ile açığa çıkarıyor.

Sistemin, yaşamakta olduğumuz çağın ''pornografisini'' hiçbirimizin: ''Hayır! Bu, hayatın içinde yok,'' diyemeyeceğimiz gerçekliklerle bir bir önümüze seriyor.

Finlandiya özelinde, Avrupa Birliği'nin ana simgesi Euro üzerinden genelde paraya kirlenmenin ve yok oluşun simgeleri olarak göndermeler yaparken bu global sistemin, aslında referansı (Marksizm olan) sosyal demokrat Finlandiya'nın hayatını nasıl sarstığını, insanlar odağında tüketim simgeleriyle ve şahane bir aksiyonla anlatıyor.

Bütün bunları da Kuzey Avrupa'nın soğuğunun aksine sinemasının sıcacık, gerçekçi üslubuyla hayatlar ve aileler üzerinden yapıyor: Müthiş bir kurgu, kesişen yollar, enfes diyaloglar, derin bir felsefe, sürekli merakı ayakta tutan bir ritmle olağanüstü insan bir film sunuyor bizlere...

Eğer bu yazıyı oluşturan cümlelerde size yakın ifadeler bulduysanız, sisteme karşı yeraltılarınız varsa; tüm bunlar, filmi de çok seveceksiniz demektir! O halde içinde ''insan'' olan enfes bir sinema örneğine hazır olun.

İyi seyirler...

15 yorum:

  1. Ben genelde hayatın gerçeklerinden kaçmak, kafamı dağıtmak, kötü hissetmeye ara vermek, hoş vakit geçirmek gibi amaçlarla film izliyorum. Bu film bu amaçlara hizmet etmez Sevgili Buraneros. Yazdıklarımdan anlaşılacağı üzere film konusunda oldukça sığ, oldukça yüzeysel bir yaklaşım benimsiyorum ben maalesef ve bununla ilgili hiçbir sorunum yok :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önyargıları yıkalım Sevgili KuyruksuzKedi. Kaçmak nereye kadar! Çivi çiviyi söker diyelim ve kendimizi ayağa dikelim ve filme yürüyelim bence; sevmezsek sonuçta boynunu koparmak elimizde. Bizi ele geçirmeyi başaramazsa bırakıp bir kenara atabiliriz değil mi:) Yazının içeriği seni etkilemesin, o yıllardaki blogger çevresi ki çoğu yazmayı bıraktı, farklıydı, o bakımdan yazımın içeriği biraz ürkütücü, ama film yazı içeriğinden bağımsız izlendiğinde sevilebilir belki kimbilir, içinde hayat var, macera var çünkü:)

      Sil
  2. Konusu ilgi çekici görünüyor. Hollywood filmlerini ben de sevmem, son yıllarda çok merak etmedikçe pek film de izlemiyorum zaten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için enn filmlerden biridir, coğrafyaya da özel ilgim var ve o nedenle ısrarcı olmak istemem:)i

      Sil
  3. Gerçekten bu filmle rastlaşmamışım. :)
    Kuzey ülkeleri sineması filmlerini buldukça izlerim, ancak bunu ıskalamışım, bulursam izleyeceğim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bulur da izlerseniz Sevgili Okul Arkadaşım, düşünceleriniz önemli, kendimi de test etmiş olurum bir yanıyla... Abarttım mı acaba diyerek:) Gerçi kendisi bol ödüllü de bir film ama her ödüllü filmin eti de yenmiyor sonuçta:) Bulamazsanız bende cd'si var, eğer yok olmadıysa kopyalar yolarım size:)

      Sil
    2. ekmekçim bulursan beni de haberdar et :)

      ve bir de evet buraneroscum, açıkhava sineması kadar şahane az şey vardır :) salgın zamanlarından önce ekmekçimle kalamış açıkhavada "zengin mutfağı"na gitmiştik. ne güzeldi...

      Sil
    3. Kesinlikle Sevgili Şule ki bizim bahçe biçilmiş kaftandı, köy açık hava sineması olarak:) Film bende var, hatta üst yorumda kopyalar yollarım demiştim ancak laptop filmi oynatamadı, korsan muammelesi yaptı sanırım:) 15-20 yıl önce internet özgür bir dünyaydı ve indirip, alt yazıları da yüklemiştim ... bir iki filmi daha denedim oynatmadı. Orjinallere hayır demiyor ama:)

      Sil
  4. Çok fazla zaman ayıramasam da sizden gelen önerileri severek izliyorum. Bana önerdiğiniz Fountain filmini iki kez izledim. Dün gece geç vakitlerde filmin sonuna yakın uykuya yenildim. Türkçe dublaj pek iyi değildi. Belki bunun da etkisiyle pek de bir şey anlamamıştım doğrusu. Bu sabah sıfırdan tekrar izledim ve çok sevdim. Derinliği fazla ve her yönüyle başarılı. Ayrıca (muhtemelen biliyorsunuzdur) 25. Kare youtube kanalından filmin iki bölümlük detaylı incelemesini izledim, neler kaçırmışım neler...
    Frozen Land de güzeldir mutlaka. Bulursam izlemek isterim. Özellikle sanat filmleri konusunda iyi bir rehbersiniz. Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 25.Kare kanalından haberim yoktu, youtube ile ilişkim çok azdır. Muhtemelen benim filmi izlediğim dönemde o kanal yoktur. Olsa o yıllardaki blog çevresinde mutlaka konuşulur ve haberim olurdu. Frozen Land bildiğimiz filmler gibi, derdini doğal bir akışla, derin ve güzel anlatıyor, Fountain ile kulvarları farklı. Çok teşekkür ederim, Fountain döneminde çok film izliyordum ve bir sinema sitesinde yazıyordum, artık o kadar çok izlemiyorum ve izlersem de kesinlikle sinemada:)

      Rica ederim, ben de teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Seversin diye düşünüyorum ve senin kaleminden ve bakış açından okumak da pek güzel olur:)

    Teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  6. Filme hiç rastlamadım ve yazınız sayesinde öğrendim:) Sevebilir miyim emin olamadım ama bakacağım mutlaka:) Anlatımınızdan sonra merak ettim:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Film biraz zor bulunur gibi gözüküyor, 2005 yılından, bende var ancak ya çok eski diye bilgisayarım açmadı ya da cd bozulmuş. Çalışsa kopyalayıp herkese gönderecektim:)

      Sil
  7. "Yasımı Tutacaksın" çok etkilenerek okuduğum, uzun zaman aklımdan çıkmayan, bana başka kültürlerin kapılarını açan kitaplardandır. Bu kapağı hiç unutmam.
    Aşk hikayesi anlatan yazıya gelip de kitap yorumu yazmak da, ne diyeyim sana Ekmekcikız! :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için kitabın, dolaylı olarak da yaşananların bütüncül hali ilginç olmuştu. El Cordobes, ben küçük yaşlarımdayken 45'lik plak olarak çok hoşuma gitmiş ve yer etmişti çünkü evdeki konuşmalardan kim olduğunu da öğrenmiştim. Kitap var mıydı çok emin değilim. Angelina'yı tanıyana kadar da kitaptan haberim yoktu. Ama kitabı onu tanıdıktan sonra okumuş olmam kaderin bir kıyağı diye düşünmeden edemiyorum Sevgili Okul Arkadaşım:).

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP