19 Nisan 2022 Salı

Yaş Aldıkça Değil Yaşadıkça Büyüyormuş İnsan


Bu sabah erkeninde uyanınca blogu açtım. Tetikleyen neydi bilmeden an'larım etiketli yazılarıma gittim. Blog denen mecra ile tanışıp güzel anılar biriktirmeye başladığım yıllara... Aslında bu geri dönüşe sebep olan yazım çok tazeydi. Ağustos 2021. Yaşanan bir andı ve içimden plansızca akandı cümlelerim. Blogunda link verip paylaştı Sevgili KuyruksuzKedi.* O linki paylaşırken "Buraneros, bir kez bile "aşk" demeden aşkı anlatmış," vurgusunu yapmasa, ben zerre kadar farkında değildim. İşte bu sabah an'larımın içinde dolaşırken; beni "Geçenlerde Bir Akşam Üstü" başlıklı  yazıma taşıyan birikimin ne olduğunun farkında olarak... Yaşamayı, öğrenmeyi, bilmeyi ve yaşamla kurulan  ilişkinin belirleyiciliği üzerine düşündüm.

Güzel bir hayat benimki demek için lazım olanlar neydi?

Bir an geldi aklıma, 20'li yaşların ikinci yarısının 30'a yakın olduğu, belki de 30'un ilk yarısından bir an ki yaşandığı akşamın üzerinden 10 yıldan fazla süre geçtikten sonra, 14 Ekim 2008'de yazılmış ve yukarıdaki ile aynı mantıkla ama biraz daha uzun bir başlıkla yayınlanmış... İşte bu sabahki zaman yolculuğum bana, "artık bir yol gösterici olarak" bu yazıyı tekrar yayınlamalısın dedi!





Mutlu yıllarda, bir konser öncesi yemek için gittiğimiz lokantanın terasında, kapalı bölümün tam cam önüne oturmuştuk. Kapalı bölümde, camın hemen önünde bize komşu yaşlı bir çift dikkatimi çekmişti.

Adamın önünde bir kadeh rakı, peynir, salatalık, domatesten oluşan bir tabak, eşiyle sohbet ediyordu. Biz de onların en fazla yarısı yaşta bir çifttik.

Benim önümde de rakı ve aynı tabaktan vardı. Gün üzerine konuşarak usul usul içiyorduk...

Biz ana yemeklerimizi sipariş verdiğimizde, çapraz masamıza bizden daha genç bir çift geldi.

Onlar kalktığında, biz kahve içiyorduk. Biz hesabı ödeyip çıkarken, yaşlı çift hâlâ rakıyla peynirin keyfinde, kimseyi görmez bir sohbetin derinlerindeydiler.

O gün, ilk gençlikte aynı masalardaki tüketimimi, hızımı, tüm o davranışların egolarımı şişirmekten başka bir şey olmadığını, bunun yanı sıra da doğru olanı öğrenmeye ve hayatın tadını çıkarmaya yönelik bir öğreti olduğunu düşünmüştüm.

Gerçekten hayatın tadına vardıran şey, korkusuzca duyguların peşinden koşmaktı, fark etmekti.

Hissettiğini, arzuladığını yaşama gayretiydi. Onların ulaştığı noktaların iniş çıkışlarıyla yoğruluyordu insan.

İyi yerde yemek yemenin, sevgili peşinde koşmanın, iyi giyinmenin, iyi arabaya binmenin temel duygusu: İşlevsellikten, derin tatlar almaktan ziyade egoydu; büyürken gözlediğin yaşamlardan kafanda yer etmiş öykünmelerdi. Bu kötü bir şey de değildi ama!

Önemli olan o davranışlardaki hissedişleri fark etmek, onlarla yüzleşmek, niyelerini öğrenmekti. İyi yerde iyi bir yemek, tensel bir beraberlik: Çok gençken, temelde bir statü (ego) üzerinden içsel bir coşku yaratırken, aynı zamanda ruhunuzun anı paylaşma ve paylaşılandan zevk alma bölümünü de doyuruyordu belki!.

Oysa yemek, sevişmek, yaşamak aslında daha başka şeylerdi!.

Sonra şunu öğreniyordu insan: Aslında, çok lüks mekânda içilen neyse, herhangi bir yere oturup üç beş parça yiyecekle ''berduşça'' içilen de aynı şeydi! Mesele an'ın yarattığı ya da an'a katılan duyguydu, dekor değil!..

Ölüm gerçeğini bilmek, ve her tanık olunan ölümde eksik kalmış, tüketilmiş anlar görmek, bilinç altını tetikliyordu.

Çok gençken, pervasız ve asıl güzel olanı fark etmez bir hoyratlık vardı. Oysa, elinde olanın gidebileceğinin korkusu ne kadar güzel yapıyordu anları.

Anı yaşamak denen şey çok ama çok emek isteyen bir iştir; dillere pelesenk olmuş anlamının ta ötelerinde bir manada hem de...

Görebilenler şanslı...

Ve eğitim şart (uykuyla ilgili haller için*); hayat okulunda.


Not: Buradaki gençlik, yaşlılık ve ölümle anlatılmak istenen salt yaş değildir!


Yazının başlığı: ''Uyku'' adlı yazının içinden bir cümledir. Uyku adlı yazı ''elimde kahve kokusu keyfini çıkardıklarım'' adlı bölümden gidilebilecek kadar yakın.

(Demişim ancak link eklememişim ve bugün tahmin üzerine gittiğim bloglarda bulamadım, üzerinden onca yıl geçti, yazının sahibi eğer hâlâ okuyorsa, ve belirtirse sevinirim.)


Manxcat/KuyruksuzKedi içinse buradan lütfen!

26 yorum:

  1. Offf ki offf! Şu an ağzım kulaklarımda :D Her satırın, her kelimenin altına gözüm kapalı imzamı atarım Sevgili Buraneros!

    "Oysa yemek, sevişmek, yaşamak aslında daha başka şeylerdi!.

    Sonra şunu öğreniyordu insan: Aslında, çok lüks mekânda içilen neyse, herhangi bir yere oturup üç beş parça yiyecekle ''berduşça'' içilen de aynı şeydi! Mesele an'ın yarattığı ya da an'a katılan duyguydu, dekor değil!.."

    Yıllardır ufak ufak bu algı seviyesine ulaşma sancıları vardı içimde ama 2022 itibariyle bu kafaya iyice ulaştığımı hissediyorum. Ne yediğimiz ne içtiğimiz değil de ne hissettiğimiz önemli aslında. Bazen 2 birayla kayalıklarda günü batırmak hayattaki en güzel an olabilir :) Bizim mutfakta neredeyse her zaman müzik olur ve sevdiğimiz şarkı çalınca mutlaka kalkıp dans ederiz. O anlar öylesine doğal, öylesine keyifli ki yer, mekan, dekor, zaman... hepsi anlamını yitiriyor o anlarda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen cevaplamak istemedim, demlensin biraz dedim, o kadar heyecanlı ve sıcaktı ki yazdıkların. Ah işte o baş belası içtenlik:) Öylece uzaktan uzaktan bakıp kelimelerinden yansıyan tüm bu güzelliklerin tadını çıkardım. Sonra öbür yazıya düşene gittim. Orada da yazdım burada da yazmaktan keyif alırım. Sen ve Evrim şahanesiniz, emin ol. Nereden bakarsan bak öyle... güzel güzel pişiyorsunuz ki o biraz daha pişmiş durumda ve senin şansın Evrim. Ve aslında denge. Kimbilir bir gün tüm bunları yüzyüze konuşuruz, pidecide değil de bu kez bir rakı masasında:)

      Sil
    2. Gerçekten hayattaki şanslarımdan birisi Evrim. Hep diyorum bir daha doğsam evlenmem ama illa ki evleneceksem ille de Evrim'le evlenirim :D

      O rakı masasının hayali bile hoş, gerçeği kim bilir ne güzel olur :)

      Sil
    3. Biliyorum, nereden diye sorma, masaya da kalsın bir şeyler:)

      Mekanı da çok güzel, biz çok seviyoruz, tam eski lokantalar gibi, bayılacağın-ız kesin:)

      Sil
  2. Az önce Ferrari'sini Satan Bilge kitabını bitirdim. Yukarıda anlattıklarınızla o kadar örtüşüyordu kitapta anlatılanlar. Aslında kişisel gelişim tarzındaki kitaplardan hiç hoşlanmam. Kurgusunu çok saçma bulsam da dile getirilen düşüncelerin çoğu bana hiç de yabancı gelmedi. Yaşamın amacı, mutluluğun adresi okuyarak öğrenilecek şeyler değil. Zira her insan kendi içinde buluyor bu cevapları. Fakat yazınızda da altını çizdiğiniz bazı ortak noktalar var. Çevremizin bize empoze ettiği yollardan mutlu olmaya çalışıyoruz genellikle. Oysa hemen yanı başımızda bulunan küçük ama bize mutlu anlar yaşatan pek çok şeyi ıskalıyoruz. Dediğiniz gibi, lüks bir restoranda yemek yemek, son model arabaya binmek, en pahalı giysileri giymek, yüksek bir kariyere sahip olmak bizim algımızda toplum tarafından oluşturulan mutluluk sebepleri. Oysa bir kır kahvesinde yediğimiz karpuz ekmek ya da dostlarla birlikte kurulan bir çilingir sofrası, bir komşunuza gülümseyerek günaydın demeniz ve onun size gülümseyerek karşılık vermesi gibi bir çok neden var mutlu olmak için. Ama yine de yaşamımız sadece bu mutlu anlardan oluşmuyor maalesef. Eğer mutlu anlarımızın farkına ve tadına varabilirsek dünya çekilebilir hale gelir:)

    YanıtlaSil
  3. Benim doğuştan bir avantajım var sanırım, yaratan iyi bir şey yapmış; kötü hallerden ders al, onlar sende birikim olarak kalsın, ama yaşamına egemen olmasınlar gibi... Bazen bunu iyimserlik olarak yorumlayanlar olur, oysa içinde acılar da olan gerçekliklerdir, üzüntü de verirler ancak teslim olmamak da lazım, sonuçta yaşanacak bir tek hayat var ve o hayatla tüm gerçekliklerini görüp kabul ederek arkadaş olmak da mümkün, sizin çok güzel altını çizdiğiniz örneklerdeki gibi.:)

    YanıtlaSil
  4. Her şey dengini buluyor şu hayatta. Bir yazında vardı ya bir cümle; "Söz manasını dinleyenden alır." diye, keyif de öyle bir şeydir bence. Sen alelade bir evin pek sıradan bir mutfağında oturur bir kadeh şarap içersin, sanırsın ki dünyanın en güzel bağlarının olduğu bir bağ evinde, fonda Aretha Franklin gün batımı seyrederken yudumluyorsun elindekini. Böyledir hayat hissettiğin kadarını sunar ve sen şanslıysan hisseder, şükür eder ve "iyi ki" dersin.

    YanıtlaSil
  5. Biri "masal" anlatmıştı bana, bir bardan söz edip üstelik onu betimleyerek, hatta barın sahibini de... akıl alacak gibi değildi. O kadar gerçek ve inanmışlıkla anlatıyordu ki inanmamış "Olur mu böyle bir şey sallama şimdi," demiştim. Hâlâ bu tür konular konuşulduğunda olabilir mi ki diye sorarım kendime. İmrenirim, anlatanın yerinde olmak isterim. "Ya işte, hayatı böyle yaşayan insanlar da var bu dünyada, birazcık ama birazcık, ucundan da olsa, bende yaşasam," derim. Var ya... sonrasında kişinin yerine kendimi koyar, hatta ne kadar çok iyi ki derim. Böyle böyle büyüyoruz işte, dinlediklerimizden beslenip, yaşamamış olsak da yaşamış gibi yaparak ve buna inanarak. En güzel şey büyümek zaten:)

    YanıtlaSil
  6. Hayatı böyle anlıyorsa insan Sevgili Okul Arkadaşım, "yaşıyorum, çok şükür" demek daha kolay oluyor.
    Size, bize uzak olan "başarı" odaklı, yarışmacı hayat fikri ise yaşamdan tat almayı, olgunlaşmayı, lezzetli anları yaşamayı da güçleştiriyor.

    Yazı ve yorumlar bir arada çok hoş olmuşlar, belirtmeliyim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle haklısınız Sevgili Okul Arkadaşım, bahsettiğiniz tiplerin aslında ne kadar öykündüklerini de biliyorum, bizim yaşamla olan ilişkilerimize... eski ilişkilerini, arkadaş gruplarını terk edip bizimle takılmaya başlayan çok insan gördüm bu şehirde:) Samimiyet bir mıknatıs sanırım:)

      Çok teşekkür ederim, tarihe iyi bir sayfa bıraktık hep birlikte diye düşündüm şimdi ben de. Hep derim zaten, şu hayatta en güzel imece blog dünyasında:)

      Sil
    2. Şimdi, Evren'in yazısını okurken fark ettim ki, burada usul usul bir doğum günü kutlaması yapılıvermiş.
      Neyse, gününü kaçırdım belki ama, sağolsun blog arkadaşlarımız (burada Evrenciğime teşekkürler) :) bir ucundan yakaladım, hiç değilse. :)
      Nice mutlu senelere, gönlünüzce. :)

      Sil
    3. Evren'in yazısını şimdi okudum ben, gün içinde görmüş daha sakin bir zamanda okurum demiştim, derin yazar kendisi, kelimeleri kaldırıp altlarına bakmak, bazen dalıp gitmek gerekebilir o nedenle yani:)

      Çok teşekkür ederim, evet nice mutlu senelere ama hep birlikte Sevgili Okul Arkadaşım:)

      Sil
  7. Bu yazı beni son zamanlarda da kendi kendime düşündüğüm bir noktadan öyle güzel yakaladı ki. :) Yazın kuzenler, komşular, akrabalar olarak köyde dedemlerin balkonunda bakkaldan hızlıca alınan 2'si 1 aradaları içiyorduk, kendi kendime şunu düşünmüştüm: "Sen o kadar bilmem nerenin filtre kahvesi, şu markanın makinesi, badem sütü diye kovala ama şurada içtiğin 1 liralık (hoş, şimdi daha pahalıdır) hazır kahvenin verdiği keyfi alama." Anlar, mutluluk, keyif bunlar sandığımızdan hem daha basit, hem de daha karmaşık. Ama orada bir yerlerdeler, orası kesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bu farkındalık zaman ilerledikçe o karmaşıkları da tek tek düzene sokup bazılarını kenara bıraktırarak geleceği daha daha güzelleştiriyor. Senin sorguladığın ve karmaşıklık olarak nitelediğin şeyler ve bu farkındalık doğru yolda olduğunun göstergeleri. Hepimiz aynı yollardan geçiyoruz, ama bazılarımızın avantajı yaşadıklarını sorgulayabiliyor da olması. Yolun açık yani:)

      Sil
  8. Nice mutlu yaşlar deme zamanıymış gibi geldi bana. Değilse de içimden geldi, bu senenin kutlaması şimdi ve buradan olsun, ağız tadınız, keyfiniz, 'an'larınız ve söze dökmeniz eksik olmasın. :)
    "Eğitim şart (uykuyla ilgili haller için) hayat okulunda."
    Sözlük anlamıyla satır arasının anlamı arasında gidip gelirken belki de 'uyanmak' için daha az uyumak gerekiyordur diye geçirdim içimden bu sabah. Sıkı eğitimdeyim bu ara, erken sabah okulundan bildiriyorum. Şikayetçi değilim, başka sesler duyup başka renkler görüyorum. Hani hayatın gerçek değerlerini demli demli, tatlı tatlı tariflemişsiniz ya, işte öyle anlara yaklaştırıyor bazen bu uyanıklık. Ağustos 2021'e de uğradım, boğaz kıyısındaki lokantada sizi gördüm, karşı kıyıdan el salladım.
    Günaydın artık, bizim buradaki kumrular uçuşmaya başladı. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın. Çok teşekkür ederim, evet 2 gün önce bir baktım biraz daha büyümüşüm:) Ben de bir an seçememiştim, sonra anladım, el salladım:) Fakat şu son yazı: Boş. Aslında bir yorum yazdım, ama eskiden google ikonu çıkardı, tıklardım ve yorum yayınlanırdı bu kez çıkmadı, yine de bir şeyler yaptım, tıkladım ve yollayamadım. Beni bir yazı için tetikledi konu, muhtemelen bugün ekstra bir şey çıkmazsa yazarım diye düşünüyorum, bu vesileyle bildireyim:)

      Sil
    2. O 'Boş' meselesi pek boş vallahi. Neyse, haklarımızı öğrendik, net ilettik, durduğumuz yerde duruyoruz. Gerisi karşıya kalmış. Yazınızı bekleyeceğim o zaman. :) Google Wordpress uyumsuzluğu yine baş göstermiş anlaşılan, Leylak Dalı da söyledi. Wordpress'e yazdım. Bakalım. Umarım çözerler. Sevgiler..

      Sil
    3. Bugün yazamayacağım gibi, akşam yazarsam yarın, yoksa en geç pazartesi yayınlamış olurum. Sevgiler.

      Sil
  9. Biliyor musun, ben de bazen kendimle gurur duyuyorum, bu yaşam becerimle alakalı değil. Bu gençte iş var dediğim, peşinden sürüklendiğim, farkındalıklarından, gözlemlerinden, duygularından dökülmüş kelimelerinden ve açık yüreklilikerinden etkilenerek keyifle okuduğum ve her seferinde bak yine yanılmadın diyerek kendimi alkışladığım insan keşfetme başarım yüzünden. Ve bu gençler ve benzerleri yüzünden hiç bir gün bu ülkeye dair umutlarını kaybetmeyen de biriyim. En sevdiğim şey ülkeye dair iddialar ortaya koyduğumda bana itiraz eden arkadaşlarımın, "yüzümüze vurma ama!" diyerek ardına "sen haklıymışsın," eklemeleridir:) O kadar güzel gençlerle karşılaşıyorum ki şu alemde... Biliyorsun ki bunlardan biri de çok severek, öğrenerek ve keyifle okuduğum sensin. Çok kere söyledim bunu belki ama bıkmadan devam edeceğim. Enfes bir yazıydı yine, yorum demeye dilim varmadı emin ol. Ben de sana teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  10. Nice senelere Sevgili Buraneros 🎉✨🎂🌟🎁👏👏

    Bu yazı, tüm o yaşanan yılların özü olmuş. Anı yaşamak öğrenilmesi gereken bir şey, her şeyden önce farketmek gerek. Telâşlar içindeyken aniden aracın kontağını kapatıp durmak gibi bir şey. Yapabilenler arasında olduğum için şanslı hissediyorum.

    Ve bu derinliğine dalındığında, bir sürü farklı kapılarla karşılaşılan yazılarınla blog dünyasına renk, ışık, tad, koku hissiyatını yaşattığın için teşekkürler! 😊🎵🌹🌟

    YanıtlaSil
  11. Çok teşekkür ederim Sevgili Momentos:) Dünyanın en güzel kelimelerinden biri farkındalık, herhalde doğuştan gelen bir özellik diye düşünmüştüm anlamını fark edince, sonra dedim yok öyle değil, doğuştan bir şeyler lazım ama doğduğun ev ve çevrendekiler de önemli. İyi beslenip, serpildikten sonra da işler kolay. Evet benim en büyük şansım, hep altını çizdiğim üzere doğduğum aile. Edindiklerimin ekmeğini yiyorum, o yolla güzel insanları şıp diye buluyorum, sonra karşılıklı olarak, kelimelerle cümbüş. Hep birlikte yaşatıyor ve yaşıyoruz, dolayısıyla teşekkürler de karşılıklı:)

    YanıtlaSil
  12. Buraneros'cuğum, nice yaşlarınız olsun, sağlıkla, mutlulukla geçireceğiniz. İyi ki doğmuşsunuz, iyi ki yazıyorsunuz, iyi ki sizi okuma keyfini bize vermişsiniz. Nice yaşlarınız, nice güzelliklerle gelsin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Sevgili Şule, evet iyi ki doğmuşum ve buradayım, yoksa bu kadar çok ve güzel insanı nerede tanıyacaktım.

      Hep birlikte:)

      Sil
  13. Nice güzel yılların, yaşların olsun Buraneros,
    yazını şimdi okudum. Ve yaşını ve yaşanmışlığını alan biri olarak
    her cümlesine katılıyorum. Gençlik böyle bir şey aslında , olması gereken bu belki biraz vefa, çokça hoyratlık, acele işler, tatminsizlik, anda kalamama ve dolu cesaret. Yıllar geçince oturuyor her şey. Herkes aynı şekilde yaşamıyor bu süreci gerçi ama gençliği iyice hazmederek yol alma ileri ki yaşların doyumunu kolaylaştırıyor bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:)

      Temel sağlamsa ve farkındalığın yanında merak, biraz da cesaret varsa hayat eğitmek için elinden geleni yapıyor aslında. Evet ağacı yaşken eğmek ileriki yaşlar için gerekli, haklısın:)

      Sil
  14. Ekstra bir çabaya gerek gerek yok, yola devam:) Rica ederim, ben gördüğümü, yazılarından hissettiklerimi söylüyorum sadece, başıma silah falan dayayan yok:))

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP