1 Kasım 2021 Pazartesi

Küçük Kahve Dükkânı

Bu ise piyangonun dibi Sevgili Momentos; şahane bir zaman yolculuğu. Müziği keyifle dinliyorum, o yıllara gidiyorum, ne çok şey alıp dönüyorum ve bugün ilerleyen saatlerde bu yazının gazıyla hiç gitmediğim ama çok beğendiğim küçücük bir kahve dükkânının bulvara bakan minicik bahçesinde kahve içiyor, sonra da bunu yarın yazıyorum.


Diyorum yorumumda ve şükürler ediyorum ki pırıl pırıl bir güneş pencereden içeri süzülüyor. Enfes bir pazar sabahı ve caddeler, sokaklar basbas çağırıyor.

O ara fikrim bu coşkuya katılıp bir de bugüne kadar hiç gitmediğim, hatta hiç ciddiye almadığım bir pideciyi de işaret ediyor.

Yıllardır görür, yanındaki kocaman ama çok hoş pidecinin dibine açılan bu küçük dükkânı kâle almazdım; çünkü büyük mekândan her anlamda memnundum. Ve özellikle Görele Pidesi muhteşemdi. Di'li geçmiş zaman çünkü, geçenlerde bir gün niyetlenmiş, gitmiş ama hayal kırıklığına uğrayıp üzülmüştüm. El değiştirmişti  ve bol çeşitli kurnaz bir lokantaya dönmüştü. Görüntüsü hiç iyi sinyaller vermiyordu ve kalbim pek soğuk duruyordu. Dolayısıyla girmedim.

Gün fazlasıyla tahrik ediciydi, yolda gelirken kahvemin yanına eklerim diye Nişantaşı Pastanesi'nden iki tane kesme almıştım. Heyecan ve keyif yerli yerinde.

Saat 10:30 civarı, canlı bir gün ve sakin, telaşsız bir işleyiş.

Pandemide küçük esnafı kollayalım konsepti çerçevesinde giriyorum; önünde küçük bir açık alanı olan bulvar manzaralı Pide Dünyası'na. Bir pazar klasiği olarak evde hazırladıkları içlerle pidelerini yaptıran insanların arasındayım. Ne güzel ve bitmeyen, nesilden nesile devam eden bir gelenek. Tadına doyulmaz fırın sohbetleri..

Menüye göz atıyorum. Gözlerim Görele Pidesi'ni arıyor. Kavurmalı pideyi görüyorum ama anlıyorum ki bu normal açık pidenin kavurmalısı. O halde "Bir kıymalı tek yumurtalı pide, lütfen."


Ben kitabımı okurken önce salata konuşlanıyor masaya, bir süre sonra da pide. Görüntü hoş. Yumurta tam kıvamında, ince bir pide dokunuşuyla patlatmalık ve sonra üzerine yaymalık.

Aynen öyle yapıyorum.

İncecik bir hamur!

Ve çıtır çıtır.

Ve damakta çok lezzetli bir yumuşaklık.

Bayıldım.

Ama salata! Kadın eli değdiği nasıl da belli; yağı, tuzu, havaya sıkılmış da avuçla alınmış ve üzerine dağıtılmış hissi veren hafif bir parfüm dokunuşuymuşçasına ekşi tatlı dengesini sağlayan sumak.

Daha ne olsun?

B.Nihan Eren, Hayal Otel ile Sevgili Leylak Dalı'nın blogunda gördüğüm, tanıdığım ve tabii ki bayıldığım bir yazar. Sonra bu kitabını da almış okunmayanlar bölümüne koymuştum. Zamanı gelmiş olmalı ki onu okumaya başlamıştım, tabii ki de bayılmıştım. Dolayısıyla geniş ama sakin bir bulvara bakan küçük kahve dükkânında onunla olmak çok havalı bir senaryoyu yaşamak manasına gelecekti ki o rolün hakkını vermek de benim işimdi.


Ağır adımlarla yürüyorum. Carrefoursa dışında pek uğradığım bir güzergâh değil ama hoşuma da gidiyor ve bayağı uzun bir bulvarın ortalarında bir noktadayım.


Karşı kaldırımdan gördüğüm kadarıyla küçük kahve dükkânı kapalı. Işıklardan karşıya geçip önüne varıyorum. İç kapıda açık yazıyor olmasına rağmen öyle olmadığını anlıyorum. Saat 12 civarı olmalı, acaba diyorum öğleden sonra mı açıyorlar pazar günleri. Güzel bir park var, içinden Alanos Deresi akan ve bizim coğrafyada denize ulaşan. Üzerinde de ahşap köprüler. Biraz dolaşıyor, sokak aralarında yolu uzatıyor, yeniden varıyorum kahve dükkânına. Aslında bir ara vazgeçer gibi oluyorum, sonra demir tavında dövülür diyerek bir şans daha veriyorum ve bingo.

Bir arabadan yaşça büyük iki insan iniyor. Ben yürümeyi kesmiyorum. Ve beyefendi dış brandaları açıyor. Biraz zaman vermek için kısa bir tur daha yapıyor ve tekrar geliyorum. Masalardan birinde ikisi kadın dört kişilik bir grup var. Oysa ilk gelen ben olurum diye düşünüyordum. Bulvara bakan masalardan en yakın durana oturuyorum. Sırt çantamı bırakıp içeri geçiyorum ki küçük bir kahve dükkânı sandığım yerin içeride de masalar var ve üstelik çok hoş düzenlenmiş bir alan. Şaşkınım. "Bir Amerikano lütfen," diyor, bu arada şaşırdığımı da beyan ediyorum; sonradan baba olduğunu anladığım beyefendiye. O grup kahveleri yapan elemanın henüz gelmediğini, oğlunun da biraz rahatsız olduğunu  söylüyor beyefendi. "O zaman bir Türk kahvesi, şekersiz lütfen," diyorum.


Kitabımı açıyorum. Minik şekerlemeler eşliğinde ve bulvar tadıyla kahvemi yudumluyorum ki çok beğendim. O ara dörtlü grup kalkıyor, onlar çıktıktan sonra da iki hanımefendi geliyor ve benim yalnız sandığım kahvecinin insanlar için bir nefes noktası olduğunu anlıyorum.


Ödeme için içeri geçtiğimde övgülerimi ve ilk düşüncelerimi zevkle açıklıyor, şaşkınlığımın altını bir kez daha çiziyorum. Öğretmen emeklisi olduğunu düşündüğüm ama sormadığım beyefendi çok mutlu oluyor ve neredeyse tüm hikâyeyi anlatıyor.  Epeyi bilgiyle ayrılıyorum mekândan ve onları paylaşmayı hayal ettiğim kahveyi, hayal ettiğim biçimde içeceğim güne saklıyorum.

22 yorum:

  1. Afiyet olsun. Sizin bu yürüyüşleriniz, küçük mekanlarda verdiğiniz molalar kendim yapmış kadar hoşuma gidiyor.
    Bence Nihan Eren'in en güzel kitabı bu, Kör Pencerede Uyuyan, hatta ödül almıştı sanırım bununla. Siz ne düşünüyorsunuz, Hayal Otel'den daha güzel değil mi? Sosyal medyada da takip ediyorum, hoş bir hanım, Trakyalı imiş, eşi de dizi yönetmeni (magazin yanım süper :))))
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. O zaman daha çok yapıp yazayım bu eylemleri Sevgili Leylak Dalı:) Okurken aynı şeyi düşündüm ben de bu çok daha etkileyici ve anlatım müthiş, ciddi meselelere kattığı ince mizah muhteşem. Şiirsel ve kafiyeli bir akıcılık demek istedim bir an ama ne derece uyar bilemedim de:) Kitabı bitirince daha net şeyler yazarım muhemelen, diye düşünüyorum şu an ve yazarı hayatıma kattığınız için bir kez daha teşekkür ediyorum size:)

      Sevgiler...

      Sil
  2. Ah ben böyle kafelere bayılıyorum. Ahenkli bir akış olur ve hep taze kalır. Güneş de ne güzel vurmuş ama eminim yağmurlu bir havada da enfes olur. Benim blog müziklerinden ya da "chanson" lardan bir demet harika gider. :)
    Hayat sokakta güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de... ve bu başka güzel ama. Bir sonraki ziyaretimin daha hazırlıklı, vakitli ve keyifli olacağını düşünüyorum ki bayağı detay içeren bir hikâye olacağı kesin Sevgili Momentos:) Küçük not: Müzik çalıyordu ve hoştu, oğulla denk gelirsek, chanson konusunu konuşur ve iletirim kendisine, belki de çalıyorlardır kimbilir, hatta daha ileri gider bir akardiyon ve solist eşliğinde en azından ayda bir gece düzenlemesini bile önerebilirim:) Hayat her yerde güzel diyerek köpürteyim kıymetini, biraz daha:)

      Sil
    2. Bu küçük güzel kafenin işleri hep rast gitsin, müşterileri yumuşak huylu, atmosferi büyülü ve yiyecek-içecekleri şifalı olsun. Amin!
      (nedense bunu söylemek geldi içimden.) :))

      Sil
  3. Amin:) Bunu bir sonraki gidişimde ileteceğim kendilerine:)

    YanıtlaSil
  4. Keyif adamısın vesselam !!
    Aman olsun , hayatı tatlı ve nazik yaşamaya bakmak lazım, bunca çirkinlik içinde zor olsa da . pidede böyle yumurta oluşunu hiç bilmiyordum, güzel gelir mi bana bilmiyorum. yumurtanın akışkan halini sevmem sonçta. ama yine de denerdim. Kahve saatlerine bayılırım, ortam önemli tabi ki.
    Afiyet bal şeker olsun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence bir kere dene:) Biz de sıklıkla yemeyiz yumurtalı ki içini kendimiz hazırlayıp normal pide yapan fırınlarda yaptırırsak, sadece pastırmalıyı açık yaptırıp ona yumurta kırdırırız, ya da kavurmalıya. Dışarıda genelde kapalı pide yeriz. Arada sırada da yumurtalı:) Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Kahve dükkanının içindeki dışındaki ışığa, günün o saatine bayıldım.
    O dükkanda ben de bir kahve içtim sayenizde Sevgili Okul Arkadaşım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Afiyet olsun Sevgili Okul Arkadaşım:) Dükkân çok sevimli, onun bir tık ilerisinde de mantısı ile meşhur, ilk açılımda gittiğim lokanta var:)

      Sil
  6. bugün alışveriş için çıkmışken küçük bir kahve dükkanının önünden geçip sizi andım. "ben burada kahve içsem de sevgili buraneros kadar tadını çıkarıp onun kadar güzel anlatamam" dedim kendi kendime :) kulaklarınız çınladıysa nedeni ben olabilirim yani :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ancak bu durumlara komşunun tavuğu hikâyesinde gibi bakaraım biraz, okurken derim ki mesela "Ben de Sevgili Şule gibi anlatabilsem:)

      Sil
    2. çok zarifsiniz :)

      Sil
  7. Keyifli yazıların sayesinde artık bize tanıdık bir şehirden gelen kahve kokusu... Seviyorum bu yazıları:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yazmayı seviyorum. Çok teşekkür ederim, daha şehirin önemli bir bölümüne girmedik henüz, malum pandemi:)

      Sil
  8. Önünden geçip te görmediğimiz ama aslında o kadar güzel, kendi halinde mekanlar var ki:) Eşimin de en büyük hayali, sadece bilenlerin uğradığı, eş dost arasında tercih edilen küçük bir kahve dükkanı açmak:) Güzel bir pazar günü geçirmişsiniz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel düşünce, biraz araştırma ile yapılabilecek bir iş ancak kahve yapımında bir standart tutturmak önemli ki bu dükkan bu konuda çok birikimli. Burada da bilinen markalardan bağımsız çok hoş kahveciler var, herşey çok güzel ama bazılarındaki kahve tat vermiyor mesela, oysa mekân ve işletmeciler görüntüde çok güzel:) Şunun da bir ön bilgi olarak altını çizeyim: Bu gibi işlerde eş dosta güvenerek işe sakın girişmeyin, onlar dükkanı döndürmeye asla yetmez:)

      Sil
    2. Eş, dost derken aslında yanlış ifade ettim:) Bizim eşimiz, dostumuzdan ziyade bu tarzda insanlar tarafından tercih edilen bir yeri kast etmeye çalışmıştım:)

      Sil
  9. Kahve denince aklıma Brugge'da ara sokakta arka bahçesinde 8er sandalyeli 2 uzun masası olan, girişinde 4 rahat koltuk, bir kitap rafı ve hemen servis barı ve iki yüksek sandalyesi, arka tarafa geçiş için daracık koridoru ile beni benden alan o küçücük dükkan gelir aklıma. Mahalle arasında, orada olmaktan keyif alan insanların durağı. Ev yapımı iki kek, biri havuçlu, ki çok severim. Saat geç, uyutmaz şimdi, ama yarın söz, bir kahve içeceğim seninle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senkronize olalım diye koca bir kahve yaptım ve hâlâ kupamda var:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP