Efes Cup, fazla uzatmadan söylersek: "berbat" geçmişti bizim için. Ne giren çıkan belliydi, ne ana rotasyonumuz, ne de savunmamızın sertliği. Efes Cup'tan sonra herkesin aklındaki plan şuydu: Litvanya'yı yenersek, bizim için işler iyi gidecek. Yenilirsek de, bir önceki Avrupa Şampiyonası tekerrür edebilir.(Hani şu İspanya'da sadece Çek Cumhuriyeti'ni yenebildiğimiz, hatırlanmak istenmeyen turnuva) Daha doğrusu yenilebilirdik, fakat Jasikevicius'suz, Macaijuskas'sız, Siskauskas'sız- ki üç oyuncu da, ilk beşin ana kısa silahları- Litvanya'ya yenilmek koyardı açıkçası...Bazı paragraflarını buraya taşıdığım bu yorumunun tamamını okumak isterseniz buradan lütfen
*********
Maça 4-0'la ve daha da önemlisi doğru oyunlarla başlamamız (örneğin uzun tartışmaların ardından sonunda maça 4 numarada başlayan Ersan'a, tepede şut yaratmadaki başarımız ve Litvanya'lıların pick and roll'lerine karşı savunmadaki gayretimiz) hem maçı izleyen bizlere, hem de sahadaki 12 dev adama büyük moral verdi.
********
İlk yarıdaki en önemli sorunumuz, pota altındaki mücadeledeydi. Özellikle kötü gününde olan Semih'in ve maça biraz tutuk başlayan Ömer Aşık'ın, fizik açıdan güçlü Litvanya pota altıyla "yetersiz" mücadelesi, "yeterli" performansı gösterememesine neden oldu takımımızın. Fakat Oğuz Savaş bu aralıkta, dört gözle beklediğimiz itfaiye gibi duruma müdahale etti ve Litvanya'lıların pota altındaki ateşini "tamamen" söndürdü.
Macarsalatası.blogspot
OKUDUKLARIM 2024/77 GİZEMLİ KÜTÜPHANECİ
1 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder