4 Kasım 2008 Salı

Kırış Kırış Kurşun Kalemin Soluklaşmış Kağıdı


Geleneksel bahar temizliklerinin olduğu zaman; kız kardeşim, komutasındaki iki kişilik timle baskın yapıp evi baştan aşağı elden geçirdiği için, bana olağan görüntüler arz eden kitaplığın raflarında üst üste koyulmuş kitaplar, orada burada duran CD'ler, özellikle iki kişilik time göre ortadan kaldırılması gereken ceset anlamı taşıdıklarından, göz önünden uygun morglara yerleştirilirler ev içinde.

Bugün, liseli zamanlarda yazılmış mektupların, resimlerin, kartların saklandığı, uzun süredir arayıp da bulamadığım torbamla, kime gitti de gelmedi diye bir sürü insanın günahını aldığım, ağzıma geleni saydığım kitaplar başka bir şey ararken ilgisiz yerlerde, elime geldiler.

Kitapları, bahar harekatı öncesi yerlerine tıkıştırıp özgürleştirdikten sonra torbamı alıp beni çok eskilere yolculayacak mektuplara el attım. Tesadüfen bulduğum torbanın içinden çıkan kırış kırış kurşun kalemin soluklaşmış kağıdına çok evvel zaman önce yazılmış bir lafımla karşılaşınca; cümlelerimin küçük notlara dönüştüğü günler film şeridi olup akmaya başladı gözümün içinden... Ben bununla yetinmeyip, henüz keşfedilmemiş zaman makinesinde film şeridi olmaktan çıkarıp her şeyi, tam ortasına kuruluverdim geçmişin.

Henüz ilk gençliğin öykünen tavrında, "Seni seviyorum" demeyi racona yakıştıramayan, o seslenişe yüklediği anlamın çok büyük olduğunu ve onu sadece bir kişiye söyleyeceğini felsefe yapıp kızlara satan, allahı var etrafı kalabalık, tüm raconlara rağmen her zaman göbek atarak beklediği tatili gelsin istetmeyen, zamanı belli olmayan bir günde üzerine yazılacak kıza usul usul aşık, ama bunu ne kendine ne etrafına itiraf edemeyen, başka arkadaş gruplarında başka başka kızlarla ilişkiler yaşarken aklı, gönlü, ruhu hep onda olan çocuk; o gün de her zamanki halinde, ders anlatan hocadan, dersten uzakta, önündeki kağıda sözcükleri kendi anlamlarından alıp başka anlamlar yükleyerek yazdığı uyduruktan şiirler gibi - etrafında gördüğü romantizme gömülmüş tavırları yazıyla resmetmek anlamında- şöyle bir cümle kurmuştu, öylesine çıkıvermişti aklından önündeki kağıda:

''Saptamak olanaksızken doğruyu nasıl bilebilirim ki sevginin yanlışlığını''

Sonra aynı çeteden bir arkadaşı bu cümleyi okuduğu bir edebiyat hocasından yorumlamasını istediğinde, bunu yazan melankolik biri teşhisinin paradoksuna gülmüştü(ler). O gün öylesine bir gözleme yazılmış cümleye bugün baktığımda; düşündüm, anlamlandırdım.

Zaman ve tanıklıklar içini doldurmuş çünkü ...

6 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. aslında o cümleyi o zaman yazarken doğru anlamlandırmıştım.Ama pratiği nasıl bişeydir konusunda fikrim yoktu.

    Öğreniyordum,meraklıydım,önceliklerim başkaydı.

    Senaryosu şuydu:o kadar derin severki insan bütün eğerler, şunlar bunlar yok olur gider,bütün doğrular,o ana kadarki kırmızı çizgiler,kriterler un ufak olur...sonra bir gün dönüp baktığında göremediği görmek istemediği yanlışları görür.O anın savunusunu durumu anlatan bir cümleydi.Bir senaryoya bir cümle yazmıştım:)) Sonra filmlerini gördüm etrafta çok sayıda:))

    YanıtlaSil
  3. Yıllar önce okuduğum kitaptan bir not almışım bende..

    "Bir tek sevgi, yaşamanın doğrulanmaya gereksinimi varsa, yaşamınızı doğrular.Genç Kızlar Montherlant"

    Sevgi yaşanırken/varken..beraberinde getirdikleri de, hissettirdikleri de doğrudur. Olmalıdır da.
    Yanlış olduğunu düşünmeye başladığınız da, zaten pek çok şey tükenmiş değil midir?

    YanıtlaSil
  4. hepimiz günün birinde o yanlışları görüyoruz. varsın olsunlarımız, daha mükemmeli görmeyi arzuluyor.
    O resimdeki senmisin??? :)

    YanıtlaSil
  5. herşey yaşanması gerektiği gibi yaşanıyor..

    Aksini , sadece yazıyoruz...

    derim ben:)

    YanıtlaSil
  6. Çok haklısın vili;ufak bir nüansı eklemek istiyorum,bazen o sevgi bitmemişken de sırtını öfkeye yaslamış ayrılıklar oluyor,o zaman o öfkenin yanlışlarıda:))

    kayıp renk;zaten hayat bir film; senaryoyu bazen biz yazıyoruz,bazen birileri,bazen hayatın ta kendisi:))Ama kendi adıma şunu söyleyebilirim,kim yazarsa yazsın o senaryo bana uyarsa içinde olmaktan çok keyif alıyorum rolüm ne olursa olsun,ve elimden geldiğince hakkını vermeye çalışıyorum:)

    Efsa görüyorsak zaten onlar bizim oluyor,seviyoruz onlarıda...O resimdeki benim:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP