18 Temmuz 2022 Pazartesi

Nerede O Eski Bayramlar

Bayram müjdesi, İstanbul'dan dönen kardeşin Tırtıl denetiminde gittiği tahlilden çıkan sonuç neticesinde anlaşıldığı üzere C-19'la aralarında bir kankalık ilişkisi kurulmuş olmasıydı. Muhtemelen uçakta ya da havaalanında bulaşmıştır diye düşündük. Nedense gittiği düğünde olabileceğine pek ihtimal vermedik. Oysa düğüne ben de davetliydim ama hediyemi onla göndermiş, gerisini telefonla halletmiştim. Acaba bir kez daha mı sıçradı çekirgem, diye düşünmekteyim!

Onun önceden ve telefonla hallettiği kurban işi doğal olarak bana havale oldu. Araba kullanmakla vedalaştığım için direksiyona Tırtıl, co-pilot konumuna da ben geçtim. Biraz izledim ki bizim oğlan fena değil, hatta umduğumdan da iyi lakin araba da otomatik, diye düşünerek yine de geçer not verdim. Ve navigasyondan da destek alarak vardık köye.

Oysa eskiden olsa babıda (babannem) ile ben hayvan pazarına gidecek, babıda satıcıların homurtuları arasında hayvanları seçecek ve kesinlikle koç olacaktı alınanlar.

Pazarlığa damardan girişecek, el sıkışılacak, uzun süre kollar sallanacak sonuçta satıcı pes ettirilecek ve muhasip olarak ben de babamdan teslim aldığım paraları ödeyecektim. Sonra bagaja yerleştirilecek koçları eve getirecek ve kocaman bahçeye salacaktık. Bir iki gün de olsa onlarla sohbet edip vakit geçirecek, isim takacak, birbirimize alışacaktık.

Kesilmeleri üzse de bunu yaşamın bir gerçeği olarak kabul etmeyi çoktan öğrenmiştik.

İşin bir başka hoş tarafı daha vardı. Uçaklardan atılan mesaj kağıtlarını toplamak. Türk Hava Kurumu'nun uçaklarından atılan... Ve her koşulda, kapıya kim dayanırsa dayansın ekarte edip hayvan derilerini kapı teslimi yapmak üzere Türk Hava Kurumu'na götürmek ve bundan ekstra bir keyif almak.


Evi bulmamız zaman alsa da, Mamur Dağı'nın eteklerindeki Çukur Köyü'nün sokaklarında biraz uğraşsak da olay yerine varıyoruz. Büyük baş hayvanda hisseye girmişti kardeş lakin karantina nedeniyle evde kalıp gelemediği için de vekaleti bana vermişti.

Hayvanların sahibi ve kesecek olan bir oto tamircisi, bir usta daha var orada ve beni onunla da tanıştırıyor. Sektör üzerine konuşuyoruz. Çocukluğumdan başlayarak, onun adlarını bile duymadığı efsane karakterleri sıralıyorum. Elbette iş ahlakını, usta çırak ilişkilerinin ve de taze ustaların kendilerini yetiştirenlere duydukları saygıyı falan da ekliyorum uzun ve çok keyif aldığını hissettiğim sohbete. Usta şaşkın. Şu an bunları anlatabilecek bir ikinci kişiyi bulman çok zor diyerek kıymetlerinin altını çiziyorum. O yaşıma şaşırıyor. 6 yaşımda adım attım diyorum ve ne güzel ki efsaneleri gördüm ve yedek parçacıların en efsanesi de sünnetimizde kirvemiz oldu bizim.

Derken kesim için bizim hayvan calaskalın altına getiriliyor.

Teknoloji diyorum.


Vekaletleri veriyoruz ve kesim tekbir eşliğinde başlıyor. Ortam çok güzel, yokuş aşağı bir köy, adını da oradan alıyor ama dağa göre çukurda olsa da bulunduğu nokta itibariyle bayağı bayağı dağ eteği... Tırtıl bakamıyor. Olay yerinden uzaklaşıyor. Ben kaşarlanmışım sonuçta, kesimi baştan sona izliyorum.

Çok güzel kızlar var, evin kızları, 16-18 arası yaşlarda ve kumraldan esmere bir skala. O sırada bir zaman yolculuğu, Babannem sahne alıyor, benim 18'li yaşlarım, kadınlarla diyaloğa gireceği kesin, alttan alta yoklayacağı da... Ben şu desem kesin orada işi bağlayacak, o nedenle şakasını bile yapmıyorum.

Tırtıl kesimden sonra sahaya yanaşıyor, gözüme kestirdiğim, gerçekten çok beğendiğim bir kız var. Üstelik saç renginden ve gözlerinden yola çıkarsam ki öyle yapıyorum, kesimi yapan ustanın kızı olduğu kesin. Tırtıl'a "Şu kız çok güzel değil mi?" diye soruyorum. Evet, diyor, amcana söyleyip işi bağlatalım diyorum. Gülüyor. Çünkü babıdanın tavrını taklit ettiğimi anlıyor.

Hızar makinesine benzer bir alet var. Etleri sıyrılmış göğüs kafesleri onunla kesiliyor. O süreçte biraz dolaşıyorum. Semaverde odun ateşi. Miss gibi çayların habercisi.


Kazlara doğru yürüyorum. Minikleri etrafta oynaşta. Tavuklar ve civcivler dönüş yolunda, onlar yoldan sağa kıvrılıp kaybolurken avare bir civciv bir anda görmeyince ailesini panikliyor ve aranmaya başlıyor. Çok tatlı bir panik ve sürekli sesleniyor. Aradığı bir ses... "Hey yanlış yerdesin!" diye sesleniyorum. Kesim alanına geliyor çünkü ben oradayım. Aramızda zor da olsa bir yakınlaşma oluyor. Kalkıyorum, o da peşime takılıyor. Seslere yaklaştık, sağa kıvrıldım mı tamam. Duruyorum, ailesini bulduk. Teşekkür ediyor, vedalaşıyoruz.


Çayı "gelinim" getiriyor. Oğlana aynen bu şekilde anlatıyorum. Bunun da bir canlandırma olduğunu anlıyor. Ahh diyorum talihsizler, Babıda'ya yetişmeniz zordu ama anneme yetişebilirdin ki babıdadan sonra tüm anlatıklarım onun işiydi.


Şu anla geçmişin farklarından yürüyorum. Hayvan evden epeyi uzakta kesildi. Parçalandı ve etler kuşbaşılara varana kadar düzgünce kesilip poşetlendi. Her şey torbalarda.

Oysa küçük baş hayvanlar olacaktı. Bizle bir kaç gün vakit geçireceklerdi, sonra yıllardır aynı olan kasap gelip kesecekti. Babıda ve anne onları yiyeceklerimiz ve dağıtılacaklar olarak parçalatacak, bize kalanları da planlarına göre doğrayacaklardı. Annem mutfağa geçecek, kavurmayı yapmaya başlayacak, sonra kuyruk yağının kuşbaşı kesilmiş halini tavada kıkırdak haline getirecek ve sonraki günlerde, miss gibi tereyağı eritilmiş minik tavada o kıkırdakların üzerine yumurta kırarak bizi zevkten öldürecekti.

Bir bayram sofrası klasiği olarak kavurma sofrada olacak elbette, gelinler salataları yapacak, masayı donatacaklardı ve elbette ekmekler kavurmanın tencerede kalan yağına batırılacak ve Selahattin amcamlar ve dört erkek kuzen, Enver amcamlar ve iki kız kuzen, halamlar ve iki erkek kuzen sözün hiç eksilmediği o sofrada imrenilen aile olmanın tadını çıkaracaklardı... Annemin yufkalarını kendi açtığı enfes baklavası ve dolangeri ile de dibine vuracaktık hayatın. Elbette el öpmelerin her birinde verilecek bayram harçlıkları kağıt paralardan olacaktı. Ve elbette şımşıkır bayramlıkları ile ufaklıklar arada bir  ceplerinden çıkarıp sayacaklardı paraları.


Etlerle dönüyoruz eve. Covid'li şef maskesiyle. Biz de takıyoruz eve girmeden ve etleri şefe teslim ediyoruz. Bir süre sonra arıyor, kavurma hazır. İnip alıyorum. Enfes. Babıda ve annemi asla aratmaz bir beceri... Lakin ıssızlık! Ziyaret etmek için gideceğimiz, ahşap konaklarına ve kocaman bahçesine bayıldığımız Firdevs Hala ve Şişko Enişte yok! Babamın ilk ustası Ayı Mahmut'un zarif kızı Leman Teyze ve bayıldığım ahşap evleri yok. Mevlüt Enişte ve Remziye Hala, dolayısıyla onun dillere destan tatlıları yok... Kapıları çalan, sokağa çıkar çıkmaz da topladıkları paraların hesabını sevinçle yapan mahallenin çocukları yok...

Yani kısaca ve öz: Nerede o eski bayramlar...

22 yorum:

  1. Biz de ilk iki günü çocuklar işyerinde temaslı oldukları için endişeli geçirdik ama sonrası bir belirti olmayınca kurduk sofraları. Elbette eski bayramların tadı yok ama ben eskiden de pek hazzetmezdim bayram işinden de, kurban etinden de. Yine de Şeker Bayramı'na göre keyifliydik, zira çocuklarla, kız kardeş ve ailesiyle paylaştık sofraları, minnak torunu hiç söylemeyeyim, o herkesin neşesi oldu. Her şeye rağmen bir sofra etrafında buluşmak bile keyif ve şükür sebebi. Nicelerine sağlıkla ulaşalım Buraneros kardeşim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiler azaldıkça bayram tatları ve gelenekleri de seyrekleşti aslında ki bu kez pandemi de tuzu biberi oldu. Kısmet önümüzdeki bayramlara artık diyoruz. Nice bayramlara sağlıkla o halde Sevgili Öğretmenim.

      Sil
  2. Ben oldum olası sevmezdim kurban bayramını, iki kelimeyi birbiri ile hiç bağdaştıramadım. Rahmetli dayımın her kurban bayramı aileyi toplaması ve kurbandan yaptığı kavurma ile şenşenen kahvaltı sofralarını ise pek severdim. Kışa denk geldiğinde, kuzine üzerinde ağır ağır pişen ve sonrasında cıtırtısı kulaklarda kuyruk yağı eklenerek son bir kez kavrulan kavurmanın lezzetini hiç bir yerde bulamadım. Rahmetli dayımın kışa denk delen bayramlarda yaptığı ekmek kadayıfının üzerine çıkan bir tatlıyı da henüz yemedim. Eski bayramların lezzeti de yok galiba.
    Not: Aileye selam iletildi, elçiye zeval olmasın diye, oradan alınan da sana getirildiydi, ama ah o teller :), nerede o eski teller :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurban bayramı olmasa o kavurmalı bayram sofrası da olmayacaktı, biraz da böyle bakmak gerek sanki:) Başlangıçta üstelik bir kaç gün geçirdiğimiz hayvanlar açısından üzülürdük, sonra kasaptan alınan da böyle diye düşünmeye başladık derken alıştık. Vejeteryan olsak ne yapardık bilmiyorum, hiç de düşünmedim. Sonuçta kuzu değilller diye düşündük sanırım; yaşını başını almış kabul etmiş olabiliriz.:) Ya evet ah o teller, eski teller:) Eski bayramların tadı yok çünkü eski insanlar yok artık, son nesiliz ama altımızdakilerin bayram kültürü de nereye kaçsam bu bayram, sonuçta:)

      Sil
  3. Bu bayram bir arkadaşımın yaptığı paylaşım boğazımda düğüm oldu. Bir tepsi el yapımı börek fotoğrafının üstüne "Bayram demek, anne böreği demek" yazmış. Baktım, baktım, baktım, sustum... Sonra mesaj yazdım: Çok şanslısınız!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. KuyruksuzKedi kardeş anladım ben seni, seneyi bekleyelim o zaman:)

      Sil
    2. Sevgili Buraneros,
      Anne sağken kıymetini bilmek gerek. Annesizlik her yaşta çok zor. Kayınvaldem var, annem gibi. Ama ah işte annem hayatta olaydı... Baklava-börek açmasa da olurdu

      Sil
    3. Sevgili KuyruksuzKedi, sanırım seni en iyi anlayacak olanlardan biri benim, üstelik yarattığı travmaların bazen ruh hava durumunu ne hale getirceğini de bileceklerden... Çünkü çocuklarımın annesinin, belki de hiç görmediği, o kadar erken ölen, hayal mi gerçek mi olduğunu bilmediği tek bir ânı var babayla ilgili olarak... ve kulağına üflenenler... Ve bazı hallerdeki hırçınlıklarının ve verdiği tepkilerin sebebinin ne olduğunu anlamam ne yazık ki biraz zaman almıştı! Konuşuruz üzerine belki kimbilir:)

      Sil
  4. Sevgili Okul Arkadaşım,
    Anlattığınıza benzer bayramları, kurban kesimlerini, dağıtılmalarını, kavurma yapılmasını çocukluğumda ben de yaşamıştım. Şimdi her şey bizlerin penceresinden bakınca, o kadar farklı ki!...
    Kardeşinize geçmiş olsun. Yılbaşı civarı aile toplantıları, partiler o sıradaki varyantı çağlayanlar halinde yaymıştı, şimdilerde de düğünler aynı görevi yapıyor.
    Cumartesi akşamı bizim arkadaş grubumuzla katıldığımız bir açıkhava düğünü nedeniyle bugün üç fire verdik bile. Bakalım, yarına bizim çekirgeler sıçrayacak mı? Ki, ben de ay başında bir cenaze töreninde neyse bu defa da atlattık hissine kapılmıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Okul Arkadaşım,

      Kesinlikle öyle, en basitininden zilleri çalıp bayramlaşmaya gelen, sonra hangi evin çikolata ikram ettiğini birbirlerine söyleyecek çocuklar yok artık, hangi eve gidilirse gidilsin yüksek ihtimalle likör olacağı ve ikram edileceği varsayımı sıfır. Buna benzer ne kadar şey eksildi aslında...

      Çok teşekkürler, aslında uyarmıştım da ve maske takmaktan çekinme diye de tembihlemiştim:)

      Dilerim sıçramışlardır:)

      Sil
  5. Bayramları sevmiyorum, bana daha çok hüzün veriyor. Eski günleri çok özlüyorum, annem varken her şey çok güzeldi, benim için çok uzun zamandır bayram ya da özel günlerin tadı yok...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatımızdan eksilenler olunca bir hüzün yanı var kesin... Ama anılar ve biriktirdiğimiz güzel anlar da var bir yanıyla ve devam eden bir de hayat. Özellikle bayram günleri zor kabul, yine de sevdiğimiz insanlarla temasın, mezarda olanlarıyla mezar başlarında buluşmanın olumlu bir güzelliği de var gibi... Zor da olsa ıskalamamak gerek sanırım. Hayatımız da bir tane çünkü Sevgili Kitapkeşfi..

      Sil
  6. Yazıyı okudum. Fakat şu "Ziyaret etmek için gideceğimiz, ahşap konaklarına ve kocaman bahçesine bayıldığımız Firdevs Hala ve Şişko Enişte yok!" kısmı dokundu. Eskiden sevmezdim. Bayram fasıllarını. Kalabalıkları. Gürültüyü. Yaş ilerledikçe arıyorum. Şimdiyse kapılar sessiz. Git hadi gidebilirsen. Ne kedilerini sevdiğim hala, ne balıklarını akvaryumda izlediğim teyze.

    Fotoğraf da çay içesimi getirdi vallahi.

    Geçmiş olsun dileklerimi iletin.. (ben de biraz tedirginim son artışlardan)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben eskiden de severdim, çok renkli ve iz bırakmış insanlar ve anlar biriktirdim çünkü. İnsanlar arasında bugünkü kadar ekonomik ve sosyal farklar yoktu, varsa da hissedilmezdi. Şu bayramlarda neredeyse her evde rastlanan likör ikramının bile sahneden silinmesi nereden nereye dedirtiyor bana ki mesele alkol değil, sosyal hoşgörü anlamında bile nereye vardığımızın göstergesi ki o insanların hepsi namazında niyazındaydılar, belki kendileri içmezlerdi ama evlerinde ikram için bulunduruyor olmaları bile ne kadar kıymetliydi:)

      Çok teşekkürler, ilettim kendisine ki aşılar sayesinde çok kolay atlattı:)

      Sil
    2. Büyükannemden kalan likör tabağım durur :) Kullanmıyoruz ama dediğiniz gibi değişimi hatırlatıyor.

      Sil
  7. Likör tabağı damardan oldu ve beni fena tetikledi Zihin Kardeş, bizde de çok kıymetli ve likörle ilişkili bir şey var; büyük torun olmam sebebiyle bendeydi, sonra kız kardeşim çok heveslenince ona verdim. Şu an üşendim ancak yarın eğer başına birşey gelmediyse ondan alıp fotoğraflayacağım ki 50 yıldan fazla süredir korunuyordu kendisi... sonra blogda yayınlayıp, hakkında yazacağım:)

    YanıtlaSil
  8. Buraneroscuğum, geçmiş bayramınız kutlu olsun. Turgutlu'da yaşadığımız eski bayramlar geldi zihnime, iyi oldu :)

    "her canlı bir gün covid olacaktır" dedi geçenlerde bir arkadaşımız. Dilerim olmayız ama her gün bir tanıdık daha "pozitif" oluyor, korkuyorum vallahi. Geçmiş olsun kardeşe de!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, sizin de Sevgili Şule:) Pandemi olmasa sanki biraz daha eski bayramlara benzerdi, artık umutları seneye erteledik, dilerim şu pandeminin nefesi de toptan kesilir.

      Çok teşekkür ederim, tez zamanda ve kısa sürede atlattı çok şükür ki:)

      Sil
  9. Geçmiş olsun kardeşinize. Bayramlar artık kaç gün tatil olacak ve nereye tatile gidelim oldu. Ziyaretçi bekleyecek yaşa geldik ama artık yok bu bayram kapıya gelen çocukta olmadı geçen bayram iki çocuk gelmişti. Sanırım bir müddet sonra sadece adı bayram olacak ama kimse ne olduğunu bilmeyecek. Evet biz son nesiliz bayram kutlayan. Tadı yok yani. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, Hülya. Son nesil olduğumuz kesin ki pandemiden de bağımsız olarak... Çünkü bayram eski bayramlar olmaktan çıkmıştı ve tatile kaçış sebebiydi ne yazık ki... Anılarla avunacağız artık:)

      Sil
  10. Ne güzel içten anlatmışsınız her detayı. Çocukluğuma gittim ben de okurken. :) Eskinin samimiyeti pek kalmadı şimdi. İnsanlar bayramı sadece bir gelenek gibi görüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, şanslı bir nesildik ve doya doya yaşadık. Şimdilerde biraz da ekonomik koşullar etkili oldu sanırım. Mahalleler yok oldu, çok katlı binalar ve kalabalıklar eski yakınlıkları ortadan kaldırdı ayrıca, ve o günler bir daha asla geri gelmez:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP