Şikayet etmektense, eleştirilerini açıkca dile getirip çözüm yolunda öneriler ortaya koyarak çaba harcamak gerektiği fikrine sıkı sıkıya inanan biri olarak; sürekli, siyasi duruşundan ve tavrından şikayetçi olduğum, ilk cümledeki görüşümden yola çıkarak üzerine "Yakın Tarihte Bir Ufak Tur...Asıl Suçlu!" başlıklı upuzun bir yazı yazdığım, sıkı bir muhalifi olduğum Sayın Deniz Baykal, nihayet, tüm siyasi yaşamının en doğru hareketini yaptı.
Elbette, bu tavrının altındaki niyetin ne olduğunu, yine kendi burnunun ucunu görmez bakış açısıyla kendince ne türden bir hinlik düşünüp de bu şık ve akılcı eylemi yaptığını bilmiyorum ama her ne olursa olsun, özünde doğru bu tavrından dolayı kendini ilk kez alkışlıyorum. Ve ortaya, şöyle sorular soruyorum: Muhalefet olmak, muhalefette tehdit unsuru olmak, iktidarın alternatifi olarak onun üzerinde baskı ve korku yaratabilmek, toplumun ilgisini kendi partisi üzerine çekebilmek; bu güne kadar izlenen münazara mantıklı, dedikoducu sözcüklerle beslenmiş ve sadece iktidarın cümlelerinin peşine takılıp, sadece onlar üzerine sözler söyleyerek kamuoyu oluşturmaya çalışan siyaset üslubuyla mı daha başarılı olmuştur? Yoksa, son anayasa değişikliği konusundaki "kabul görmeyen maddelerin refaranduma götürülmesi, diğerlerinin kabul gördüğü ve mecliste destek verileceği" örneğinde olduğu gibi; toptancı bir red yerine, çözüm konusunda akılcı bir önerme ortaya koyarak mı daha başarılı olmuştur? Ve hangi eylem biçimi tartışmadaki insiyatifi muhalefete geçirip, onun söylemini gündemin önüne çıkarmış, toplumsal bir ilgiye ve sempatiye yol açarak iktidarı daha zorda bırakmıştır?
Baykal; ilk kez, iktidarın ortaya koyduklarına muhalefet eden kavgacı dil yerine ortaya bir çözüm koyarak, ciddi bir kamuoyu oluşturmuş ve dikkatleri partisinin üzerine çekmeyi başarmıştır. Ha devamı gelir mi derseniz, benim umudum yok. Bilirim ki, her seçim atmosferine girildiği süreçlerde, ya bir yıldız bulur ya toplumun ilgisinin üzerinde olduğu bir partiliyi vitrine sürer, onların rüzgarıyla kendi arkadaşlarını meclise sokar, sonrasında da "one man show"una devam eder. Ben sadece, akıp giden zamana bir not daha düşeyim; hani, güzel bir tavır ortaya koymuşken de alkışımı eksik etmeyeyim dedim. Yoksa, elimde fenerim, hala "partimi" arıyorum.
Bir Tiyatro Gecesi
1 saat önce
neden içi en dolu olması gereken yerler, koca bir kovuk ,içi oyuk ?
YanıtlaSilpöf.
ayda yılda bir yapınca böyle bir heycan yaratıyor insanda..kii buna malesef denir
YanıtlaSilBizim fenerimizin ışığı da seninkine eklensin. Ben finishe yaklaşırken aporta geçen yarışçılara pek itibar edip alkışlayamıyorum nedense.Bu iktidar, o koltukta kaldıysa bugün alkışlanan zata dua etsinler.Ben etmeyeceğim.
YanıtlaSilKedi kedi olalı 40 yılda bir fare tuttu...
YanıtlaSilkim aramıyor ki partisini...
YanıtlaSil