3 Kasım 2025 Pazartesi

Bir Kadını Çokk Sevmek

Yine hayatımın enn güzel günlerinden birini yaşıyorum. Dünü çok ama çok seviyorum. Üstelik zaman durdu ve gençler canınız ne kadar isterse ayağım o kadar frende dedi. Elbette bu olanak kaçmazdı, kaçırılmazdı.

Kendime artık şaşmıyorum, ama bazen kendimin yaşadığı anları bile kıskanıyorum. Yaşadığım, kana kana yaşadığım hayatın en ama enn önemli figürü benim için enn sevdiğim kadın. Buluşalım dedik ve buluştuk. Dip kenar ama deniz kokulu bir masada oturduk; sokak bizim sokak, mahalle bizim mahalle. Mekânsa çocukluğumun evlerinden biri, evvel zamanlarını hatırladığımız evin genel yapısı bozulmadan yaşama devam eden sıcacık ve çokk sevimli bar hali çok güzeldi yine. Bir süre önce ayrılmış olan pek tatlı genç kız da tekrar işe başlamıştı. Servisimizi o yaptı ve zaman tamamlanmış oldu.

Gün içinde kolumda montum, yüzümde enfes bir güneş, sağ yanımda deniz varken ve uzun bir yürüyüş için yola düşmüşken Sema ile rastlaşmak pek işime gelmişti; çünkü hava montu boşuna taşıma demişti. Dedim Sema montumu geçerken midyeciye bırakır mısın? Elbette, dedi benim sporcu, kısacası voleybolcu arkadaşım. Birbirimizin bebeliğini biliriz neredeyse, elbettte montumu teslim ettikten sonra midyeciye, kendini denize atmıştı olağanüstü fit bu sporcu kadın.

Ahhh bizim kapı önündeki denizimiz işte. Önünden yol geçene kadar sadece bizim ve bir iki komşu evindi. Babam erken çıktığı için evden ben okula Meteoroloji'nin servisi ile giderdim. Bir de ritüelimiz vardı. Servis otobüsü soğukta çalışmaz, motora önce eter sıkılır, sonra, daha önce de söz ettiğim üzere ben servis otobüsünün arka tamponuna Dodge pikap ile yanaşır, onu iteklemeye başlar, servisin şoförü ayağını birden debriajdan çekip gaz pedalına yüklenerek motoru çalıştırırdı ve servisin içinde o anda bir alkış kopardı. Çok kere yazıp çizdiğim üzere de o güzel kız kitaplarımı ben koltuğa oturduktan sonra bana teslim ederdi. Ve şehre varınca da sabahın ennn güzel saatinde yürürdük onunla, okula doğru.

Hâlâ, çocukluktan ilk gençliğe oradan yetişkinliği varılmış süreçte aynı noktada ama artık yeni evlerde yaşıyor olmak şahaneler ötesi bir şey, kesin. Çok yazımda söz ettiğim o kızsa bir doktor ve yine çok yakın bir şehirde. Bir kez bile rastlaşmadığımız masal dünyamızda sanki, ve de zihnimde; izi var bünyemde çünkü.

Zaman zaman hatırlansa da...


Enn Sevdiğim Kadın mekâna varmak üzere, onu mekânın bahçe kapısının dışında karşılamak istiyorum. Deniz tarafından geleceği büyük ihtimal, yeni yapılmakta olan AVM'nin önünden kesin geçmez biliyorum. Hiç olmaması gereken bir yerde koca bir inşaat, yandaşa kıyak.

Umarım düzen değişince yıkılır.

Çünkü alan aslında bir doktorun bağışı, çocuklar koşup eğlensin, insanlar piknik yapsın diye bırakılmış...

Midyeci ile laflıyorum. Gözüm o taraftan geleceğinden emin olduğum denizde... Sarılma anının tadı bedenimde ve görüyorum. Geldi, yüzünde gülümseme ve sarılmaca... Doya doya. Masamıza kuruluyoruz. İki bira fıçıdan, enfes atıştırmalıklar, enfes sohbet ve yine kelimlerin içinde yok olma.

Ve yine düşünüyorum,

bana bir gün bir kadını çookkkk ama çookkkk seveceksin deseler ne derdim acaba? Ya da bahse konu anlar yaşandığında ne demişimdir? Enfes bir akşam olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim. Neredeyse hayatın tamamını aynı alanda ve çocukluk arkadaşları ile aynı noktada yaşıyor olmak muhteşem bir duygu. Çocukken aşıklık halleri yaşanmış karakterlerin hâlâ yaşamın içinde ve birbirlerini sahipleniyor olmaları, ortak anılar, doyumsuz bir lezzet.

Ve güven duygusu...

şahane.

Sohbetimiz baldan tatlı, enn sevdiğim kadının konuşmasındaki heyecan ballı börek. Gözlerim ona çakılı, sözleri şırıl şırıl akıyor. Çok kere yazdığım ya da söz ettiğim üzere onu izlemeye bayılıyorum. Ve bu kez üçüncü biraları da götürüyoruz, elbette fıçı ve koca bardaklar!

Sonra bizim sokaktan caddeye doğru yürüyoruz. Bazen vedalaşma anlarını sevmiyorum. Onlardan birindeyim, günü ışıtabilirim. Ama durağın da tadı var elbette. Otobüsü beklemek de keyifli bir iş,

temas.

Geliyor otobüs, geldim evdeyim mesajını alana kadar sokakta bir avareyim ben. Yüzümde bir tebessüm, gecenin özetini tekrar tekrar dinliyorum. O sırada telefonum çalıyor. Evdeyim kelimesi ne hoş,

tebessümü hissettiriyor.

Hoplaya zıplaya eve doğru yürüyorum. Yaşadığım yeri çookkkkk seviyorum. Hayallerim saklı, az önce çekmeceleri açtım,

gülümsüyorum.

1 yorum:

  1. insanın çocukluğunun geçtiği yerlerde yaşaması çok büyük şans bence. başlıbaşına bir mutluluk kaynağı :) hayatında bir ennnnn sevdiği kadın olması, onun kıymetini bilmesi de öyle. mutluluğun daim olsun Buraneroscuğum :)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

mucanberk@hotmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP