10 Ocak 2022 Pazartesi

Canım Ne İstediyse O

1.Kısım


Erken kalkıyorum. Bilgisayarın başındayım. Şehire inmek istiyorum ama bir yanım kararında net ve keskin olsa da diğer bir yanım tembel. Temel ve ortak istekleri ise bu Pazar sabahında geleneksel takılmak, dolayısıyla pide yemek. Kıymalı yumurtalı mı olsa, yoksa kapalı kavurmalı mı; hani şu Görele Pidesi denenden? Asıl arzumsa blog yazılarımın henüz fotokopilerini aldırmadığım kısmı. Önce Hakan'ı arasam, bugün açıklar mı diye sorsam diyorum. Saati erken buluyor, uyandırmayalım şimdi, diyor ince tarafım. Pide fikrim şimdilik tek netimiz. Bu arada dün akşam attığım, önemli bir projeye ait bir mektup var. Ancak e-posta servisinde bir sorun var ve mektubun ulaşmadığını düşünmekteyim dünden beri; çünkü bir yanıt gelmedi. Kıymetli biri ve endişe ediyorum, yanıt gelmeyince. Kötü zamanlardan geçiyoruz... O halde ilk olarak o mektubu bu kez başka adresine yeniden göndermeliyim. E-posta ise sürekli taslağa atıyor, sonuçta bilgisayarı kapatıp yeniden açıyorum. Biraz mektubun açıklama bölümünü düzenliyor, göndere basıyorum ki bu kez çifte kavrulmuş gidiyor. Sonra hazırlanıyorum; artık dışarıda olacağım net. Bu belli oldu.

Pideye uzağım an itibariyle. O zaman alışveriş yaptığım ama içinde hiç oturmadığım şu yeni açılan börekçiye. Hımmmmmm kıymalı kol börekleri kıyır kıyır. Taze çıkmışlar fırından.

"Bir porsiyon kol böreği ve su böreği karışık lütfen."

"Bir de çay!"


Çok hoş mekânın çok hoş bir masasında güne keyifli bir başlangıç. Şimdi istasyondayım. Maskeyi çiftliyorum çünkü bilindiği üzere bu yeni varyant nedeniyle kapalı alanlarda iki maske üst üste takıyorum.

Tren sakin, oturacak yer var. Yanıma kitap almadım, yanımda blogumun 6.cilti var. Bu diğerlerinden ince ve yeni yazıların bir kısmını buna ilave ettirme, artanlarını da 7.ciltin ilk sayfaları yapma fikrindeyim. Keyifli bir yolculuk. O ara Denizevleri İstasyonu'ndan bir hanımefendi ve iki aynı renk montlu minik kızı biniyorlar. Bir genç kız kalkıp yerini onlara veriyor. İki minik kız oturuyorlar, anneleri ayakta. O tatlı minikler yer veren kıza öyle tatlı teşekkür ediyorlar ki önce anneyi alkışlıyorum. Maskemin altında sıcacık bir gülümsemem var. İlginç bir andan geçiyorum bir süre sonra... Opera İstasyonu'nda durmuşken tren, Saathane Meydanı'ndaki düzenlemelere şöylesine bakınırken istemim dışı olarak gözüm Büyük Cami'ye takılıyor. O an bunun bir kaç saat sonraki bir anıma yönelik bir işaret olduğu aklımın ucundan bile geçmiyor, çünkü şu an tek bir planım var; o da Hakan'a gitmek, fotokopilerim çekilirken çay içip lak lak yapmak.

Cumhuriyet Meydanı İstasyonu'nda iniyorum. Kartımı okutup iademi yüklüyorum. Tam karşıya geçecekken bir teyze Samkart'a HES kodu yüklenecekmiş diyerek yardım istiyor, onu görevli ofise bizzat götürüyorum, teşekkür ediyor. Önünden geçerken kadim parkın bir fotoğrafını çeksem diyorum, sonra vazgeçiyorum. Aynı şekilde çok hoş ve çocukluktan beri bayıldığım, o zamanlar TEKEL Müdürlüğü'nün idari binası olan, şimdilerde Mc Donald's'ı da es geçiyorum. Ama eski sigara fabrikalarından şahane bir açık hava AVM'sine evrilen ve uluslararası ödüllü alanını boş geçmiyorum*


Bu binaların fabrika halini de çok iyi biliyorum çünkü ilkokuldayken sınıfın en güzel kızı Filiz'in babası Tekel müdürüydü ve karşıdaki boşluklardan geçip arkaya ulaşıldığında onların lojmanlarına varılıyordu. Filiz'le ilgili ilginç bir detay var aslında, küçük bir detay olsa da ilginç: Biz ilkokulu bitirdiğimiz yılın akabinde benim erkek kardeşim ilkokula başlıyordu; tabii ki annem beni okutan şahane kadına emanet etti onu da. Onun sınıftaki en yakın arkadaşları ise Filiz'in ikiz erkek kardeşleri oldu. Bir kaç yıl evvel, öğretmenimiz ölmeden önceki koca koca adamlar va kadınlar olarak yaptığımız son ziyaretimizde haberdar oldum ki Filiz artık İzmir'de kedileri ile birlikte yaşamaktaymış.


İşte ben tüm bunları düşünürken ve o geçişin fotoğraflarını çekerken hemen geçidin arkasındaki güvenlik görevlisi de beni izlemekteymiş. İşim bitip oraya yönelince ve şimdilerde kafeler ve oyun alanları olan lojmanlar mıntıkasına varınca; benim kim için fotoğraf çektiğimi soruyor. "Kendim için," diyorum. Sonra anlıyorum ki o bir kurum için sanıyor. Caddeye bakan iki tarafının biri şu an sağımdaki binanın öteki yüzüyle onun karşısındak binanın olduğu şirin caddeyi önce çeksem diyor, sonra vazgeçiyorum ve daha çok AVM fotoğraflı yazımın linkini eklerim yazıya diyorum sonra da Sanat Sokağı'ndan yukarı vuruyor, onu da aynı gerekçe ile fotoğrafsız geçiyorum.


Şimdi lise olan ilkokuluma selam çakıyor, Şehir Kulübü'nden sağa kıvrılmadan önce çok farklı yaşlarda çok anılarım olan caddenin başlangıç noktasından fotoğrafını çekiyorum. Önceki belediye başkanımız burayı trafiğe kapatmış ve Cadde AVM olarak düzenlemişti. Tüm binalar aynı cephe ile yeniden elden geçirilmiş, yol yayalar için düzenlenmiş, iki yanı da başta banklar olmak üzere şık sokak mobilyalarıyla süslenmişti. Üç dönemdir her kesimle ilişkileri sağlıklı ve sevilen başkanı istedikleri gibi yönlendiremedikleri için bir anlamda; kızağa çekip milletvekili yaptılar. Yeni gelen de hiç gereği yokken ve bir kaç esnafın çığırtkanlığına alet olarak ve çok az  katılımın olduğu gizli kapaklı refarandumla yeniden trafiğe açtı ama  işlerin sebebinin trafiğe kapalı olduğu için değil başta  bu AVM olmak üzere, yakın çevredeki ve diğer AVM'ler olduğu kısa sürede anlaşılmış oldu.

Çocukluğumun ikinci yarısı ve tıfıl gençliğim şu sol sırada o zaman tek olan apartmanda geçmişti ki caddenin epey uzaktaki çıkışına kadar, biri bizim karşımızda olmak üzere toplamda 7-8 apartman vardı ve diğerleri masal diyarlardan gelmiş, hepsi bahçeli, şu an caddenin bu kısmında ve tamamında tek kalan Burger King gibi Rum evleri ve varlıklı Türk'lerin eski konaklarıydı.


Hakan bugün açmamış, dolayısıyla ana plan iptal. Bir karar veremiyorum. Önce eve dönmek geliyor aklıma sonra caddeyi yürümek. Bir kaç metre sonra oturduğumuz apartmanın önünden geçerken kapının açık olduğunu görüyorum. Bir an o alanın bizim için öneminden söz ettiğim yazım aklıma geliyor ve fotoğrafını çekip yazıya koymak geçiyor aklımdan. Anında vazgeçiriyor tembel tenekem beni. Eve dönme fikrimden gittikçe uzaklaşıyorum. Caddenin tadıyla birlikte anıların dibine vuruyorum ve son anda şahane bir şey yapıyorum: Çünkü tıfıl devrimci için muhteşem bir an yaşandı orada.


80 yılına daha var, M.C. hükümeti ortağı, üç hilâlli partinin genel başkanı şehrimize geliyor. Yeni havaalanımızın henüz hayali bile yok. Eski havaalanına inecek uçağı, onun konvoyu yukarı mahallelerden geçerek Bahçelievler Mahallesi'ne ulaşacak, 56'lar üzerinden devamla da bizim caddeye, trafik o yıllarda çift yönlü olduğu için,  tam da bu noktadan girecek. Bu haber gelirgelmez okul boşalıyor. Bütün fraksiyonlar kendi kitlelerini örgütlüyor. Artık caddenin girişindeyiz. Konvoy gözüküyor ve herkes yüzüstü yere yapışıyor.  Ya polis dalacak ve bizi asfalttan kazıyacak ya da bizi ezip geçecekler. Yalnız ortalıkta tüm o kitleyi kaldırabilecek polis yok. Onlar konvoyla geliyorlar ki muhtemelen bu tarz bir eylem olabileceği düşünülmemiş. En önde içinde olduğu otobüs olmak üzere duruyorlar. Bir kaç polis sözle ikaz ediyor, el atıyor, sürüklüyor ama tık yok bizde. Metrelerce insanız. Artık insafa mı geliniyor, saygı mı duyuluyor bilmiyorum. Konvoy konuşma yapacağı  Cumhuriyet Meydanı'na gitmek için sağa kıvrılıyor ve devam ediyorlar.

Bu fotoğrafı çektikten sonra fikrim geliyor. Geçenlerde İstanbul Börekçisi'nin izin sürdüğüm gün yine buralardayken yapmadığım bir eylemi şimdi kesin hayata geçirmeliyim! Lisemizin önündeyim. Onun fotoğrafını Sevgili Okul Arkadaşım için çekmeliyim demiştim o gün de, ama çekmemiştim; çünkü çok araç vardı içeride. Bu kez sakin, ben de çekiyorum. Hayatımın en güzel yıllarını bu okulda yaşadım, en güzel arkadaşlarım bu okul sayesinde. Enn tıfıl ve kıymetli aşklarım da...




Bir fotoğraf daha çekmem lazım, bunda tereddütüm var ama kapının karşısındaki binanın o zaman inşaat olduğunu biliyorum; çünkü şehrin -çakma- bombalı ilk pankartını asmıştık ona. Onun solundaki binanın o zaman var olduğundan çok emin değilim ama şu bina vardı; ondan eminim çünkü yengemin abisi ve eşi o binada oturuyorlardı ve çok kere gitmiştik. Eğer yanlış binaysa Sevgili Okul Arkadaşım, düzeltir nasılsa diye düşünüyorum. Çekince o fotoğrafı yine kararsızca yürümeye başlıyorum. Önce Kılıçdede'den trene atlayıp eve dönmeyi düşünüyorum ama içimdeki öteki benin buna itirazi var, oysa ben şu an durağa doğru yürüyorum. Sonra bundan vazgeçiyorum ve ara sokaklardan bir önceki noktama dönüyorum. O an bir şimşek çakıyor bende. Hava çok güzel, muhtemelen Müze'nin Kafeteryası'nın bahçesinde masalar vardır bugün, diye aklımdan geçirirken heyecanım fena diriliyor. Dönüyorum o yöne. Bingo! Açık ki en önemli kitap okuma noktalarımdan biridir benim. Yaz akşamları hiç üşenmeden trene atlayıp geldiğim kitap okuma bahçem...


Kendimi eminim ki çok şımartacağım bundan sonrasında; çünkü ruhum kanatlanmış durumda.

"Bir kapuçino lütfen"

Müze binasına bakan en uç masaya oturuyorum. İki binanın arasında eski ve kocaman büyütülmüş bir fotoğraf var. Caddeyi hemen tanıyorum. Tümüyle eski binalar ama resimde tamamı gözükmeyen bir bina var ki o beni yakın zamanda yazdığım bir yazıdaki anlardan birine sürüklüyor. Kahvemi o resmin içinde dakikalarca dolaşırken bitiriyorum. Belli ki bugün beni bu güzel havalar mahvedecek. Kalkıp mutfağın olduğu kapalı bölüme yürüyorum.

"Bir kapuçino daha lütfen."



2.Kısım- Hayalim Kırıldı Ama Canım Pek Takmadı


*Daha Fazla Bulvar AVM fotoğrafı ve bilgi için buradan lütfen.

*Sanat Sokağı içinse buradan lütfen.


20 yorum:

  1. Bir gün o ciltler kitap olacak. Belki 3 seri. Şehrin geçmişi ile harmanlanarak şimdisi için, vakti geldikçe yazılanlar bir cilt , kahramanın gerçek hayatından kesitler ikinci bir cilt ve aşkları, sevdaları, tutkuları, kadınları üçüncü bir cilt. Ayrı bir seri de gezilerin olacak.

    Senin yaşanmışı kaleme alma biçimine hayranım. Her bir yazının üzerindeki emeği, duyguyu, içtenliği öylesine seviyorum ki. Hiç tükenmesin kalemin, hevesin, tembel tenekeye yenik düşmesin emi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ama Yavaş Hayat başlıklı yazımda bir cümle vardı hatırlarsan, okuduğum kitaptan şöyle bir alıntı "Bir kitap yazdın ve onu yayımlamayacaksın. İstiyorsan başka kitaplar yazıp yayımla ama bu kitabı asla yayımlamayacaksın."

      Tembel teneke çok meşguliyetli süreçte bir yılı sıfır yazı ile iki yılı da 7 ve 14 yazı ile geçmişti, sonra sayılar yükseldi ve sanırım artık yavaş hayatta olduğu için yazacaktır kendisi, diye düşünmekteyim:)



      Sil
  2. O ciltlerin bir gün düzenlenip şahane bir kitaba dönüştüğünü görmeyi çok isterim. Umarım bir nebze olsun niyet vardır. Hiç kimse için olmasa bile kalabalık aileniz için bir başlangıç mesela?
    Sevgili Evren'e katılıyorum. Anıları kaleme alma tarzınız çok farklı bence de. Zaman zaman yazmışımdır. ''Okuru cümlelerin içine ışınlayıp oradaymış gibi tüm duyuları eşliğinde birebir yaşatan'' türden:)
    ''Canım ne isterse/istediyse o!'' Tam bağımsızlığını ilan etme hali:) Nostaljik, hoş bir seri.
    Bu arada oradaki lisenin tıpkısından Türkiye'nin neredeyse her ili/ilçesinde en az bir tane olduğunu biliyorsunuzdur. MEB tarafından aynı planın uygulatıldığını, girişten, kantine, WC'lere kadar elinizle koymuş gibi her katta ne neredeymiş bulabileceğinizi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Sevgili Zeugma o spiralli ciltler bütün gün karşımdaki sehbanın üzerinde, hiç ellemiyorum, bakışıyoruz arada bir. Benim kitap konusunda bir çabam olmayacak, bir gün bir teklif glirse ne düşünürüm şu an pek emin değilim. Yavaş Hayat'da 4 takım cilt yaptırmayı düşündüğümü yazmıştım ki onlar da ailenin gelecek kuşakları içindi. Okuduğum ortaokulun binası da aynı kategoridendi ama ben lisemi farklıymış gibi hissediyordum çünkü ülkenin kıymetli liselerinden biriydi o yıllarda, 12 eylül sürecinde ve sonrasında fena yonttular kadrolarını ve geleneklerini:)

      Sil
    2. Okuduğumuz okullar içindeki anılarla, gençliğimizin en güzel kesitine tanıklık edişleriyle eşsiz bir değere sahiptir elbette. Benim için de öyledir. Bina imar planı için söyledim yalnızca.
      Bu arada blogdaki yazılarınızı mı blogunuzun kopyasını mı flash belleğe attınız öğrenebilir miyim?

      Sil
    3. Anladım imar durumu ile ilgili olduğunu ondan bağımsız olarak dış güzellik önemli değil ruhu güzel olsun manasında söyledim ben de:)

      Bloğun kopyasını düzenli olarak atıyorum flash belleğe, başına bir şey gelirse diye, ama o kopyayla gidilse olur mu konusunda bir fikrim yok. İlk cilt için sayfaların pdf'lerini ben almıştım, blogda görüldüğü haliyle. Sonra onları flash belleğe atıp fotokobiciye gittim, önlü arkalı bastılar, ama yorumlar tek tek yazı açarak olmadığı için yok tabii ki. Blogroll kısmı da doğal olarak her sayfada çıkıyor. Öteki türlü sadece fotoğraflar ve yazılar olsun istenirse çok uğraşmak gerek sanırım. Sonrakilerde telefon açıyordum, şu yazıdan şu yazıya kadar diyordum onlar halledip getiriyolardı bana... Tam kitap gibi olabilir mi konusunu düşünmedim açıkçası, ilk andaki düşüncem elimde kopyalar olsundu çünkü.

      Sil
    4. Blogun kopyası diye bahsettiğiniz, yani flash belleğe düzenli attığınızı söylediğiniz o kopya, indirerek yedeklediğiniz blog dosyası ise flash bellekten kaybolmadığı sürece her şekilde işinizi görür. Misal bloglara yasak geldiği yıllarda ben blogumun yedeğini indirip wordpress'te açtığım hesaba yüklemiştim. Blogda görüldüğü haliyle tarihleri ve yorumlara kadar yüklendi. Yazı stili ve blogger profillerimiz hariç tabii.

      Sil
    5. O dosya, bu konuda çok sağlamcıyım o kadar emek sonuçta, flash bellek dışında belgelerime de yedekliyorum:)

      Sil
  3. Bloğu ciltleştirmek!.. bu süper bir fikirmiş, bravo valla :)
    Bu nostaljik turu okurken, böyle bir gezintiyi yaptığımda kendi yaşadığım duyguları hatırladım.
    Yalnız Samsun gerçekten harika bir şehirmiş, sayenizde keşfediyorum. Binalar, sokaklar, açık AVM, müzeler... hayranlıkla izliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogda Yavaş Hayat başlıklı yazıda ciltlerimin fotoğrafları var, çok zor değil ki kopyaları almakta bence fayda var; bir gün blogların başına bir şey gelirse vay halime dememek için gerekli diye düşünüyorum, her ne kadar bir kopyasını flas belleğe atsam da yazıların:) Şehir çok güzeldi ben çocukken Sevgili Momentos ama o zaman bir kaç dönem belediye başkanlığı yapan bir şahıs, çok ideolojik bir yaklaşımla yüzlerce güzel evin bloklara dönmesinin yolunu açtı ve yok etti o güzel evleri. Sonraki dört dönem gelen iki başkan kalanlar üzerinden şehri bir kez daha tepeye çıkardılar ama şu anki hiçbir şeye dokunmasa daha iyi olacak:)

      Sil
  4. Sevgili Okul Arkadaşım,
    Bu yazıyı okuduğum andan beri harita başındayım, sokaklara bakıyorum, hatırlamaya çalışıyorum, fotoğrafları büyütüyorum, annemi sorguya çekiyorum ve durup durup "ahh! pandenmi ahh!" diyorum. Anladınız neden bu ah, çünkü o engel araya girmemiş olsaydı çoktandır lise yıllarımın şehrine gelmiş ve o sokakları arşınlamış olurdum.
    Üstelik bu defa, 2001 yılındaki gibi ziyaretimdeki gibi şaşkınlık içinde kalıp tanımadığım bir şehre gelmiş hissini de yaşamazdım, kapı gibi sağlam bir rehberim var o şehirde, biliyorum. :)
    Teşekkür ederim, çok. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Okul Arkadaşım,

      Ne demiş atalarımız geç olsun ama güç olmasın. Bu günler de geçecek ve endişesizce gezeceğiz bu şehri, hatta size ve Sevgili Şule'ye söz verdiğim gibi taaa Rusya ve Ukrayna'ya bakarak rakı balığı da yapacağız; Belki bazı balıkların mevsimi olmayacak tam ama, yazının da tadı bir başka bu şehrin, hem artık daha uzun:)

      Ben de çok teşekkür ederim, çok keyifli bir gün oldu benim için, bir sürü şeyi yeniden yaşadım, üstelik gaza geldim ve sonrası da pek şahane oldu ki pek yakında:)

      Sil
  5. bulvar avm ne şahane bir yermiş. avm değil de sanat atölyelerinin, sahafların olduğu bir yer gibi hayal ettim aslında fotoğrafları görünce. ay bitsin şu salgın artık da, yanıma sevgili okul arkadaşınızı da alıp gelelim lütfen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanat atölyesi de var üst katlarında:) Bitsin valla, bugün bir haber okudum omicron için de biontech aşı nisana kadar çıkıyormuş:)

      Sil
  6. Blog yazılarının fotokopilerini alarak ne kadar iyi yapıyorsun. Normalde üşenilen bir iş bu, gerçekten takdir ediyorum. Yazıların kaybolmamayı zaten hak ediyor. Hatta kitap haline gelmeyi bile hak ediyor bana kalırsa. Yormayan ayrıntılar, su gibi akan bir anlatım... Belki olur bir gün:)
    Tekrar söyleyeceğim, belli ki Samsun güzel bir şehir:)

    YanıtlaSil
  7. Şehri seviyorum, güzeldir evet ama daha daha güzel kalabilirdi; eğer eski yıllarda belediyeyi üç dönem yöneten zat olmasaydı. Yalnız şehrin assolistleri henüz sahne almadı:) Çok teşekkür ederim, blogumu ve bu dünyayı ve insanlarını seviyorum; çünkü ben gibi bir tembel tenekeye aşama kaydettirdi.:)

    YanıtlaSil
  8. O kocaman taş binalara anılar ve yazdıkların anlam yüklüyor Buraneros,şehir hayatı güzel aslında ama çok bozulmaya başladı artık birçoğu.insan cinsi çok çoğaldı zaten, her türlüsü var. emerson'un dediği gibi insanı az dozda almalı hayatımıza. o yüzden sevemiyorum şehirleri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben şehirin merkezine uzak bir yerde yaşıyorum, dolayısıyla her gün o keşmekeşte olmuyorum, bir de gözlerim becerikli kötü şeyleri görmezden gelmeyi başarabiliyorlar:)

      İtalo Calvino'nun en sevdiğim kitabında bir cümle vardır der ki:

      "Oysa kent geçmişini dile vurmaz, çizik, çentik, oyma ve kakmalarında zamanın izini taşıyan her parçasına, sokak köşelerine, pencere parmaklıklarına, merdiven trabzanlarına, paratoner antenlerine, bayrak direklerine yazılı geçmişini bir elin çizgileri gibi barındırır içinde." Ben gittiği her şehirde onların peşinden yürümeyi becerenlerdenim sanırım:)

      Sil
  9. Yazını okuyunca 6 Yıl önce Samsun'a yaptığımız seyahati anımsadım ben de. Karadenizdeki pek çok şehir ile karşılaştırdığımızda bir hayli gelişmiş bulmuştuk. O bulvarda sanırım Mc Donald'sın yanı olabilir mi ? tam emin değilim ama oradaki restoranların birine oturmuştuk. Müzeleriyle, şehre kuşbakışı baktığımız Amisos tepesiyle, harika sahil şeridindeki; Batıkent ve Amazon Köyüyle Samsun'u ve ilçelerini çok ama çok beğenmiştik. Nefis bir yazıyla bak okurunu da ne güzel gezdirdin yine:)) emeklerine sağlık. Bu arada, resim işlerine dalınca, hanidir ayarlardan blog yedekleme yapmadığımı fark ettim. Eskisi kadar yazamasam da sonuçta bütün belleğimiz, biriktirdiklerimiz burada. Zira az emek vermedik şu bloglarımıza. Onu da anımsattın çok sağol Buraneros. Esenlikle kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu o zaman bana , okur candır. Mc Donald's bağımsız bina ama onun sol karşısındaki uzun binadadır oturduğunuz muhtemelen. Şehir ezelden beri güzeldi aslında bir ırkçı hain üç dönem başkan olunca ki 80 öncesinde, yok edilmesinin önünü açtı o güzelliklerin , ne harika evler vardı çoğu gitti, apartman oldu. Yok etme yolu basit, gece benzini dök yak, sonra imarı al. Rica ederim, bloglarımız geleceğe miras, yok olmasınlar:) Siz de çift olarak esenlikle kalın:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP