Yazı sevme nedenlerimden bir tanesi, belki de en önemlisi, odalardan dışarı atmasıdır beni.
Bir diğeri de her ne kadar filmleri sinemada izlemeyi sevsem de, yazın güzel ve yıldızlı gecelerinde kendi yeraltıma sığınıp; sinema salonlarından, dolayısıyla üzerine para yatırılıp kâr beklentileri hedefine kurulmuş, satabilmesi için insan algısına yön verecek pazarlama unsurlarının, sinemanın klişelerinin sonuna kadar kullanılmasıyla ortaya çıkan Hollywood filmlerinin samimiyetine duyduğum şüpheden kurtulmuş olmaktır.
Yaz benim için yıldızlı gök altında ve yazlık sinema keyfinde, ağaçların hışırtısı ve ağustos böcekleri eşliğinde, bağımsız ve farklı filmler izlemektir.
Ve Hollywood sinemasının yarattığı gerçekliklerden sıyrılıp, hayatın samimi gerçeklikleriyle yüzleşme mevsimi, ruhuma detoks zamanıdır.
Kitapları, plakları, filmleri saklı yerlerinden kapaklarıyla kurduğum iletişimle satın almayı severim: Bu belki de popüler kültüre, popülizmin dayatmalarına bir başkaldırıdır. Ve onlar beni hiç yanıltmazlar! Buz Diyarı böyle bir seçimdi... Film boyunca filmle ilgili aklımdan geçen tek bir ifade vardı. Enfes!..
Uygarlık ve barbarlık arasındaki sosyolojik tanımlarda ortaya koyulan referanslar hep insan odaklıdır. Bir kıyımı, öldürmeyi, ölmeyi ifade ederler. Ve barbar: Yaşam ve ölüme -hayvani- bir içgüdüyle yaklaşır.
Kendi yaşamını sürdürmek için kolaylıkla öldürür.
Bu film global köy denen yeni dünya düzenini, kapitalizmi, adına uygarlık denen gelişmeyi hepimize hükmeden tekil -barbar- bir varlık olarak tanımlarken o barbarın sırtlarımızı, hayallerimizi, yarattığı özlemlerimizi sıvazlayarak -aslında- bizi tüketen gerçek yüzünü de bütün çıplaklığı ile açığa çıkarıyor.
Sistemin, yaşamakta olduğumuz çağın ''pornografisini'' hiçbirimizin: ''Hayır! Bu, hayatın içinde yok,'' diyemeyeceğimiz gerçekliklerle bir bir önümüze seriyor.
Finlandiya özelinde, Avrupa Birliği'nin ana simgesi Euro üzerinden genelde paraya kirlenmenin ve yok oluşun simgeleri olarak göndermeler yaparken bu global sistemin, aslında referansı (Marksizm olan) sosyal demokrat Finlandiya'nın hayatını nasıl sarstığını, insanlar odağında tüketim simgeleriyle ve şahane bir aksiyonla anlatıyor.
Bütün bunları da Kuzey Avrupa'nın soğuğunun aksine sinemasının sıcacık, gerçekçi üslubuyla hayatlar ve aileler üzerinden yapıyor: Müthiş bir kurgu, kesişen yollar, enfes diyaloglar, derin bir felsefe, sürekli merakı ayakta tutan bir ritmle olağanüstü insan bir film sunuyor bizlere...
Eğer bu yazıyı oluşturan cümlelerde size yakın ifadeler bulduysanız, sisteme karşı yeraltılarınız varsa; tüm bunlar, filmi de çok seveceksiniz demektir! O halde içinde ''insan'' olan enfes bir sinema örneğine hazır olun.
İyi seyirler...
GİTTİK/GEZDİK/GELDİK 7-AMERSFOORT
6 dakika önce