24 Nisan 2010 Cumartesi

Bir Tren Penceresinden...

Geziyi haftalar öncesinden planlamıştık Tırtıl'la; havaların ısınmasını, dağlardan akan suların ırmaklara karışmasını bekliyorduk. Demiryolcu bir dedenin torunu olmanın avantajını yaşamıştım hep. Zamana akan trenlerin, raylarla ortaklaşa yarattıkları müziği suratıma konduran yaz sıcaklarının şefkatli öpücüklerini, hep sevmiştim. Uzun düzlüklere bakar, her tünelin ardından çıkan coşkun ırmakların suyunda serinlerdim.

Dünkü yolculuk Tırtıl'ın ilk tren yolculuğu idi. Bu açıdan önemli... Aslında çıkış noktamız 23 Nisan ve Ulusal Egemenlik olmamakla birlikte, dünkü tanıklıklarımız, hiç ummadığımız kalabalıklar; çok umutlu ve çok güzeldi.

Yol boyunca Tırtıl'ı da gözlüyordum. Sürekli üzerinden geçtiğimiz köprülerin altından akan bahar coşkunu ırmağın fotoğraflarını bir türlü yakalayamaması, ve buna telaşları çok hoştu. Sonuçta makinayı hazır etme halinden anladım ki işin matematiğini çözmüştü. Her tünel çıkışının, virajlar ala ala akan ırmakla trenin kesişme noktası olduğunu farketmişti.
Seni seviyoruz...

Sonra, yemyeşil çayırlara salınmış hayvanların peşine düştü. Rayların yamacında, küçük ölçekli bir apartman boyu yukarımızda, aşağı düştü düşecek korkusu yaşatan bir rahatlıkta dolaşan inekleri, ne yazık ki yakalayamadı objektifi. O da, o klasik sözü ineklere uyarladı ve onları düz ovada yakaladı.

... altımızda uzanan rayların bizi uzaklara taşımasına sevdalı;.... diye bir cümle kurmuştum, bir yazımın içinde... O da benim oğlum ya!

Burası Ladik istasyonunun karşısı; fotoğraflarını çekmeyi en çok sevdiğim yer. Bir çok kamera kaydımda ve fotoğrafımda vardır. Bu kez Tırtıl'ın objektifinde... Ne yazık ki, yıllardır omuz omuza oldukları iki ev, aralarında yok artık.. (İnce ve soldakine yapışık olanının alt katında mavi boyalı tahtadan kepenkleri olan küçük bir bakkal dükkanı vardı)
Ve bu gezinin son istasyonu; en sevdiğim, sorularıma şahane yanıtlar vermiş görünmez kentlerimden biri... Aksiyon dolu günlerimizin, ülkenin farklı kentlerinden gelip yolları burada kesişmiş en arkadaşlarla, aynı havayı soluduğumuz şahane kent...

Directed by Tırtıl

6 yorum:

  1. Amasya' nın tarihini de senin kaleminden dinlemek isterdik.Tırtıla ve hanesine sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Amasya tarihine benim kalemim yetmez sevgili Sufi... neresinden başlayacağını bilemez. Belki, kendi tarihimin içinden geçer usul usul. Aslında şehir kendini çok güzel anlatıyor, gidip görmek gerek:))

    YanıtlaSil
  3. tren yolculuğu dendiğinde aklıma hep eskişehir istanbul gelir, ve doğançay... gelip görmek, gezip anılara eklemek gerek, hem amasyayı hem de tren yolculuğunu... ben çok severim de...

    YanıtlaSil
  4. Haziranda gideceğim Amasya'ya, hatta büyük olasılık orada konaklayacağız arkadaşlarla. Sonra Samsun...

    Ve bu yazı bana rehberlik edecek, daha bilinçli gezeceğim, bir de yemek için Kaya'yı önereceğim.

    Uzun yıllar oldu trenle yolculuk yapmayalı...

    YanıtlaSil
  5. Sen koç burcuydun di mi Evren... Ondandır:))

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Aysema,

    Eğer tutu otobüs ile yapıyorsanız ya da kendi araçlarınızla; Amasya'dan Samsun' ya da Samsun'dan Amasya'ya giderken araçları önden yollayıp bir kısmınız trenle gidebilirsiniz. Çok keyifli bir güzergahtır. Yalnız Ali Kaya'ya ait iki lokanta vardır. Biri çarşının içinde... Siz dediğim yeri tercih ederseniz, şahane bir şehir manzarası da izleme olanağı bulur, kral mezarlarını bu kez karşı tepeden izleme şansı elde edersiniz.

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP