19 Mart 2022 Cumartesi

Dün Neler Neler Oldu Aslında

17.03.2022. Saat 23:05.

Posta kutum çok mutlu. Bayram yapıyor, kaç kere başkalarına gelen mektupları okumak ayıp demiş olsam da o açıp okumuş. Ben derin bir uykudaymışım ki hiç adetim değil o saatler. Yine de günahını almasam mı? Belki kıyamadı, belki de tüm gayretlerine rağmen çok derin ve güzel uyuyor deyip, anne ya da babaanne şefkati ile uyandıramadı. Oysa uyandırsaydı uçacaktım!

18.03.2022. Saat 04.32.

Uyanıyorum. Bilgisayara uzanıyorum. Uykuya dönmemem için her şey yapılmış olmalı. Açıyorum bilgisayarı, yastıkları dikliyorum. Posta kutum bir bak bana diye göz kırpıyor. Bir müjdem var sana tadında gülümsüyor. Açıyorum kutuyu. Severek takip ettiğim, dünyasını ve uğraşlarını sevdiğim bir hanımefendiden.

Ben daha okumaya başlamamışken...

Koltuk altlarımdan kafalarını uzatarak, kaç kere başkalarının mektuplarını okumak ayıp demiş olsam da okuduklarını anladığım sevinçlerim, zıp zıp zıplıyorlar. Hatta o kadar aşırılar ki sürekli birbirleriyle çakk yapıyorlar. Aslında kızmam gerek fakat öyle tatlı ve muzırlar ki... Ben yemeyeceklerini biliyor olsam da yine de kaşlarımı çatıyorum.

Umurlarında bile değil.

Gözleri ile... gülümsemeleri ile... hadi ama tadıyla mektubu işaret ediyorlar.

12 kelimelik ve sonunda soru işareti olan ama taşıdığı mutluluk kocaman bir mektup. Ya zarafet!

Özürle başlayan ve şu kelimelerimin de olduğu bir yanıt yazıyorum: "...özellikle çok uzun ve bence okunması, bir nebze de anlaşılması, belki süresi nedeniyle dinlemesi zor bir yazı bulduğunuz; ona ruh kattığınız ve hakkını teslim ettiğiniz için çok teşekkür ederim." Ve mektubu şu cümle ile bitiriyorum: "Erken fark edemediğim için kaydı, tekrar çok özür dilerim, almadığınız yanıt için kalbinizin nasıl sıkıştığını hissedebiliyorum, affedin. Sevgiler..."

Uykuya dönemiyorum çünkü çok zarif mektupla gönderilmiş olan kaydı tıklıyorum. Kulaklığı takıyor, dünyamı dış seslere kapatıyorum. Benim bile neredeyse unuttuğum, 2008 yılından bir yazım.

Dinlerken hiç benim yazım gibi hissetmiyorum ama yazıda artık bir ruh var. Bense bir başka evrendeyim sanki. Sesle birlikte görüntüler de akıyor. Altta enfes bir müzik, iyi yürekli: Bir eşlikçi olduğunu biliyor ve asla rol çalmıyor. Şu dünyaya göre uzun bir kayıt. Doyamıyorum... Defalarca, ama defalarca dinliyorum. Ve sonra yüzümde enfes bir gülümseme, içimde huzur, yeniden uykuya yeniliyorum.


Saat 9:30'u bile çoktan geçmiş...

İşe yetişme ihtimalim güç. Bilgisayarı açıyorum. Yeni bir mektup göz kırpıyor. Posta kutum gülümsüyor...

Bense, geliş saati 07:24'ü görünce, sevinemiyorum. Hemen içinde özür olan bir yeni yanıt yazmayı düşünürken, iç sesim "Battı balık yan gider, sen sakin ol. İşlerini hallet ama önce pencereden bir dışarıya bak, sonra oturup sakince, içinden geldiğince bir yanıt yaz." diyor.

Yatak odamın penceresinden dışarı bakıyorum. Fotoğraf makinesine gidiyorum. Sonra salon penceresine...


Muhteşem beyazlık başımı döndürüyor. Yüzümde enfes bir kış güneşi oluşuyor. Hayat iyice yavaşlıyor. Tüm ayakaltı durumları elden çıkarmak için kahvaltıyı da hallediyor ve klavyenin üzerine uzatıyorum ellerimi...


Saat 10:51.

Nerdeyse 3 saat gecikmiş, biraz da mahcubiyetle mektuba bir günlük yazarmışçasına sıralı olarak şu cümleleri de yazıyorum: "Saat dört civarı uyanıp gecikmiş cevabı yazdıktan sonra sabaha kadar tekrar uyumadım, uyuyamadım; defalarca baştan aldım podcast'i, kulaklıkla dinleyip dış seslere kapatarak, her defasında yeni nüanslarının tadını çıkardım... Hiçbirinde kasılmadım, bu benim yazım duygusu yoktu, ona ses olan ruhun sahibini kıskandım. Hatta, "Bir şarkının sözleri mi yoksa bestesi ve ona ses katanı mı?" sorum üzerine düşündüm. O kadar keyif aldım ki anca gün ışımışken tekrar uyudum. Sonra uyandım, saat dokuzu çoktan geçmiş, mesaime 15-20 dakika falan kalmıştı ki olacak şey değildi bu. Bir cevap yazmaya teşebbüs ettim, içine yine uykudan kaynaklı gecikme için özür de yazacaktım. Sonra dedim, şimdi bırak, rutinlerini hallet, işbaşı yap, bir göz at dünyaya sonra sakin sakin yaz cevabını... "

Dedim ya hanımefendi çok zarif. O ise ben uykudayken yayınlamış bu enfes dinletiyi. Onunla kalmamış. Uyandığımda uçmam için gereken herşeyi yapmış ve o yazımın altına sıcacık bir mesaj bırakmış:

"Ah o arife günü sabahları ne müthiş bir heyecan, sevinç olurdu. Yastık altı hediyeniz efenim,"

Bu yönlendirme benim yapmaya bayıldığım, sevdiklerime elden vermeyip de kurnaz yemleri takip ettirerek onlar için aldığım hediyelere sürüklediğim bir yöntem. Etme bulma dünyasındayım ve bu sabah başıma gelen en harika ikinci şey bu.

Kaç kez de orada, podcast'de de dinliyorum. Fakat bir Rodin sendromu yaşamayacağım kesin. Çünkü o yazı artık benim değil!

Arzu ederseniz buyurun lütfen!


Öğle oldu hâlâ ayaklarım yerden kesik. Çok mutluyum. Çünkü bu yazım hayatımın en kıymetli dönemlerinden birine ait. Duyguların nefesimi kestiği enfes bir yıl. Asla unutulmayacaklarımdan biri var o zaman; aldığım kısa ve net ve çok yürekli bir mesajla başlayan iletişim çok ama çok keyifli, ruhum havalanmış durumda... Ve onu gözeterek kalbini çok fena kırdığım biri.

Bu keyiflerle ve anılarla yürürken ben, müthiş bir tipi başlıyor. Aslında uyanık birden yüklenmiyor. Ben de bir yanda deniz bir yanda kar keyfinde yemeğe gidiyorum. Sonra hızlanıyor. Üstelik bu kez cepheden saldırıyor. Kabanım beyaza dönüyor. Gözlerim açılacak gibi değil, kapüşonu iyice öne eğiyorum. Sonra karşıya geçiyorum. Martılar şenlik yapıyorlar. Ayaklarım hâlâ yerden kesik, keyfim gıcır gıcır. Aklımda planlar var ve şu an önünden geçtiğim ve bir önceki yazıda söz ettiğim kahveci kesin!


Ve Adem Usta'da her zamanki masamda camın önündeyim. Az önce "Az haşlama lütfen," demiştim.

Geliyor, buradaki garsonlar da bana hep "Hocam," diyor. Görüntü muhteşem, havuçlar ve patatesler pırıl pırıl. Lokum gibi etler... Biraz limon sıkalım o halde! Biraz da karabiber...

Ödememi yapıp çıkıyorum. Fırına yürüyorum. Ekmek alıp geri dönerken kar şiddetini artıyor tekrar. Sanki derdi benimle?! Biraz fotoğraf çekiyor ve ışıklara varıyorum. Karşıya geçince adımlarımı yavaşlatıyor ve yarın için, yani bugün için yılların özlemini sonlandıracak, bir süredir göz kırpıştığımızla ilgili olarak net bir karar veriyorum.

Mavi'de bira içeceğim ve ardından da şu gençlerin yeni açtıkları mekânda kahve...


Önünden geçerken artık yakınlaştığımın bir nişanesi olarak yakın plan bir fotoğrafını çekiyorum Mavi'nin; çaktırma diye de sesleniyorum. En arka ve cam kenarı masayı çoktandır gözüme kestirmiş durumdayım. Masada olmasını istediklerim kafamda. Biraz da işe güce baksam nasıl olur acaba?

Biraz müzik dinliyorum. Kuşlar bir link getirmişler bana. Çok sevdiğimiz, orada olmaya bayıldığımız bir şehirden. Çok keyifle davete icabet ediyor ve büyük bir zevkle dinliyorum şarkıları. Elbette içten kopan düşüncelerimi ifade etmekten çekinmiyorum. Çok keyifli günün ruhları dürtükleyen saatleri yaklaşıyor. Dükkânı kapatıyor, sabah kaldığım yerden devam ediyorum. Dinliyorum artık benim olmayan yazıyı... Defalarca...

Sonra...

Telefon.

Ve tek tuş...



Ve mutluyum...

22 yorum:

  1. Yazınızı okuyup hemen podcaste uçan bir kuşa dönüşeyim o zaman ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oradaki buluşma ve sohbet çok keyifliydi Sevgili KuyruksuzKedi. Buradan özel bir teşekkür sana:)

      Sil
  2. Aynı şeyi yemeği ayarlayıp ben de yapacağım, elbet geri bildirim olacak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hazırlık yapayım ben o halde:)

      Sil
    2. Gayet iyiydi, devamını bekliyoruz, hem sizden, hem Momentos'dan :)

      Sil
    3. Çok teşekkürler. Biz de sizden bekliyoruz, üstelik performansın hastasıyız:)

      Sil
  3. kar çok güzel :) momentos 2008 de yazdığınız yazıyı ne güzel seslendirmiş :)

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel olmuş gerçekten, dinledim hemen :) Mutluluğunuz nasıl da yansımış yazınıza :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, bir şeyi paylaşamak bu hayattaki en sevdiğim eylem ki yazıyı yükselten insan çok yetenekli, çoğaltıcı:)

      Sil
  5. Ay ikinizi de çok seviyorum, sen bu yazıyı yazmadan ben her sabahki 5dk’lık momentos keyfimi 2 dakika daha fazla olarak çıkarmıştım bile ama bu yazıyı okuyunca yine dinleyesim geldi.. Yazı da seslendirme de ayrı muhteşem! İyi ki tanıdım sizleri, güzel işlere imza atan güzel insanlar.. :)

    YanıtlaSil
  6. E seni tanımak da bizler için öyle, seviyoruz biz de seni:)

    YanıtlaSil
  7. "Koltuk altlarımdan kafalarını uzatarak, kaç kere başkalarının mektuplarını okumak ayıp demiş olsam da okuduklarını anladığım sevinçlerim, zıp zıp zıplıyorlar. Hatta o kadar aşırılar ki sürekli birbirleriyle çakk yapıyorlar. Aslında kızmam gerek fakat öyle tatlı ve muzırlar ki... Ben yemeyeceklerini biliyor olsam da yine de kaşlarımı çatıyorum."
    Bu satırlar öyle güzel tarifliyor ki insanın içindeki koşup duran diğer minik insancıkları, hem okudum, hem güldüm, hem hissettim.
    Yalnız kar müthişmiş, İstanbul' a ve diğer şehirlere yağan karın görüntüsü yok ama ayazı buralara geldi. Yine çok keyifli bir yazıydı.
    Size ve dinleyen herkese teşekkürlerimi sunarım. 🙏🌹

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an sabahı eder miyim bilmiyorum. Çok keyifli bir gün geçirdiğimden eminim ama. Huzurlu ve derin uykumdan belli:) Umarım dumanları üzerlerindeyken tüm bunları yazarım; ancak keyiften başı dönmüş bünyeden çıkar mı bir yazı kısmıyla ilgili de şüphelerim var. Kar müthişti evet, ama nasıl bir denklikti bu Tanrım kısmı var bir de. Bir yazıda, ona can veren bir seste defalarca, gönüllüce kaybolurken bir anda hakkınca yağmış karlı sabaha uyanmak... Muhteşem:) Bu teşekkür kısmı fena, pinpon masasındaki canı yanan değil de keyiften ölen topa dönme ihtimali mutlak Sevgili Momentos. Çok teşekkürler, çok ama:)

      Ve Günaydın:)

      Sil
  8. keyfiniz daim olsun sevgili buraneroscum :)

    sizin fotoğraflarınızdan samsun'u o kadar sevdim ki, geçenlerde kuzenlerimden biriyle konuşurken "emeklilikte samsun'a yerleşmeyi düşünüyoruz" deyince, hemen atladım "aaa gayet iyi fikir vallahi, yaşanılası bir şehir orası" diyerek. salondaki tüm kafalar bana döndü "nereden biliyorsun" diye :P çok eğlendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler:)

      Emeklilikte kasaba hem de her şey elimin altında olacak diyenler için burası o kasaba, can isterse şehir 10- 15 kilometre uzakta, ne için gideceğim ki denilmesi ise kesin ancak benim fotoğrafladığım yerler hep sahil bandı ve ana yolun altı, bu bölgeye yürüme mesafesi olan yerler tamam, daha yukarılar için bir şey diyemiyorum:)

      Sil
  9. Romanın gönlümdeki yeri ayrı, bir gün olacak biliyorum. Bazı yazıların var ki tablo yapılası enfes bir esin kaynağı. İtiraf etmeliyim bu seslendirme işi taçlandırıyor her bir duyguyu, hakkını veriyor kelimelerin, duygusu ve vurgusu yerinde olunca da kanat oluyor yazana; uç uçabildiğin kadar. Hakkındır! Bir özel teşekkür de keşfedene, sesiyle can verene elbet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O olamayacak, kendimi biliyorum ben, öyle bir hevesim hiç olmadı ve benim işim değil. Bir hedef değildi, bir hırs da yok içimde. Ben kitabı olmayan, olmayacak anonim bir halk yazarıyım:) Çok teşekkür ederim, evet mesela bu yazımı Sevgili Momentos'tan dinlerken her anın içindeydim, film gibi dinledim. Ama şu da var, ev o ev değil artık, bahçe de, çevre de. Kuşlar bizim damlalığa geliyorlar, ama büyük kuşlar ve baykuşlar ve bülbüller malesef. Bak eski evler ve bahçeler olsaydı o roman yazılabilirdi belki, ilk dönem yazılarım gibi:)

      Sil
  10. Sevgili Okul Arkadaşım,
    Sizin bu pür mutluluğunuza, keyfinize hayranım. :)
    Yazı ayrı güzel, podcast ayrı... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Okul Arkadaşım,

      Piştim sanırım, genel olarak da mutluluk toplamayı ve ıskalamamayı, yakalayınca da tadını çıkarmayı beceriyorum:) Çok teşekkürler:)

      Ama podcast kesinlikle yazıyı bir başka boyuta taşıdı:)

      Sil
  11. Harika yazını bir de podcast üzerinden dinlemek ne hoş bir sürpriz oldu sevgili buraneros. Çok da güzel seslendirilmiş. Sesin rengi de, diksiyonu da yazına hak ettiği duyguyu vermiş. Bayıldım. Bu güzel düşünce için 'momentos'u kutluyorum. Gerçekten enfes yazın, seslendirmeyle bir başka boyut kazanmış. Bir çeşit 'arkası yarın' tadında. Artık devamını bekleriz :)

    YanıtlaSil
  12. Çok teşekkür ederim sevgili Esin, momentos bir harika, spotify'da başka bloglardan ve kaynaklardan da çok hoş seslendirmeleri var. Can kattığı tartışmasız; ve kendi adıma konuşursam yazıma seviye atlattığı da:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP