8 Mart 2009 Pazar

Luna...Ay


Ülkemizde, sinemalarda oynatılması konusunda o yıllarda büyük tartışmalara neden olan ve çok özel izinlerle vizyona girebilen, izleme fırsatı bulabildiğim bu film: Ergenlik dönemindeki sorunlu, uyuşturucu bağımlısı oğlunu kurtarmak için tensel yakınlığını kullanmak zorunda kalan -Jill Clayburgh'un muhteşem oynadığı, opera sanatçısı sıradışı bir anne ile oğlunun öyküsüdür.

Enseste dair sahne içermekle beraber, asla bir ensest filmi değildir.

Bertolucci bu sıradışı filmde anne-oğul ilişkisinin karmaşık, sırlarla dolu bağını, çaresizliklerini, gerilimli ve derin bir psikolojik sorgulamayla ortaya koyar.

Film daha çok, anne-çocuk ilişkisinde, bir annenin çocuğu için fedakarlığının sınırlarını, ergenlik sorunlarını tartışmaya açarken; aile olamamanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin sonuçlarını da göz önüne serer.

Ve çok sıra dışı bir halden yola çıkarak, ahlak anlamında bütün boyutlarını göz önüne serdiği olay üzerinden bir sorgulama yaparken, idealize ettiği ve doğru bulduğu tavrıda ortaya koyar.

İşin özü; insana dair, sevilen öteki için fedakarlığın nereye kadar olduğunu, suçluluk duygusunu, derin bir yanlışı farketmenin ve onu telafi edebilmek adına insanın nerelere sürüklenebildiğini içinde barındıran; toplumun genel bakışı ve değerleri noktasında, ahlaksızlık ya da ahlaklı olmak ikileminde tam bir sırat köprüsü hal ortaya koyan öyküsüyle, insanın düşünce dünyasına çok şey katan; renkleri, müzikleri, olağanüstü sahneleriyle çarpıcı, vurucu, sıradışı, ters köşe bir filmdir.

Ve ne yazık ki izleyiciyle yeteri kadar kucaklaşamamıştır.

3 yorum:

  1. seyrettiğimde kanım akmamıştı bir süre... film okuma becerisi geliştirememiş niceleri için doğrudur bu film bir ensest ilişkiyi anlatır. düz okursan budur özü.
    oysa film aslında senin çok güzel altını çizdiğin biçimiyle; CANIN için yerleşik ahlaki sınırları nereye kadar zorlayabileceğin ve bu zorlamanın taraflardaki etkilerini sunar izleyiciye ki yine dediğin gibi ters köşeye yatırır, uyku kaçırır, yer eder insanın beyninde...

    YanıtlaSil
  2. Bertolucci'den izlediğim tek film Son İmparator idi. Paris'te Son Tango'nun da sadece kitabını okumuştum. Merak edip izleyebileceğim Çölde Çay var bir tek. Diğerleri pek ilgimi çekmiyor nedense.

    YanıtlaSil
  3. Evren yorumunu okuyunca geçenlerde eski mossad ajanı şimdiki dışişleri bakanımıydı neydi pek hatırlayamadığım İsrailli kadına, ülkeniz için biriyle yatarmıydınız diye bir soru soruldu ve konu üzerinde bizim magazin yıldızlarımız dahil, çokca fikir beyan edildi.Bu film bir gerçeklik halini ortaya koyduğu için ,farazi şeyler söyletmiyor insana...Düşündürtüyor taraf yapıyor.

    Sera Paris'te Son Tango o günlerde çok sözü edilen bir filmdi yarattığı iki sahnelik sansasyondan dolayı... izlediğimde etkilenmişmiydim?Hayır, hatta çokda gereksiz , hatta ticari olmayan ama ona koşut, entellektüel bir çaba bir kimlik oluşturma tavrı bulmuştum yönetmende...Yani samimiyetsiz ve o günün cinsellik arayışlarına bir sunum, bir popüler tavır gibi gelmişti .Geçenlerde bir kez daha izlim bakim bugünlerden nasıl görünecek dedim.Tahammül edemedim:))Ama luna olay örgüsü anlamında güzel bir film,Bertoluccinin sinama dilinden hoşlanılmasada..

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP