7 Ağustos 2022 Pazar

Ateşin Tam Ortasında

Öncesi


Bütün duygularım, heyecanlarım, keyiflerim bu bölüme başlamadan önce neşeli bir el birliği ile üç güne dair enfes bir seçki hazırlamışlar. Ve bana "Gözlerini kapatır mısın lütfen", diyorlar. İçimi -her dinlediğimizde- cayır cayır yakan, yangın yemiş kalplere  ikimizin de çok uzak olmadığı zamanlardan, Murathan Mungan seçimi,  Müslüm Baba albümü Aşk Tesadüfleri Sever'den seçilmiş şarkılarla...

**


Evveliyat

Onun nöbet akşamlarından biri.  Gecenin sessizliğini hastane koridorlarında bir an öncenin telaşlarıyla yürüyen benim. Odasının önünde duruyorum. Şimdi masasının kenarında... Çay içip soluksuzca konuşuyoruz. Oysa evimdeyim; ekranın karşısında. Ellerim tuşlarda ve görsel hiç bir veri yok ama kelimelerimiz diz dize.

Ateşimiz gün geçtikçe yükseliyor, kalp çeperlerimizi aştı aşacak. Ekranda görüntü yok, kelimeler messenger'da; sessiz gibi görünseler de sessiz değiller. Bir süre sonra gününe göre bazen bir kadeh rakı, bazen bir kadeh şarap, bazen bira, bazen kahve tokuşturuyoruz. Ve ufaktan ufaktan da oltaya geliyoruz ki şahane bir evre.

Duyguları bu kadar örtüşen iki insanın yaşamadan bırakamayacağı bir coşkunlukta zaman...

İkimiz de işlerimizden ''eve'', "MSN'de bir bekleyenim var," duygusuyla dönüyoruz. İçgüdüler olumlu bir coşkunluk içindeler. Öyle ki gitmeyi planladığımız mekânda rezarvasyonu haber için aradığında onun o an Harbiye-Elmadağ coğrafyasında olduğunu söylüyorum ve biliyorum. Arkadaşları ile bir bara gidiyorlar.

Hımmmm... bir de yüz yüze geleceğimiz İstanbul buluşmasında evin kapısını açarken biraz utangaç ama daha çok hınzır bir gülüşle bahsedeceği, paspasın altına bırakılması hayal edilen anahtar meselesi var!?


**

İstanbul dönüşü, hatta yol boyu kalbim cayır cayır yanıyor. Bir boşluğu mu dolduruyorum bilmiyorum. Bugünden o güne bakınca bir açıklama yapabilir miyim halime ondan da emin değilim ama çok mutluyum; aşk ateşim yüksek ve antibiyotik alasım yok. Ve önümüzde şeker bayramı var! Ankara Ankara güzel Ankara marşını koro halinde söylüyor tüm hücrelerim, ki şehri özel severim. Elbette bayramı bayrama çevirmek gerek! Çünkü Üzerine Dondurma Koyulmuş Vişneli Ekmek Tatlısı Kadın bayram için ailesinin yanına gelecek. Yoksa bir taşla iki kuş mu?

Çocuk heyecanlarımız ayakta, plan yapmıyoruz, her şey spontane gelişecek. Ekran coşkumuz yerinde, aşk hayatından memnun ve İstanbul'un sıcaklığı tazecik. Özlemekse ennn bayıldığım şey çünkü onunla ilişkim başka türlü, büyük de bir laf etmişliğim var hakkında, sonraki yıllarda ve blogda: "Özlemek, tek tek de çok anlamlı olan, ya da anlamlar yüklenen bir çok duygunun hepsidir. Özlemek bir uzaklık ifadesi gibi görünse de, aslında dibinde olmaktır. Hatta içinde..."


Ankara Bayramı

Yola çıkarken arıyor, ben 24:00 otobüsüne biniyorum. Penceremden yansıyan görüntümde muzırca gülümseyen bir çocuk var. 17'lik. Ona bayılıyorum. İlk gördüğünüzde "Ne kadar soğukk bu," diyeceğiniz kesin. Ama o size kapılarını açtığında listenizin üstlerine çıkaracağınızsa daha kesin. Bugün ortağı ile müthiş bir planı hayata geçirecekler. Evden kaçmış çocuk tadında bir günü bir eve kapanarak yaşayacakları ise kesin.

Kendime not: Ben ortaklaşmayı bilen bünyeler için iyi bir partner miyim acaba? Yoksa ortaklaştığım kaba göre mi şekil alıyorum?

Bunu bir gözden geçirmeliyim.

Otobüsüm sabah 6 gibi Ulusoy'un Söğütözü terminalinde. Kuzen Oğuz beni almak için orada. Plan dahilinde ve an itibariyle bir aşama tamam. Bir kaç saat sonra perona boş bir otobüs yanaşıyor. İstanbul'a gidecek. O arada ben dönüş biletimi ayarlıyorum. Aynı alanda şimdi çok güzel bir genç kadın var. Abisiyle birlikte. Çok göz alıcı. Kendimi zor tutuyorum. Biraz uzağımızdalar. Otobüsün kalkmasına biraz daha var ama nedense genç kadın abisiyle vedalaştı ve otobüse geçti. Abi aracına bindi ve uzaklaştı. Genç kadın koltuğunda. Otobüsün kalkma saati iyice yaklaşırken iniyor. Salonu geçiyor ve şimdi bilet bankosunun önünde. Elindeki bileti veriyor. Şimdi yeni bir bileti var. Salona dönüyor ve bir koltuğa oturuyor. Gözlerim hep onu izliyor. Hiç pas alamıyorum. İstanbul otobüsü kalkıyor. Biraz sonra genç kadın da kalkıyor. O halde biz de kalkabiliriz. Burada durmanın da bir manası yok.

Derken gülümseyerek bize doğru yaklaşıyor.

Ahh benim dayanılmaz cazibem işte! Müthiş bir kucaklaşma. Fıstık bizim arabada. Şimdi halaların bi tanesindeyiz. Kahvaltı masası hazır... bizim için. Evi bize terk ediyorlar. Üst katta enfes bir yatak odası var; ağaçların dallarının pencerelerine dokunduğu.

Atıyoruz kendimizi. Kalkmaya hiç gönlümüz yok gibi... Belki de ya sonrası olmazsa gibi. Gözlerimiz ıslanırcasına, aynı yatakta, ikindiye kadar, sımsıkı, çocukça, bıcır bıcır..

Günün ruhları dürtükleyen saatlerine doğru çıkıyoruz evden. Bir şeyler yemek için. Atakule'ye yürüyoruz.

Yarın ölecekmişiz gibi.

Bir İtalyan pizzacıya çöküyoruz. Mutlu çocuklar festivali çerçevesinde dilim pizzalara takılıyoruz.

Gelsin biralar...

Bazen pizzaları almaya o gidiyor, sanki aynı evde yaşıyoruz da o beni şımartıyor. Şefkat dolu, sevgi yüklü her bir saniye.

Bünyeye mıh gibi çakılacak ve hep kalacak olağanüstü vakitler.

Halamı arıyorum. Dışarıda olduğumuzu eve dönmelerini söylüyorum. Kuleye çıkıyor, alanda biraz turluyoruz. Akşamın ruhları dürtükleyen saatleri başladı.

Çankaya'dan aşağıya küçük adımlarla, zamanı geri sararak yürüyoruz.

Aç gözlü,

ardı yokmuş gibi,

temaslı.

Halaların bi tanesi anlayışlı. Eve dönmemişler. Bir kaç saatimiz var.

Susamışçasına...

Zaman akmış.

Kuzen arıyor.

Halamla vedalaşıyoruz.

Şimdi Ulusoy Söğütözü'ndeyiz.

Benim 15 dakikam var.

Kollarımız çözülüyor.

Sıcaklığı bende kalıyor. Gözünden iki damla düşüyor.

Ben dilimi ısırıyorum.

Gözlerim habersizce ıslanıyor. Sıfır noktamızdaki otobüs yavaşça hareket ediyor. Şimdi kendi otobüsümdeyim. 17'imdeyim ama artık biliyorum.

Otobüslerimiz zıt yönlere doğru yol alıyorlar.

Kilometreler aşıldıkça daha fazla uzaklaşıyoruz birbirimizden...


3.Bölümü için buradan lütfen



10 yorum:

  1. ben bu yazıya yine bir murathan mungan şiirinden bestelenmiş sezen şarkısı yakıştırdım sanırım: https://www.youtube.com/watch?v=ufbTpcspRoI

    YanıtlaSil
  2. Bu albüm yeni çıkmıştı o zaman, Mungan'ın seçtiği yabancı şarkılara Türkçe sözler yazılmıştı. Sevmişti ve bir akşam bu şarkıyı defalarca dinlediğini biliyorum, hikayemizle ilişkili olduğu için onu seçtim.:) Sezeni dinledim şimdi, bilmiyordum bu şarkıyı teşekkürler Şule:)

    YanıtlaSil
  3. İki yazınızı da soluksuz okudum. Üslubunuza olan hayranlığımı bir kez daha iliklerime kadar hissettim. Mekân da Ankara olunca tadından yenmiyor. Bu duyguları yaşattığınız için binlerce teşekkür:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ankara benim için de başka... yaşadığım bir şehir değil ama, çok gittiğim. Amcam, halam, kuzenlerim orada. Bize yakın olması nedeniyle de kolay kaçabildiğimiz bir şehirdi. Şans bir kez daha yüzüme güldü yani... Ben için iki önemli şehirde yaşanmış olması biraz daha özel kıldı ve aktı sanırım. Rica ederim, ben teşekkür ederim asıl, çünkü hep derim, bloglar ve blog dostları olmasa bunca şeyi dağa taşa mı yazardım ben:) Muhteşem bir alan burası ve insanları çok kıymetli:)

      Sil
  4. Söğütözü Terminali, ah ahh! Şimdi yerinde mi bilmiyorum. En son dört sene önce oradan binmiştim galiba.
    Ne buluşmalar ne kavuşmalar... :)

    Bir önceki yazıya yazdığım yorum spam yedi sanıyorum, orada durup help help diye bekliyor olmalı. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Spam yememiş, ortalık da görünmüyor, belki avarelik yapıyordur bir yerlerde Sevgili Okul Arkadaşım:) Söğütözü ne durumda bilmiyorum ama orjinal Ulusoy efsanesinin bittiğini biliyorum:) Bir gün Ulusoy'un efsane şoförlerini yazayım bu vesile ile, elbette Neoplan'ları ve ikinci kattaki 77-78 numaralı koltukları:)

      Sil
    2. Söğütözü terminali falan kalmadı, neredeyse Söğütözü de kalmadı. Malum meselelerde yapılan kazılarda güzelim yemyeşil, ağaçlar arasında bir lokanta cafe de gitti. Belki Atatürk'ün kulubesi de, ondan emin değilim. Oralar göğe yükselen binalar Cenneti-daha doğrusu Cehennemi-şimdi.

      Sil
    3. Çok acı haber bu öğretmenim, canımız sağolsun, önünden geçmeyiz ve o hep var olur zihnimizde. Zaten son zamanlarda Aşti'de iniyorduk hep:)

      Sil
  5. Birkaç gündür diğer blog yazılarını okuma fırsatı bulamamıştım; 3 yeni devam yazısını hemen yeşil çayımı hazırladım, okumaya geldim. Yine bir çırpıda okudum ama bahsi geçenlerin değeri ve eşsizliği satırlardan öylesine taşıyor ki hemen tüketince yazıya haksızlık ediyor gibi hissediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de şaşkınım aslında. Yazarken görüyordum ve bu kadar net ve detaylı bir şekilde zihnimde şekillenmesine şaşırdım. Bir film akıyordu sanki ben de onun hızına yetişmeye çalışarak yazıyordum. Oysa naftalinleyip sandığa saklamıştım:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP