Müzikse söz konusu olan ilk başvurduğum, altını defalarca çizdiğim, eski müzik dergilerindeki o nitelikli tadı dibine kadar hissettiğim blog Zihnin Arka Sokakları, önceki cumartesi günü Kapak Olsun başlığı ile bir yazı yazmıştı. Çok keyifle okudum ve özellikle kapak üzerine cümlelerine gülümsedim. Çünkü tanımadığım pek çok yazarı kapaklarla kurduğum bağ neticesinde tanıyıp sevdiğim gibi plaklarımın çoğunu da kapaklar sayesinde edindim ve sevdim.
Elbette plak alırken önceliğim bildiğim, dinlediğim, okuduğum ya da bildik insanlardan aldığım tavsiyelerleydi. Ama onların yanı sıra kapağından etkilendiğim ya da şöyle bir elime aldığımda iyi anlaşabileceğimizi fısıldayan ve bir hikâyesi olduğunu bana sezdiren pek çok da plak aldım. Eğer Sevgili Zihin o yazıyı yazmasaydı, büyük ihtimalle bu hissiyatla ilgili bir tetiklenme olmayacak ve -belki de- seri olacak bu yazı yazılmayacaktı.
İlk plaklara koştum bu sabah. Önce kimden başlasam noktasında karar veremedim. Bir an adını sanını o güne kadar hiç duymadığım gibi, hiç bir yayın organında rastlaşmadan karşılaştığım, en az 35 yıl önce aldığım plağın bana göz kırptığını fark ettim. Daha bilinenlerin ısrarlarını görmezden gelerek, odaya onunla döndüm. Önce şöyle bir göz gezdirdim. O yıllarıma gittim. Yıl bana çok hoş ama aksiyonlu bir akşamı hatırlattı. "Ne hoş bir akşamdı ama!" dedi iç sesim.
Aslında bir kaç gündür, lise yıllarında tanıştığım bir kişiyi ve o günleri yazma arzusu sürekli dürtüyordu beni. Sevgili Okul Arkadaşım da hatırlayacaktır diye umuyorum. Okulumuzun karşısındaki Selçuk Abi! Kasetlere kayıt yapan ve o yılların en iyi cihazlarına sahip olduğu gibi arşivi en sağlam, kendisi de dükkânın adıyla anılan ve o adla efsaneleşen Timpa Selçuk üzerine bir yazı düşünmekteydim. Çoğu zaman yürürken o yılları ve sonrasını hatırlıyor, çoğu zaman cümlelerim aklımda, adımlarımın ritmiyle akıyordu. İşte tüm bunlar bir araya gelince de plağı kaptım, fotoğrafları çektim ve dedim evet, asansör müziği diye küçümsenen ama ardında dev orkestralar ve şefler olan bir müzik vardı bir zamanlar!
Hawaiian Songs Delux adlı albüm 80'li yıllarda çıkmış olmalı. Ben de almışım. Ancak içindeki pek çok şarkının 45'lik olarak çıkış tarihleri 1950-56 arası. Billy Vaughn bir saksofoncu ve orkestra (Big band) şefi. Ülkemizde popüler olmamış biri, bilinirlik açısından bir Paul Mauriat değil, Fausto Papetti hiç değil.
Alttaki ilk şarkı albümün 1. yüzündeki ilk parça... Diğeri, yani Hawaiian Wedding Song ise aynı yüzün 8.parçası.
*Kapak Olsun başlıklı yazı.
OKUDUKLARIM 2024/77 GİZEMLİ KÜTÜPHANECİ
2 saat önce
şarkılar bölünmesin diye yorum için yeni sekmeye yollandım, o kadar ki keyifli. plak alırken önceliğimin seninkine yaklaşmasını umuyorum bir gün çünkü ben ilk fiyatlarına bakıyorum, almış başını gitmiş yazık ya :)
YanıtlaSilBen de yıllardır plak almıyorum, müziği ya bilgisayardan dinliyor, onla bağım koptuğu anlarda da kulaklıkla mp3 çalardan. Eski plaklar ki çoğu pikap modası yeniden çıkınca arkadaşlarım tarafından yağmalandı, görsel olarak renk katıyorlar hayatıma, aynı zamanda biz küçükken ne güzeldi hayat hatırlatması yapıyorlar:) Her şey değişen çağla birlikte şahsımın anılarında yani, ben de bir zamaneyim artık:)
SilÇok güzeller gerçekten, müzik listeme ekledim! Hayalim benim de bir pikabım, plağım olsun ama zor gibi bir uzun süreliğine :)
YanıtlaSilwww.kayipfisilti.com
Eski hep güzel:) Dilerim tez zamanda olur,ama şimdi bilgisayarlar ve mp3çalarlar da konser tadında ses verebiliyorlar ki bu da eskinin radyoya bağlanarak kullanıldığı mono pikaplardan dinlenen müziğe göre çok çok büyük şans:)
SilEvet, yeni teknolojiler sayesinde her şey daha iyi ama plağın vereceği his, o nostaljik hava eminim daha güzeldir! En azından kendi evime çıktığım zaman evimde bulunsun, arada oradan dinleyeyim isterim:)
SilÇok haklısın, seni çok iyi anlıyorum aynı hisleri çağında yakalamış biri olarak. Ben biraz her şey zamanında gözüyle ve biraz da doymuşluğun etkisiyle farklı düşündüm sanırım.:)
Silbir zamanlar kasete kayıt yapılan dükkanlar vardı değil mi? ilkini 12 yaşımda doldurtmuştum ve yaptığım listeye günlerimi vermiştim :)
YanıtlaSilşarkılar şu fırtınalı ve kapalı istanbul havasını hafifletiverdi bu arada :)
Ah o listeleri hazırlamak Sevgili Şule. Baş danışman Hey Dergisi, ya da yabancı dergiler satan bayilerde alacakmış gibi dergiyi kurcalayıp içindeki listelerden şarkı kapmaca, hevesle listeye eklemece ve tabi ki kayıt sonrası onların üzerlerinin çizilmiş olmasını görmenin üzüntüsü:) Olsun ama ne güzel heyecanlardı:)
SilSevgili Okul Arkadaşım,
YanıtlaSilYine yüzünüzü kara çıkaracağım ve fakat Selçuk abiyi ve dükkanını hatırlayamadım. :( Sanırım bunun iki nedeni var, birincisi o yıllarda çok içine kapanık ve oldukça asosyal bir ergen oluşum, ikincisi babamın doğum günümde aldığı radyo/teypden kendi kayıtlarımı kendim yapıyor oluşum.
Yazınız beni de evdeki plaklar üzerinde yeniden düşündürdü doğrusu, bir gidip karıştırayım bakalım neler varmış? :)
Sevgili Okul Arkadaşım,
SilSonuçta siz kısa süreli kaldınız ben Selçuk Abi'yi her zaman gördüm, görüyorum. Çok normal sizin hatırlamamanız ki ben ona çokça kayıt yaptırmıştım hatta onun etiketleri olan kasetlerimle onun hakkında bir yazı planlamıştım zaten:)
Babamın bir çok plağı vardı, çocukken en büyük zevkimdi bunları çalmak.. Ses kalitesi aman yarabbi.... Uzun zamandır bu hissi ve hatıraları unutmuştum. Şimdi babama yazıyorum ne oldu o plaklara diye :)
YanıtlaSilBak işte erkek çocukları için plakların bir başka işlevi daha vardır, çok güzel kullandıkları hayali arabanın direksiyonu olurlar:) Bence duruyorlardır.
SilZihnin Arka Sokakları'nın bahsettiğin yazısıyla tamamlayıcı bir yazı yazmak ne iyi olmuş. Dinleyiciyi müzikten önce çeken kapaklar, plakların hikâyesi... Sevdiğim işler...:)
YanıtlaSilO anların tadı başka, göz göze gelmeyle kurulan sessiz iletişim, sonra kocaman bir heyecanla eve gelip pikabın başına geçme, usul bir cızırtının ardından gelen ses ve yanılmamış olmanın coşkusu paha biçilmez keyiflerdi elbette... Eski güzeldi, yeni de güzel ve iki dönemi de yaşamış olmak çok daha güzel tabii ki:)
Sil