Güzel bir tatil gününde elinizde kahve kokusu, önünüzde bir kitap ya da bir dergi, belki de günlük gazetelerle süregiden neşenize müzik de eklemek isterseniz, buyurun: Sting'in duru, romantik ve büyüleyici sesinden keyifli bir zaman yolculuğuna...* Cümlelerini kurmuştum bundan uzun yıllar önce...
Ani bir kararla blog yazmaya başladığım dönemdeki ilk yazılarımdan biriydi. Oysa Sting'le tanışıklığım çok eskiye dayanıyordu ki henüz Sting olmamıştı. Dönemin güçlü ama taze gruplarından biri olan, bir dönem ortalığı kasıp kavuran The Police adlı grubun bas gitaristi, aynı zamanda da solistiydi. En iyi bateristlerden biri kabul edilen, sonraki yıllarda başka müzisyenlerce Bateri Tanrısı olarak adlandırılacak Stewart Copeland ve gitarist Andy Summers ile birlikte fırtına gibi esmeye başlamışlardı.
Elbette benim de onlardan uzak durmam olanaksızdı!
O sırada yabancı müzik dergilerinden birinde albümlerinin çıktığını görüyorum. O yıllarda İsmail Cem'in genel müdürlüğündeki TRT televizyonu efsane. Dolayısı ile müzik programları da... Üstelik ülkede her tür yabancı dergiye ulaşmak mümkün. Bir finansman bulma dönemim geride kalmış, arabayı artık ehliyetli kullanır olmuş, projeler üretmiş ve o projeleri öne atarak da Amerika'da okuma hayallerimi somutlaştırıp alana döker olmuşum.
Albümün çıkış yılı 1979. Bir süre aranıyor, bakıştırıyor, bulamıyor, kısa süre sonra da sevdiğim bir plakçıda rastlaşıyorum kendisi ile.
Plaksa tekti, artık mağazamızın "finanstan ve proje geliştirmeden sorumlu" elemanıydım. O sıradaki planımsa: Amerika'da, önceki bir kaç yazımda söz ettiğim gibi ihracatçı bir yedek parça şirketinde çalışmak, her ne kadar ekonomiye yönelik bir dalda okuyacağımı söylesem de aileye bir çalım atarak televizyon programcısı ve yönetmeni olmak...
Ve o çerçevede üniversitelere bakınırken ve ilk olarak enn amcamla gittiğimiz Amerikan Kültür ve ABD elçiliğinin kapılarını artık sürekli Ankara'ya gidip aşındırırken ve evraklarım Amerika'ya ulaşmışken birden: Yine daha önce yazılarımda çok kere söz ettiğim gibi içime düşen babanın erken öleceği hissi nedeniyle -aradan çıkarmak için- askerliğe karar veriyorum.
Ve bunu aileye deklare ediyorum.
İşte bu kararları aklımda döndürdüğüm sırada bu albümü alıyorum. Lise bitiyor. Amerika, zihne çökmüş kaygı dolayısıyla askerlik sonrasına erteleniyor ve o yaz çoklu planlardan ilki devreye giriyor. Zaman zaman efsane seyahat başlığı ile yazdığım Samsun'dan başlayacak ve kıyı bölgelerini boydan boya geçecek, sonra Kıbrıs'a ulaşacak gezinin planları yapılıyor, yola çıkılıyor ve gezinin son noktalarına varılmışken ve efsane bir akşamın sabahında gel teskere türküsü söylenmeye başlıyor: Çünkü tam o sırada 12 Eylül darbesi oluyor.
Bu albümü benim hayat akışımdan daha özel kılan başka bir özelliği var: Kendisi bir long play değil.
Ama 45'lik plak da değil!
İkisinin arası...
Benim yakıştırmamla midi play.
Üstelik 11 şarkıdan oluşan ikili bir albüm.
Kanımca koleksiyon değeri de var... Uzun bir aradan sonra bu yazıyı yazarken yeniden dinliyorum albümü ve nerelere, kimlere gidiyorum.
İşte o zaman, okuyanınki de can devre kesicisi araya giriyor.
Ve ben sahneden çekiliyorum.
Ve dönemin popüler grubu The Police'den, solisti -taze- Sting'den ve 79 yılındaki albümden iki tadımlık şarkı sahne alıyor:
The Bed's Too Big Without You ve Walking On The Moon.
Grubun Regatta De Blanc adlı bu albümünün tamamı için buradan
*Sting'in pek bilinmeyen albümü Songs From Labyrinth'den söz eden yazı ve şarkılar ve özel bir enstrüman içinse buradan lütfen.
GİTTİK/GEZDİK/GELDİK 7-AMERSFOORT
45 dakika önce
Başlığı "Stalin'i Nasıl Bilirsiniz?" diye okudum. :D
YanıtlaSilSonradan farkına vardım doğrusunun.
Şarkılar çok iyi Sevgili Buraneros.
Teşekkürler. :)
Çokça sevgiler...
Rica ederim Pek değerli -ödüllü- yazarımız, benden de sevgiler:)
SilThe Police, Sting beni de gençliğime götürdü. Nefis yazınızı zevkle okuyup müzikleri dinledim. The Police'in eklediğiniz parçaları pek aklımda kalmamış ama "Every Breath You Take" 'i hatırladım. Yine Sting'in "Shape of My Heart" 'ı unutulmazlarım arasında. Harikasınız:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sting de artık nesilleri tükenen bir kuşağın son temsilcilerinden biri, unutulmazlar hanesinde benden de tarihe bir not olsun diye birden aklıma geldi ve yazıverdim. Plak zaten bulunduğu yerden hep bana bakıyordu, benim de neslim tükeniyor dercesine...:)
YanıtlaSilAğır abi Sting'i iyi bilirim. Konserlerinde pek kıpırdamadığı ve ciddi görünüşünden dolayı ona ağır abi derdim. :)
YanıtlaSilEnglishman in New York şarkısını pek severim.
İki tadımlık şarkıyla hoş bir nostalji oldu.
Teşekkür ediyorum size.
O şarkıyı hepimiz severiz:) Rica ederim, ben de teşekkür ederim:)
SilToskana’daki villasında verdiği butik akustik konserlerle müziği apayrı bir boyuta taşımış sanatçı diye de biliriz :) Yıllardır bu konserleri kovalıyorum “neyse vericem parası ağbi” kıvamına bile geldim ama yakalayamıyorum, satışa bile çıkmıyor biletler..
YanıtlaSilKonser tarihlerinden epeyi önce mesaj at, sosyal medya hesaplarından "bir bilet lütfen," diye ulaşmaya çalış, kim bilir belki olur.:)
SilSting' i her yönüyle muhteşem bilirim.. teşekkürler şarkılara :)
YanıtlaSilRica ederim:)
SilHayatımın hiç bir döneminde iyi bir rock dinleyicisi olmadım. Ama Anadolu rock deyince iş değişiyor benim için; çok severim yerli olanları. Hiç müzik dergisi takip etmedim, ama mesela Zülfü Livaneli'nin bütün kasetlerini aldım :) Sting deyince Shape of My Heart ve Englishman in NewYork şarkılarıyla sınırlıdır bilgim. Belki başka şarkılarını da seviyorumdur ama Sting olduğunun farkında değilimdir :) Bu konuda cahilim anlayacağınız. Bu güzel yazı için teşekkürler, keyifle okudum
YanıtlaSilBen de bir türe bağlı kalanlardan değilim, yeter ki müzik her ne ise ruhumu okşasın. Elbette Anadolu Rock'ın Anadolu rock olduğu yıllarda bebe olsak da kulağımıza üflenmişti ve damarlarda dolaşıma girmişti tür. En militan yıllarda ve üstelik kendisi İsveç gurbetindeyken Zülfü de başımızın tacıydı, bir şekilde yurda ulaşan şarkılarından kasetlerini doldurtuyorduk. O Zülfü'yü politik anlamda bu Zülfü'den belki daha çok seviyorduk.:) Madem konu Anadolu rock, belki biliniyordur ama bilinmeme olasılığını da göz önüne alarak çok taze keşfettiğim, üstelik yurt dışında yaşayan Türk gençlerin Avrupalı müzisyenlerin de katılımıyla oluşturduğu bir grubun video linkinin olduğu bir yazımı işaret ediyorum. Daha önceden biliniyorsa ne âlâ, ama bilinmiyorsa memnun kalınacağından neredeyse eminim; linkini aşağı bıraktığım konuyla ilgili yazımın altındadır videonun kendisi:)
YanıtlaSilhttps://laparagas.blogspot.com/2021/03/gram-altn-bulmustum-dun-aksam-kulce-oldu.html
Sting dinlemeyi severim, dinlediğimiz şarkıların geçip giden zamanı, mekanları hatırlatması tuhaf hissettiriyor insanı:)
YanıtlaSilBiraz benden kaynaklı, bazı yazılara döneme dair izler bırakmayı seviyorum; kimbilir bir gün birilerinin işine yarar belki. :)
Silben yazıyı Sting eksenli okumadım diğerlerinden farklı olarak. Buraneros eksenli okudum. Belki hayat hikayesinin bir kısmını bölük pörçük biliyor olsam da, bu yazı bana sinema tadı verdi. Sanıyorum Çağan Irmak'ın filmiydi, sanıyorum Babam ve oğlum'un giriş sahnelerinden biriydi. Ve önceden sezdiğin acı bir olayın gerçekten başına geldiği anın ruhunda bıraktığı iz, o çaresizlik duygusu...tanıdık maalesef. Ama bizi birbirimize bağlayan da tam olarak bu değil mi? Birbirimizi bu ortak acılardan tanımıyor muyuz?
YanıtlaSilOkuduğum ilk anda yorumuna bayıldım; kaderde ve acıda ortaklaşma ve elbette farkındalık! Şahane. Aslında babayı kaybedeceğiz hissi zoru da bir yanıyla kolaylaştırdı. Çünkü zihinsel olarak hazırdım, yol haritamı da oluşturmuştum. Ben küçüktüm kardeşler daha küçüktü ama o his ve onun sağladığı öngörü bir anlamda savaşa hazır, tetikte ve cephanesi yeterli, stratejisi doğru bir yön çizmeme de sebep oldu. Hazırlıksız olsam toptan yok olmamız işten bile değildi. Başardık yani. Yıkımın altında kalmadık ve bugünlere geldik. Evet, kesinlikle, birbirimizi tam da oradan tanıyoruz!
SilBence çok güçlü bir insansın. Tahtaya üç tık ( buruk gülümseme ). Yorumu beğenmene sevindim bu arada.
SilBeğenilmeyecek gibi değildi ki, alttaki asıl duyguyu fark etmek ve altını özenle ve duygu ile çizmek, daha ne olsun, çok teşekkürler:)
YanıtlaSilSting'i biliyorum ama çok dinlediğimi söyleyemem. İlk şarkıyı çok beğendim, ikinci şarkı da güzel:) Favorim ilk şarkı:))) İlk şarkı bana neşe verdi, şu an dinliyorum tekrar:)))
YanıtlaSilKuşak farkı dedikleri bu işte:) Biz siz kadarken ve biraz daha küçükken aynı durumdaydık; Sting'li The Police ve benzerlerini dinliyor, bizden önceki kuşaklar için de çok dinlediğimizi söyleyemeyiz diyorduk; taa ki biraz daha deneyim yaşadıktan sonra öncekilerin kıymetini fark edinceye kadar:))
SilSting der susarım... Tını, duruş... Gençlik, etkilenme, hatta... Hadi canım :)
YanıtlaSilKesinlikle:)
YanıtlaSil