İstasyona gittiğimde ya da bulvara bakan cam dibi masasında oturup atıştırırken kitap okumayı sevdiğim pastanenin çaprazındaki, geç bulup çabuk kaybettiğim, Pedersen Hoca ile çok keyifli bir öğlen geçirdiğim ve bayıldığım nefis kafe-restoranın yakın komşusu ama ilgimi hiç çekmeyen kahvecinin kapanacağını sanırken bölündüğü anlıyorum. Çünkü o bölüme bir tabela asılıyor: Mantucu. Bir kaç kere önünden gelip geçtikçe bir faaliyet görmesem de belli ki bir şey olacak. Sonra içeride masalar, açık mutfağına da tencere tabaklar yerleştirildiğini görüyorum. İki bulvarın kesişme noktasındaki görüş alanı keyifli. Havalar ısındığında üstünün ve yan camlarının açılacağını da varsayarsam eski komşusu şimdi outlet olan ve çok keyif aldığım, Fransız bulvar kafelerine benzettiğim yerin bende yarattığı boşluğu da kısmen doldurabileceğini düşünüyorum.
Sessizce başlıyor. Şaşalı bir açılış yok. İlginç bir şey oluyor bu arada: kullandığım ara sokaklardan birinde o güne kadar nedense dikkatimi çekmeyen, -aslında çeken de imalatçı olduğunu düşündüğüm- dükkânda aynı tabelayı fark ediyorum. Bu beni biraz daha alevliyor. Geçen günse birden orada olmak istiyorum; anında komuta merkezimle mutabakat sağlanıyor, sırt çantasına bir kitap atılıyor ve bulvar manzaralı bir öğle keyfi için evden çıkıyorum.
Çıkmamla birlikte yemek sonrası işi biraz asıp, beri yakasında ve bulunduğum yerin çaprazındaki pastaneye oturup, köşe masamdan uzun bulvarı, trenleri, kaldırımdan akacak insan selini izlerken kitap okuyup tatlı bir şeyler atıştırmayı da plana ekliyorum. Keşke kahve de olabilse ve kendime Paris bulvar kafesi konsepti yaratabilsem diye de düşünüyorum ama ne yazık ki burası kahve konusunda bende hiçbir heyecan yaratamıyor ve hep çay içiyorum. O nedenle de bu fikir puff diye sönüyor.
Işıkları ve rayları geçer geçmez duruyor ve çantadaki minik makine ile kahveciden ayrıştırarak mekânı, paparazi tarzı bir fotoğrafını çekiyorum. Şimdi önündeyim ama kapısı açılmıyor. İçeride, açık mutfakta biri var ve dikkat çekici ama abartısız ve şık kıyafeti mekânla çok uyumlu. İçerinin ışıksızlığına da bayılmış durumdayım. Yan tarafa geçiyor ve camı tıklatıyorum. Gelen işaretten girişi -şimdilik- kahveciden yapmam gerektiğini anlıyorum ve en uç ve köşe masaya oturuyorum.
"Bir mantı lütfen."
Sinop mu istermişim?
"Hayır, klasik, yoğurtlu mantı lütfen; tam tekmil, her şeyi koyulmuş olsun."
Mekânın henüz yerleşmediği, garsonun da muhtemel ki kahveciden olduğunu düşünüyorum ama masa düzenindeki eksiklerine rağmen mekân, mutfak ve özellikle aşçı beni etkilemiş durumda. Çünkü Türk olmadığını anladığım aşçı: kıyafeti, duruşu ve düzeni ile kesinlikle işi bilen ve nitelikli yerelere ait ve buraya fazla biri izlenimi yaratıyor bende. Bu izlenim aslında olası gelişmelerle mekânın daha güzelleşeceği fikriyle donanmamı da sağlıyor
Hazırlanması biraz zaman alıyor ki bu hayra alamet ben için. Ve işte geliyorlar; bir tepside. Şimdi masamdalar ve görüntü muhteşem. Önce fikrim alışkanlık gereği biraz nane biraz sumak, biraz da pul biber arıyor. İçimden bir gurme kafa uzatıyor ve fikrime ayar verip, "Bu şefin bestesi," diyor, "önce bir dinleyelim hele..."
Sunumu, tabakları çok beğeniyorum. Hem kitabımla da uyumlu. Görüntü bana çok şey fısıldıyor. Özel bir anda olduğumun farkındayım. İlk kaşık, veee... gittim ben! Nerelere nerelere... İlk aldığım esinti ravioliye dair. Klasik mantı gibi değil taneler. Daha iriler, içlerinden kıyma esirgenmemiş ve muhteşem bir doku; yumuşacık, narin ama ölü olmayan, canlı, estetik ve heyecan verici. Üzerine ekstra hiçbir şeye gerek yok. Pul biber çağırıyor bünye ama umurumda değil. Alışkanlıklara yer yok bugün diyerek susturuyorum onu. Porsiyon güzel. Yanında getirilenler zarif, dengeli ve üzerlerine kır çiçeği şıklığı ile yerleştirilmiş minik dokunuşlarla tablo gibiler. Turşuya bayılıyorum. Farklı bir mutfaktan olduğu net. Ekşi- tatlı tadımlıklar kakofoni yaratmadıkları gibi zenginlik katıyorlar senfoniye. Şimdilik kitaba el atmıyorum. Minik bahçesine açılan pencerelerden kurtulduğu günü hayal ediyorum. O zaman belki dışa koyulacak masaların en köşedekinde oturur, hem ana bulvarı, hem trenleri, hem de onları kesen diğer bulvarın akışı eşliğinde mantı+kahve keyfi yaparım. Sonra genel mantı müşterisi üzerinden ve alışılagelenlerden bakınca içime bir korku düşüyor ve umarım... umarım benzerlerinin başına gelen bunun da gelmez diyerek dua ediyorum.
İçgüdülerimin buradan ayrılmayıp biraz daha kalalım, hatta çay içelim isteğine boyun eğmiyorum. Ama bir başka gün, mesela enn sevdiğim kadınla geldiğimizde şu komşudan, Osmanlı Kahvecisi'nden mantı sonrasına bir Türk Kahvesi bile içebiliriz, diye düşünüyorum. Ödeme için kasaya gidiyorum. Sakallı genç bir adam yanaşıyor. Çok beğendiğimi söylüyor, şef yabancı sanırım diyorum. O, Şam'dan geldi diyor. Her şey mükemmel. Özellikle mantı hamurunun şekli ve dokusu çok özel, Sinop mantısına farklı bir yaklaşım. İtalyan tarzı, diyor, gülüşüyoruz. Farklı mantılarımız da olacak diye ekliyor ve uyarım için teşekkür ediyor. Üstelik sunulan porsiyon ve lezzete bakınca; en iyi mantıcılardan biri dediğim ve geçen hafta 35 TL ödeyerek yediğim, yanında ek hiçbir şey olmayana göre bu sofra 40 TL'lik fiyatı ile -bugünün koşullarında- bedava.
Akşam tüm bunları Enn Sevdiğim Kadın'la paylaşıyorum. O yoğurtçu değil, üzeri cevizli Sinop klasiğini mi dener? bilmiyorum. Ama çok... ama çok tatlı gurmemin düşüncelerini merak ediyorum.
*Lise Öğretmeni Pedersen'le Lise Öğrencisi Fikirdaşlığımın Tanışması, yazının tek fotoğrafının sonrasında...
9 Nisan 2022 Cumartesi
Benim Tatlı İçgüdülerim
Etiketler:
an'larım...,
Korona Günleri,
Mantı,
Mantucu,
sevdiğimiz mekanlar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Birden kendimi Sinop'ta hissettim. Ve mantı yiyorum. Uygun zamanda mantı yapıp buzluğa atmadan bir porsiyon yemek içimden geçiyor yarın buzluktan kıyma çıkarılıp hazırlanmalı. Beni anılara götürdünüz. Teşekkürler sevgiler.
YanıtlaSilNe güzeldir insanın kendini Sinop'ta hissetmesi... sebep olduğum içn mutluyum. Şimdiden afiyet olsun size. Rica ederim, sevgiler
Silne zamandır mantı yemediğimi fark ettim. zarif eşimi ikna edersem bu akşamki menü belli oldu o zaman :)
YanıtlaSilŞimdiden afiyet olsun o halde:)
YanıtlaSilAğzım sulandı şu an! :)) Neyse ki akşam yemeği saatine yakınız. ;)
YanıtlaSilAfiyet olsun Sevgili Okul Arkadaşım. :)
Çok teşekkürler, Sevgili Okul Arkadaşım.:)
SilAh Tanrım, sanırım yıllar oldu mantı yemeyeli :)) ama ben en çok annemin (Üsküp işi) mantısını özledim.
YanıtlaSilNe güzel hap gibi yutuyorum bu yazıları, şifa niyetine. :)
Yıllarca mantı yemeden durmak... düşünemiyorum:) Üstelik özleyip de yememek:)
SilŞifa olsun o halde:)
Çünkü özlediğim mantıya ulaşmam artık çok zor.. herhalde melekler yiyordur benim yerime 😊
SilÖyle düşünürsek işimiz hepimizin zor. Bu durumlarda bukalemun özelliğimizi kullanıyoruz; mantıdan örnek verirsem, iyi bir mantıcı bulduğumuzda ona "işte bu, tam anneminki gibi" diyor ve sorunu çözüyoruz Sevgili Momentos:)
YanıtlaSilVar gene bir hayalimiz, siz de sıklıkla altını çizmeseniz mi acaba şu güzelliklerin, belki uykuya yatacak, ne bileyim belki evrilecek ama ne mümkün, hep bir kışkırtılma söz konusu, ya da ben pek bir gönüllü müyüm nedir? Mantı da fena bu arada. Kışkırtılmaya kalk gidelim ne duruyoruz diyor, konuşkan mantı, ne ayıp. Üste eklenenlere az karabiber eklense... Çok fena çok. Yoooo ağzımın suyu falan akmadı. İyiyim ben iyi :))
YanıtlaSilÜstü şefin seçimleri, o coğrafyada, Afganistanda falan adı mantu anladığım. Mantıda karabiber hiç denemedim aklıma bile gelmedi bugüne kadar. Bu mantıdan sonra üzeri bizim usül soslu mantı ile aramızda bir süre mesafe oluşabilir gibi, bunun hamuru bizimkiler gibi burulmamıştı, farklı ve hoştu. İkinci denemeden sonra daha net şeyler söyleyebilirim, özellikle üzerindekilerle ilgili, soracaklarım var. Aman iyi ol, mantı bir yere kaçacak gibi değil şimdilik:)
SilŞimdi bilgisayarı yavaşça terk edip spora gitmem gerekiyor aklımdaki mantı hayali ile... Alacağın olsun sevgili Buraneros :)))
YanıtlaSilBorcum olsun bence daha iyi, hani Sinop'a geçme ihtimaliniz var ya, o bakımdan:)
SilTam beklediğim cevap oldu sevgili Buraneros :) Ailecek bayılırız mantıya 🤩
SilSüper o zaman:) Geliş güzergahınız üzerinden her şey sıralı: Pide + Mantı + Efsane bir sütlaç.:)
SilAma olmaz ki ramazan günü.Hülya
YanıtlaSilÖzür dilerim:)
Silİftarda mesela, iyi fikir:)