10 Ağustos 2008 Pazar

Hotel Rwanda'nın Hatırlattıkları...


Bir mışlı ülkede; daha bıyıkları aşklara terlememiş, hayalleri henüz duvarlara çarpıp un ufak olmamış pırıl pırıl öğrencilerken, ergen yaşların ele avuca sığmaz heyecanlarını kenar mahallelerdeki, fabrikalardaki, tarlalardaki yoksulluğa harcamış gençler varmış. Yine bu mışlı ülkede, kendileriyle aynı yaşta ama farklı görüşteki akranları tarafından sıkıştırıldıkları okul duvarlarında demirlerle, tekme ve yumruklarla kafaları parçalanarak, bazen adres sormayan kurşunlara hedef olarak ölüme gitmiş arkadaşlar varmış. Bu çocukların bir kısmı, önce farklı görüşleri yüzünden birbirine düşürülmüş. Sonra, siz suçlusunuz denilerek sadist bir keyifle aynı koğuşlara konulup, orada birbirlerini yemeleri iştenmiş. O koğuşlardaki kaçınılmaz kavgalar sonucu huzuru bozansınız diye cezaevlerinin işkence odalarında en aşağılayıcı küfürler eşliğinde ıslatıla ıslatıla dövülmüşler. Kanlarına tuzlar basılmış.

O mışlı ülkenin büyük şehirlerinin, küçük şehirlerinin, küçük büyük kasabalarının, büyük küçük karakollarının küçük odalarında birileri; eşleri, kız kardeşleri, nişanlıları yan masalara yatırılmış bir ahlaksızlıkla sorgulanmışlar. Filistin askılarından taze taze suçlar giydirilmiş cılız cılız bedenlerine... Mışlı ülkenin mışlı hapishanelerinde, gecenin uykuda bir vaktinde, bayram tatiline yetişeyim keyfindeki soruşturucular tarafından adam yerine konmaz ifadeler alınmış.

Bu mışlı ülkede, içlerindeki ülke aşkının genç heyecanları kullanılarak kurşun attırılmış, dernek başkanlarının kişisel alacaklarının tahsili için karşıt görüşlü oldukları söylenen borçlularının katili olmaya gönderilmiş gençler de varmış. Mışlı ülkenin mışlı gençleri birbirinin gırtlağına sarılırken, yıllar sonra aynı acıları çekip günlük hayatlarına döndüklerinde hikayelerinin ne kadar benzer olduğunu fark etmişler. Mışlı ülkenin mışlı gençleri, yazdıkları metinleri miting alanlarında sahiplenip hava atan ego hevesli bazı abilerin üç beş cümlelik, klişeden öte gitmeyen ideolojik ahlakının: Aslında masalara gencecik kızları yatıran işkencecilerden pek de farkı olmadığını görmüşler .

Ve o ülkede her seferinde, saf kalplerinin çıkarsız inanmışlığıyla ezilenler için başkaldıranlar ölmüş. Kötüler, ceplerini paralarla dolduran bir satılmışlık sergilerken, bedenlerinin bir parçasını işkencede bırakanlar da nedense hep masumlarmış!

Ve birileri o ülkede, önce insanların siyasal ayrılıklarını körükleyip, sonra, etnik ve inanç farklılıklarının üzerine benzinler döküp kıyımlar yaptırmışlar. Kapıları bir gecede işaretlenip, mışlı kentlerde evleri cayır cayır yakılıp kafalarına kurşun sıkılanlar da o ülkedeymiş. O ülkede, insanlar parmaklarla işaret edilip katil kurşunlara, bombalara adres yapılmışlar. O ülkede mahalleler, sokaklar, okullar, ayrıştırılmış. O ülkede, bizden olmayan okulda okuyorlar diye, bizden olmayan mahallede oturuyorlar diye, bizim okuduğumuz gazeteyi okumuyorlar diye, bizim dinlediğimiz şarkıcıyı dinlemiyorlar diye damgalar basılıp ölümcül cezalar kesilmiş gencecik bedenlere...

Sonra günlerden bir gün birileri birilerine, alın bu ülkenin yönetimi sizin demiş . O birileri o mışlı ülkenin mışlı halkının hafızalarını silmiş. Mış tarihinden sonra doğanların hafızalarına yeni programlar yüklemiş. Ellerine yeni oyuncaklar tutuşturup; ''Düşünmeyin! Biz sizin yerinize düşünürüz,'' demiş.

Yani arkadaşlar Hotel Rwanda'yı izleyin! Ve tarihinin utançlarını halı altlarına süpürenlerin yönettiği bu mışlı ülkede, size unutturulmuş yakın tarihli bir dönemde olanların benzerlerini bu filmde görün. Ve düşünün!

Ve etrafınızdaki insanları dilleri, dinleri, etnik yapılarıyla görmeyin, insan oldukları için sevin; işaretlemeyin! Çünkü birileri fena halde onu yapmanızı istiyor sizden; sizi yok etmek için. Siz istemeyin ! Bazılarının, sanki bu toprakların insanı değilmiş gibi; özüne sözüne, şarkısına türküsüne, taşına toprağına, yazanına çizenine, yemesine içmesine, diline ninnisine yabancılaştığı ''Bu güzel ülkeyi tutkuyla sevin''

4 yorum:

  1. böylesine başarılı bir filme yazılabilecek en güzel yazılardan biri olmuş,kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim Benay, senin de yüreğine sağlık:)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Buraneros....
    Yıllar sonrasında ulaştın benim bu son iki haftadır hiç bir yere sığamayan, sıkışmış, bunalmış ruhuma. Ve ne iyi geldin söylediklerinle. Ne iyi..
    Sözünü tuttum yorumu sildim ama haklısın.. En azından gönül rahatlığı içinde diyebilirim ki ben masumum, hiç ayırmadım bölmedim kimseyi, hiç.. Vicdanım temiz. Ama işte, ne bileyim bazen işte daralıyor insan, bilirsin....

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Ceren, geçmişe bakınca her türlü duyarsızlıklara rağmen gençler adına seviniyorum çünkü şimdi o gün kadar kapalı kapılar ardında kalmıyor bu dramlar, en azından; ve o boyutta pervasız olunamıyor, çünkü bir şekilde açığa çıkarılabiliyor.

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP