24 Aralık 2021 Cuma

Rakıya Su Katarım

*'Ben rakıyı içerim abi' hava atmaları, suyu yanında içmeler, sek rakıyı sadece buzla sulandırıp rezil etme çağlarından sonra demlenmeyi öğrenen yaşımdan beri teke düşen içmelerin ölçüsü artık standart. Yalnız dubleden teke düşmemin bir sebebi de masada kalınan süreleri uzatan ve daha da keyifli kılan güzel insanlar.

O halde, yarasın!


**İçki denip geçilemez... İçki içen ne yaptığını hatırlamaz ama, rakı içen unutulanları bile hatırlar... Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden harddisk'tir.

Kaç gündür rakı sayıklıyorum. Bir yandan da üşeniyorum. Dün burada bulamadığım yeni yıl ajandası için enn sevdiğim kadın önermese hiç haberim olmayacak şehrin kadim kırtasiyecilerinden birinin dört durak ötemde şube açtığını öğrenince atlıyorum trene ki vakiti de öğlene denk getiriyorum. Varıyorum Mimar Sinan durağına. Geçiyorum bulvarı ve bayılıyorum küçük ve şirin parkın hemen dibindeki ve onunla sarmaş dolaş dükkâna... Seçiyorum mavi renkli ve  spiralli ajandayı. Ödememi yapıp çıkıyorum ama aklım da beni çelmeye çalışıyor. Enfes bir kış soğuğu, pırıl pırıl bir güneş... Çok sakin ve binalarla boğulmamış, çok sevdiğim doğu bloğunun herhangi bir ülkesinin herhangi şehiri tadı veren bir zamanın  içindeyim ki  karşı köşedeki iki katlı, yeşillikler içinde, parka, geniş bulvara ve de onun içinden geçen tren yoluna bakan; dış oturma yerleri ve hatta ikinci kat balkonu da çok hoş  mekân göz kırpıyor. Kahve ve atıştırmalıklarla an itibariyle yandaş keyifse tahrik ediyor beni ki sırt çantamda da şahane bir kitap var. Üstelik ajanda için dökülsem de yola, günü yazarım sanki diyerek fotoğraf makinemi de çantama atmıştım.

Bu etki altındayken dahi çeliniyor aklım. Trendeyim. Bizim istasyonda iniyor, kartımı okutup iademi yüklüyor, sevdiğim pastaneyi kalabalık buluyor, Adem Usta'nın önüne gelince de benim masamın boş olduğunu görüyor ve içeri süzülüyorum. Hımmmmmm şahane, çünkü yemek tezgahında pırıl pırıl karnıyarıklar var. Aklımdan cacık da geçiyor ama hâlâ kararsızım.

Yemek, masama bir gelsin hele!

"Bir karnıyarık lütfen."

Geliyor bol kıymalı, bütün biber ve domates dilimleri ile göz okşayan, fırın gördüğü belli pırıl pırıl karnıyarık tabağım. Ekmekten bir lokmalık koparıyor ve suyuna banıyorum. Tam olarak ölmelik! Cacık hâlâ çağırıyor... O ara müessesemizin standart ikramı salata geliyor; teşekkür ediyorum ama masaya koydurmuyorum ve diyorum ki yiyemem, ziyan olur.

"Bu muhteşem tabloya ekmek dışında hiçbir şey katmamalısın," diyor içsesim. Saygı duyuyorum.

Çıkınca oradan, yeni açılan mekân adına üzümlü kek dese de anne kurabiyemden bir tane kahvemin hatırı için alıyorum. Keyif coştu bir kere...

Uzun zamandır ki bir yılı geçtiği kesin rakı bir kaç zamandır aklımda dönüyor; sürekli erteliyorum ama bugün fikrim net. Ancak onu, pandemide esnafımızı koruyalım etkinliğim çerçevesinde büyük marketler yerine mahallemizin mini marketinden almayı istiyorum. Girdim ve reyona gittim, üzgünüm ki kafamda günlerdir olan yok. Bu kez başka bir mahallemiz esnafına yönlendim ama o da kapalı. O zaman büyüğe..

"Bir İzmir rakısı; mavisinden lütfen."

Bir paket de beyaz leblebiyi reyona gelirken raftan almıştım zaten.


**Asildir rakı,

Bakın 1900'lü yıllardan bir davetiye aktarayım size...

"Muhterem efendim, teşrin'i saninin 21'inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo'nun meyhanesinde taam eylemek ve husisi eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim... Pera sahaflarından Şener Efendi"


Bu davetiye Yılmaz Özdil'in Ölmeme Günü'nde yazdığı ve bayıldığım makalesindendir ki beni bu akşama tetikleyen o oldu. Balkondan buz gibi suyumu aldım. En Sevdiğim Kadın'ın bana aldığı bardaklardan birini tezgâha koydum. Şişeyi açtım ve burnuma gelen kokuyla başım döndü. Rakıyı bardağımın içelim güzelleşelim satırına kadar doldurdum, ve bir parmak üstünde bıraktığım boşluğa kadar soğuk su ilave edip iki de minik buz attım. Beyaz lebebiler mini çanakta... Çilingiri Fransızın önüne kuruyor,  Denize ve Budha'ya bakıyoruz.  En Sevdiğim Kadın'ı arıyorum. İki yıl olduğunu düşünürken ben, o geçen yıl pandemide içtiğimizi söylüyor. Blogu tarıyorum çünkü hatırlıyorum ki bira takıntısı oluşmuştu bünyemde ve hep rakı içtiğimiz ve rakıya çok yakıştırdığımız ve geleneksel mezelerine paha biçilmez Hut'da Ay'ın ve Venüs'ün muhteşem gözüktüğü bir akşamda bira içmişiz. Eğer bu iki yılda hatırlamadığım bir gün varsa günahı benim. Bu durumda ben rakı içmeyeli bir yılı geçmiş diyerek de bunu tarihe not düşüyorum. Deniz, Budha, gece, serpiştiren kar ve rakı olunca... Müzik gerek!

Rakıya ve tekliğe en güzel kim eşlik eder?






*Şehrin Ara Sokağında Alemin Kralı

**Yılmaz Özdil'in Ölmeme Günü başlıklı yazısından...

25 yorum:

  1. Afiyet ve şifa olsun diyebiliyorum sadece. Her şey yazılmış, her şey öyle keyifle anlatılmış ki, anlatılanlara su katmayayım. Deniz, Budha ve rakıya selam olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler...:) Deniz, Budha ve İzmir'in de size selamları var:)

      Sil
  2. Ah! Babacığım da sadece beyaz leblebiyle içerdi rakıyı. Fotoğraf onu hatırlattı.
    Yarasın bu arada! :) Keyfin bol olsun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Rakı'nın güzeliği ve farkı bu işte, bir beyaz leblebi ile dünyanın en keyifli gününü yaşatabilirken, bu ülkenin farklı etnik kimliklerinin mutfağından mezelerle de uzun soluklu ve keyifli sohbetlere ve başka başka dünayalara da taşıyabiliyor insanı:)

      Sil
  3. Ya ama siz beni cidden çatlatacaksınız sevgili Buraneros! Rakıyı görüp coşmuştum, yetmezmiş gibi araya karnıyarığı ekleyerek ve hatta cacığın etrafında da bir boş tur arttırarak iyice mahvettiniz beni :))) Afiyet, bal şeker olsun! En kısa zamanda "Enn sevdiğiniz kadın"la birlikte daha keyiflisi olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim sevgili kuyruksuz kedi:) Karnıyarık'ı teğet geçtim ama, bir fotoğrafı bile yok görüldüğü üzere:)

      Laf aramızda bu mekân cacığı da bir başka yapıyor:)

      Sil
    2. Laf aramızda demişken, bundan neredeyse 3 yıl önce şöyle balığın yanına bir tek içmek niyetiyle oturduğum deniz manzaralı bir restoranda ağzımdan nedense "Bir duble" olarak çıkan siparişim üzerine hiç ummadığım bir akşama adım atmıştım. O gece umulmadık anda gelişen muhteşem bir sohbeti sayenizde yad etmiş oldum. Çok teşekkürler :)

      Sil
    3. Rica ederim, arada limit aşmak iyidir, hele yanlışlıkla olursa:)

      Sil
  4. balıkla çok severim, sodayla da çok severim, elma dilimlerinin üzerine limon sıkıp tuz dökünce de çok severim, sek de çok severim, muhabbetle de çok severim, teki de severim, dubleyi de, ben severim kime ne :)

    YanıtlaSil
  5. 30lu yaşlara dek rakı içmedim, kokusundan nefret ettim. sonra canım hocalarımdan biri bize yemeğe geldiğinde "bak bunu seveceksin" deyip içimi daha hoş bir akı getirdi ve ben öylece başladım. şimdi biraz içmesem özlüyorum vallahi tadını :)

    bir ara birgün'de feridun nadir rakıyla ilgili çok güzel yazılar yazardı. keşke devam etseydi..

    müzeyyen ablamız ise bir tanedir. hele şu haydar haydar'ı söylerken kadehle raks edişi beni benden alır her daim :)

    YanıtlaSil
  6. Rakı için tıpkı güzel ve keyifli araba kullanmada gerekli olduğu gibi eğitim ve ehliyet şart; ki bu eğitimin altını yazının ilk başında çok keyifle çizdim.:) Ondan sonrası başka kültür ve başka hayat, bir 35'likle 4-5 saati, kalabalığa bile gerek duyurmadan iki kişiye bir sofrada çok sohbetli ve çok keyifli geçirtebilecek başka bir içecek aklıma gelmiyor ki uzo ile kuzen oldukları için onu saymıyorum:)

    Kesinlikle Müzeyyen Abla:)

    Fakat iki yaz önce, çok sevdiğimiz ve bu yazıda da adını andığım mekânda iki -öğrenci- genç çocuk çalıp söylemeye başlamıştı ki muhteşemdiler, bizzat gidip kutlamıştık :)

    YanıtlaSil
  7. Yazıyı yayınlandıktan hemen iki dakika sonra okumuştum, sizin deyiminizle fırından çıkmış sıcak sıcak. :)
    Şimdi düşünüyorum, en son ne zaman rakı içmiştim diye. Geçen yaz sonu Bodrum'da idi sanırım. Off ne çabuk geçiyor zamanlar. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zamanı kafaya takmazsak ve geldiğimiz noktadan geride bir anı odak yapmazsak aslında çok da hızlı geçmiyor Sevgili Okul Arkadaşım, yani ona hız veren biraz da bizleriz:) Şu kışı bir geçelim, sonrası iyilik güzellik, daha rakı balık yapacağız değil mi ama:)

      Sil
    2. Yapacağız inşallah, nasip kısmet. :))
      Hani neredeyse "ben rakıyı nasıl içerdim unutmuşum" diyesim var. :)

      Sil
    3. Merak etmeyin, O kendini hemen hatırlatıyor ki bir yılı aşkın bir süre geçse bile:)

      Sil
  8. Uzun zaman olmuştu, şiir tadında bir şeyler bünyeye uğramıyordu. Dün gece kamptan zorunlu dönüşün hemen öncesinde, uykuya karışık bir cümle dolandı kıvrımlarda, not aldım, mecbur yola koyulduk, içe doymuş gecenin alkolsüz şoförü olarak geçtim direksiyona, açtım Uludağ FM, Zeki Müren fonda, co-pilot derin uykuda, güven tam ne de olsa. Vardık eve, Cümle dolanıyor, ama klavye kusura bakmasın önce uyku.

    Sabah erkeni uyandım, akılda ilk satır, geçtim klavye başına, devamı gelir mi geldi. İçinde ille de öğle rakısı geçmeli, pek severim.
    Sonra geldim buraya, rakı :) Eeee bu kadar tesadüf boşuna değildir dedim. Lodos bir yandan, güneş diğer yandan. Akla yatan, gönle düşen rakıya bir sofra kurmalı bu akşamüstü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şiiri okumuştum, sabah dumanı üzerinde ve ekmek kokuluyken... standart cümleyi kurdu zihnim: kadın yazıyor be! Enfesti Türkçesi. O kadar enfesti ki yorum kanallarım tıkandı, yazmadım bir şey. Sonraya bıraktım, o sonra burada kısmetmiş demek ki:)

      Sil
  9. Yine gidip keyifli yemek yemişsin Buraneros. Esnaf lokantalarında yenen yemekleri severim, hele çok yağlı yapmazlarsa, tam benlik. Karnıyarık çok sevdiğim bir yemek ama çok uğraştırıyor yapımı. belki iki kez yapmışımdır şunca yıl.
    dedem rakı içermiş yaşarken, bağdan bahçeden eve geldiğinde sofrasını
    kurdururmuş babaanneme her gece. babam da viski ve bira içici oldu. ama artık hiç içmiyor. biz karı koca dindarız malum :) yorum yapamayacağım konu hakkında

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla esnaf lokantası gibi esnaf lokantalarının nesli tükeniyor, o nedenle son fırsatları değerlendirmek gibi bu. Lokantanın bahsi çok geçiyor bu ara yazılarımda çünkü tarihe notlar düşmek gerek ve yakın zamanda yine geçecek gibi:)

      Sil
  10. O kadar uzun zaman olmuştu ki ben de rakı içmeyeli, arada şarap, bira götürüyorduk ama rakının tadı ve keyfi başka. Haftasonu kuzenim geldi izmir'den, onun sayesinde rakı orucu bozulmuş oldu, pek de iyi oldu, bir o saz çaldı, biz söyledik. Babamın en sevdiği Acem Kızı ile başladık, halamın en sevdiği Mühür Gözlüm'le bitirip gidenlerimizi de andık.
    Cümleten afiyet olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz tam anlamıyla hakkını vermişsiniz; saz, söylenen şarkılar, türküler muhteşem. Biz de bira arada sırada götürüyorduk ama... hiç biri rakıyla aşık atamayacağı gibi onun boşluğunu ne yazık ki dolduramaz. Kararını bilmek şartıyla iyi ki bizim rakımız var:)

      Sil
  11. Bu harika yazını çok sevdiğim Müzeyyen Senar şarkısına eşlik ederek okurken, aynı zamanda kendimi rahmetli babamın çok sevdiği rakı sofralı ve cümbüşlü o güzel anı yüklü günlerin içinde buldum. ☺️ Yalnız içtiğini hiç göremezdik! İlla ki o masada içkisine yarenlik edenleri, hoş sohbetlerine musikiyle eşlik edenleri olurdu. Bu yüzden mezeler olmazsa olmasıydı sofranın. Babam aynı zamanda ud, def ve cümbüş de çalardı. Hem eğlenir, hem de eğlendirirdi. Keyifli adamdı vesselam. 😀 “İçki denip geçilemez....” sözünde olduğu gibi, rakı sofralı hatıralar hiç unutulmuyor gerçekten. Hele ki demlene demlene içilmişse birde! Beyaz leblebiyle rakıyı bizde ah evet anımsadım şimdi, bazen tek başına olduğunda büyük dayım içerdi. Ağır bir adamdı. Çok kitap okur, yalnız takılmayı sever, az ve öz konuşurdu.... 🙂 Sevgili buraneros aldın okuyucuyu, çektin yine yazının içine üstelik çekmekle kalmadın bir de ne hoş seyrü seferlere çıkardın. Varolasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şanslı bir nesiliz diye düşünüyorum bugünden bakınca, neler gördük neler; sofra terbiyesi, adab, usül, keyifle içmek ve benzeri ne kadar zarif davranış biçimi varsa tanık olarak eğitildik. Sürekli bir eğitimdi bu ve güzeldi. Bir akşam bir müşterimizi yemeğe götürmüştük yaş 23 falan bende, taşradan bir abiydi ve içmeye başlamadan önce kadehini masaya vuruyordu. O gün ona sormadım sonra araştırdım ve öğrendim ki beş duyunun dördü doğrudan görüyor, tadı, kokuyu alıyor ama kulak da duysun diyeymiş meğerse:) Rakı elbette mezeleriyle sofralara yakışır ama beyaz leblebiyle de , ve tek başınayken bir aperatif içki olabileceğini de gösteren bir asildir kendisi. Atamız nasıl severse, biz de öyle:) Çok teşekkür ederim Sevgili Esin, hep birlikte varolalım:)

      Sil
  12. Ben de misal rakıyı rakısız içerim; kendisi bahane masası, ortamı şahane. :)) Üniversite yıllarında sulu, susuz, buzlu, buzsuz her türlü denedikten sonra en mantıklısı bu geldi. :)))
    Yalnız kahve yanında Müzeyyen Ablayı açınca gidip atsam mı bi tek uleeyn diye kalkmışım yerimden. Bu devirde ne arasın durduk yerde rakı dolapta, bi kahve daha alayım ben en iyisi. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüldüğü üzere bizim de senden bir farkımız yok, koca iki sene boyu bir kaç bira, bir de henüz bitirilmememiş bir 35!lik:) O tedrisattan hepimiz geçtik şükürler olsun ki, yoksa ömür boyu o bizi içiyor olacaktı:) E kahve de sonuçta o boşluğu doldurabilir, aynıgillerden sayabiliriz kısmen, aman fazla kaçırma; kararında içip güzelleşmek varken...:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP