Benim de uzun yıllardır bir hayalim var. Çocukluğuma nakşolmuş, ânların zihnime kazındığı bir şehir,
taa o yıllarda mini golf sahaları olan!
Savarona'yı Savarona iken orada gezdiğim.
Orduevinin karşısında bir ev, enn şaşalı yıllarında ve gencecik Pakize Suda ile karşılaştığım...
Tenis kortlarına bayıldığım ve hafta sonları bandonun geldiği, bayrak töreninin yapıldığı, İstiklâl Marşı'nın söylendiği...
Öncesinde, oraya gelirken ve sonrasında oradan gidilirken cadde boyu aynı bando tarafından günün popüler şarkılarının çalındığı...
Bir terslik olmazsa ayın 25'inden sonra, üstelik yıllar yıllar sonra orada olmayı düşündüğüm bir şehir.
Ve her koşulda umutlarımı tazeleyen, her daim nefesimi kesen ve kısacık bir cümle ile elime yepyeni bir senaryo tutuşturan Enn Sevdiğim Kadın'a da...
Hayalimin peşinden koşmaya başlıyorum. Bir taşla çok kuş vurmayı planlıyor, bunu da bir kaç günün içine tıkıştırıyorum. Efsane geziden sonra aynı coğrafyaya ilk gidişle benzeşen bir kısa plan bu.
Yunan adaları konusunda düşüncem istekli ancak kısa süre ve vizeye dair işlemler nedeni ile kendisini sepetten çıkarıyorum. Ana hedefim şehir, orada biriktirdiğim ve bir film tekrarı gibi zihnimden akan görüntülerle karşılaşmak, kendimi zamanda sıçratarak da çok net hatırladığım yaşanmışlıkların, ânların geçtiği noktalarda dünü, bugünden solumak.
Bir ilkokul çocuğuyum ben; kayıkla Savarona'ya varıp denize sarkıtılmış merdivenlerini tırmandığımda...
Golf sahaları, üst yazıda söz ettiğim bando, köy tadındaki bahçelerden satın aldığımız, enn amcamın elleri ile seçtiği sebzeler...
Aynalı Çarşı'daki en meşhur dondurmacısında yediğim ve abarttığım dondurmalardan sonra hasta olup da gecenin bir vakti gittiğimiz, banka müdürü enn amcamın arkadaşı askeri doktor...
Ve onların lojmanından izlediğim boğaz...
Sonra, yıllar yıllar sonra henüz askerliğini yapmamış, ehliyeti pırıl pırıl bir çocukken enn arkadaşla yaptığımız, Çanakkale'ye uğramamış olsak da Akçay'dan, Edremit'ten geçerek vardığımız ve yola devam etmeden önce bir gece konakladığımız Ayvalık...
Bu heyecanlarla bir kaç günü geçiriyorum. Sonra Samsun'dan İstanbul aktarmalı ve Edremit Koca Yusuf Havaalanı'na inecek uçaklardan birinde 26 Eylül tarihi için, saat açısından da çok avantajlı, 14:00 da buradan kalkıp akabinde İstanbul'a varacak ve bir aktarma ile de 20:15'de Koca Seyit Havaalanı'na inecek bir uçuş buluyor ve hemen satın alıyorum.
Bir iki gün sonra bu kez kafamda netleşen dönüş tarihi için karar veriyor, benim için uygun tarih için aktarma arası vaktin de yakın olduğu uygun uçuş arıyor ama yakın tarihe bir türlü bulamıyorum.
THY ile Pegasus sanki bir centilmenlik anlaşması yapmışlar. THY Çanakkale Havaalanı'na iniyor, Pegasus ise Edremit Koca Seyit. Eskiden olsa misal, bunların hiçbirini sorun etmezdim. Şimdi, özellikle pandemi ve sonrası koşullarında özellikle seyahatler konusunda kısmen bir konformist olduğum kesin, oysa eskiden sırf yolun uzun tadını çıkarmak için tren ya da otobüs yolculuklarını özellikle seçerdim. Yoğun iş süreçlerindeki ve iş temelli olan bu yolculuklar sanki işten kaytarılmış enfes ara sıcaklar gibiydi ben için...
Velhasıl bir hayal şimdilik gerçekleşmiyor, dondurucuda ... Bileti iptal ettim ki o opsiyonu kullanmıştım her olasılağa karşı, ödediğim para şıp diye -elbette ufak bir kesinti ile- anında hesabıma aktarıldı.
Belki çok uzak olmayan bir zamanda...
Bir bakmışım ki tersten esiyor rüzgâr...
Ve kendimi Aynalı Çarşı'daki tuhafiyeciye gönderilmiş, az önce Truva Oteli'nin önünden geçmiş, elbette Truva Atı'na bakmış ve Aşil'i düşünmüş... Sonrasında bir banka oturup, ıssız ve insansız kordonda karşı kıyılara bakarken; bir anda geniş kaldırımın üzerinde duran, birbirlerine sarılan ve kocaman bir sevgiyle dudak dudağa öpüşen;
çok hoş, sırt çantalı, yakışıklı ve yabancı abi ile...
yine çok hoş ve sırt çantalı enfes bir ablaya takılmış halde bulurum gözlerimi.
Sonra kim bilir, şehrime dönünce, hem şehri ama daha çok da pervasız bu öpüşme ânını arkadaşlarıma enfes bir filmin karesi gibi, heyecanla anlatırım...
*Söz konusu kitapların toplu fotoğrafı ve bir kaç kelâm...
Hayalinizin şimdilik rafa konulmasına fazla üzülmediniz umarım, dilerim çok uzak olmayan bir zamanda yeni hayalinizi gerçekleştirme fırsatı bulursunuz Sevgili Okul Arkadaşım. :)
YanıtlaSil"Kehribar Ülkesinden Yeni Öyküler" kitabı ilgimi çekti hemen, Polonya edebiyatını severiz. :)
Üzülmedim Sevgili Okul Arkadaşım, ülke ekonomisi düzelir, uçak seferleri nasılsa bir gün eski hallerine dönerler diye umut ediyorum:) Öyküleri ben çok beğendim, ve çeviriler de usta ellerden gördüğüm kadarıyla... Kesinlikle severiz, üstelik Olga'nın da bir öyküsü var:)
SilYaş aldıkça konformist oluyoruz galiba, daha çok mu inceliyoruz her şeyi bilmiyorum. Bazen de uymuyor hiç bir şey, denk düşmüyor neyse ki vazgeçmedin dondurdun planlarını Buraneros. Gerçekleşince biz de okuruz kısmetse bu seyahati..
YanıtlaSilBiraz ekonominin geldiği nokta sebep, uçak seferleri azaldı, her gün gelen giden uçaklar artık gün atlayarak gelip gidiyorlar... O nedenle direk uçuşlar dışında kendi gün sayına göre bir ayarlama yapamıyorsun. Bazı seferlerde aktarma ancak ertesi güne, bazılarında aradaki saat çok fazla... O nedenle yani, ülke ekonomisi daha çok insanın uçaklara binebileceği düzene dönebilirse ne âlâ. Otobüs firmaları bayram yapıyorlar:)
YanıtlaSilEkonomi bozuluyor her şey bozuluyor. Insan da dahil. Ve Çanakkale. Lüleburgazdayken sıkça görürdüm. Severiz kendisini. Feribotla karşıya geçmek için en az yarım saat beklerdik Gelibolu'da. Bir tek buna sinir olurdum:)
YanıtlaSilBen için Çanakkale çok özel, ilk kez çocukken ve bir kez gitmiş olmama rağmen. Elbette Gelibolu, tabyalar, Kilitbahir, Settülbahir ve dinlediğim hikâyeler, kale burçlarında içtiğim gazoz o kadar iz bıraktı ki bende... Sanki hayatımın bir kaç günü değil de tamamı orada geçmiş gibi hissettiren bir şehir benim için:)
YanıtlaSilAhh ertelenen seyahatlar...Ne ekonomiyi ne zamanı denkleştirebiliyoruz. Ekonominin düzelmesini beklersek, daha çok bekleriz gibi geliyor bana. Umut etmekten başka seçeneğimiz yok sanırım.
YanıtlaSilHer şer de vardır bir hayır diyerek, sağlık olsun. Umarım planınızı gerçekleştireceğiniz umut dolu yarınlar en kısa zamanda gelir.
Su böreği ve cevizli kurabiye enfes görünüyor. Afiyet olsun size. :)
Uzun bir süre de böyle gidecek sanırım, böyle gelmiş böyle gider cümlesini haklı kılmak için ellerinden geleni yapıyor yönetenlerimiz:) O pastaneyi çok seviyorum, bütün ürünleri nefis, daha çok tatlı pastalarını tercih ediyorum, kitap okurken iyi geliyorlar. Çok teşekkürler...
SilUçak neydi falan diyecek durumdayım. Üç adet bilet almam lazım elim asla varmıyor... Ah ahh...
YanıtlaSilOtobüslerde ki durum da ondan aşağı değil, önümüz de kış gibi, dua etmekten öte bir çare yok. Rabbim bize bir daha ben ekonomistim diyen birini nasip etmesin, şu an merkez bankasının başına gelen abla kaçacak diye ödüm kopuyor:)
YanıtlaSil