13 Ocak 2021 Çarşamba

İçinden Tren Geçen Kitaplar

Son kitap yazımın ardındaki yorum-sohbet bir anda onu "Sonuçta bir yazı işte!" olmaktan çıkardı ve hayatın içinden geçen enfes bir an haline soktu. Sanki ben yazmamışım gibi bir kaç kez daha okudum onu ve altındaki yorumları... Her okuduğumda hayatla ve yaşamakla ilgili şahane bir tadın başka başka nüanslarını keşfettim. Bu bana uyandığımda başucumda bulduğum bir yeni yıl armağanı hissi yaşattı. Ortak yaşanmışlıkların ve anıların ve de özlemlerin bir araya geldiği paydaş duyguların, sıcak bir sohbetiydi sanki...

Bu yazı için beni tetikleyense grubun en genci, cıvıltısına, hayat duruşuna, bunu yazıya döküşüne bayıldığım Sevgili Ceren'in "Corona bitse ilk hedefim uzun bir tren yolculuğu. Demek ki kitaplarımdan biri de hazır," cümlesi oldu. Ve kitaplığa koştum. Trenli kitapları alıp döndüm. Önce fotoğraflarını çektim. Yerleştirdim ama yazmaya başlayamadım! İçimde bir profesyonel türedi ve "Ard arda kitap yazılır mı ha!" dedi. Direnmeye çalıştım ama iki satır yazıp kaldım. Bunu bir kitap yazısı olmaktan çıkaracak dili bulamadım. Bir kaç gün üst üste taslağı açtım. Sadece bakakaldım. Beceremedim. Duygularımı hissediyor ama onu dilime taşıyıp da yazıya aktaramıyordum. İşime döndüm. Sonra, Radyo Z'de önceden tanıdığım, bayıldığım Rus kanalı RT Documentery'de izlediğim Lyubov Morechodova* ile karşılaşıp iki de güzel şarkı dinleyince kıvama geldim, üstüne de Sevgili Okul Arkadaşım'ın yeni blogunda* yeni tarzdaki yazısını okuyunca fabrika ayarlarıma iyice döndüm ve Ceren'in cümlesi üzerinden haraketle, eşlikçi olabilecek kitaplara dair ilk satırlar dökülmeye başladı.

Demir Raylar'dan daha önce söz etmiştim. Yeni cümlelere ihtiyaç yok diye düşünüp, "Kitabı çok beğendim: içinde tren var, üstelik istasyon istasyon geziyoruz ve bu istasyonlarda büfeler var, ayrıca tren restoranlarında takılıyoruz, gittiğimiz mekanlarda bahşiş veriyor klasik müzik çaldırıyoruz, bazı otellerde kalıyoruz ve iz sürüyoruz, anılar da var elbet! Bir de 131 sayfalık bir kitapta bunları anlatmadaki lezzet önemli! Haa, konuya ilgisi olmayan, içinden trenler geçmeyen biri ne der, onu da bilemem!" cümlelerimi kopyalayıp yapıştırıyorum. Bununla yetinmek istemiyorum öte yandan. O zaman da bir polisiye tadındaki kitabın arka kapağından -fazlasıyla katıldığım- bir kaç cümle taşımalı diye düşünüyorum:

Aharon Appelfeld, yapıtları yıllar geçtikçe durulan, saflık kazanan, şaşırtıcı derecede incelikli ve hassas bir yazar. Demir Raylar'ın hemen her cümlesi mücevher parıltısında.- The Chicago Tribüne.


Tren Geçti, Murathan Mungan tarafından oluşturulmuş şahane bir seçki! Kendi yazdığı Makas adlı öykü ve bir tür önsözle birlikte tam 32 öykü var içinde. Ama kimlerin ne öyküleri!  Gönül hepsini tek tek yazmak istese de bir çoğundan özür dileyerek, kışkırtıcı bir kaç ismi kitaptaki sıraya göre sıralamaya karar veriyorum: Demiryolu Hikayecileri/Bir Rüya- Oğuz Atay, Bir Tren Yolculuğu- A. Hamdi Tanpınar, Üçüncü Mevki, Müthiş Bir Tren- Sait Faik, Konuşmadan Geçen Tren Yolculuğu- Leyla Erbil, Kuklacı- Erdal Öz, Yaz Suyu-Tomris Uyar, Kar Yolcusu-Ayfer Tunç, Çift Çizgi-H. Ali Toptaş, Bir Trende Gidenler- S. Kudret Aksal, Trenlere Bakmak- Oktay Akbal, Ayran- Sabahattin Ali.

                                                                                       ***

Trenler Kalkar Haydarpaşa'dan da bir seçki, bu kez derleyen Haydar Ergülen. Murathan Mungan'ın seçkisiyle sadece bir öykü çakışıyor ki o da Hüsnü Arkan'ın Nisa'sı. Kitap Haydar Ergülen'in Hareket Memuru Dedi ki'si ile başlıyor. Nursel Duruel'in Sular-Köprüler'inin de olduğu  21 yazarın toplam 22 öyküsü ile devam ediyor...


Trenler de Ahşaptır'sa bir tren tutkunu olan yazarın farklı yerlerde yayımlanmış tren ve yolculuğuna dair yazılarının topluca yer aldığı  bir kitap ki o kendini şu cümlelerle anlatıyor:
Trenler de Ahşaptır'da dört bölümde toplanan yazılar trenleri, tren yolculuğunu, istasyonları, garları özellikle yazarının hayatında önemli yer tutan Eskişehir, Haydarpaşa, Ankara garlarını ve bu mekânların kendisinde bıraktığı izlenimleri, anılarıyla birlikte anlatıyor. Bir şair olan Haydar Ergülen sevdiği bütün şairlerin şiirlerinden alıntılarla zenginleştirmiş yazılarını. Cemal Süreya'dan Behçet Necatigil'e, Mehmet Âkif Ersoy'dan Nâzım Hikmet'e kadar pek çok şair ve dizeleri yer alıyor kitapta. Yazar bizi 30-40 yıl öncesinden başlayarak nostaljik yolculuklara çıkarıyor, trenle yapılan yolculukları neden çok sevdiğini anekdotlar, anılar, gözlemler kanalıyla, özlemle ve şiirsel bir dille anlatıyor.


                                                                                        ***

Platonov, can dostum güzel insan. Onu Mutlu Moskova ile tanıdım, sevdim. Sonra da dostluğumuz derinleşti. Kendinden daha önce söz etmiştim ki oradaki cümlelerimle  harman ederek devam edersem ve altını çizersem: Çevengur, -Mutlu Moskova'nın yeri ayrı olmak üzere- bir adım öndedir benim için. Çünkü onun ilk yirmi sayfasında makinistler, şahane bir baş makinist ve lokomotifler var. Ve Platonov ya! dedirtir... Sovyet Devrimine ideolojinin özüne olmasa da pratiğine başka bir taraftan, muhalif bir gözden bakması güzeldir, ufuklar açar. Dili çok ama çok sevimlidir, ince de bir mizahı vardır ki tadından yenmez. İnsanın elini omuzuna atıp O' nunla öyle konuşası gelir. Bir de hep trenler, istasyonlar işte!.. Bir de Rusya yahu!


Av Dönüşleri benim Faruk Duman'la tanışma ve ilk cümlesi ile de bayılma kitabım. Çünkü şu cümleyle başlamıştı, 90 sayfa 6 öykülük kitabının Pancar Vagonları adlı öyküsüne: "Yüksek tavanlı evimiz vardı. Demiryolu işçileri öylesine büyük taşlarla örmüşlerdi ki, duvarların kalınlığı insanı hayrete düşürürdü. Evimizin duvarları. İçinde devasa tüneller barındırıyordu da haberimiz yoktu."

Ve şu cümle: "Pancar vagonları gelirdi. Gelir, evimizin açıklarında biraz bekler, sonra giderdi. Apansız. Nereye giderdi? Şeker Fabrikası İşletmelerine gittiğini duymuştuk." "Yol kenarında bekçilerin kulübeleri bulunurdu. Gece bekçileri. Yük vagonlarını kollarlardı, makas değiştirirlerdi."

 




Gabriel Garcia Marquez, Yüz Yıllık Yalnızlık demektir. Onunla tanıdım, sonra yıllar süren yol arkadaşlığımız oldu. Doğu Avrupa'da Yolculuk nispeten taze bir okuma. Yoğun inşaat, az okuma döneminin sonlarında, gezmelerin ufaktan ufaktan başladığı süreçte çıkmıştı ülkemizde ve şahane bir tren yolculuğundan yeni dönmüş, onun gazıyla da hedefe Trans Sibirya'yı koymuştum. Bu bir gezi kitabı, kapak içinde öyle yazıyor. Üstelik Doğu Avrupa'da ve üstelik 1950 yılında Sosyalist ülkelere yapılmış bir gezinin kitabı! Ara başlıklarından biri, SSCB: Tek Bir Coca Cola İlanı Bulunmayan 22.400.000 Kilometrekare...

Okunmaz mıydı?

Okumadım ben de!..

Bizzati yazarın yol arkadaşı oldum, gezdim. Onunla trende, restoranlarda, müzelerde hem okuduğum kitaplarını hem ideolojiyi konuştum. O bir Latindi ve benim Latin Devrimcilerim, onların içinde de idollerim vardı! Ne renkli sohbetlerimiz oldu, uçsuz bucaksız yollarda... Ve ne yanıtlar aldım daha dünyada bile olacağımın belli olmadığı yıllara dair...

Kitap okumaya karar verdiğim bir tren yolculuğunda bir kez daha okunacağı kesin.

Lakin şöyle de bir laf etmiş kişiyim ben: "Film falan izler, kitap okurum diyorsanız işiniz zor. Manzaralar ve fotoğraf çekme arzunuz diğer eğlence seçeneklerinize hep galip geliyor."

 




* Lyubov Morechodova ile tanışmak ve iki güzel şarkı dinlemek için lütfen buradan.



*Her Güne Üç Güzel Şey içinse buradan lütfen.


*Ceren'in Günlüğü içinse buradan lütfen.

20 yorum:

  1. 2 tane sepete attım diğerlerinede bir ara bakacağım.

    YanıtlaSil
  2. İşte tam o nedenle 1 kitap dedim zaten :)) Çünkü ben de elini çenesine dayayıp saatlerce camdan dışarıyı izleyeceğimi biliyorum..
    Siz (bu yazıya duyduğum saygısan siz dedim yine yoksa uzaklık olarak algılamayacağınızı umarak..) her ne kadar “fazla tüketim kültürü oldu” hissi vermiş olsanız da Kars Yolculuğu’na; ben yine de gitmeden duramayacağımı biliyorum..
    Murathan Mungan, Haydar Ergülen ve Marquez’e pişti! diyorum (tekrar tekrar da okunabilirler üçü de) ama Platonov ve Duman’a çok teşekkür ederek listeme ekliyorum :)
    Bu güzel seçkiye teşekkür mahiyetinde ben de Jules Verne’in pek bilinmeyen ama muhteşem bir romanını önererek katkı yapmak istiyorum. “İnatçı Keraban” (Keraban le Têtu orijinali). İçinde tren ve vapur geçmeyen İstanbul’un bir yakasından diğerine deniz yoluyla geçmemek için Karadeniz’i dolaşan Keraban Ağa’nın öyküsü bu ve Verne’in Osmanlı hakkında yazdığı tek dönem romanı :) Yol romanı. Steampunk seyahat romanı. Nev-i şahsına münhasır bir klasik :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pardon ifade düşüklükleri için özür dilerim aynı anda üç iş yapmak zoeunda olduğum zamanlar :(

      Sil
    2. Kesinlikle öyle algılamıyorum:) Vurgum bir durum tespiti; turistik bir hâl olsa da, turla gidenler yüzünden normal seyahat edenler bazı şehirlerde beklemek zorunda kalsa da, sonuçta başka bir seçenek de yok! Gitmeyi düşünsem sıkıntı etmezdim ben de ki özellikle şehir bozulmadan gitmek de fayda var:) Jules Verne'in kitabını biliyorum, çocuklar için kısa versiyonunu okumuştum vakti zamanında ama sen bahsedince tam halini alıp okumayı düşündüm, teşekkür ederim:) Ve ayrıca, ifadeler gayet güzeldi, özürlük bir durum göremedim, ve bu kadar hassasiyete de gerek yok:)

      Sil
  3. Bir gülümseme bırakıyorum buraya. Sevgilerimle, z.

    YanıtlaSil
  4. Biz de gülümsüyoruz:) Sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Amanın!
    Okumayı atladığım, gözümden kaçan ne çok kitap varmış!
    İlk hedefim Murathan Mungan'ın Tren Geçti'si sanırım. Onun diğer seçkilerini büyük zevkle okumuş yepyeni yazarlar keşfetmiştim.
    Teşekkür ediyorum, Sevgili Okul Arkadaşım, bu güzel yazı için. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Okul Arkadaşım,

      Ben teşekkür ederim, sonuçta yazının oluşmasında emeğiniz var:) Diğer seçkiler deyince bir an durdum, acaba o da var mıdır? dedim, sonra da işi arafta bırakma diyerek yazmaya karar verdim, çünkü onları da en az trenler kadar seviyoruz: Edebiyat Seferleri İçin Vapur Tarifeleri:)

      Sil
    2. I-ıhh!
      Onu da tutturamamışım.
      Yayın tarihlerine bakarsak, ben eski tarihli seçkilerde kalmışım, yenileri es geçmişim.
      Benim okuduklarım şöyle:
      -Çocuklar ve Büyükleri
      -Erkeklerin Hikayeleri
      -Kadınlığın 21 Hikayesi
      Üçü de çok iyiydi, Tren Geçti'yle birlikte Vapur Tarifeleri'ne de bakayım en iyisi. :)

      Sil
    3. Benim okumadıklarım ve haberim bile olmayanlar da sizin okuduklarınız. Bir ara çok okuyordum Mungan'ı, sonra yeter artık dedim sanırım:) Bu arada Sevgili Okul Arkadaşım, bir hatırlatma; dün akşam BBC Earth'de ve ilk bölüm olarak Norveç'teydim, şu kadarını söylim, güzergah muhteşem ve tren:)

      Sil
    4. Hatırlatma için teşekkür ederim, aklımda, ancak Tivibu izleyemiyorum ve BBC Earth sadece oradan yayın yapıyor.
      İnternetten izleyeyim diye BBC'nin kanallarına baktım, "telif hakları nedeniyle bölgenizde izleyemiyorsunuz" uyarısı geldi.
      İleride nete düşmesini bekleyeceğim artık...

      Sil
  6. Oo buraya uğrayamayalı beri bir derya dökülmüş! Notlarımızı alalım, teşekkürler. :)
    En son tren yolculuğuna ve hatta istasyonlarına dair okuduğum öyküler oldu. Raymond Carver'ın Katedral öykü kitabından. Carver müthiş bir öykücü. Bir de Murakami'nin romanlarındaki o nereye gittiği belli olmayan trenler, trensiz insansız istasyonlar aklıma geldi şimdi (1Q84). Lizbon'a Gece Treni'ni düşündüm sonra, başlayıp bitiremediğim. Tekrar el atmalı.
    Murathan Mungan'ın bahsettiğiniz öykü seçkilerinden Edebiyat Seferleri için Vapur Tarifelerini'ni çok severek okumuştum ben de birkaç sene önce. Karacı mısın denizci mi diye sorsalar havacıyım deyip yüzümü denize dönerim sanırım. :) İyi seneler!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim:) İlk anda, Raymond Carver adı ve kitap tamam dedirtti ki bu ara kısa romanlar ve öykü kitaplarına takmış vaziyetteyim:) Sipariş listeme eklerken diğer kitaplarına da baktım ve hatırlayamadığım için kendimden utandım; kısa bir kitabını okumuşum eskilerde, Aşktan Sözettiğimizde Sözünü Ettiklerimiz ve sanırım Cumhuriyet Gazetesi vermişti onu. Bazen geç tanışmak iyidir diye düşündüm sonra:) İyi seneler...

      Sil
  7. Geçen hafta arkadaşımın hediye ettiği Graham Greene'nin İstanbul Trenini okudum ben de. Şimdi de okuduğum son Javier Marias ( bu yazarı okumadıysan büyük kayıp, mutlaka oku) Duygusal Adam'da bir tren de başladı öyküsü. Bir de ben de Son İstasyon Tolstoy’un Son Yılı ( Jay Parini) var, meşhur oldu zaten biliyorsundur.
    Platonov dedin, en'lerimden biridir. Çevengur oldukça kalın bir roman ama dediğin gibi yazarın dili, kendine has mizah anlayışı, birşeyler yapmaya çalışan insanların mücadelesini çok iyi anlatıyor.
    Tren yolculuğu Kars'a doğru popüler hal aldı. Biz 2-3 sene önce de böyle diye oraya değil de Malatya , Sivasa Kurtalan Ekspres ile yataklı vagonda seyahat yapmıştık. Tabi ki muhteşem bir deneyimdi her ne kadar da yan odalarda 24 saat sigara içilmesi sonucu karton gibi duvarlardan size de sızmasını saymazsak. benim en nefret ettiğim şeydir bu koku. ne yazık ki bu olumsuzluk canımı çok sıktı. yanıma dolu kitap almıştım ama bir kitabın bile yarısına gelemedim. kah uyuyarak kah etrafı syrederek geçen zaman öyle güzel ki.
    Yurt dışında da Norveç ve İsviçede de uzun tren yolculukları yaptım eşsiz yerlerden geçerek. unutamadığım, tekrar tekrar yaşamak istediğim
    şeylerden biri trenle yolculuk..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul Treni'ni okudum, hatta toplu bir kitap yazımın içinde bir kısmı şu cümleler olan bir yazıyla bahsettim: "Onu, o yılların koşulları ile değerlendirdim ve evet bayılarak okudum. Hatta o trende ben de vardım. Belki buna benzer çok şey okuduk dedirten, yoksa bildiğimiz başka yazarlara mı öykündün sen, gibi tepeden bakan cümleler de geliyor insanın aklına fakat ben sevdim, samimiyetine ve çabasına inandım, hatta İstanbul'a varınca ve bitince kitap; ilk işim Pera Palas'daki oda fiyatlarına bakmak oldu. "

      Bu yazıda da bahsetmek istedim aslında ama sonra vazgeçtim. Javier Marias'la blogunda rastlaştım, orada da belirtiğim üzere yeni sipariş listeme ekledim. Şimdilik Norveç ben için de favori, fakat belgeseldeki diğer beş bölümden sonra bir karar vereceğiz ki an itibariyle Norveç önde gözüküyor, tüm kuzeyi kapsayacak bir gezi için interrail biletlerine ve konaklama noktalarına falan baktım, hazırız, yeter ki pandemiden bir izin çıksın:)

      Sil
  8. "Kırmızı Pazartesi" diye bu aralar almak istediğim bir kitap var "Doğu Avrupa'daki Yolculuk" kitabını görünce aklıma o geldi bir de baktım ki yazarları aynıymış. Bende ikisini alırım o halde :) Teşekkür ederim 🙏🏻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim.:) İyi bir gezi kitabı olduğunu düşünüyorum, bir dönem hakkında da bilgilendirici, umarım seversin, Kırmızı Pazartesi de doğru tercih, sıkı bir kitaptır:)

      Sil
  9. Bu yazınız da her zaman olduğu gibi ufkumu açtı. Daha önce okumuştum ama Lyubov Morechodova teyzemizi izlemesem eksik kalacaktı. Devrim yıllarını anlatan değerli Rus yazarların kitaplarını büyük bir zevkle okurum. Seyahat yazılarını okumak da hem keyifli hem öğretici. Elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lyubov teyze çok özel, uzun bir belgeseldi, coğrafya zaten hoş, bir de ülkeye özel ilgim olunca onunla tanışmak ekran yoluyla da olsa muhteşemdi:) Teşekkür ederim:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP