İki evvel zaman önce bi sabahın en bi sabahında, güzelinden bir kış güneşi sancılar çekerken güne... Yığın yığın özlem ve anı yağdıran zifirinden bi gök altında, bi bankın senli kalabalığında -ama kalabalıktan uzak- sen kokulu, bol dumanlı, uzak bakışlı saçsız yolculukta; konuşmasız, neşesiz, en çok da sırdaşsız müebbet günlerin hakedilmiş avuntusu muydu, düş müydü zaman ?
Havası coşkulu renklere çalan düş gibi bir ruhsal odada, ödül hapsinde miydim ben, yıl kadar?
Bi tutulma anı mıydı, bi kalabalık müzik içinde bi gülen düş müydü, bi güzel kadın mıydı zamanın bedenini deşen?
Ve herşeyin dili olan ama dilsizlikler doluluğunda bi bira bardağından dilsizliği delip geçen gözler; kendini seyre dalan bakışları egemenliğine alan sessizlikte, huzurlu ama, ama lımıydı?..
Pencerelerine yağmur çizgileri çizilmiş yalnızlığı kalabalıklaştıran, kalabalık içindeki iki kişilik ezgilerin 'bu denklik ne hoş' bisleri miydi; bi su gözesine yüzünü daldıran, bi çöl susuzluğuna ruhuyla dokunan, bi yazılmamış şarkının kokuları gibi tene?
Bırakın, uzun uzun dinleyeyim bir periskop derinliğinde...
"Saçlarının kokusunda yelkenlerim şişmiş, saçlarının melteminde güzel iklimlere, mavinin en bi maviden daha mavi, havanın en bi derin olduğu bi deniz ortasında, bi selvi altında, en bi memleketten türkülerin söylendiği bi bilinmez, ama düşde bilinir limana gideyim." dedim... ve özledim!
Not: Resim;Zerrin Tekindor'un -Gözümü Açarsam Günaha Gireriz-adlı akrilik çalışmasıdır.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilama ama...
YanıtlaSil