Jenny Erpenbeck etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jenny Erpenbeck etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2022 Cumartesi

Bir Kitap Nasıl Murdar Edilir?

Kitap, alışveriş yaptığım kitapçının sitesinde dolaşırken adıyla vuruyor beni. Yazarı tanımıyorum. Arka kapaktaki tanıtım yazısını okuyorum.

... Jenny Erpenbeck Bütün Günlerin Akşamı'nda bizi 20.yüzyıl boyunca Galiçya'dan Viyana'ya, Moskova'dan Berlin'e uzanan farklı kültürel coğrafyalarda, farklı siyasal iklimlerde, tek bir ömrün kucaklayabileceği olası hayatlarda dolaştırıyor.

Michel FABER, The Guardian.

Refarans etkileyici, kışkırtıcı ve üstüne atlamalık. İçgüdülerimse ayakta ve almam konusunda müthiş bir baskı oluşturuyorlar. Yazar Doğu Almanya'lı. Bu ilgimi çoğaltan bir unsur. Merak ettiğim, yalnızlaştırılmış, efsaneleri olan ve bu nedenle çocuk bende hep merak uyandırmış bir ülke; Tıpkı Sovyetler Birliği başta olmak üzere diğer blok ülkeleri gibi... Geçmişe, soğuk savaş yıllarına, belki daha öncesine dair bir heves iştahımı gittikçe kabartıyor, bunun yanı sıra da ısrarcı bir çocuk tadıyla ve bir an önce telaşıyla elimi ayağımı çekiştiriyor. Elbette gönlüm romana düşmüş durumda... Ekliyorum siparişe ve hemen satın alıyorum.

İki gün sonra elimde. Onunla başlıyorum; sıra bekleyen pek çok kitabın heveslerini kursaklarında bırakarak...

İlk sayfayla efsunluyor beni yazar ve bir elektrik süpürgesi gibi çekip alıyor dünyasına. Su gibi akıyor. Aradığım her şey var. Yazarın dili ve birikimi muhteşem.


Toplam 290 sayfa; I.Kitap, II.Kitap,III.Kitap,IV.Kitap,V.Kitap diye bölümlere ayrılmanın yanı sıra her bölüm kendi içinde Intermezzo başlıkları ile de ayrılıyor ancak bu ilginç kurgu, bir yerden sonrası için bir altyapı ihtiyacı da duyuran romanı çok da keyifli kılıyor.

195.sayfaya kadar soluksuz geliyorum. Artık SSCB'de dahil olaya; Stalin, Buharin, Lenin adları, politbüro, sistemdeki yozlaşmalar, "parlak" devlet yapısının ardındaki çekişmeler kitabı bir başka tona yükseltirken aslında kuvvetli bir dönem tasviri ile birlikte, eleştirel örnekler de katıyor ana hikâyeye.

Yazar aslında -aynı kuşağın insanı olarak- benimle aynı düzlemde kuvvetli bir fon olarak da kullanıyor bu tarihsel altyapıyı.

Ama bende bir arıza oluşuyor o noktada. Bir bıkkınlık hissi mi döneme dair bu bilmiyorum. Tıfıl yaşlarımızda boyumuzdan büyük onca kitabı okumuş olmak, oradan bir devrim ve dünya hayali oluşturmak, Fidel, Che ve Deniz gibi nispeten romantik devrimcileri sempatik bulmak ve öykünmek, sonra 80'lerin ikinci yarısında tasavvur edilenin dışında bir pratikle yüzleşmek!

Yıkılan duvarların ardındaki çıplaklıktan saçılanlarla, okunarak benimsenmiş doğru teorilerin uygulayıcıların niteliklerine bağlı olarak yolundan şaşıp faşizan yönetimler oluşturuyor olmasına tanıklık etmek, bu çelişkiyle yüzleşmiş olmak; belki de baştaki heyecanımı kalbimden ayaklarımın dibine düşürüyor.

Elleri avuçlarımda soğuyan arkadaşlarımı düşünüyorum. Bir aldatılmışlık hissi göz kenarlarımı ıslatıyor. Yine de haftalarca inatla araya kitap almıyorum, yazarı eleştirebilecek bir durumda değilim. Film gibi akan kitabı bitirmek konusunda ısrarcıyım ama her seferinde bir kaç sayfa sonra bırakıyorum. Sonra hızlı okuyarak, atlayarak gitmeyi deniyorum, biraz gidiyor ve kalıyorum.

Ve pes ediyorum.



*Konuyla bağlantılı bir film, Elveda Lenin.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP