28 Temmuz 2022 Perşembe

Likörlü Fısıltılar

"Zilleri çalıp bayramlaşmaya gelen, sonra hangi evin çikolata ikram ettiğini birbirlerine söyleyecek çocuklar yok artık, hangi eve gidilirse gidilsin yüksek ihtimalle likör olacağı ve ikram edileceği varsayımı sıfır."

"Bayramlarda neredeyse her evde rastlanan likör ikramının bile sahneden silinmesi nereden nereye dedirtiyor bana ki mesele alkol değil, sosyal hoşgörü anlamında bile nereye vardığımızın göstergesi ki o insanların hepsi namazında niyazındaydılar, belki kendileri içmezlerdi ama evlerinde ikram için bulunduruyor olmaları bile ne kadar kıymetliydi."

"Büyükannemden kalan likör tabağım durur.  Kullanmıyoruz ama dediğiniz gibi değişimi hatırlatıyor."

"Likör tabağı damardan oldu ve beni fena tetikledi Zihin Kardeş, bizde de çok kıymetli ve likörle ilişkili bir şey var; büyük torun olmam sebebiyle bendeydi, sonra kız kardeşim çok heveslenince ona verdim. Şu an üşendim ancak yarın eğer başına bir şey gelmediyse ondan alıp fotoğraflayacağım ki 50 yıldan fazla süredir korunuyordu kendisi..."
*



Kız kardeşimi arıyorum. "Asansörle yolluyorum," diyor.

Onunla arka pencereleri ahşap tarabaların altında kalan, halalı, babanne ve dedeli, anne babalı ve üç kardeşli olmak üzere toplamda 8 nüfuslu küçücük ama çookkk keyifli günler geçirdiğim kira evde yaşarken karşılaşmıştım. Muhtemeldi ki onunla ilk buluşmamsa iki sokak aşağıdaki tuğlalarının arasından rüzgâr sızan, yine kira, doğduğum ve bebekliğimi geçirdiğim evdeydi.

Çok hoş minik bir büfemiz vardı. İkinci adım olarak adını taşıdığım ama kendini hiç görmediğim, bir mobilyacıda çalışan iki numaralı amcamın eseriydi. İlk oradayken fark etmiştim. Renk etkilemişti ama kıymetini anlayabilecek bir yaşta değildim. Sonra bayramlaşmaya gittiğimiz pek çok evde farklı modellerini görsem de bizimkinin, yani yukarıda fotoğrafı olanın bir eşiyle rastlaşmadığım gibi zarafette yanına yanaşanını bile görmedim.

Asansör geliyor, özenle alıyorum. Bir mizansen hazırlıyorum. En sevdiğim sehpamı en manzaranın önüne yanaştırıyorum. O artık son binasında. Hep birlikte kaç evde ne anılar biriktirdik onunla. İnsanlarımızın bizden önceki neslinden an itibariyle bir tek yaşsız "çıtır" halam var. Telefonda.

Kız kardeşim İran işi olduğunu söylüyor. El işçiliği olduğu belli. Kağıt inceliğinde bir cam. Halamdan teyit etmek istiyorum. Enn amcamın İstanbul'da üniversitede okurken aldığını ve getirdiğini söylüyor. Bir çıkarım yapıyorum yıllar yıllar sonra. Annemle babama ev hediyesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendimi bildim bileli bizimle ve taşındığımız her eve bizimle geldi. Dedem ve babannemi baz alırsam ve annemle babamın evlilik tarihlerini ve de enn amcamın öğrencilik yıllarını; bizim aileye katılımı 50 yıldan fazla.

Bizden sonraki kuşakta iki kızımız var. Onların dışındaki tüm çocuklar erkek... Eğer aynı hassasiyetle sahiplenilirse, gelecek nesillerde de -eğer olursa- kızların elinde farkındalıkla ve itinayla yaşamını sürdürmesini diliyorum.

Üzerindeki parmak ve anı izleri çok ama çok kıymetli çünkü!



*Fısıltılar, Nerede O Eski Bayramlar başlıklı yazının yorumlar kısmından...

30 yorum:

  1. Ahahhah bayramda gelen çocuklara şaka yaptım ben toz şeker uzattım bide avuc avuc getir poşeti dedim :D Çocuklar bi bana baktı bi birbirlerine baktı. Acayip şaşırmışlardı şimdi o geldi aklıma :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak ne güzel gelenek devam etmiş oralarda, bizim buralarda kapıya gelen çocuklar yoktu, belki de korona nedeniyle tedbirli davrandı çocuklar:)

      Sil
  2. Nasıl güzel bir yazıdır bu!
    Şimdi bunun bir porselen çay fincanı (benim için yoğurt yeme tabağı) versiyonunu ben yazmaz mıyım! :)
    Likör konusunda ise, sevgili Ekmekçi Kız'ı sorumlu görüyorum ben, kendisinin şahane likörlere imza attığını okudum ve bir reyhan likörü denemesi olacaktı yanlış hatırlamıyorsam.. Acaba bir gün sevgili Ekmekçi Kız'ın tarifiyle yapılmış ve ananelerden kalan o güzelim likör kadehlerinde ikram edilmiş likörlerimizi sanal olsun karşılıklı olsun içer miyiz hep birlikte? :) E amin diyeyim....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazdım bile.. inanılmaz bir rekor; 27 dakikada :))))

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim, senin yazında öyleydi, kimbilir, -elbette korona da izin verirse- bir gün içeriz:) Ben de amin dedim, çok yürekten hem de:)

      Sil
    3. C.ciğim, bir süre düşünüp taşınıp, sonunda reyhan likörü yapmamaya karar verdim. Bu şurup hali çok nefis oluyor ve istenirse, beyaz şarap ve soda eklenerek aperol gibi de içilebilir diye düşündüm. :)
      Likörde şurup ve alkolü birleştiren en önemli unsur meyvenin varlığı. Reyhan likörü konusunda tamamen negatif değilim, bir yapan yol gösteren olursa, ben de denerim.

      Sil
  3. Eskileri açmışsınız bende su takımı ile mi katılsam:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katıl bence, su takımı ayrana da uyar hem:)

      Sil
  4. Oldum olası toplayıcı bir yanım vardır, teyzemin çorba sunumluğu, sosluğu, annanemin dantelleri, beyaz işleri, annemin çeyizlik takımlarından kalan iki tabak, baharatlık, babaannemin ve halamın tahta kirmenleri, dedemin dibeği, halı altına serilen yeraltı dedikleri keçi kilimleri, annenemin kahve fincanı... Toplar dururum. Rahmetli dayımın bezik tahtlarının peşindeyim bu aralar. of ki ne of... Dilleri olsa da anlatsalar, şak şuk şak şuk. Çocukluğum gibi. Ama likör şişesi hiç hatırlamıyorum. Sanki rahmetli dayımlarda vardı, bayramlarda ikram edilirdi, annem şimdilerde yapıyor ama şişeler de modern zamana ayak uydurdu tabi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizdeki toplayıcı genelde kız kardeşim. Annemin de çok güzel dantelleri var, kendi eliyle yaptıkları... Kastamonu'da Mimar Vedat Tek diye kocaman bir kültür alanı var ve içinde de enfes müzeler, dantel müzesi de var, annemin dantellerini oraya vermeyi düşünmüştüm, hâlâ da düşünmekteyim:)

      Sil
  5. çeşit çeşit likörlerin ikram edildiği bayramları hatırlıyor olmak yaşımızı ele veriyor değil mi? :P

    annemdeki minnacık ama zarif likör bardaklarına da ben el koydum bu arada :) ben bir de kahve yanında likör ikram etmek/içmek için bayramı beklemiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz de aslında beklemiyoruz, en azından dışarıda yediğimizde finalde kahve- likör genelde mekanlarda da ikram ediliyor, ama bayram likörü başka tabii ki:)

      Biz hep 17 değil miyiz ama Şule:)

      Sil
  6. Likor sürahisine de, bardağına da tek kelimeyle aşık oldum, muhteşem. Kırılmadan nesilden nesile ulaşsın dilerim, bir de maşalllah diyeyim. Biraz önce C'ye de yazdım, haydi bir dizi başlatalım: "Hikayeli objeler". Likor bardağından fincana, tabaktan, kadehe, ne dersiniz? Siz yazmışsınız zaten, yorumcular var mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizden sonrakilerde aynı kıymeti ve duyguyu yaşatır mı emin değilim işte:) Çünkü yeni nesiller o tür bayramları da pek göremediler... onlar için bayram bir yere kaçıp eğlenmek . İyi fikir ki ben C'den de tetiklenerek sütlü kahve fincanları ile eski kadehlerin peşindeyim, bulunca yazacağım, sonuçta şarap kadehlerine vişne suyu koyup şarap niyetine içmişliği olan bir nesiliz:)

      Sil

  7. Bu şişe ve kadeh kadar zarif ve ışıltılı olmasa da, muhtemelen aynı dönemden kalma bir likör takımı bizim evde de var Sevgili Okul Arkadaşım. Yazıyı gündüz okurken benzettim, sonra çıkardım baktım evet benziyor, yalnız bizde şişe yok, bardaklar soluk bordo gibi.
    yarın gün ışığında fotoğrafını çekip, bir post edeyim, o vakit. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Okul Arkadaşım demişsiniz ki onlar kadar zarif ve ışıltılı olmasa da... Buna katılamam çünkü zarafet ve ışıltılı yıllardı o zaman, insanlardan eşyalara kadar herşeyin bir ruhu ve sesi vardı ve baştan aşağı zarafetti hayat... Çocuktuk evet, iyi ki de o dönemde çocuktuk; onca güzel kitabı o dönemin insanları sayesinde okuduk, her eve gazete giriyordu, sinemalarda biletler karaborsaya düşüyordu, her şehirde bir çok kasabada tiyatrolar vardı... Kütüphanelere gitme alışkanlıkları edinmiştik, velhasıl iyi ki o dönemler görüp yaşamışız.

      Yazınızı bekliyorum, merak ve keyifle:)

      Sil
  8. Ben o likörlü yılları çok merak ediyorum. Nane likörü ve çikolata ikramı yapılan evlerin bahsine çok rastladım yıllar içinde ama hiç öyle bir eve denk gelemedim. Yaşım mı tutmuyor yoksa sosyal çevrem mi tam emin değilim :D Bende de anneannemden kalan yemek takımları ve çok çok çok sevdiğim bir fincan takımı var :) Daha önce blogta anlattım sanıyordum, baktım ama bulamadım. İlk fırsatta yazayım ben de fincanlarımı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşın tutmuyor, ben bile çocuktum, sonra büyüdüm:) Sosyal çevre sorunu yoktu ki biz de alt-orta sınıf bir mahalledeydik. Komşularımız da aynı konumdaydı, bir iki zenginimiz vardı mahallede ama güzel insanlardı. Bütün içkileri devletin Tekel'i üretiyordu ki özellikle likörleri uluslararası şöhrete sahipti ve bugünle kıyaslanmayacak kadar ucuzdu, her eve rahatlıkla girebiliyorlardı.

      Sil
  9. Annem anlatırdı hep likör ve çikolata ikramı yapılan bayramları:))) Bu arada likör sürahisine bayıldımm, rengi çok güzel:)))

    YanıtlaSil
  10. Ahh o bayramlar işte sevgili Kitap Keşfi, iyi ki gördük o günleri dedirtiyorlar hep. :) Şeker Bayramıydı aslında şimdilerde Ramazan Bayramı denilenin adı... onda da mahalledeki evleri dolaşırken elimizde torbalar olurdu, tüm mahalle büyüklerimizle kapı kapı dolaşıp bayramlaşır, ikram edilenlerle torbaları doldururduk. Tabii ki birbirimize hangi evin ne tür şeker çikolata ikram ettiğinin tüyolarını da verirdik:) Şahane yıllardı kesinlikle, unutulmaz anılarla dolu çok keyifli bir çocukluk dönemiydi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdıklarınızı okurken annem konuşuyor karşımda gibi hissettim, aynı şeyleri söylerdi:))) Çok güzel zamanlarmış:))) O günlere tekrar geri dönmek istiyor insan böyle anlatılınca:)))
      Bu arada bloğuma da beklerim:)))

      Sil
    2. Güzel zamanlardı, aynı şeyleri söylüyor olmamız normal, annenle güzel zamanların çocuklarıymışız demek ki:)

      Blogunu keşfetmiştim bir keşifçi olmam sebebiyle ve 97. takipçi olarak eklenmiştim, senin farkındayım yani:)

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim:))) Ben değerli yorumunuzu bloğumda görmek isterim anlamında yazdım, tekrar teşekkür ederim:)))

      Sil
    4. Anlamıştım:) Rica ederim:)

      Sil
  11. Ah bu likör ikram edilen bayramlar bizim ailemizin de vazgeçilmeziydi. Özellikle anneannem ve annemin teyzesindeki kalabalık bayram toplaşmalarında o minik, zarif kadehlerde vişne, portakal ve nane likörü içmek için sıramı beklerdim. Yanında da çikolata veya akide şekeri.
    Şimdi rahmetlilerden (babaannemden) kalma pembe işli, sırlı bir kadeh seti bizim evin dolabında duruyor, aile hissettiğimiz dostlarımızla tatlı şeyler içip paylaşmaya devam ediyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babanneden kalma pembe işli sırlı kadeh setinin fotoğrafını çekip bir de yazı yazılmalı o halde:) Leylak Dalı öğretmenimizin yorumundaki "haydi bir dizi başlatalım: "Hikayeli objeler". Likor bardağından fincana, tabaktan, kadehe, ne dersiniz?" önerisi çerçevesinde:)

      Sil
  12. Buna benzer bir likör takımını büyük halamızda görmüştüm. Ceviz kaplı, hafif bombeli, camekanlı/vitrinli antika bir büfenin içinde dururdu. Likör içimine denk gelmedim ancak aynı takımın bir de su takımı vardı. İşte onda kızılcık şurubu ikram ederdi. El emeği, göz nuru her şey değerliydi. Sunumuyla, içtenliğiyle, zarafetiyle... İyi ki böyle güzel insanlar hayatımıza dokunmuş. Ve iyi ki geçmiş değerlerini bize anımsatan sevdiğimiz bir dost kalem var.
    Yazılarını keyifle okuyorum sevgili buraneros... Emeklerine sağlık...

    YanıtlaSil
  13. Sanırım bizim büfe de aynısından ya da benzeriydi, ceviz olduğu kesin. Hatta aynı malzemeden babannemin bir sandığı vardı ki şimdi bende. Güzel zamanlardı ve çocuk olmak da güzeldi çünkü hayata dokunuyorduk, ne kadar hoş şeyler gördük ve yaşadık. Çok teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP