4 Şubat 2022 Cuma

Ne Güzeldi Oysa O - 1

... Dünden beri aklıma düşen bir mevzu var. Çocukluktan, ağırlıkla lise yıllarından karakterler geliyor aklıma. Güzel duygular bırakmış ama yeni yetme şımarıklıklarım yüzünden öteki yüreklerde yarım kalmış yaşanmışlıklar... O hâlime kızmıyorum elbette. Yüklerini hayatım boyunca taşıdım desem yeridir. Buna ilgi gören bir çocuk şımarıklığı da denebilir. Kötü bir çocuk değil ama...

Sonuçta çocuk işte!

Sonra bu pişmanlıklarımdan bir yazı dizisi yapsam, diyorum. İlk O'nu yazmayı düşünüyorum.

Öyle saf ve öylesine sevimli bir aşkla sevmişti ki... Elbette farkındaydım, elimde O'nun yazmadığı ama onun ilgisini anlatan karta yazılmış ve renkli zarfa koyulmuş bir mektup vardı. Henüz 13 belki de 14 yaşındaydım.

Belki de o yaşlarda bile değildim...

2 Mart 2021


"Anne oraya taşındığımızda da burada giydiklerimizi mi giyeceğiz?" diye soruyorum. Doğduğum mahallede, doğduğum sokağın bir üstündeki bütün kapıların açıldığı aslı hol  ama yemek masamızın da bulunduğu ve döşemelerin kenar tahtalarında mantarlar yetişen;   Babaannem, Dedem, Halam, üç kardeş ve anne babayla 8 nüfüslu küçük ve alt kat kira evden artık bizim diyebileceğimiz, şehrin o yıllarda en popüler semti olmasa da o semte giden cadde üzerindeki, eski ve görkemli ve hepsi bahçeli evler arasında ilk inşa edilen apartmanlardan birinin en üst katına taşınıyoruz. Henüz apartmanlar bir koridor yaratmadığı için de müstakil ev tadı, eski mahallemiz dahil şehrin en tepelerine kadar muhteşem bir manzaramız ve uzun bir balkonumuz var. Yaz akşamları o balkonda tüm aile müthiş keyifler yaşıyoruz ama eksiğimiz eski mahallede, ölümün soğuk yüzünü ilk kez tattığımız Dedemiz. Ama artık bir ranzamız var... Ben üstte, kızkardeşim altta yatıyor. Babaannem ve Halam da aynı odada karşılıklı iki divanda ve küçük kardeşim de yer yatağında...

Bir süre sıklıkla eski mahallemize gidiyoruz, arkadaşlarımız orada.

Sonra ufak ufak bu yeni, sosyetik insanların da yaşadığı mahallemizde önce apartmandan sonra da çevreden arkadaşlar ediniyorum. Birlikte saklambaç oynuyor, okul bahçelerine gidip basketbolun tadını çıkarıyor, yan komşumuz Doktor Selim A. Bey'in sahibi olduğu muhteşem de bir bahçesi olan ve Rumlardan kalma şahane evin arka bahçesindeki potasında, onun oğlu Aydın Abi ile basketbol maçları yapıyoruz; o aynı zamanda bize antreman yaptırıyor ve o sayede de oyunumuz gelişiyor. Evin kızı Burçin ise benim ilkokuldan sınıf arkadaşım. Hatta bir süre sonra beyaz atletlerimize, bu kez apartman görevlimizin çok iyi resim yapan büyük oğlu Şevki Abi Harlem'e atıfla H harfleri olan boyamalar yaparak onları forma haline getiriyor. Kısa bir süre sonra sosyal bir sıçrama yaptığımız bu mahallede bizden önce oturan, biz yaşlarda kızlarla da arkadaş oluyoruz. Akşamları caddenin bir arka sokağında yakan top, akşam ebesi, saklambaç gibi oyunlar oynuyoruz ve gittikçe de kaynaşıyoruz.

Tabii ki havada aşk kokuları var. Şevki Abi'nin kardeşi Ramazan saçları permalı, ince uzun, bahçesi muhteşem konak tipi bir evleri olan şehrin popüler ve güçlü ailelerinden birinin kızı olan, adı da muhtemelen aile büyüklerinden gelen Duriye'ye yangın. Duriye iyi kız, sınıfsal yükseltilerine rağmen kimseyi küçümsemeyen zarif biri, arkadaş olarak Ramazan tamam ama ötesi hayal bile değil.

Love Story'nin patladığı ve dünyayı salladığı yıllar. Henüz eski mahallede ve bu evi satın alıp taşınmamışken Annem, Babam, Halam ve Enn Amcam, artık olmayan, anılarımdaki yeri derin Konak Sineması'nın bir tür gala gecesi olan Cumartesi 18 seansına aboneler ve o yılları yakıp yıkan filmi izlediler. Bense Hürriyet Gazetesi'nde Faruk Geç'in çizimleri ve konuşma balonları ile yayınlanmakta olan çizgi romanını takip ediyorum; ilkokul çocuğuyum ve oradaki Ali MacGraw'in, özellikle de saçlarının hastasıyım. Filmi halam kız kıza sohbetlerinde arkadaşlarına anlatırken, karakter içimde bütünüyle yer ediyor, onun gibi bir sevgili hayal ediyorum.


Yeni mahallemizdeki akşam buluşmaları artık gün içine de yayılıyor. Aynı cadde üzerindeyiz, evlerimiz karşılıklı; en uzağı 30-40 metre uzağımızda. İki kişi var ki onlar akraba ve caddeyi kesen bir başka cadde üzerinde ama 50-60 metre uzağımızdalar. Bu iki kızdan biri bizden bir kaç yaş büyük. Ona Gülşen Abla diyoruz. Ve onun kuzeni, Mihri. Ad başlangıçta garibime gidiyor. Saçları açık kumral, sarıya yakın; ama kesimi Ali MacGraw. Nahif ve elbisesi çok yakışıyor. Dikkatimi çekiyor ama fikrime girmiş değil. Bolluk içine düşmüşlüğün şımarıklığında da olabilirim. Ya da çocukluk; değerleri analiz etme yeteneğinden yoksunluk da denebilir buna, bilmiyorum.

Bir yanım aslında birini deli gibi sevmeyi, delicesine de aşık olmayı istiyor.

Sonra bir gün kızlardan adı Türkân olandan bir anket defteri geliyor. Hepimizin yanıtlaması için. Bunun bir tuzak, bazı sorulara bir yanıt aramak olduğunu anlıyorum. Soruları çok bilmiş, kül yutmaz, çok tecrübeliymiş havalarında bir şımarıklıkla yanıtlıyorum ama sorulardan, istenen tariflerden bunların Mihri'ye yaklaşımımın testi olduğunu da anlıyorum. Diğer arkadaşlar da tamamlayınca defter Türkân'a veriliyor.

Yanıtlarımın yıkıcılığına ve şımarıklığına daha sonra çok üzülüyorum.

Yine akşamları buluşuyor, oyunlara devam ediyor, saklambaça, körebe, hatta futbol falan da ekliyoruz. Mihri her zaman pırıl pırıl. Yüzündeki ufacık çilleri ile çok tatlı. Beni ne kadar sevdiğini hissediyorum. Duygularını anlıyor ve seviyorum. Ama çapkınlık derslerimi aldığım en küçük amcamın koleksiyonlarının da esiriyim. Havalıyım. Çocukça... Aşık olmak bir zayıflık durumu sanki. Karizmayı çizdirmek bize yakışmaz. Oysa iyi kalpli ve romantik bir evin çocuğuyum. Yoksa ilgi ve beden sarhoşu muyum?

Bugünden bakınca bir odun alıp kafamda paralayasım geliyor. Halimi aslında hangi kelime ile anlatabilirim onu da bilmiyorum. Oysa şımarık bir çocuk olmadığım gibi iyi kalpliyim de...

Sonra bayram geliyor. Birbirimizle bayramlaşıyoruz. Mihri ortada yok. Türkan bayram kartları hazırlamış, özenle her birimizin adına yazmış zarfların üzerini ki birini bana veriyor. O an açmıyorum. Hepimiz dağılınca açıp okuyorum. Bir kutlama ve siz hitaplı. Ama içimi yıllardır her aklıma geldikçe yakan bir cümle de var içinde: "Mihri sizi çok seviyor. O başkasını sevse bile ben yine de onu severim diyor."

İçim cızz ediyor elbette, ama yeniyetme şımarıklıklarım bunu başarıyla perdeliyor. Sonraki yıllarda hep aklıma geliyor. Gitsem, arasam bulsam, onu bir pastaneye davet etsem, ellerini avuçlarıma alsam, gözlerine baksam, sözlerimi döksem ve özür dilesem....

Bunu çok kere, aklıma her düştükçe, delicesine istiyorum. Ama sonra... sonra diyor ve vazgeçiyorum. Ve sonraki yılların hiçbirinde, hiçbir yerde karşılaşmadığımız gibi Türkan'lar İzmir'e taşınıyor, biz şehrin dışında yazlık niyetiyle yaptırdığımız sonra sevip kaldığımız bir yere geliyoruz. Ortaokul ve lisede ben çok daha aktif bir hayatla haşır neşir oluyorum ama; aklıma O her geldikçe; onu üzdüğüm için kalbimden bir sızı bana, hep onu hatırlatıyor, merak ediyorum. Bir yanımla da aslında ne kaçırdığımı, biliyor ve o yaşanmamışlık için belki de hayıflanıyorum.

Bilmiyorum.



28 yorum:

  1. Öğrenilmiş bazı duygularla hareket ettiğimiz için, bir yanımız hep tutuk kaldı. Davranışlarımızın dışardan görünüşü ile, içerden algılanışı hep farklı oldu.

    Oysa... bir su gibi berrak olabilseydik. Ah!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında hayat belli bir noktaya gelince, arada geriye daha akılla ve tecrübeyle bakıyor insan, davranışımı o çocuk olarak baktığımda yadırgamıyorum ama belli bir yaştan ve belli tecrübelerden geçtikten sonra, daha çok ötekinin duyguları üzerinden bakılıyor ve onun adına üzülüyor sanırım kişi. En azından bir yerde oturup konuşmalıydım diye düşünüyorum şimdi:)

      Sil
  2. Firaklı hikayeymiş arkadaşım, bana çocukluğumun ve ilk gençliğimin geçtiği, Ankara Yenimahalle'deki Babil Kulesi benzeri sitemizi hatırlattı. Biz duygularımızı aktaramayan bir nesildik sanırım. Yine de anısı bile güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız biraz öyleydik, biraz da hayır cevabından ilgi duyan tarafsak korkuyorduk sanırım. Cevapsızlığım hataydı diye düşünüyorum ve o durum üzücü. Çok tatlı bir kızdı çünkü. Kesinlikle anısı güzel, belki tersi olsa unutup gidecektim, ama bana kattığı çok şey olmuş gelecek adına.

      Sil
  3. Tam da fırından çıktığında tesadüf etmiş ve sıcak sıcak okumuştum Sevgili Okul Arkadaşım. Sanırım içinizde bir ukte kalmış taa o zamandan. Belki de sonradan konuşabilseydiniz, karşılıklı gülüp geçecektiniz, kim bilir belki de anısı bile kalmayacaktı.
    Bir de o delikanlının kafasında odun paralamayın bence, o ki, sizi şimdiki siz yapan yola taşlar döşedi. Şaşkın şey deyip geçin en iyisi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorun tam da parmak bastığınız nokta Sevgili Okul Arkadaşım, öndeki yanıtlarımda olduğu gibi. Kesinlikle taşları ilk döşeyenlerimden, hakkını yiyemem onunla birlikte tüm diğer geöiş yaşlarımın; geldiğim noktayı ve yaşamıma kattığım herşeyi onlara borçluyum, bunun bilincindeyim.:)

      Sil
  4. Okurken ilk Aşkım aklıma geldi...
    Kaderci mi olmak gerekiyor bu durumlarda,hiç bilmiyorum. ''ee kaderimizde bu varmış'' demek bir bahane mi? Sonra diyorum, yok , ''çok isteseydin olurdu''... 1 Saat sonra tekrar kadercilik başlıyor...Sanırım bunu hiçbir zaman bilemeyeceğimiz için özel,güzel ve en çok özlenenler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim bu olayımda biraz "ben neyim be," hali var, yeni ve farklı bir mahallede, biraz daha nitelikli kızların arasında bir erkek şımarıklığı; üstelik gerçek benle uyuşmayan. Bir çocuk için normal ama aynı çocuğun daha tecrübeli ve daha gelişmiş hali için anormal, şımarık ve saygısız bir tutum: onun için odunu eline aldı:)

      Sil
  5. Bugün aklıma fazla şey geldi geçmişten.
    Yalnız baktım ki çokta geçmemiş. :)
    Yazınız bana birilerini, bir şeyleri hatırlattı sevgili Buraneros.
    Bugün biraz dağıldım.
    Aslında bazen iyi geliyor hatırlamak. Ama unutmak da gerek.
    Biz en iyisi şu an için güzel düşünelim.

    YanıtlaSil
  6. Peki Pek Değerli Yazarımız, güzel düşünelim; hatırlamak iyidir, hepimiz dağılırız, önemli olan farkındalıktır ki bundan sende var. Unutmak değil de kenara itelemek daha iyidir, çünkü iyi kötü yaşadıklarımızla büyüyüp gelişiyoruz, o da geleceğimizi daha yaşanılır ve keyifli kılıyor. Bence de yaşadığımız her şey bizim deyip sahip çıkalım, sırtımızı farkındalığımıza dayayıp önümüzdeki güzel günlerin tadını çıkaralım ki bilirsin bu manada sana güvenim tamdır. Üstelik senin tazecik bir gençliğin var, içi hayatla ve onun tatları ile doldurulacak:)

    YanıtlaSil
  7. Eski mahalle kültürü, oynadığımız sokak oyunları ve çocukken kurduğumuz arkadaşlıklar aklıma geldi. :)
    Sonlara doğru okuduğum anınızda ise içimi buruk bir hüzün kapladı. İnsan, her yaşında farklı bir olgunlukla hareket ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aklına gelenler hep aklında kalsın ve dilerim hayat boyu hep önüne çıksın ki meslek anlamında bu avantaja sahipsin, ne mutlu:)

      O olgunluklara da işte bir yanıyla -ne güzel ki- çelişki gibi duran o yanlışlar ve onları fark etmiş olmak ulaştırıyor. Belki de hayatı anlamlı kılan, ileriki günlere hazırlayan bu çelişkiler:)

      Sil
  8. Mihri o kadar tanıdık ki... Ortaokul 1. sınıfım, bir arkadaşım var sarı saçlı. Hem sınıf arkadaşım hem de aynı mahallede oturuyoruz. Ailelerimiz samimi. Birlikte ders çalışıyor, ödev yapıyor, birlikte oynuyoruz. Hep yanında olmak istiyorum ama o anlamazlıktan geliyor ve bir gün çocuk acımasızlığı ile en yakın kız arkadaşımı soruyor bana, hoşlandığı biri var mı diye. "Var! Hem o bizden 1 yaş büyük, sana bakmaz zaten." diyorum. Bir daha da ne ders çalışmaya ne de oyun oynamaya gitmiyorum onlara. O yılın sonunda anne-babam boşanıyor, annem ve kardeşimle Manisa'ya taşınıyoruz. Aradan birkaç yıl geçiyor, trafik kazası geçirmişler, ölüm haberini duyuyorum... Hayat...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de seni o kadar iyi anladım ki Sevgili KuyruksuzKedi. Hayat bazılarımız için çok zor bazılarımız içinse tüm zorluk ve acımasızlıklarına rağmen hoş bir varlık yine de. Üzücü olan ama sonuçta insanı bir şekilde besleyen olumsuz şeyler de ona dair. Yüzleşmek gerek ve cesaretle de yola devam edebilmek; çünkü onun daha sonra farklı sürprizleri ile de karşılaşıyor insan ve belki de en yıkık hlinde bile yeniden ışıldayabiliyor. Belki de bazılarımız bu yüzden onu seviyor, sürprizlerine bayılıyor, hayallerimizi kırdığında da isyan ediyoruz.

      Rahmet yağsın üzerine, üzücü bir hikaye sonu.

      Evet, Hayat!

      Sil
    2. Hayat tüm aldıklarına karşılık Evrim'i ve Arya'yı verdi bana, zaman zaman isyan etsem de varlıklarının bir hediye olduğunu asla inkar edemem. İnişli çıkışlı bir yol hayat, sevgili Buraneros. Aldığı kadar veriyor, verdiği kadar alıyor. Kötü zamanları iyi zamanlar, iyi zamanları kötü zamanlar takip ediyor. Hepsinin geçeceğini unutmamak gerek. İnsan en yakın kayıplara bile alışıyor. Geriye çok bakmamak, yola devam etmek tek çare ve aslında fazlasıyla da işe yarıyor :)

      Sil
    3. Ben de işte ışıldamak konusunda tam olarak o iki sevilesi varlığını kastetmiştim Sevgili KuyruksuzKedi.:) Birlikteliğiniz ve varlığınız daim olsun. Bir kez daha altını çizerim ki birlikte çok güzelsiniz!:)

      Sil
  9. Yazı herkeste bir şeyler kurcalamış yorumlardan anladığım kadarıyla. Bende de kurcaladı. Şimdi uzun uzun anlatırdım saat bu kadar geç olmasaydı. Mihri de ne değişik isim. Facebook'tan arardım ben olsam. Öyle bir arkadaşım ilkokul birinci sınıf aşkını bulup evlenmişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sosyal medya özürlüyüm ben, blog dışında hiç bir mecrada yokum. Arada bir, o da herkese açık olduğu için okuduğum lisenin facebook sayfasına bakarım. Kişinin o yaştaki soyadını biliyorum ama sonra ne olmuştur haberim yok. Mihri erkek adı olarak bildiğimdi, sosyalist bir karakter ki büyüklerin konuşmalarından tanımıştım, kız adı olarak şaşırtmıştı beni de ama ona yakıştırmıştım:) Bu vesile ile Farsça bir kelime olduğunu Güneş ve Sevgi anlamlarında kullanıldığını tarihe bir not olarak şuraya düşeyim:)

      Sil
    2. Mihrimah in kisaltilmisi olabilecegi gece uyumadan 5 sn once aklima geldi desem? Hem Sultan adi hem adina bir camii var mimar sinan in eseri.

      Sil
    3. İyi ki gelmiş derim, çünkü benim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi:)

      Sil
    4. Bu arada cogu kadin kizlik soyadlari ile kayit oluyor fb a.

      Sil
    5. Çok teşekkür ederim, bir anı olarak saygım sonsuz, aşık falan olmasam da üzüldüğüm yan daha çok tavrımın kırıcı olması. Sonraki bir kaç yıl ve geçmişte zaman zaman aklıma geldiğinde yapmalıydım yazıda kastettiklerimi, şimdi bir anlamı yok benim içinde, muhtemelen onun içinde.

      Sil
  10. böyle yaşanmamışlıklar üzer beni de bazen maalesef

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizi üzüyor Sevgili Ahmet, ama hayat da böyle böyle büyütüyor insanı işte. Biraz daha duyarlı, biraz daha saygılı ve anlayışlı hale getirip, havasını da alıp bünyenin biraz daha insan haline evrilmesini sağlıyor:)

      Sil
  11. Love Story'yi orta1 yazında okuyup bayılmıştım. Filmini izlemem sonraki yıllara rastlar. Kitabın ilk paragrafı hâlâ ezberimdedir enteresan bir şekilde.
    Aşk karşısındaki duruşumuzu çok sevdiğimiz kitaplar, diziler, filmler de belirler bir anlamda. Benim için Love Story, Çalıkuşu, Selvi Boylum Al Yazmalımla birlikte bu kategoridedir :)

    Benzer bir "ah be kızım, niye öyle abuk subuk davrandın o zaman" dediğim anektod bende de vardır. Ama aslında Ekmekçim haklı. Bizi biz yapan şeyler biraz da o yaşlardaki saftirikliklerimiz/çocuk şımarıklıklarımız.

    YanıtlaSil
  12. Selvi Boylum Al Yazmalım'ın yeri bende çok özeldir. Birlikte izlediğimiz karakterinden dolayı ki çok şahane bir yorum yazığınız Kadıköy Vapuru'nda Bir An başlıklı yazımdaki hissin özündeki ve filme yazdığım yazıdaki karakterdir o. Bir söz vermişim yorum yazdığınız yazıda. Günü gelince yazacağım:)

    Kesinlikle güzel hayatın temellerini atan her şey günahı ve sevabıyla o çocukluklarda, her zaman iyi ki derim.

    YanıtlaSil
  13. Hiç yoktan şimdi bir de küçük güzel Mihri girdi kalbimize, yaşadık ve yaşattık bunları. Her şeye rağmen de iyi ki. Nostalji bağımlısıyım ben galiba biraz. Çok güzel yazı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmiş güzel, daha doğrusu güzelliklerini ayıklamak ve ayrı yere koymak, kötüleri de çöpe atmak. Dolayısı ile nostalji iyi ki bünyeye bulaşmış derim hep çünkü bugüne de bir mana katıyor. Çok güzel yorum.:) Teşekkürler.

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP