Hut'a gidelim dedi çocuklar, başım gözüm üstüne dedim,
... iç sesimle.
Yöresel ifadeleri yaşatmak ve öğretmek gerek, yeni nesile.
Söz yüzükleri parmaklarında, gecenin bitimine yakın bir zamanda artık baba demek istiyor ve bunu kullanacağını ifade ediyor tatlı kız.
Bir fikir beyan etmiyorum.
Masa mezelerle donanıyor. Manzaramız deniz, mekân sakin, müzik güzel.
Mahalle bizim, ev biraz biraz ötede. Masa çok keyifli, sohbet kaynaktan şırıl şırıl akan su gibi.
Zamanın kumandası bizde, sakin bir dere gibi akıyor akşam.
Kelimeler güzel, cümleler şık, gelmiş geçmiş masada. Her ne kadar fikirde olan marka rakılar, mesela Kulüp olmasa da... Sevilenlerden bir 35'likle açıyoruz geceyi.
Zaman bende diyor gece, şüpheniz olmasın, akacağım yavaş yavaş.
Pazar akşamı sakin, iskele ışıl ışıl.
Mekânda akşam sakini bir kaç masa ve adap bilir insanlar.
Muhteşem bir gökyüzü, sakin bi deniz.
Çok özel de bir anlam ve enfes de bir hikâye var masada, şahane.
Enn Sevdiğim Kadın'la yemeğe çıktığımız ilk gün; gündüz rakısı, gün aydın, deniz muhteşem, ince bir yağmur, mevsim sonbahar, deniz sakin mekân kimsesiz, karşımda enfes bi kadın; ilişkinin hiç bitmeyecek tatlı anları. Sözcüklerimizin buluşması anlatılabilir gibi değil. O an yılların nasıl pozisyon aldığını ve her bir günü hatırlıyorum, aslında hiç unutmuyorum. Coğrafyanın o anını, akşamın ruhları tetikleyen saatlerini, üzerindeki kıyafetlerini tek tek yazabilirim. İnce bir yağmurun altında enfes bir sonbahar gününde onun sözlerinde yok olmak olağanüstü güzeldi. Yılların içinden gelip geçerken biz, yılların biz için uzun ve enfes hikâyeler yazacağını bilmiyoruz henüz. Süreci masadaki gençler de tahayyül edemiyorlar. Masamızdaki bahsi çokça geçen kadınla henüz tanışmadı genç kızımız,
eğer yanlış hatırlamıyorsam...
Pek tatlı genç kız geceye kayıt düşecek fotoğraf için hazır, üçümüzün içinde olduğu üç poz çekiyor. Enn sevdiğim kadın festivalde... Şu an dönmüş durumda. Bu masanın kalabalık bir tekrarı olacak elbette, ama öncelikle kızımızın okuluna dönmesi gerekiyor.
Gece topraktan yeni çıkan bir kaynak gibi akıyor, rakının keyfi yerinde... Tam da o sırada ben artık baba demek istiyorum diyor bir ses, boşluk bırakmadan bir ilave yapıyor ve altını kalın kalın çiziyor!
Baba...
İkinci 35'lik masada, deniz şarkı söylüyor. Sohbet güçlü ve keyifli... Birlikte bu masada bir fotoğrafımız olmalı diyor gençler...
Pek tatlı genç kız ayakta, telefonunun kadrajı ayarda, gülümseniyor ve andan bi görüntü hayata kaydoluyor. Ama sohbet...
Muhteşem.
Bir kitabı olmalı bu akşamın.
Bir genç kız, çok tatlı, girgin, artık baba demek için kararlı, amca ifadeleri ikiden bire düştü, kardeş masada değil, amca yani; bir düğüne katılmak zorundaydı ve henüz masaya oturulmamışken ve evden yeni çıkılmışken, bahçe kapısından taze ayrılmışken o köşeyi döndü ve yola koyuldu. Bizse deniz ile sohbet ede ede sevdiğimiz mekâna varmış idik... Akşamsa elinden geleni yapıyordu, zamanı şahane kullanmış, masanın ve akşamın keyfini adeta damıtmış idi... Muhtemel ki yaşamın enn güzel akşamlarından birinde enfes bir masada güzel müziklerin çaldığı bir mekânda güleryüzlü ve mutlu şarkılar söylemişti hayat.
Son yudumlar bitti, iki 35'liğin hakkı verildi, zaman dolu dolu ve su gibi aktı. Oğlumuz, kızımızı -yürüyerek- evine bırakmak üzere hazırlandı. Vedalaşıldı, bir ses baba demek istiyorumun ilk adımını attı.
Ve çok tatlı ama çok tatlı festival kızı festivalden dönüş yolundaydı, döndü, telefonla uzun uzun konuşuldu, muhteşem bir konser başlamak üzereydi!
Trense bize doğru yanaşmaktaydı, en sevilen kadın çok keyifli ve pırıl pırıldı, evine vardı, yavru kedilere masallar okuyup, besleyip uyutmadan da kapısını açıp evinden içeri girmedi. Taa ki benim telefonum çaldıktan yarım saat sonraya kadar...
O sohbette çookkkkk güzeldi...
Çookkkkk ama!
Meditasyonda RAIN tekniği
2 saat önce


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder