Sevgili Yasemin, yani Kaplumbağalarda Uçar geçen hafta Perihan Mağden'in son kitabı Refakatçi'yi yazmıştı blogunda... Ben de, Yasemin'in blog yazılarını sürekli ve severek takip eden biri olarak ''Bir de ben sevebilsem onu!" diye bir yorum bırakmıştım. Sonra ''Niye ki?'' diye soran sevgili Yasemin'in merakı üzerine şöyle bir yorum yaptım: Aslında, aykırı duran, bu anlamda sözü olan, hatta marjinal insanlara saygım sonsuzdur. Anarşist duruşları severim. Ama bu duruş bir ''iddia'', kendini başka bir yere taşıma, farklı kılma özelliği gibi kullanılırsa, kişiliğin ve farklılığın bir kanıtı gibi göze sokulursa, o zaman beni kimse tutamaz...
Perihan Mağden bana samimiyetsiz ve doğal değil gibi geliyor. Ve tüm bu aykırılık halini bir imaj olarak giyindiğini düşünüyorum. Bu yüzden sevmiyorum. Belki de sorun benim algılamamda, bilmiyorum.
Sonra merak ettim: Bende mi gerçekten sorun, yoksa ben haklı mıyım?
Yıldızlarla dolu bir gökyüzümüz olduğu için mutlu olmalıyız.
42 dakika önce
Perihan Mağden konusunda hemfikiriz. Yazdıklarını onun yazdığını bilmesem daha mı keyifle okurdum diye, önyargımı ölçmek istiyorum, samimiyetsiz duruşu o kadar ağır basıyor ki, içime dönemiyorum.
YanıtlaSilKöşe yazılarında bile birilerine hoş görünme endişesini taşıdığını hissetmem rahatsız ediyor beni. Aynı şeyi Ayşe Arman için de düşünüyorum.
Aynı düşüncedeyim. Ben marjinalim, ben anarşistim, ben onlardan farklıyım diye sürekli tekrar edilmesi(sözle veya hareketlerle) bunun kasıtlı yapıldığını hissettiriyor.
YanıtlaSilBelki bir iki defa dile getirilmiş olabilir ama bunu bir üstünlük olarak dayatmak göze batmaya başlar.
Perihan Mağden'i sevmek diye bir kural mı var? Popülizm kültürü; herkes seviyor bende sevmeliyim, herkes Tuna Kiremitçi seviyor bende sever gibi yapayım. Gerek yok bence, herkese yetecek kadar yazarımız var