6 Aralık 2021 Pazartesi

Neredeeeen Nereye!

Önceki gün eski bir yazıma bir yorum geldiğini fark ediyorum. Başlangıçta şaşırtıcı bir durum yok ki çok daha eski yazılara da arada bir geliyor. Sevdiğim bir şey var: E-postama düşen yorumları açmadan doğrudan yazıya gitmek ve yorumu oradan okumak, sonra da yazıya göz atmak.

Yazıya gidiyorum. İşte o zaman ve her zaman diyorum ki: "Şu hayatta yaptığım, insana değen, ekonomik bir değer içermeyen en iyi işlerden biri, hayatımın en güzel imecesi, blog aleminin bir ferdi olarak yazmaktır."

Dört yıl önce 7 Mehmet'de bir akşam rakı içsek, mezelerinin tadına baksak diyoruz ve Antalya'ya uçuyoruz. Odak yemek olsa da hedef aslında Antalya. Yıllarca her iki yönünden de dibine kadar geldiğim ama kendisine hiç uğramadığım şehir.

Bu kez neredeyse altını üstüne getiriyoruz ve doğal olarak da müzeyi geziyoruz. O ara salonlardan birinde bir de sergi olduğunu fark ediyor, onu da geziyoruz. Sergi alanında sadece biz varız. Fotoğrafı Enn Sevdiğim Kadın çekiyor. Sergideki seramik kuşların fotoğrafı...

Sergiden, sanatçının adı dahil bir kaç satırla söz ediyorum. Ve enn sevdiğim kadının çektiği fotoğrafla biraz oynayarak, Antalya'da Mutlu Bir Pazar Günü* başlıklı yazıda 11.fotoğraf olarak kullanıyorum.

İşte önemsiz gibi duran, kim nasıl ulaşacak ki diye düşünülecek o fotoğraf, yıllar sonra bugün önemli bir işe yarıyor.

Yorumun bir talebi var. Cümlenin ad ve adres dışındaki şekli aynen şu: "Boyalı kuş sergisinde çektiğiniz fotoğrafı çok beğendim, bir makalede kullanmak üzere fotoğrafın orjinalini mail adresime gönderebilir misiniz, ilginize çok teşekkür ederim."

Fotoğrafı kullandıktan sonra silmişim. Önce blogdakini indirip orjinal haline getirmeyi deniyorum ama nafile. Sonra arıyorum ve orjinalini enn sevdiğim kadından istiyorum. Bir kaç dakika sonra elimde. Sonra onu, fotoğrafı nette bulup, beğenerek isteyen, aynı zamanda öğretim görevlisi olan ve 4 yıl önce o salonda eserleri sergilenen sanatçıya gönderiyorum.

Bir e-posta geliyor: "Çok teşekkür ederim, gözünüze sağlık."

Bizse bir işe yaramanın sevincini yaşıyoruz.


*Antalya'da Mutlu Bir Pazar Günü

18 yorum:

  1. Ne güzel olmuş. Böyle bir şey benim de başıma gelmişti. Kardeşimle Bursa'da gezinirken bir hayır lokması arabasına rastladık. Önünde durduğu cami ve türbe ile çok uyumlu bir tezat sergiliyordu (biraz karmaşık oldu ama öyleydi gerçekten, fotoğrafını çektim. Bursa gezimizi anlatırken de bloga koydum. Bir süre sonra bana da yorum geldi, reklam metnimize koymak için fotoğrafın orijinalini gönderebilir misiniz? Hoşa gidiyor gerçekten, blogları iyi ki açmışız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnternetin bu yanını gerçekten çok seviyorum. Bilgisayara ve internete nispeten geç bulaşmış biri olarak sözünü ettiğiniz ve ettiğim tatları içeren o kadar hoş anlarla ve kıymetli insanlarla tanıştım, temas içinde oldum ve beslendim ki bu mecra olmasa imkanı yoktu. O nedenle bir kez daha derim ki iyi ki internet ve bloglar var:)

      Sil
  2. salgın ve ekonomik kriz öncesi zamanlarda ne kolaymış, hadi gidip şu şehri/ülkeyi gezelim demek...siz tamamen başka bir şey anlatmışsınız evet, ama ben buna takıldım işte sevgili buraneros! o günleri özledim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Şule, size bütünüyle katılıyorum. Yapılamayan yolculuklar, eğer blog dünyası olmasa, muhtemelen o kapanmışlık hali daha sıkıcı ve dramatik olacaktı. Ve doldurulamayan o boşluk ruhen ne hale sokardı bizi düşünemiyorum. O nedenle yine de şanslıyız ve o boşluk birbirimizin bloglarına yolculuklarla doluyor iyi ki:)

      Sil
  3. 3'ünden hangisi istendi bilmiyorum ama ilk fotoğraf gerçekten her yerde kullanılacak güzellikte çekilmiş:) Gözünüze sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, istenen sergiden bahsedilen cümlenin hemen üstündeki, baştan sona doğru giderken de onbirinci fotoğraftı:)

      Sil
  4. Mutlu bir Pazar mutlu bir tesadüfe vesile olmuş, ne hoş olmuş. :)

    YanıtlaSil
  5. Nereden nereye hakikaten. Çok ilginç bir anı. Blog yazmak bu türden anılarla daha bir anlam kazanıyor. Bu bahaneyle o müthiş Antalya yazınızı da keyifle okumuş oldum. Boyalı Kuş sergisi ne güzelmiş. Fotoğraf da beğenilmeyecek gibi değil. Gözünüze sağlık gerçekten:) Ne güzel bir yerde daha yer alacak sayenizde. Altına yazdığınız cümlelerle çok daha anlamlı geldi bana: Beyaz ve mavi tonları hakim. Akdeniz kokulu. O halde kıyısına. Çekelim bir kez daha Akdeniz ve dönsün başımız.

    Benzer bir anı da bende var. Çanakkale Deniz Müzesi girişinde Atatürk merkezli harika bir rölyef pano var. Sizin gibi ben de onu çekmiş, sanatçısı hakkında biraz bilgi vermiştim. Dr öğretim üyesi kendisi. İsmindeki bir harfi yanlış yazmışım. Birkaç yıl sonra yazının altına yorum bırakıp o harfi düzetmemi rica etmişti:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında, birkaç kez tekrar ettiğim üzere benzer olayları google reklamcı olmadan önce, yazılarımız ilk sayfalarda çıkarken sıklıkla yaşıyorduk Sevgili Zeugma. O kadar çok örnek var ki. Bir kitap yazım sayesinde ona ulaşıp güzel cümleler yazan, blogum için yayınlanmak üzere bana yazılar gönderen kitabın yazarı ile oluşan dostluk mesela ki bana neler neler kattı. Yine tıpkı sizin olayınız gibi bir yazımda bir sözcüğünü yanlış kullandığım şiirine ulaşıp onu düzeltmeme neden olan şair. Pırıl pırıl bir rock müzik grubunun babannemden ve plak ve pikaplardan söz ettiğim bir yazıya ulaşması ve dost olmamız gibi gibi ne kadar şey yaşardık ve ne kadar olağan bir durumdu bu; aldığımız davetler de cabası. Şimdi daha seyrek olsa, daha bizbize kalsak da arada bir yaşamak hoş oluyor yine de:)

      Sil
    2. Ve ben de yorumuzunuzu çok keyifle okudum, çok teşekkür ederim.:) Sergi çok hoştu, ayrıca keyifli bir sabahın, elbette çok hoş heykelerin ve epey epey gıybet yaptığımız karakterlerin arasında turlarken aynı zamanda bu zaman yolculuğunda edindiklerimiz eşliğinde içilen Müzenin Kahvesi'nin tadıyla ve onun canlılarıyla çoğalan şahane bir günün keyfi yazıyor aslında, ben sadece aracı Sevgili Zeugma:)

      Sil
    3. Sizin iki yorumunuza istinaden ben de bu yorumu yazıp gereksiz yere çok uzatmışım. İzninizle siliyorum, çünkü üstteki haliyle kalması çok daha yerinde olacak.

      Sil
  6. Bir de çevirmenden mi bahsetmemiştin de bulmuştu seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdığım bir oyunun adını yazmayı unuttuğum çevirmeniydi:)

      Sonra, "ben": Ben Feuerbach'da Işığa Yakalanmış Bir Tavşanım, başlıklı yazıyı yazmıştım:)

      Sil
  7. Buna benzer bir yazarla da böyle bir yazışmanız olmuştu, değil mi?
    bu tür olaylar insana mutluluk ve kıvanç veriyor. her ne kadar yazılarımız bir çok kişi tarafından okunsa da böyle bir örnekte
    olduğu gibi asıl yerini bulan adreslerden gelen tepkiler de zaman zaman
    insana boşa kürek çektirmediğini hissettirmesi açısından çok güzel.
    şimdi o yazını merak ettim ve okumaya gidiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekmel Denizer'in Bir Trakya Masalı adlı kitabını yazmıştım, o da altına bir yorum yazmıştı. Sonra gelişti ilişki, blogda yayınlamak üzere yazılarını gönderdi bana ve sonra da kitabında geçen yerde ve kişilerle çekilmiş bir fotoğrafı sende hatıram kalsın diyerek gönderdi. Şu yazıda o fotoğraf: https://laparagas.blogspot.com/2020/03/kitabn-sadece-kitap-olmadg-bir-durum.html

      Sil
  8. Ne kadar hoş bir hikaye, böyle bir an'a sahip olmak paha biçilemez bir servet benim gözümde. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, ben de senden pek farklı değilim, biraz alışıp normalleştirmiş olsam da:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP