30 Aralık 2021 Perşembe

Postalımın Gonca Gülü

Yorumumda "Ben bağcıklı ve yandan fermuarlı botta kaldım. Uyanık asker işidir o, kim çözüp bağlayacak o postalın ipini di mi ama, lakin yasaktır. İşte o yasağı aşanlar da vardır. Şimdi yazayım mı şuracığa bir askerlik anısı," dedim ve Şaşkın da "Yandan fermuar var ya candır can. İyi ki asker olmamışım desene. Askerlik anısını da merakla beklemekteyim," dedi. O deyince böyle ben de dönem fotoğraflarıma koştum. Koştum da sorun şu oldu: İçlerinden bir kaç tane seçtim, o fotoğrafların fotoğraflarını çektim ki onlar artık flash bellekte de olsun. Sonra o fotoğrafların en uygun olanını bilgisayarda keserek sadece postalları aldım ama ne yazık ki gelişmiş fotoğraf teknolojisinin uzağından oldukları için iç taraftaki fermuarları belirgin gösterecek fotoğraflar elde edemedim.



Sabah koğuştan çıkıyorum; cipe atlayıp binbaşıyı almak için her sabah gibi ekmek ve gazete alıp orduevine çok uzak olmayan evine varıp, zile basıp, günaydınlaşıp onları teslim ediyor ve cipe geçip oturuyorum. Yaklaşık 15 dakika sonra iniyor. Ben normal sabahlardan biri gibi Tugay'a doğru yöneliyorum, "Orduevine gidelim," diyor. Bunda şaşılacak bir şey yok, çünkü şafak sayarken etiketli yazıların bundan öncekinde bahsettiğim üzere kendisi artık orduevinin de komutanı.

Ana caddeye çıkınca dönüyorum orduevine. Bir baskındayız anladığım. Normalde bana söylerdi ama asker dayanışması yapacağımı düşündüğü için sanırım, beni bile ekti.

Oysa biz orduevinin askeri değildik, dış görevdeydik, bağlı olduğumuz bölükle de oranın askeri olmak dışında bir ilişkimiz yoktu ve orduevinin koğuşlarında kalıyor, olanaklarının da tadını çıkarıyor, hizmet verdiğimiz insanların mevkilerinden güç alıyor, onlar dışında da kimseyi takmıyorduk. Buranın askerlerinin devrecilik yaparak alt devreleri ezenleriyle de kapışmış, bizim yataklarımızın da olduğu kapıya uzak taraftaki gümbür gümbür sobayı kendi bölümlerine götürüp oradakini alt devrelerin tarafına getirdiklerini anlayınca da yanan sobayı onlara eski yerine taşıtmıştık ve zaten R. ile de hesaplaşma evresindeydik.

Tepeyi çıkıyor ve gazinonun önünde park ediyorum. "R.'yi çağır," diyor bana. Zevkle! "R." diyorum, "lütfen dışarı."

Binbaşıyı ilk kez bu kadar disiplinli, katı ve sert bir asker olarak görüyorum, çünkü karargâhta dört kişilik bir ekibiz; yazıcı, şoför, yardımcısı bir assubay ve levazım şube müdürü olarak kendisi. Şimdi buranın komutanı, varlığını ve yeni disiplin tavrını sergileyecek. Sanırım biraz da askercilik oynayıp eğlenecek.

R. tüm askerleri orduevinin önüne diziyor. An itibariyle karizması ve sosyetenin ve magazin basınının popüler kişilerinden olmasının zarafetiyle zıt bir hal içinde; rahat, hazır ol, esas duruş, dikkat gibi ifadeleri asker disiplini ve gür bir ses ile söylemek, aynı disiplinle de binbaşıya tekmil vermek durumunda. Orduevi ilk kez bu kadar asker! Çıt yok. Binbaşı hazırolda bekleyen askerleri tek tek inceliyor: Sakal traşı olmamış olan var, teskerecilerin bazılarının botlarında ve üst kıyafetlerinde fermuar var, saçlar terhise gidecek asker formunda, dolayısıyla kural dışı. Binbaşım bu durumların düzeltilmesini istiyor ve dili çok eleştirel ve asker sertliğinde. Ben de cipin başından olayı seyrediyorum. O günlerde tugay rutin denetlemede, Genelkurmaydan gelen denetçilerin başında bir albay var; tatlı bir adam. Binbaşım esiyor. Sabah traşı olmamış olanları fırçalıyor ki öyle çok göze batan bir durum da yok; ama asker her sabah traşını olmalı!

Albay ve heyeti bir süre izliyorlar. O ara bana dönüyor ve soruyor, sanırım bir an onları tugaya götürecek olanın ben olduğumu düşünüyor. Diyorum ki "Ben binbaşının şoförüyürüm." Şöyle yukarıdan aşağı bir süzüyor beni. Gülüyor ve sonra ekibine dönüyor ve diyor ki: "Kendi şoförünün sakal ve saçlar maşallah, botlar fermuarlı, hakeza düğmeli olması gereken üniforması da fermuarlı." Gülüşüyoruz ki kendisiyle akşamdan rütbesiz ve sivil tadında bir sohbetimiz de var.

Benim Jean-Paul Belmondo, Louis de Funés kupajı binbaşım da, bizim tayfanın diğerleri de ben gibi fermuarlı bot ve üst giyiyoruz; üstelik gün boyu ana karargâhtayız ve tugay komutanı dahil tüm üst rütbelilerin gözü önündeyiz.

Arabaya dönünce fark ediyorum ki binbaşım bugün tepeden tırnağa tam bir asker.

Ta ki bana "Tugaya gitmeden eve uğrayalım," deyip, arabaya fermuarlı postal ve fermuarlı üniforma ile dönene kadar.

Şaşkın'ın o yazısı.

10 yorum:

  1. Asker kafası çok acayip bi'şey! Çok yakın bir arkadaşımız var, Sahil Güvenlik Komutanı. Okurken yaşadıklarını, her gün başından gelip geçenleri anlatıyor. Akıl kârı olmayan bir sürü şey. Ama o kadar eğlenceli anlatıyor ki gülmeden duramıyoruz. Tabi yaşayan ben olsam hiç güleceğimi sanmıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu hayattaki en büyük tecrübe alanı aslında, normalde bir araya gelemeyeceğin insanlarla, başlangıçta aynı statüde ve eşit şekilde birarada oluyorsun ve bu eğer hayata merakın varsa ve insana dair keşifleri seviyorsan çok şey katmak adına bir laboratuvar ortamı da... eğer askerlik yapmasaydım, bilemeyecektim tabii ki ama yapınca dedim ki iyi ki:)

      Sil
  2. Yandan fermuarlı botlar şahane bir buluştur, orası net :) ama asker postallarında da olduğunu hiç duymamıştım! Nereden duyacaktıysam gerçi :P

    Bu vesile ile iyi yıllar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asker postallarında yok aslında, verilen postallar standart, en üst rütbeliden acemiye kadar aynı sevgili Şule, acemi birliğindeyken giyemiyorduk biz de:) Artık hangi fi tarihindeyse bir uyanık, çarşıda bir ayakkabıcıya gidip diktirmeyi düşünmüş, sonrasında da usta asker olduklarında cesaret edenler ya da pozisyonları uygun olanlar yasağı dinlemeyip bu yolu izlemiş:)

      İyi yıllar:)

      Sil
  3. Oleeey, ve beklenen anı gelmiş, ne güzel. Valla adaşım gibi ben de fermuarlı asker botu hiç duymamıştım ve hatta ben de nerede duyacaktım ki. :))
    Dünyanın en süper icatlarından birisini niye asker kardeşlerimizden esirgiyorlar ama ne fena. Hatta aksine hızla giyiliyor olması daha faydalarına değil mi? Tabii benimkisi de pratik kadın kafası, "askerlikte mantık aramayacaksıncıların" kafayı bilemiyorum. :))
    Mutlu, keyifli, çok sağlıklı, bol neşeli bir yıl diliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fermuarlı botla ilgili açıklamayı adaşına yaptım:)Askerlikte mantık arama meslesini ben de gidene kadar senin gibi düşünüyordum. Hatta 12 eylül duruşmaları sırasında sıkıyönetim savcılarına mihmandarlık yaparken, birlik içinde eskiden sinema salonu olan sonra da mahkeme salonu tabii ki, binanın yanındaki ultura lüks havuzun cezalı oluğunu öğrenmiştim. Müthiş bir sosyal alan bir boğulma yüzünden yıllar önce ceza almış; komik geldi. Sonra insan çeşitliğine bakınca ve bir takım tanıklıklarım sonucunda, bu mantıksız duran şeyin o çok kalabalık zeka çeşitliği içinde haklı olduğuna karar verdim ve bunu mantıklı buldum ki düşün o yıllarda tank'ı emanet ettiğin insan bile sivilden gelmiş bir ehliyetli ve son derece farklı bir kültür skalasına sahip insanlar arasından seçiyorsun, eğitiyorsun, eliyorsun ve sonra o aracı teslim ediyorsun.Şimdi o tankları askeri okullarda yetişmiş insanlar kulanıyor ki bunu top'dan başlayıp uçak hariç, simülatörle yönlerilenler dahil tüm silahlara yayabilirsin:)

      Ben de sana, eşine ve sevgili kızınıza aynılarından diliyorum. Neşeli geçsin istiyorsan kaleme çok ara vermemen gerekiyor:)

      Sil
  4. Askerliğin mantığı olamayacağını, cezalı bank hikayesinde anlamış ve üstelememiştim.
    Postalı olsun olası severim. Sivil hayatta da bence kadını erkeği fark etmeksizin bir duruşa pek yakıştırırım. Öyle herkese yakışmaz ama taşıyan da taşır hani.
    Bol gezmeli, bol yazmalı, bol kahkahalı, bol sevmeli, şapşahane bir yıl diliyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mantık mevusuna fark edeceğin üzere bir üst yorumda açıklama getirdim:) Aynılarından ben de size diliyorum. Sevgiler:)

      Sil
  5. Haha:)) Haspi Tembeler diye bir tipleme vardı. Bu da binbaşı versiyonuymuş:) Hiç duymadım asker insanda fermuarlı asker postalı. Üniforma da mı fermuarlı üstelik? Pess:))
    Yalnız bende de var bağcıklı fermuarlı bot. Çok yüksek olmayan topukları da var. Lakin ben topuğa alışmadığım için yoruyor diye yepisyeni duruyor hâlâ :)
    Yeni yılda sağlıklı, mutlu, huzurlu günler sizinle olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında işinde çok çalışkandı, üstelik kısa sürede halleder, erkenden de kaçardı-k ki bu benim de işime gelirdi:) Benim diyecek gross markete taş çıkartacak depolara yiyecekten giyeceği, ampülden akla gelecek her ihtiyaca yönelik alımları bu şube yapıyordu. O yıl asker kıyafetleri modaydı mesela... henüz kolej öğrencisi olan kızkardeşime, gerçek asker pantolonu, gerçek palaska ve gerçek postalı bu pozisyon sayesinde getirmiştim ki ne hava atmıştı:)

      Tüm blog dünyası ve blog dostlarımızla birlikte:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP