Bugün bi uyandım baktım saat 5 civarı...
Dün akşam üzeri ''
Sen zamanı olmayan, zamansız bir yerindensin ömrümün; neyleyim ben'' le iki biralı, iki sigaralı sohbetten sonra bir sürü güzel düşüncenin yoldaşlığında eve dönerken; çok aşklı, çok genç, çok olgun, çok fırlama, çok anarşist ama en çok iyi kalpli, en çok da delikanlı yaşanmışlıklarımın güzergaha bıraktığı izlere baktım.
Ve hayatımda hep en güzel dediklerimin hakikaten en güzel olduklarını düşündüm. Benim için bu bundan güzel ayrımı yok diye kendime hava atarken; aslında, bazı en güzellerin bazı en güzellerden daha en güzel olduğunu gördüm .
Bazen aklımın beni dürtme hallerine rağmen ''şu anki'' sürecin güzelliğini sevdiğimi de delikanlı halim, en deli kanlı haliyle aklımın döşüne soktu.
Sohbetten kalanları ve yol boyu düşündüklerimi içeren bir yazı fikrindeyken sabahın erkeninde, erken deyip yatağın sıcağına gömüldüm.
Gece yağan yağmuru hissetmiştim. Yarı aralık uykumdan içeri girmiş, gördüğüm rüyalara fon olmuştu.
Yatağa döndüğümde, sıcaklığın yanına bir de hayal koydum. Hayallere masal tadında dalarak uykuya gidişin, sınırı geçiş anındaki lezzetini severim.
Bu kez oraya gelemedim, uyuyamadım ve yazmak için kalktım. Önce mektuplarıma bakayım dedim. Sonra camın önüne geçip, ellerim ceplerimde, doğanın tüm renklerini parlatmış ıslaklığa, taa uzaklardaki sabah ışıklarına bakmaya başladım; yazacak bir halim kalmadı, kalamadı. Çünkü postamda, rüzgara katılarak gönderilmiş bir öpücüğün haberi vardı.
Beni günün erkenine uyandıran: Öpücüğün, sevindirik bir koşuşturmayla elini aceleye tutturup vakitsizce yanağıma konmasıymış, onu anladım. Buna güldüm; soyut bir resmi somut yapan kalbimden.
Ellerimi cebime koyup uzaklara baktırırken, sokaklarımda dolaştıran tek bir kelimeydi aslında: ''Özledim''.
Benim için özle(n)mek: Tek tek de çok anlamlı olan ya da anlamlar yüklenen bir çok duygunun hepsidir. Özlemek bir uzaklık ifadesi gibi görünse de aslında dibinde olmaktır. Hatta içinde... Bunun tadını da severim.
Bugün, başka hiç bir şeye ihtiyaç duymayacağım sanırım; yüzümde gülümseme, aklım dolu, yüreğim sıcak.
Elimde kahve kokusu, oralarda bir yerde bir kafede oturmuş seyrediyorum; soyut resimlere bakanın somut halini... Hatta; bir şeyler atıştırılan bir masada, gözlerim onun gözlerinden görüyor, kulaklarından duyuyorum belki her şeyi... Ellerim ellerinde ısınmış, kalbi bende atıyor.
Gün güzel...Vakit bol.
'İnsan saat gibidir. Her yeni başlangıçta kendini başka bir yaşama ayarlar. Her ne kadar aynı döngüdeymiş gibi görünse de hep ileriye doğru akar insan. Bu yüzden zaman bir aldatmacadır, zamanın ta kendisi insandır. Kendini neye ayarlarsa öyle yaşar...
YanıtlaSilHer ne kadar bazen kendini geriye doğru almak istese de başaramadığı anlar vardır. Saati geriye almak isteme nedeni ise özlemdir. Özledikleri...
(Yine insanın içini ısıtan bir yazı olmuş Buraneros...Ellerine ve yüreğine sağlık :)
Sabah mahmurluğuna ek olarak, dün izlemiş olduğum filmin etkilerindeyim hala:)
YanıtlaSilÖzlem üzerine..düşünmek üzerine çokta keyifli bir anlatım dinlemiş oldum sizden.
Ve müzikte çok hoş..
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilhayatımda tanıdığım belki de en güçlü duygudur özlem... empati kurmanın ve bunu yaşamanın, içinde hayallerin olduğu kocaman dünyalar sunar sana. Bazen umut olur, bazen can acısı ama yaşanmalıdır...
YanıtlaSilgüzel sözcükler için herkese teşekkürler:))Özlemek farklı farklı anlarda farklı farklı anlamlarda taşır,bu şimdiki zamanda yazılmış bir mektubun içinde gelen şimdiki zamanın mesafelerinde mahkum kalmış bir özlemek kastedişi üzerine yazılmıştır.Olmayana,geride olana değil.Buna bir vurgu yapmak istedim:))
YanıtlaSil