Dün yazdığım yazıdan ulaşılan iki bölümlük bir anının altındaki yorumların birinde şöyle bir cümle kurmuştu Sevgili KuyruksuzKedi:
"Böylesine güzel hatırlanıp sevgiyle anıldıklarına göre kesinlikle güzel adamlarmış,"Onu şöyle yanıtlamıştım:
"Eski insanlar işte, aslında aynı işi yapıyorlar, bir anlamda rakipler ama birlikte yiyip içiyorlar, eğleniyorlar ve bir sorun yaşadıklarında da ortak çözüm üretebiliyorlardı... güzeldiler valla."Yüzlerce eski fotoğraf içinde çocukluğumdan beri beni en etkileyenlerden biri budur. Sektörün 80'ler sonrasında başlayan liberalleşme atakları esnasında özellikle ihaleler bazında nasıl bir rezilleşmeye doğru yön aldığını gözlemleyen, bir neslin artık son bir kaç örneğinin kaldığı o yıllarda niteliğin nasıl aşağı çekildiğine de tanıklık etmiş biri olarak yeni neslin önüne hep bu fotoğrafı koyarım.
Fotoğrafta tarih yok. 1960'lardan epey önce olduğu kesin. Fuar alanı için deniz henüz doldurulmamış; dolayısıyla Atatürk heykeliyle denizin ilişkisini kesen karayolu da yok. Ankara-İstanbul istikametine giden arabalar -dinlediklerime göre- heykelin önünden yukarı doğru tırmanıp Mamur Dağı üzerinden devam ediyorlar. Samsun'dan o yöne giden otobüsler de heykelin önünden kalkıyor. Yürüdükleri kısımsa geçenlerde yazdığım Hayalim Kırıldı Ama Ben Takmadım başlıklı yazımdaki heykelin fotoğrafını çektiğim nokta. Sol baştaki pardesülü babam; henüz yirmili yaşlarında olduğunu tahmin ediyorum ki bu da bana yıl olarak 1950'leri söylüyor. Ben doğduğumda karayolu ve fuar var olduğuna göre henüz askerliğini bile yapmamış olabilir; o halde 1953 falan diyebiliriz. Bu adamlar birer oto tamircisi; aynı işi yapan ama birbirlerine rakip insanlar. Bugünkü, özellikle sanayi sitelerindeki çoğunlukla kıyaslanamayacak kadar özenli ve şıklar. Müşterilerin eline verdikleri listedeki parçaların bir kısmını sonradan yedek parçacıya götürüp iade edilen parayı cebe atan bazılarından olmadıkları gibi müşteriyi kollayan tamirci olduklarının da farkındalar!
"At be ustam, kim tutar seni" yerine oturdu şimdi. :)
YanıtlaSilO nesil bir daha asla gelmeyecek ve şu an o sektörde olanların bu tür hikayeleri de olmayacak ki kardeşim hâlâ o piyasanın içinde ve onun çalışanları ve bayileri şanslı çünkü geçmişin tadını öğreniyor ve yaşıyorlar:)
Silfotoğrafa baktım uzun uzun. çok severim bu eski fotoğrafları, o zamanın insanlarını, kıyafetlerini, özenlerini. yine öyle oldu:)
YanıtlaSilFotoğraf bizden epey eski ancak doğup da 5-6 yaşlarıma geldiğim andan itibarenki günleri kendi aramızda konuşurken kapılır giderim, o anın içindeyimdir; o kadar iz var ki 7-8 yaşımdaki bir arabanın koltuk döşemesinin dokusunu bile hatırlarım. Sanki ana ışınlanmışım gibi bir hisle:)
SilO kadar imkânsızlığa rağmen cumhuriyetin ilk yıllarında bir zarafet vardı. Yıllar geçtikçe ileri değil geriye gidiyoruz ne yazık ki. Bu fotoğrafları ve insanların düşünce tarzını hatırlayınca canım sıkılıyor.
YanıtlaSilBu durumu da bir başka gerçeklik olarak kabul ediyoruz ve değiştirmek gibi bir şansımız da şimdilik ne yazık ki yok gibi. O kadar vidaları gevşedeki ülkenin, yeniden sıkmak ve kısmen normale dönebilmesi için ciddi bir restorasyona ihtiyaç var. Önümüzdeki seçimlere bakıyoruz artık, bir umut!
SilMr. Kaplan'ın her kelimesine katılıyorum. Eski fotoğraflara bakınca gerçekten tüm imkansızlıklara rağmen zerafet, nahiflik, tevazu, samimiyet, nezaket göze çarpıyor. Eski fotoğrafları, eski insanların o zarif hallerini çok seviyorum. 3-5 sene öncesine kadar kılık kıyafet, giyim kuşam denince özgürlükten yanaydım ama artık daha farklı bakıyorum mevzuya. Takım elbise giymiş bir öğretmenle kot pantolon - tshirt giymiş bir öğretmen arasında kesinlikle çok büyük farklar var. Her şey serbestleştikçe bir şeyler giderek basitleşiyor sanırım. Keşke erkeklerin birer beyfendi, kadınların birer hanımefendi olduğu yıllarda yaşasaydık.
Sileskiden insanlık varmış gerçekten, ne ara bu hale geldi dünya...
YanıtlaSilAslında insanlık eski kadar olmasa dahi şimdi de var ama şimdide görünür olanlar boş teneke oldukları için, biraz da bu yüzden umutsusuz.
SilBen değil biz varmış da ondan..
YanıtlaSilKesinlikle öyle. O kültür bende öyle yer etmiş ki kolektif alanlarda hep bizli omuştur dilim. Hatta bir tiyatro yazımda aynı zamanda akademisyen olan çevirmenin adını yazmayı unutmuşum. Enfes bir biçimde yorumuyla çaktı buna bana. Ve hayatımın en güzel yazısını yazmama sebep oldu. Benim de kendimi fark etmeme sebep olan cümle çıktı içimden: Bireysel başarılarımın tadını tüm insanlarımın adlarını öne çıkararak yaşarım. En sevdiğim kelime "biz"dir.
YanıtlaSilHayat çok güzel bir öğretmen vesselam:)
Nereye gitti bu güzel adamlar?
YanıtlaSilYukarıda da yazmış biri cumhuriyet sonrası falan diye. hemen taraflara indirmek bizim sorunumuz. Güzel insan olmak kılık kıyafetle başlıyor, söz, konuşma,yaptığın işle devam eder. Oluşan büyük yozlaşma ne yazık ki her kesimde var. Nedenleri çok dallı budaklı o ayrı ama artık insana saygı bitmiş, insanın birbirine empatisi bitmiş, mesleki ahlak bitmiş, değerler bitmiş, o güzel insanlar atlara binip gitmişler ..
Muhtemelen cennete...
YanıtlaSilAslında güzel insanlar çok, ama hayatın görünür kısmını ele geçirenler "uyanıklar"; onların iş ahlakı ile ötekilerin rekabet edebilmeleri bugünün ortamında mümkün değil. Ticari araç sahipleri en azından işten anladıkları için kısmen paçayı kurtarabiliyorlar ve seçiciler ama hususi araç sahiplerinin işi malesef zor:)
Bu güzel fotğrafı ve anılarınızı bizimle paylaştığınız için teşekkürler sevgili Buraneros :)
YanıtlaSilRice ederim, emeğin var; teşekkürü sen hak ediyorsun, sen tetiklemesen paylaşmazdım muhtemelen:)
YanıtlaSilBabanız ve arkadaşlarının kıyafetleri gerçekten dikkat çekici ve özendirici :) Bugün bırakın sanayi sitesinde çalışanları, koca koca binalarda ki çalışanlar bile böyle giyinmiyor.. Bu tarz fotoğrafları görünce aklıma hep stadyumlarda takım elbise ile maç izleyen beyefendiler geliyor.. Birde şimdi ki yarı çıplak holiganları düşünün..
YanıtlaSilTeşekkür ederim onlar adına; ruhlarına ulaşmıştır diye düşünüyorum. Babam ücra bir köyde ilkokul okumuş, o da yarım yamalak, şansları dedemin demiryolcu olması ve buraya gelmeleri. Çıraklıktan başlamış ki aslında o süreç ve ülkeye dair, özellikle ithal otomobillerle ilgili çok ilginç bilgiler var bana aktarılan. Umarım ara ara bu gelişim sürecini ve sektördeki bazı firmaların nereye evrildiklerini falan yazarım. Özellikle bir firma var, şu an otomotiv dışında çok bilinen bir işte önemli iki markadan biri. Ondan başlayabilirim muhtemelen:)
Sil