21 Mart 2022 Pazartesi

Martı Gölü Bale Suiti



25.Ocak.2022*

Mavi'ye bir selâm ediyorum. Neden gelmediğime bugüne kadar hep şaşıyorum. "Acaba?" diyorum, Bodrum Mavi ile daha tıfılken yaşadığım Ortaçgil'li gece ve sonrasında Bodrum buluşmalarımızın tadı onu ayrı bir yere koydu da bünye bu ad benzerliğini sindiremedi mi acaba? "Hımmmm..." diyor gencin başını okşuyorum ve diyorum ki bir yetişkin olarak: "Burası başka, hem sevmiştim ben de ama neden gelmediğimi de bir türlü izah edemiyorum." Sonra diyorum ki "Bir öğle sonrası şu pencere önündeki dip masaya gelmeli, biraya yakışır bir şeyler isteyip sadece yolu ve denizi seyrederek ve zamana yayarak içmeli..." Hep selamlaştığımız; saçları civciv sarısı boyalı, mekâna çok yakıştırdığım kızla da iki lafın belini kırmalı... Üstelik patron beni tanıyor, bunu bakışlarından anlıyorum. Bir selâm versem dökülecek. Velhasıl geçen yıllar hızlı olsa da bir gün bile gelmemiş olmam ve daha dünmüş gibi, zaman tazeymiş gibi, bir gün gelirim acelesi yok havama da şaşırıyorum. O halde tez zamanda geliyorum...


18.Mart.2022**

Karşıya geçince adımlarımı yavaşlatıyor ve yarın için, yani bugün için yılların özlemini sonlandıracak, bir süredir göz kırpıştığımızla ilgili olarak net bir karar veriyorum.

Mavi'de bira içeceğim ve ardından da şu gençlerin yeni açtıkları mekânda kahve...

Önünden geçerken artık yakınlaştığımın bir nişanesi olarak yakın plan bir fotoğrafını çekiyorum Mavi'nin; "Çaktırma," diye de sesleniyorum.

En arka ve cam kenarı masayı çoktandır gözüme kestirmiş durumdayım.

Masada olmasını istediklerim kafamda.



19.Mart.2022

Adem Usta'ya doğru yürüyorum. Niyetim çorba. Biraz sonraya dair fikirlerim var ancak kafamda da soru işaretleri ve neredeyse gerçekliği de kesin bir öngörü. Eskilerin deyimi ile ne olur ne olmaz diyerekten altlık o halde.

"Bir Ezo Gelin çorbası lütfen."

Damağımda enfes bir keyifle çıkıyorum. Hemen ara sokağa dalıyor ne yazık ki kapanan *Bredblock'un önünden geçerken de enn sevdiğim kadınla bir telefon konuşması yapıyorum. Sonra denize doğru ana caddeden yürürken ışıklara varıyor, bulvarı geçerken de tam önümdeki ilk sokaktan inmeyip sola kıvrılıyor ve ikinci sokaktan iniyorum. Önce arka masadan kapıya gelene kadar mekânı dışarıdan kontrol edeceğim. Malum pandemi!

Gününse en bayıldığım saatleri.

Keyfini çıkarmak boynumun borcu.

Sahile vardım ve sağa kıvrılacağım. Kıvrıldım. Mekâna yanaşıyorum. Önünden ağır adımlarla geçerken içeriyi kolaçan ediyorum ki dip masada iki kişi var. İçimdeki kaypak kıvıracak gibi. Adımlarımsa çok kararlı. Giriyorlar kapıdan içeri. Üçüncü masaya oturuyoruz. Kitap kabanın cebinden dışarı hopluyor ve masanın üzerine yayılıyor. O memnun, "İyiymiş be!" deyip manzaranın tadını çıkarıyor, hatta "canlı müzik olan bir akşam takılalım," diyor. İçerisi sıcak. Ben de...

Sarışınla merhabalaşıyoruz.

Genç adam masama yanaşıyor.

"Bira," diyorum.


O indirim saati olduğunu kastederek Amsterdam falan öneriyor ancak benim kafa net: "Efes Malt lütfen."

Çok keyifli bir andayım. Sıcacık bir ortam ve hoş bir mekânda ve günün hoş bir saatinde kaliteli ve Türkçe sözlü müzik eşliğinde biraz manzara biraz kitap, biraz hayat, uzaktaki martılar falan derken ve öngördüğüm gibi mutfak kapalıyken çerez de istemiyor, biramla zamanı yaşıyorum. Usul yudumlarla ânın tadını iliklerimde hissederken, dumanı üzerinde bir kahve ve ona eşlikçi bir pastanın ve yeni açılan genç kitap kafenin hayalini de kuruyorum. O sırada bir dolu başlıyor. Oysa üst kesimlerde kar yağmaktaymış. Bir süre kar beklentisi ile ikinci bira hevesi içimi fokurdatıyor. Arka masa çoktan boşaldı. Sarışın, benden sonra gelen ve mekân sahibinin eşi, genç adamın da annesi olduğunu düşündüğüm kadın ve genç adam bir masada sohbetteler. Konu ise Bodrum. Sarışın bu sezon orada çalışma fikrinde. Onu Bodrum Mavi'de hayal ediyorum.

Ooooo kaç saat olmuş.

Biramın son yudumlarındayım, kar beklentim boşa düşürüyor, bugün olmuyor ama başka bir gün ihtimal ki ikinciyi de isteyeceğim.


Toparlanıyorum. Ödemeyi sarışın alıyor. Beni mekânda gördüğüne sevindiğini söylüyor. Gülümsüyor, teşekkür ediyorum. Cool yapıyor, sözü uzatmıyor, gülümseyerek iyi günler diliyorum.

Dışarı çıkınca martıların coşkusuna takılıyor gözlerim. Ben de zaten o yöne yürüyeceğim. Yaklaştıkça coşuyorum. Onlara biraz bakıp kitap kafeye döneceğim. Nasıl bir keyif hali, mini makine cepte, çatır çatır çekiyorum. Kulağımda enfes bir müzik. Martı Gölü Bale Suiti.* Yaşama teslimim. İnsanlar kalabalıklaşıyorlar. Yüzlerde mutlu gülümsemeler, tüm gamlar kederler paramparça, parmaklar telaşlı bir sevinçle telefonların deklanşörlerinde. Çocuklar dansa iştirak ediyorlar. Güneş sahne ışıkları görevini üstleniyor. Önümden geçmekte olan abi fotoğrafıma engel olmamak için eğiliyor. Bir anda, evet bir anda, durup dururken, herkes birbiriyle dost oluyor. Nasıl mutlu yüzler topluğu bu ki sanki hayat hep bayram.

O zaman diyorum ki coşkusu tavanda ben: "Hadi canlarım, bütün hücrelerim, heyecanlarım, sevinçlerim: kahveleeerr bendeeeennn!"


Hep birlikte, şen şakrak şarkılarla, dalıyoruz sokağa. Varıyoruz yeni açılan, gençlerin daha çok takıldığı kitap kafeye, ancak görüyoruz ki iğne atsak yere düşmez. Verandası ise soğuk.

Sesleniyorum yeniden:

"Peki millet üzülecek miyiz duruma?"

"Tabiii ki hayırrrr!!!


"O zaman haydi Marketim Deluxe'e... ıvır zıvırlara hücummmm ve partiye evde devam".

Çığlıklar.

"Var mıyııızzz?!"

Daha kuvvetli çığlıklar.


***

Elbette Bodrum Mavi, sadece Ortaçgil değildi.

O zaman bir Mavi akşamında göz kenarlarımızı ıslatan şarkı bugünlere de aynı hislerle, kopsun gelsin!





*Gri De Güzeldir başlıklı yazıdan.

**Dün Neler Neler Oldu Aslında başlıklı yazıdan.

Çay Bredblock ve Hasret Senfonisi

*Bir Mavi Aşk içinse buradan lütfen...


*Martı Gölü Bale Suiti diye bir şey yok, tümüyle yazarın uydurması!

20 yorum:

  1. Başlığa bakınca bir kahkaha attım, 5dk arayla pişti olmuşuz, ben de bugün Adam Cooper tüy gibi ağır abimizi anmıştım günün tortusu’nda :) ama martı gölü çok daha şahane :)) of o gri yazısı ise hiç hatırlatmasaydın iyiydi, griye övgü yazamadan bahar geldi :)))
    Harika zaman geçirmişsin(iz)
    martılar ve siz :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazına okudum uzun aralıklı olsa da iki kere pişti aslında, başlığı yavaş hayat olan bir yazı yazmıştım ben de iki sene önce.

      Martılar insan nüfusunu bizim bölgede her an geçebilirler. Sürekli restoranlar ve insanlar tarafından besleniyorlar ve her yerdeler, geçende yürürken denizden epey içeride bir bulvarda şaşırtıcı derecede kalabalıklardı:)) Olsun sen yaz yine de,griye övgü okumak hoş olur:)

      Sil
  2. Bugün biz de eşimle Ördek Gölü Suiti dinledik :) Ama Nevruz olmasına rağmen Antalya'nın en çiçekli ağaçlı parkına bile henüz bahar gelememiş. Sağlık olsun, gelir mi İnci? Gelir elbet :) Uçurtmayı Vurmasınlar'a da bir selam edeyim dedim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buralar da öyle henüz bir tane çiçek açmış ağaç gördüm ki o da epey uzakta bir yerdeydi. Ama kuşlar gelip damlalıklara yerleşeli epey oldu, sevindik bahar geliyor herhalde diye ancak kar ve fena soğuk geldi, bekliyoruz:) Ne güzel filmdir o, ben de selam edeyim:)

      Sil
    2. ay uçurtmayı vurmasınlar! ben de selam edebilir miyim filme de feride çiçekoğluna da :)

      bir de ah ne güzel (güzel demek yetmez, muhteşem) şarkıdır bu...sevgili buraneroscuğum, çok iyi geldi :)

      Sil
    3. Güzel yazdıktan sonra aslında benim de içim buruldu Sevgili Şule:)

      Sil
  3. Yine büyük bir keyifle okudum. Malum yerlerde ufaktan kahkaha bile attım hatta :) Gezen ayaklarına, deklanşöre basan parmağına, hepsini yazıp çizip bizi de bu keyfe ortak eden ellerine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Sevgili KuyruksuzKedi. Senin de o güzel kalbine sağlık:)

      Sil
  4. en güzeli malt bence :) ama uzun bir ara verdim bakalım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Malt'ı seviyorum, gün ve saat için en güzeli oydu ama en güzeli hep ortam belirliyor; tercih değişebiliyor yani:)

      Sil
  5. E, ben bu kaymaklı lokum tadında yazıya yorum yazmamış mıyım? Neden acaba? Belli ki yine içimden yazmış, tuşlara dokunmayı unutmuş olsam gerek. :))

    YanıtlaSil
  6. Çok teşekkür ederim Sevgili Okul Arkadaşım, ben sizi hisettmiştim:)

    YanıtlaSil
  7. Ne hoş vakit geçirmişsiniz ve ne de güzel yazmışsınız. Keşke öğrenci şehrim olan Konya'da da şöyle öğrencilerin, elit insanların olduğu bar/pub filan olsa da ben de öyle bir ortamda olabilsem. En çok alkol tüketilen Konya'da tek adam akıllı bar yok ama... :D Neyse, elinize sağlık, çok güzel bir gönderi olmuş:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Senin blogun da çok şık!:) Eğer yaşadığımız yerde bar yoksa, o barı kendi evmizde, ya da kaldığımız yerde kendimiz yaratabiliyoruz istersek; uslu olmak, etrafı rahatsız etmemek kaydıyla tabii ki:)

      Sil
    2. Ben teşekkür ederim, şık bulmanıza çok sevindim. Biz de o şekilde yapıyoruz tabii ki. Arada bir toplanıp evi bara çeviriyoruz -başkalarını rahatsız etmeden-:) Yine de dışarıda yiyip içmenin zevki farklı oluyor bazen.

      Sil
    3. Haklısın dışarının tadı konusunda ama o imkan olmayınca hayatı da ıskalamamak gerek ki sevindim:)

      Sil
  8. Bu aralar benim favorim, filtresiz. Seviyorum sıcak akşam üzerlerinde yanında patates az fıstıkla. Henüz sıcak hava buralara uğramadı tabi :)
    Bu arada sen dışarı çıkıp bir şeyler yediğinde her seferinde, arkadaşların bana sorduğu soru geliyor aklıma: tencere yok mu senin evde :)))

    YanıtlaSil
  9. Filitresiz başımızın tacı. Hatta boilermaker da yakışır kendisine lakin bu ortam malt çağırdı. Ama bu yazının en sondaki italik cümlesi bir yazı için tetikledi, çoookkk yıllar önceki o güne gidip yazarsam, yazarken kesinlikle filtresiz-Chivas ortaklığı olacaktır!:)

    Döküm bile var:))

    YanıtlaSil
  10. off yapılır mı bu şimdi?
    yazını okulda okuyorum yani okudukça coşup tutmayın beni , ben de çıkıyorum şöyle bir sahile kıvamına geldim ama bak şimdi mecburen dört duvar arasındayım. öğretmenliği sevsem de memur tutsaklığı işte offf
    vallahi evde olsam alır çantamı çıkar, kendime 3-4 saat ayırır, gezer dolaşır, yer içer ve eve dönerdim. ama kısmetse haftaya kesin bunu yapacağım. Buraneros kötü örnek oluyorsun bize!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kötü örnek örnek değildir, alınmaz, öğretmenim:) Keşke herkese senin dört duvarından nasip olsa, o sakinlik, doğa. Çektiğin fotoğraflardan gördüklerimiz. Bir kere denizi olan yavaş şehir kategorisinden bir yerdesin. Gezmeleri buraya dahil etmiyorum.:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP