24 Kasım 2008 Pazartesi

Nefes... (Breath)


Az izleyicili bir seansda, ışıkların bir kısmının sönüp filmin jeneriğinin akmaya başlamısıyla film üzerine düşünmeye başlamam bir olmuştu. Rus ekolünden bir ritmle akan filmde karşılaşacağımın, düşük bir tempo ve o ekole öykünen bir yönetim tarzıyla sanatsal kaygıların ağır bastığı bir sinema diline sahip, yoğun dikkat harcamam gereken bir seyir olacağıydı...

Bir an, soyut bir tablonun önünde imgelerden somut sonuçlar çıkaran, daha doğrusu bu kurgu ve mantık üzerine kadının iç dünyası merkezli ilişkiler, toplumsal ahlakın ve gelenekselin bakışı ve baskısını sorgulayan, daha önce izlediğim Duvara Karşı, Tutku Oyunları, Sadakatsiz, Madison Köprüsü gibi filmlerin ufak ayrıcalıklar gösteren ''nüanslarla'' işlediğinin Korecesiyle karşı karşıya olduğumu fark ettim. Benzer nitelikteki duyguların, uzakdoğu tiyatro sanatının mimiklere ve jestlere dayalı üç gün üç gece süren oyunlarına gönderme yapan bir anlatımla sunumu olduğunu hissettim.

Dışa vuramadığı duygularının baskısında, evlilik ve ahlakın hapsinde bir kadın... Kendine mübah, ötekine kıskanç, yasakçı ve ahlak dışı bakan geleneksel bir koca... Temiz, saf bir mahkumdan türetilmiş bir aşık... Hapishanede, ilişkiyi gözetleyen, bazen röntgenci bazen ahlakçı bir çevreyi simgeleyen gardiyan ve hapishane müdürü(sanırım)... Gerçek aşk ile bastırılmışlıktan kurtuluş için yaratılmış kısasa kısas bir ilişki hayali arasındaki simgeselliği anlatan, kadının heykeltraş olarak resmedilmesi; filmin dayanağını oluşturan ve anafikrine katkı yapan temel taşlardı.

Finaldeki dönüş ve gerçek aşkın gözü dönmüş kıskançlığını ortaya koyan son sahneyle birlikte, bahsettiğim, kendimce öyle algıladığım ilişki biçimlerinin toplamında filmi koyduğum nokta şu olmuştu: Evet, daha önce izlemediğim bir yönetmenden; tutku, aşk, aile, çevre, bastırılmışlık, dışarı baskısı ve ahlaka teslim edilmiş bir özgürlük üzerine kendi usulüyle sözler söyleyen bir film. En çok neresini sevdim? Finaldeki ''Her Yerde Kar Var''ın Korecesini. Çünkü o şarkının, küçük bir çocuk romantizmiyle dinlediğim ve resmettiğim, Adamo'nun sesinden çıkan sözleri ve melodileri, hayatım boyunca, her kar yağdığında kulaklarımda çınlayıp içimde kıpırtılar hissettirdiği için.

Filmi bir kez daha izler miyim?

Belki bir kış günü dışarıda kar ve soğuk varken veya bugünkü gibi soğuk, rüzgarlı, yağmurlu bir kalabalıkta, ıssızlık sunan çıtırtılı odunların sıcağında perdeleri sonuna kadar açıp o özgür ve beyaz dünyaya bakarken, içeride onu daha da parlak yapacak ağır hüzünlü bişeyler dönsün ve iki kişilik sıcak şaraba duyguları meze yapsın diye...

Kadın mahkuma aşık mı? Belki de bu filmden akılda kalacak ve yanıtı aranacak sorulardan biri bu. Bence aşık değil, acıma duygusu üzerinden bir kader paylaşımı olabilir.

Bana göre yönetmenin vurgulamak istediği de, evlilik sorunlarının bir kadında yarattığı içsel öfkelerin, içinde çocuk olan konformist bir düzenden vazgeçemeyişin, dışa vurumu... Aşkın tanımını da yönetmenimiz; bence, öyküyü anlatmakta kullandığı sıradışı yolun bir sonucu olarak, bunun cinsiyetlere bağlı bir şey olmadığını vurgulamak adına olağanın dışı bir kimlikte simgeliyor . Aşk, yürek ve savaşmak ister, ve cesaret diyor, belki de film... Ve kocaman vazgeçişler...

Sinemanın renklerini, uslup farklılıklarını ve ilişkiler üzerine filmleri seviyorsanız; bu filmi kesin izleyin derim. Yoksa sıkıntılı gelebilir.

4 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. bu tarzı severim merak ettim şimdi.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Buraneros,
    Bir Kim-ki-duk hayranı ve tüm filmlerini takip eden biri olarak nefesle ilgili bu yazıya ve imgelemelere dair çıkardıklarına aynen katılıyorum,güzel anlatımından dolayı kutluyorum. Kim-ki-duk aslında ressam ve bu yüzden resimlerinde bol imge kullanıyor. Dili tutumlu, görseli zengin tutuyor. Ben de sitemde nefesle ilgili bir yazı yazmıştım geçen yıl. Bana sorsalardı bu yönetmenin en iyi filmi hangisidir diye, İlkbahar,yaz,sonbahar,kış derdim. İzlemeni çok isterim. paylaşmak istedim.
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. bende time'ı arayıp bulacağımı biliyorum,beenmaya:))

    rebelon bu tarzı seviyorsan 2046 yıda izlemelesin:))

    Bugünü Yaşama Arzu'su teşekkür ederim hem kutlaman için,hem film için, hemde ben neymişim ya dememe neden olduğun için:)) çünki yönetmenle ilgili adından ve filmlerinin adından öte bilgim yoktu filmi izlediğim zaman.Yazımda resim sanatına göndermeler yapmış olmam tümüyle gördüklerim üzerineydi,demekki güzel görüyormuşum ben:))Önerdiğin filmi bulup izleyeceğim,nefesin içinde kullandığı mevsim sahnelerinden yola çıkarak görselliğin ne kadar lezzetli olabileceğini kestirebiliyorum:)) Bu arada senin nefes üzerine yazdığın yazıyı okudum:) Kadın gözüyle daha zarif ve daha duygu yoğun bir yorumdu; ve çok hoştu:))

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP