... Jenny Erpenbeck Bütün Günlerin Akşamı'nda bizi 20.yüzyıl boyunca Galiçya'dan Viyana'ya, Moskova'dan Berlin'e uzanan farklı kültürel coğrafyalarda, farklı siyasal iklimlerde, tek bir ömrün kucaklayabileceği olası hayatlarda dolaştırıyor.
Michel FABER, The Guardian.
Refarans etkileyici, kışkırtıcı ve üstüne atlamalık. İçgüdülerimse ayakta ve almam konusunda müthiş bir baskı oluşturuyorlar. Yazar Doğu Almanya'lı. Bu ilgimi çoğaltan bir unsur. Merak ettiğim, yalnızlaştırılmış, efsaneleri olan ve bu nedenle çocuk bende hep merak uyandırmış bir ülke; Tıpkı Sovyetler Birliği başta olmak üzere diğer blok ülkeleri gibi... Geçmişe, soğuk savaş yıllarına, belki daha öncesine dair bir heves iştahımı gittikçe kabartıyor, bunun yanı sıra da ısrarcı bir çocuk tadıyla ve bir an önce telaşıyla elimi ayağımı çekiştiriyor. Elbette gönlüm romana düşmüş durumda... Ekliyorum siparişe ve hemen satın alıyorum.
İki gün sonra elimde. Onunla başlıyorum; sıra bekleyen pek çok kitabın heveslerini kursaklarında bırakarak...
İlk sayfayla efsunluyor beni yazar ve bir elektrik süpürgesi gibi çekip alıyor dünyasına. Su gibi akıyor. Aradığım her şey var. Yazarın dili ve birikimi muhteşem.
Toplam 290 sayfa; I.Kitap, II.Kitap,III.Kitap,IV.Kitap,V.Kitap diye bölümlere ayrılmanın yanı sıra her bölüm kendi içinde Intermezzo başlıkları ile de ayrılıyor ancak bu ilginç kurgu, bir yerden sonrası için bir altyapı ihtiyacı da duyuran romanı çok da keyifli kılıyor.
195.sayfaya kadar soluksuz geliyorum. Artık SSCB'de dahil olaya; Stalin, Buharin, Lenin adları, politbüro, sistemdeki yozlaşmalar, "parlak" devlet yapısının ardındaki çekişmeler kitabı bir başka tona yükseltirken aslında kuvvetli bir dönem tasviri ile birlikte, eleştirel örnekler de katıyor ana hikâyeye.
Yazar aslında -aynı kuşağın insanı olarak- benimle aynı düzlemde kuvvetli bir fon olarak da kullanıyor bu tarihsel altyapıyı.
Ama bende bir arıza oluşuyor o noktada. Bir bıkkınlık hissi mi döneme dair bu bilmiyorum. Tıfıl yaşlarımızda boyumuzdan büyük onca kitabı okumuş olmak, oradan bir devrim ve dünya hayali oluşturmak, Fidel, Che ve Deniz gibi nispeten romantik devrimcileri sempatik bulmak ve öykünmek, sonra 80'lerin ikinci yarısında tasavvur edilenin dışında bir pratikle yüzleşmek!
Yıkılan duvarların ardındaki çıplaklıktan saçılanlarla, okunarak benimsenmiş doğru teorilerin uygulayıcıların niteliklerine bağlı olarak yolundan şaşıp faşizan yönetimler oluşturuyor olmasına tanıklık etmek, bu çelişkiyle yüzleşmiş olmak; belki de baştaki heyecanımı kalbimden ayaklarımın dibine düşürüyor.
Elleri avuçlarımda soğuyan arkadaşlarımı düşünüyorum. Bir aldatılmışlık hissi göz kenarlarımı ıslatıyor. Yine de haftalarca inatla araya kitap almıyorum, yazarı eleştirebilecek bir durumda değilim. Film gibi akan kitabı bitirmek konusunda ısrarcıyım ama her seferinde bir kaç sayfa sonra bırakıyorum. Sonra hızlı okuyarak, atlayarak gitmeyi deniyorum, biraz gidiyor ve kalıyorum.
Ve pes ediyorum.
*Konuyla bağlantılı bir film, Elveda Lenin.
Dogu Almanya konulu romanları severim bende vakit bulursam işten okuyabilirim
YanıtlaSilKitabın ana karakteri, yan karakterleri ve süreçler, yan hikâyeler mükemmel. 210. sayfasından sonrasında abondone oldum ben. Oraya geldiğim gibi gitseydim, kitabın hakkını veren bir yazı yazmam kesindi:)
Silgeçmişi okumak en sevdiklerimden bugünü de anlamak için güzel bir kitap gibi duruyor
YanıtlaSilKitap güzel, karakterler de insan öyküleri de... Büyük ihtimalle filmi yapılır diye düşünüyorum. Bir belgesel roman tadı var ve anladığım yazarın ailesinden birilerinin öyküsü, ve hatıraları üzerinden kurulmuş bir roman, eğer bir metafor değilse bir hatıra defterinden söz ediyor bir yerinde çünkü yazar:)
YanıtlaSilsevgili buraneros, kitaptaki tarihsel altyapının sizde yarattığı bıkkınlığı betimlediğiniz son paragrafları 2-3 kez okudum sanırım. ne etkileyici ve içten yazmışsınız.
YanıtlaSilKimin sözüydü hatırlamıyorum Sevgili Şule, çok hoşuma gitmişti okuduğumda; ve o zamanlar önümde nasıl bir hayat var, büyüyünce geriye nasıl bakarız bilmiyordum. O sözün tamamını hatırlayamasam da önemli bir başlangıcı vardı "ırmağın kenarında otururken akan suya ya da zamana zamana bakmak gibi bir şeydi". Arada bir büyümüş şahıs, küçülerek ırmağa bakıp yazıyor işte. Hep tekrar ettiğim gibi, bunu ben mi yazdım şimdi, diyorum okurken. Ama duygularını spontane döken o beni de seviyorum işte:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim:)
Benzer bir duyguya Dear Comrades! (2020) filmini izlerken kapılmıştım. Siyah beyaz severim, konusu da gerçek bir olaya dayanıyordu. Film ödüllüydü aynı zamanda. Ama bir noktada tıkandım. Stalin, Lenin, KGB, sistem eleştirisi, halkı hiçe saymak derken ortasına bile gelemeden bıraktım filmi, üç ay sonra tamamladım :)
YanıtlaSilYorum için teşekkür ederim ki bir filmi hatırlamama neden oldu ve çok da iyi oldu; çünkü kitapla ilişkilendirmek adına bir link ekletti yazıma. Blogunuzda bahsettiğim filmi aradım, bulamadım, arama kısmına yazdım bir yanıt alamadım. Eğer izlemediyseniz şiddetle öneririm ki yarım bırakamayacağınız kesin.:) Çok tatlı bir mizahı var çünkü. Good Bye Lenin.
SilKesinlikle not aldım. Aklına düşen yaşanmışlıkların ve peş peşe akan duygular kitaptan farklı etkilenmeni sağlamış. Harika aktarmışsın. Öylesi bir hissiyat yaşamasam da kitabın ilgimi çekeceğine emin oldum.
YanıtlaSilAna hikayesi çok güçlü zaten, yazarın bilgisi ve üslubu da. Sonucu şimdiden merak ettim:)
YanıtlaSilReferans etkileyici gerçekten! hele ki okurken sürüklüyorsa seni de, akıyorsan o zaman dilimi içinde...işte orada yazarın ustalığı fark yaratıyor bence de. Bu kitabı listeme ekledim. Teşekkürler buraneros :)
YanıtlaSilYazar müthiş, ana hikâye bence olağanüstü, ama belli bir noktadan sonrası biraz da okura kalıyor ki yazıdan anlaşıldığı gibi kitaptan alakasız ve geçmişten bazı acılar beni çekip aldı işte. Ben de teşekkür ederim sevgili Esin, çok keyifli bir sohbet oldu benim için:)
YanıtlaSilKitabı genel olarak sevmiştim ama ilk iki bölümden sonra karakterlerin farklı hayat öyküsünü okumak rutine bindiği için bir miktar sıkılmıştım. Yazar başarılı katılıyorum, hatta şu sıralar Gölün Sırrı romanının yeni baskısı çıktı onu da okumayı düşünüyorum. Elinize sağlık:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, verdiğiniz bilgi şahane ben de alacağım o halde:) Kitabı okurken ritmimiz aynıymış, yalnız olmadığıma sevindim:) Aslında yazarın bir suçu yok, benim duygusal halimin geçmiş acıları, aldatılmışlıkları ve deneyimleri hatırlatması kitabın başına patladı:)
YanıtlaSilTam da yeni kitap siparişi vermiştim ki senin benim son yazıya bıraktığın yorumu gördüm. Sonra bu yazını kaçırdığımı fark ettim. Sayende bloglara eskisi kadar çok uğramaya başlıyorum. Hemen okuyamam diye şimdilik almadım bu kitabı kısacası ama listemde. Erpenbeck'i sevdiğini görünce mutlu oldum. Kendi kuşağımızın tarihine de uğradığın yazını sevdim elbette :)
YanıtlaSilErpenbeck kesinlikle iyi yazar, kitap geçmişin duygusal anlarına yenik düşse de ana öykü muhteşem, bitireceğim kendisini, sonra diğer kitabını ve elbette senin yazdığını da:)
Sil