7 Ocak 2022 Cuma

Şefin Spesiyali

Kış ortasında yaz getiren bu şehri seviyorum. Ruhum durgun. Aklımın tüm önermelerine tereddütsüzce ve keskin bir kararlılıkla hayır diyorum ve son noktada dahi tüm çabalarına duyarsız kalıp bulvarı geçiyor, kartımı okutup banklardan birinde gelecek treni gözlüyorum; çünkü kahvaltı planım sokak.

Bulaşların arttığı bu süreçte  kapalı alanlarda kesinlikle çift maske takıyorum. Trendeyim. Elimde John Dos Passos'un 1927'de yazdığı Doğu Ekspresi var. Türkiye sınırlarını geçene kadar olan yol ne kadar ve kaç kere tanıdık. Posof'un tepesinden ışıklarını gördüğüm Erivan'sa pandemi mağduru. Bir sonraki durakta gözlerim şaşkın. Dize kadar çizmeli, siyah tül çoraplı, süper mini etekli  güzel bir genç kadın biniyor. Elinde cep telefonu. Kafamda fikirler döndürüyorum. Gözlerde ve yüzdeki makyaj abartılı gibi gözükse de bütünlükte yakışmış ama bana ırak. İnançlar meselesi derin. O yüzden sorgulamıyor, meselenin içinde dolaşmıyor, durum ben için eleştirel bir tezatlık içermiyor, sadece ilgimi çekiyor. Yadırgamıyorum, aksine bu özgür düşüncesine ve cesaretine şapka çıkarıyorum. Saçlarını sıkıca saklayan siyahın üzerinde son derece şık ve tabaya çalan kahverengi ve parlak bir kumaştan, bütünlükle çok uyumlu, pek modern ve estetik bağlanmış ve boyunda biten türbanıyla biraz meydan okuyuş tadı da hissettiren kendine güveni ve sınırlarımı ben çizerim edasıyla çok hoş, ve ülkenin çeşitliliğine yönelik sevindirici bir kare.

Kılıçdede'de iniyorum. Eczane'ye uğruyor, yıllardır orada çalışan çocuklarla laflıyor, gülüşüyor, sonrasında tarihi Kılıçdede Fırını'nın önünde "İki dilim su böreği, bir de kıymalı börek lütfen," diyor, 10 TL yanıtını alınca da şaşırıyorum; bir yanlışlık olmasın diye gülerek tekrar soruyorum.

Bir an, onları tarihi epey eski caminin avlusundaki kahveden bir çay söyleyip, ağaç altlarındaki alçak sehpalarının alçak oturaklarında oturup yemeyi düşünsem de bulvar seyirli banklarda ısrarcı oluyorum; çünkü bir yere yetişme telaşlarındaki insanları, bulvarın iki yönlü akan trafiğini, denizin şefkatli esintisini, tren raylarını ve trenleri ve bineceğim trenin hattındaki aksiyonları izlemenin tadını çıkarmak istiyorum. Usulca atıştırırken de çıkarıyorum ve o esnada fikrim bir sonrakinde, kafelerden birinden bir de kahve alalım ve daha uzun kalalım, hatta şu minicik tepeciğin üzerine çıkıp, oradaki banklardan limana girmek için sıra bekleyen gemileri ve hatta Ukrayna'ya kadar olan denizi seyre dalalım, diyor.

Yeniden trendeyim. Kitabımı açıyor, günün saatinin gereği sakin trende pek keyifle kitaba devam ediyor, arada bir de akıp giden manzaralara bakıyorum. Fikrim inişte kahve için dürtmekte olsa da kendi kahvemi kendim yaparım deyip, işimin başında olmak istiyorum.

Bilgisayar açık, bir kaç dakika geç olsa da önümdeki rakamlara şöyle bir göz atıyor, sonra gazeteleri tarıyorum; şu anki çıkarımlardan anladığım ve hissim sakince izlenmesi gereken bir gün olduğu.

O halde müzik, kahve ve kahveyi şımartmak için son dakikada aldığım üzümlü kek.

Blog'u açıyorum. Yorumlarıma yanıtlar yazıyor akabinde blogları okumaya başlıyorum.

Dışarıda yaz var!

Bas bas çağırıyor.

Tam karşımda martılar ve çok eğleniyorlar. Gün öğleyi geçti geçecek. İçimdeki ben "Sen kal ben çıkıyorum," diyor. "Dur tamam ben de," diyor, açık hava diye tek maskeyi takıyorum. Fotoğraf makinesi sırt çantamda, tabii ki Don Passos da...

Ve martıların arasındayım.


Köprüye bakıyorum ki şenlik başlamış. İki karganın fotoğrafını çekiyor, sakin adımlarla kumsala geçiyor, Alanos Deresi'nin deltasında oluşmuş havuzumsu noktada yüzmekte olan genç martıları izliyor, ilerideki cümbüşü zaten çoktan fark ediyor ama acele etmiyorum. Bir kuş kalabalığının ve çığır çığır ve çok neşeli seslerin arasından sıyrılıp köprünün üzerine çıkıyorum yeniden.


Sakin adımlarla, her anı fotoğraflayarak, martıların içine karışarak, ziyafet sofrasına varıyorum. Son derece düzenli ve kesintisiz servis bizzat şef tarafından yapılıyor. Bundan çok zevk aldığı, bugünkü spesiyalinin her günküler kadar beğeniliyor olmasının onu çok sevindirdiği aşikâr. Ortalıktaki coşku, bu anları fotoğraflayan insanlar, tabii ki selficiler tarafından her öğlen bir şenlik tadında yaşanan bu dayanışma anlarıysa şu kara günlere nasıl bir ilaç!


Biraz insanların yüzlerindeki keyfi izliyor sonra tam anlamıyla martıların içine dalıyor ve kendimi sabitliyorum. Öylece dikiliyorken ve şakır şakır fotoğraf çekerken ben; onlar akına çıkmış savaş uçakları gibi dört bir yanımdan vızır vızır geçiyorlar. Tam anlamıyla gözüpek savaş muhabiri modundayım ve nasıl bir keyif ve işe konsantrasyonsa bu, zerre tırsımıyorum; sanki fotoğraf makinesinin arkasında çok korunaklı bir siperdeyim. Gözümle görmeyince ki sol kapalı durumda diğeri de vizörden görüyor, bu nedenle de kendimi bir koruganda asla dokunulamaz ve fark edilmez gibi hissediyorum. Çok şükür ki onlar da emeğe saygılı.

Üzerime tek bir bomba bile bırakmıyorlar...


Şölenden ayrılmak zor olsa da bunu başarınca kahve zihnimi tekrar dövmeye başlıyor; çünkü az sonra Adem Usta'da şu an bilmiyor olsam da enfes bir -az olmak şartıyla- et haşlama ve az pilav söyleyeceğim. Bunun ardından da dönüş yolundayken kendime söz verdiğim kahve dükkânına gideceğim hevesi içindeyken... dönüşte, yine yemeği abarttın sen deyip, tadında bir kahve için bu günkü mekân-kahve keyfinden vazgeçiyorum.

Oysa renkli yastıklı bambu koltukta bir yandan kahve içip, arada bir eşleştirdiğim pastanın tadını çıkarırken dış masalarda oturan gençlerin cıvıltılı konuşmalarını izlemek ne güzel olacaktı...

Önümüzdeki güneşli günlere inşallah.

21 yorum:

  1. Afiyet olsun, fotoğraflar harika...

    YanıtlaSil
  2. Dün ben de martılarla epey vakit geçirdim. Epey fotoğraflarını çektim. Lakin yiyecek atılmadığı sürece pek durgundular bizimkiler:) Yalnız bomba neyse de çok vukuatları var martıların, aman dikkat. İngiltere'de bir belediye meclis üyesinin dudağını koparmıştı ve martı besleme işine yasak gelmişti.
    Kış ortasında yazı yaşatan kentler gibisi var mı? Telefonda konuşurken imrenen o kadar çok akraba var ki, ''Burada kar var'' diye hayıflanan:) Güneşli, güzel bir günün tadını çok güzel çıkarmış, çok güzel aktarmışsınız yine. Kararında yemek fikri de gayet yerinde. E, sefanız olsun o zaman:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım bu pandemi insan hayvan ilişkisini güçlendirdi Sevgili Zeugma, görüyorum ki ikisi bir arada olmaz denen türler bile bir süredir bir aradalar. Bunda insanların hayvanlara bu süireçte en azından beslenme konusunda verdiği desteğin bir yakınlaşma vesilesi olma noktasında etkili olduğunu gözlemliyorum:) Kesinlikle o kentler gibisi yok, çok haklısınız:)

      Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  3. ne yalan söyleyeyim 3 dilim böreğin 10 TL olmasına şaşırdım, acaba geçen zamanlardan mı bu yazı:) İstanbul'un artık sadece manen değil maddi olarak yaşanması zor bir şehir olması düşündürüyor, küçük şehirlere imrendiriyor.
    Martıları izlemeye bayılırım. Vapurda da özellikle simit alıp biniyorlar, onlar da türlü şaklabanlıklarını sergiliyor simit atan yolculara. Arabaların arkasından koşan çocuklar gibi oluyorlar, ciyak ciyak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben şaşırdığıma göre şaşırmakta çok haklısınız, çünkü fırın dışı yerlerde aynı üçlü burada da minumum 17-20 lira:)

      Bizim de işte açık deniz olduğumuz için martıların eşlik edeceği vapurlarımız yok:)

      Sil
  4. et haşlama en az sevdiğim yemektir ve o yüzden ilk defa "hımm olsa da yesem" moduna gelmedim, mutfağa gidip nefsimi köreltecek bir şeyler bulma arayışına girmedim, mesudum :)
    martı fotoğrafları süper. ama sanırım ben öyle ortalarında durup fotoğraflarını çekemezdim. iyi cesaret :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir dahakine fotoğrafını koyacağım o halde, o iri doğranmış patatesler ve havuçları ve hepsinin harman olduğu suyunu görünce bakalım fikir aynı mı olacak:)

      Valla biraz Sevgili Zeugma'ya yazdığım gibi bizim martılar, pek insancıllar, sonuçta bir açlık sorunları yok, en fazla yemeğe saldırıyorlar, sonrasında gayet uysalllar ve çok eğlendiriyorlar insanları Sevgili Şule:)

      Sil
  5. Dün öğle arasında öğretmenevinde yedim et haşlama :D yoksa çok canım çekerdi ve yapmak zorunda kalırdım :))) Bugün sizi örnek alacağım kendime. Dışarda muhteşem güneşli bir gün var. Arya'yı Karate kursundan alıp sahildeki lunaparka götürmeyi, o eğlenirken kıyıda deniz manzaralı bir bankta kitabımı okumayı planlıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Afiyet olsun, doğru malzemeyle iyi yapıldı mı, hafif limon sıkılmış suyuyla birlikte pek eğlenceli oluyor kesin, ama kötüsü de fena işte. Afiyet olsun:) Denizi olan coğrafyalar işte, banklarda kitap okumanın tadı... şahane:)

      Sil
  6. Yazınızın martı gözlemi bölümünü okur ve fotoğraflara bakarken sevgili arkadaşım Elektra aklıma geldi. O bulunduğunuz yerden fotoğraf çekmek bir yana oraya asla yanaşmayacağından eminim. Birlikteyken bir çok kez tanık oldum, çok ilginç bir şekilde kuşlar onun çekinmesini bilir gibi üstünden üstünden uçarlar.
    Fotoğraflar çok güzel Sevgili Okul arkadaşım, emeklerinize kesinlikle değmiş. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Sevgili Okul Arkadaşım:)

      Gözün birini kapatıp, öteki de işbaşında olunca yoklarmış gibi oluyorlar, korkulmuyor da o zaman:) O ara onların tek derdi yemek olduğu için belki de umursamadılar beni:)

      Sil
  7. Son fotoğraftaki açıkgöze çok güldüm. Kanatlarının boyu kendi boyutunun iki katı resmen, ona da şaşırdım.. Samsun genelde güneşli midir yoksa sizin bloğa mı denk geliyor :)

    YanıtlaSil
  8. Bu aralar güneşli ki şu an sahile bakınca çıksam mı diye düşünüyorum:) Kış çok sert geçmiyor, arada bir kış yüzünü gösterse de çok uzun sürmüyor bu, araya hemen bir bahar tadı sıkıştırıyor:)

    YanıtlaSil
  9. Çok sevindim, çok teşekkür ederim, ne mutlu bana hissetirebildiğim, hoş vakit geçirtebildiğim için. İçimden bir savaş muhabiri çıkaramasam o fotoğraf mümkün değildi ki şansıma seri çekerken fark etmediğim gagasında lokma ile denk gelen martı, efsane bir kare oldu benim için de:)

    YanıtlaSil
  10. Martı dostlarımız nasıl coşkulu, nasıl güzel. Deniz insanı olmak ile alakalı bir durum olsa gerek; nereye gitsem hep gözlerim onları arar. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunların bir artısı daha var, insanlarla kaynaşmış durumdalar, sürekli insan içinde oldukları için bazı hainler de bulaşma fırsatı bulamıyorlar:)

      Sil
  11. Martı, deniz, gökyüzü üçlüsü fotoğraf karelerinde görsel şölen yaşatmışlar. Bu kareleri fotoğraflarken de martı saldırısına uğramamış olmanız da büyük bir şans. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsandan anlıyorlar sanırım, dostu düşmanı ayırmayı öğrenmişler; içiçe yaşayarak:)

      Sil
  12. Fotoğraflar muhteşem👏🏻👏🏻Ben de o martıların içine dalıp, kendimi sabitlemek istedim şu an😇Bu saatte değil tabii ama et haşlama ve pilavda fena fikir değilmiş yalnız 🙃

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Lokantamız muhteşem, gerçek bir esnaf lokantası. Martılar o kadar alıştılarken insanlara yakında selfi çekerlerse ona bile şaşırmam:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP