30 Eylül 2023 Cumartesi

Ve Rüya Hafta Biter

Perşembe


Güzel bir akşamüstü ve bir veda gecesi. Spor bir şıklık. İşi kapatıyor, dışarıda atıştırmayı düşünüyor ve biraz erken çıkıyorum yola. Fikrim "Ne yesem?!" diye fırdönüyor. Önce doğrudan trene atlayıp yeme içme işini AVM'de halletmeyi düşünüyorum. İstasyona yürürken de fikrim beni sokak aralarına yönlendiriyor ve "Vakit var!" diyor. Az önce tereyağlı simit ve dereotlu poğaça aldım ve minik poşeti sırt çantama attım.

İstasyona dolana dolana ve ağır aksak adımlarla gitmeyi planlıyorum.

Pazar kurulu, çünkü gün onun günü. Önce kenarından geçiyorum tezgâh yüklü sokakların. Hoş seslerini dinliyorum pazarcıların, istasyondan uzaklaşırken, dağdan gelip denize akan derenin kenarından ana caddeye yönleniyor, ona varmadan da sola ve geriye dönüp pazar şenliğinin içine dalıyorum. Çığırtkan sesler, pazarlıklar, meyvalar, sebzeler arasından aynı ağır adımlarla geçerken; akşamın güzelliğine, kalabalığın enfes senfonisine öpücükler yolluyorum.

Pazar yeri ile vedalaşıp bulvara kıvrılınca da markete girip kendime bir çikolatalı gofret ile kutu Pepsi alıyorum. Sallana sallana, adeta dans eder adımlarla onları götürürken de ışıklardan karşıya geçip istasyona varıyorum.

Ruhum tüy hafifliğinde, ayaklarım yerden kesik, adımlarım avare...

Ve tren gözüküyor.

Enn sevdiğim...

Trenden iniyor, pırıl pırıl akşamüstünün altından ağır adımlarla geçiyor, AVM'ye de sallana sallana varıyorum. Sırt çantam x ray'den geçerken, bana gülümseyen güvenlik görevlisi genç hanımefendi ile iki lafın belini kırıyoruz.

Filme hâlâ vaktim var, sırt çantamda da bir öykü kitabı var. Sinema katında oturuyorum; yuvarlak masalardan birinin, onu çevreleyen deri koltuğuna.

Filme bayılıyorum. Bu kez Malta'dayız. Genç bir çift. Evin erkeği balıkçı; baba yadigarı bir kayığı var. Bir de minik bebeleri lâkin bebenin de ciddi bir bakıma ihtiyacı var; ilaçlar el yakıyor. Genç adam gururlu, minnetsiz ancak ekmek de aslanın ağzında.

Velhasıl şu satırları yazan adam, genç yönetmen ve senarist Alex Camilleri'nin elinden çıkmış, Jesmark Scicluna ve Michaela Farrugia'nın başrolü paylaştığı, görüntü yönetmeni Léo Lefèvre'in çok hoş sahneleri ve John Natchez'in enfes müzikleri eşliğinde bu sıcacık, sevimli, denizli ve hayat gaileli enfes filmin içinde -zevkten dört köşe bir şekilde- eriyor.



Luzzu çok kararında bir film, süresi de ona göre... Dolayısıyla diğer film öncesi bir boşluk bırakıyor ve ben kahve mi içsem noktasındayım.

Düşünürken düşünürken bundan vazgeçiyorum.

Ve bu akşamın ertesi akşamı -yani bugün- için şahsıma hem enfes bir Türk filmi hem de enfes bir film öncesi ya da film sonrası planlıyorum.

Ve o ân için de az sonra izleyeceğim filmin başdöndürücü ritmine ve tadına bayılacağımı henüz bilmiyorum.

Ve hakkında bir kaç cümleden öte kelâm etmeyi de düşünmüyorum.

Çünkü çok katmanlı, karakterleri ilginç, görüntüleri ve mekânları hoş, ritmi güzel, şaşırtıcı, seksi, çarpık, belki çok eleştirilecek, ahlaki anlamda sorgulanacak, belki üzerine uzun uzun düşünülecek...

Kara mizahı; enfes hazırlanlanmış, az süt ve çok az şeker ilaveli koyu kahve tadında bu filme, yani Bir Daha Asla Kar Yağmayacak'a, senaryoya ve anlatıma sanırım sadece ben bayılmıyorum. Çünkü bir kaç kişi dışında filmden kimse rahatsız olmuyor ve uzun süresine rağmen ara dışında da kimse koltuğunu terk etmiyor.


Çok keyifle tadını çıkarıyorum filmin; bir sinemasever olarak... Ve yönetmenler Malgorzata Szumowska ile Michal Englert tarafından senaryosu da yazılmış bu enfes Polonya yapımı filmin keyiften ölmüş ama tavsiye konusunda ceset seyircisi olarak, Avrupa Filmleri Haftası'ndaki seçkiye çok ama çok yakıştığını düşünüyorum ve son isim geçene kadar salonda kalıyorum ki müzik de enfes. Mutlu bir haftanın mutlu son akşamının, oldukça geç bir vaktinde salonu terk ederken; gösterimlerin başından beri sürecin iyi işlemesi için çaba gösteren, takdirlerimi daha önce de yazdığım ve bizzat kendisine de söylediğim hanımefendiye, harikaydınız ilavesi ile teşekkür edip, bu kez elini de sıkarken, enfes bir sinema haftasını geride bırakmış ama tadı hâlâ gülümsemesinde saklı kendime de: "İyi ki sinemaseversin ve bu enfes akşam dahil mükemmel bir haftayı bana yaşattın," diyerek teşekkür ediyor ve ayakta alkışlıyorum.

16 yorum:

  1. gerçekten iyi bir sinemaseversin sevgili Buraneroscuğum ve bizi de kendinden mahrum etmediğin için çok mutluyum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, ben de burada olmaktan ve seni tanıdığım için çok mutluyum sevgili Şule:)

      Sil
  2. Sizin kaleminizden vasat bir film bile Oscar'a aday olabilir. Olumsuz bir eleştiri olarak almayın, bilakis öyle güzel anlatıyorsunuz ki izlediğiniz her filmde insan kendine göre çekici bazı şeyler bulabiliyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, sinemanın çocukluktan itibaren bana kattıklarının bir yansıması sanırım, sanki ona olan borcumu ödüyorum:)

      Sil
  3. Yazının başında dereotlu poğaça dediniz kalktım yapmaya. Yazınin gerisi artık başka zamana:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ellerinize sağlık. Bir faydam olmuş ne mutlu bana, afiyet olsun:))

      Sil
  4. Yaşasın, hemen şimdi "Bir Daha Asla Kar Yağmayacak" filmini internette buldum ve izlemeye başlıyorum.. bittikten sonra gelirim yine. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pazar sabahına yakışır bir izlence oldu. Çekimler harikaydı öncelikle, ormandaki betimlemelere bayıldım. Her bir karakter ve yaşamla bağlantısı da güzel aktarılmış. Ben beğendim. Çok teşekkür ederim bilgilendirme için. :)

      Sil
    2. Rica ederim, beğenmene sevindim ve farkındalığın elbette:)

      Sil
  5. Gerçekten de gerçek bir sinemaseversiniz. Film yorumlarınızda en çok da bu coşkunuzu seviyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim İlkay, şansım doğduğumda henüz televizyonların esiri olmamamız ve her şehirde, kasabada -yazlıkları dahil- sinemalar olması ve insanların ailece sinemaya gidebilecek ekonomik güce sahip olmalarıydı:) Bugünle kıyaslanmayacak kadar az nüfuslara sahip olunmasına rağmen, biletler karaborsaya düşerdi biz çocukken. Ekonomik ve sosyal durum açsısından baktığımızda biz artık o rüya ülke değiliz ne yazık ki! Filmin ilk günü olmasına rağmen salonda toplasam 20 kişi anca vardı... kendi adıma yaşadığım keyfe sevinsem de ülkem adına yine çok üzüldüm!

      Sil
  6. nitelikli bir izleyiciden zamanı başkalaştıran öneriler, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nitelikli bir yazardan ve de izleyiciden de diğer izleyiciyi gülümseten bir yorum, teşekkürler:)

      Sil
  7. Yazının akışını öyle doğla ilerletiyorsunuz ki her seferinde sanki o pazardan ben geçtim. Kola ile çikolatayı ben içtim... O filmi ben izledim gibi hissediyorum her seferinde. :)

    YanıtlaSil
  8. Ne mutlu o zaman bana... çoookkkk teşekkürler:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP