Bir Kadını Sevmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bir Kadını Sevmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2025 Cumartesi

Yaşamak

Penceredeyim, denizle sohbet halindeyim. İç sesim cümleler üfürüyor. Bu enstantaneyi kaçırmamalısın diyerek de anın altını kalın kalın çiziyor. Sörf yapanları değil, yaşama renk katanları öne almalısın diyor. Olur diyorum, ama aniden bir kabulleniş değil bu! Çok enstantane içinden bu anı bize katıyorum. O bana göz kırpıyor. Şu andan mutlu. Ve fark ediyorum ki bu an kendini soyutluyor ve yaşananı ve duyguyu kesinlikle siz anlatmalısınız diyor. Durumu kavrıyorum. Ve kıyıdaki kalabalıktan, insanlardan bizi soyutluyorum. Neden bu yalnızlaşma diye diye de düşünüyorum şimdi. Oysa aynı anın başka karelerinde çocuk ve yetişkin cıvıltıları var. Az önce uzaktan sesler ve görüntüler paylaşmanın tam da göbeğindeydik. Şu an daha önce çekilmiş bir fotoğraf, az önce çekilen bir fotoğraf ve kalabalıktan sıyrılmış bir ben ve O varız anda. Ama hâlâ coşkusu sürekli artan bir kalabalığız... Ve sohbetimiz muhteşem. Zihnimizde fikirler dönüyor. Kalabalık da bizi fark etmiş değil. İletişimimiz gittikçe keyifleniyor. İç sesim dürtüyor. Şu anın sonrası için bana bir yol çiziyor. Sesleniyor. Birazdan kendini sokağa at, insan kalabalığına katıl ama yine de sadece sen ol diyor. Bu öneriyi bir an düşünüyor ama pek anlamlandıramıyorum da!


Sırt çantamın içine bir iki şey atıyorum. Evden çıkarken ve binanın çıkış kapısını açtığımda mini mini kedi yavruları ile karşılaşıyorum. Yemek kapları silinip süpürülmüş. Afiyet olsun. Şimdi oyun zamanı. Hoşçakalın, görüşmek üzere diyor yola revan oluyorum. Hedefim batı yönü. Acaba mekânlardan birinde oturup kahve içsem mi diyorum. Sonra aynı kahveyi kendim yaparsam çok kâr ediyorum diye düşünüyorum. Ve kahveden vazgeçiyorum. Uzun bir yürüyüşün sahil boyunca tadını çıkarıyorum. Dönüş hazırlıkları içindeyim, eve doğru yürümeye başlıyorum. Deniz muhteşem. Nerede takılsam ve bir şeyler atıştırsam diye düşünüyorum. Ve bir gün enn sevdiğim kadınla şu mekânda rakı içsek diye aklımdan geçiriyorum. Mekânla ilgili bir fikrim yok. Bir ara sokağa döndüğümde görmüştüm kendisini. Denize dikey inen bir sokak; sahile bir kaç adım. En sevdiğimiz ve bira için gittiğimiz mekânlardan biri ile sırt sırta.


Dönüş yolunda Niyazi Abi'ye rastlıyorum. Oltalar çeşit çeşit, kendini balık tutmaya arz eylemiş, evine yakın, emekliliğinin tadını çıkarıyor. Açık denizdeki bulutlar muhteşem. Yazıda kullandığım fotoğraf o güne ait değil, şu an çektiğim fotoğraflarsa enfes bir renk cümbüşü, bulutlarla muhteşemler. Onları başka bir yazıda kullanmayı düşünüyorum. Niyazi Abi ile vedalaşıyorum. Bir iki gün önce ortaokul arkadaşımla rastlaşmıştık. Şu seyirlik BMW'si olanla yani. Bloga fotoğraflarını koymuştum hani... Uzun konuşuyoruz. Tur vapurlarına bakıyorum bir yandan; yürümeye başlayıp da Oktay'la vedalaştıktan sonra...

Gürsel'i ziyarete gidiyoruz bir iki gün sonra, ilkokul arkadaşlarıyız, kızlarla telefon bağlantısı yapıyoruz. Sohbet nefis, o kadar yıl sonra aramızdaki bağın ve sevginin yüceliğini koruyor olması muhteşem diye düşünüyorum.

Mahalleme vardım, bizim köşedeki midyeciye takılıyorum, onla da memleket hallerine dalış, aynı zamanda akan hayata bakış, keyif bizim coğrafyaya düşmüş sanki, insanlar da siyasetin ve ekonominin geldiği noktayı silip atmışlar hayatlarından,

kısa bir an için olsa da.

Bugün midye satışları iyi, abinin dünkü umutsuzluğu terk etmiş gözlerini. O gözlerin gülüşleri bugün muhteşem. Etkim olduğu için sevinçliyim. Hayat herkes için zor ama bu zoru kısa anlığına olsa da umutlarına yükledi şimdi; onu gülücükleri ile görmek, insanı yeşertiyor sanki.

Fikrim hafta sonunda bir rakı masası diyor ve iki gündür beni dürtüyor. Aklımda enn sevdiğim kadın olsa da bugün ya da yarın o masada tek oturmayı bile düşünebilirim. Çünkü kendimle karşılıklı içmek de bu türden havaların olduğu günlere pek yakışıyor.

Aslında günün finalinde Palmiye Kafe'deyim, bu akşam kendimi dibine kadar şımartma fikrindeyim. Bir fincan çay ve üzeri limon kremalı, üçgen kesim bir dilim buzdolabından çıkmış enfes görünümlü pasta ile bir fincan çay siparişi veriyorum. Masama bakan kızı çok beğeniyorum, gördüğüm enn güler yüzlü ve sıcak garson diyebilirim. Georgi Gospodinov'un Doğal Roman'ına kaldığım yerden devam ediyorum. Sonrasında niyetim; günü çok özel bir dondumacıda ve gecenin yıldızları altında hayaller kurarak, renkli dondurma toplarını tek tek ve şımarıkça tüketerek tamamlamak...

Yazı boyunca O'ndan söz etmediğimi kim söylüyor bilmiyorum. Tamam bugün tek takılıyorum... ama bünyemin her santimetrekaresinde hep O var, bunu kendime ve okura -belki- hissetirememiş olsam da O var, seziyorum!

16 Eylül 2025 Salı

Bir Kadın,

Hayatımızdaki bütün boşlukları doldurabilir mi?



Birden düştü aklıma, çok kalabalık bir geçmişim vardı, buna rağmen hiçbir gün geri dönerek ne kadar insan biriktirdiğime bakmamış bakmayı da düşünmemiştim. Çok çok yıllar sonra yakın bir zamanda içimdeki birlerden biri aniden önüme atladı ve yazsana dedi birden. Neyi dedim, bu mevzuyu dedi. Hadi ordan dedim, sonra düşündüm. Düşündükçe içim ısındı, konu aklımı sürekli dürtmeye başladı, ben kaçtım o kovaladı, utanacak bir şey yok dedi, içimdeki benlerden biri; diğerleri görüşe katıldı. Ben durdukça onlar el çırparak beni öne doğru itelemeye başladılar. Ben kenar köşe kaçtıkça onlar kovaladılar. Baktım olacak gibi değil e sonuçta havalı da bir durum diye düşünerek en aymaz sözlerine kapıldım ve yazmaya karar verdim.

Başlangıçta benler topluca ve herkesi yazmamı istediler, şımartılmak işime gelirdi elbette, şahsım adına çok havalı da olabilirdi lakin artık ben çocuk ben değildim. Hava atmak da geçmişte hoşken süreç içinde ve büyüdükçe saçma bir davranıştı. Hem iyi ki erken büyüdüm dedim, oysa henüz 15 yaşımdaydım, olsun erken olmuş bir meyvasın sen artık dedi 15 yaşım, çok çok özel ve enn yakın arkadaşlarımdan iki tanesi dışında tüm sözlerim tıp demiş, ben de çevremi bu anlamda iyice daraltmıştım. Sloganım da şu olmuştu, az sev ama çok sev, kankan güzel kalbin olsun, yaşanan ne varsa bir kaç özel arkadaş hariç hep sende kalsın dedim.

Erken yazdığım bir kaç yazı dışında geçmişe sünger çektim ve bu minvaldeki son yazımı yazmaya karar verdim. Çünkü bundan öte kimseyi O'nu sevdiğim kadar sevemezdim.

Daha önce de yazmıştım, onu bana kazandıran Samsun Opera ve Balesi olmuştu. Hiç aklımda yoktu. Hayatımı boşaltmıştım. Geçmişe bir saygı gösterisinin ardından geleceğe selamlar çakma aşamasındaydım. Güzel kadınlar tanıdım, muhteşemdiler, değerlerime değer kattılar ama aramızdaki mesafeler uzaktı. Benim için dert değildi ancak kadınlar hassastı, bunu öğrenmiştim. Dolayısıyla benim için kolayken, uzak kalanlar için kolay değildi durumlar, ve kesinlikle sürdürülebilir değildi birliktelikler.

Ve elbette benim katlanabildiğim bir durum söz konusuyken karşılar için zordu her şey. Mesafelerle ilişkimi çoktan yok etmiştim. Benim için bir engel değildiler. Nadastaydım. Yaşım kemale ermişti. Kısa süreli ilişkiler benim işim olmaktan çıkmıştı. Şehir dışı yolculuklarımın tüm biletlerini iptal etmiştim. Hiçbir gösteriyi kaçırmıyordum, yalnızlığı sever olmuştum, kalp kırmak da istemiyordum ki -bir hariç- kimsenin kalbini de kırmamıştım.

Kalabalık salonda yalnızlığın tadını çıkarıyordum.

Opera balenin tüm departmanlarıyla kanka olmuştum. Yazdığım yazılar sayesinde bana ulaşmayı, tanışmayı onlar istemişlerdi. Oysa ben saklanıyordum. Umursuzdum, umuru onunla öğrendim. Sonra blogumda enfes bir yoruma tanık oldum. Yeni ve muhteşem bir hayatın önüme serildiğini hissettim. Sevdim, her geçen gün daha çok sevdim. Hayatımın enn enfes seyahatlerini O'nunla yaptım. Tüm boşluklarım O'nunla doldu. Göklerde ararken opera balede buldum.

15 yıldır çocuklar gibi şenim, mutluyum,

çokk mutluyum!

İLETİŞİM İÇİN

mucanberk@hotmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP