17 Ocak 2021 Pazar

Evet Hayat!

+18


Arka kapaktan



"... Her şey anlamsızdı. Öyle düşünüyordum. Ama aslında bir anlamı olduğunu biliyordum: Bu anlam beni parça parça ediyordu. Paramparça sözcüğü biraz abartılı gelebilir ama ben abarttığımı düşünmüyordum. Belki o zamanlar anlam ile gereksinimi karıştırıyordum. Belki de sinirlerim bozuktu..." 


Sayfa 124'den

"... Hakkını vermek gerek sözlerin sevecendi. Ama korkarım iyi düşünmeden konuşmuştun. Benim dediklerimi hiç düşünmemiştin. Kadınların sevişirken söylediklerini her zaman dikkatle dinle, Max. Konuşmuyorlarsa tamam, o zaman dinleyecek bir şey yok, düşünmen de gerekmeyecek, ama eğer konuşurlarsa, fısıldıyor olsalar bile, her sözcüğü iyi dinle ve üzerine düşün. Ne dediklerini düşün, ne demediklerini düşün, söylediklerinin gerçekten ne anlama geldiğini anlamaya çalış. Kadınlar katil orospulardır, Max, hasta bir ağaçtan ufku seyreden soğuktan donmuş maymunlardır, karanlıkta ağlayarak, hiçbir zaman söyleyemeyecekleri sözlerin peşinde, seni arayan prenseslerdir. Yaşamımızı yanlışlıklarla planlıyor ve yaşıyoruz..."

 


Hayattan*

... Islaklığına kırmızılı mavili floresan ışıklarının vurduğu, bağırdan şarkıların yankılandığı, abartılı renklerin renk kattığı, küçük küçük evlere tıkışmış kadınlar ve onları izleyen; kapalı bir Anadolu şehrinin çapkın bakışlı, hovardalığın etiketini rol bellemiş, hazzın tatlı tatlı gülümsemesini yüklenmiş farklı yaşlardan erkeklerinin dolaştığı sokakta...

...Yatağın üzerine uzanılmış, aleladeliğe anlamlar katmaya çalışan dokunuşların arasında gözü, komidinin üstünde duran, ara verilmiş, kapağı üste dönük kitaba takıldı;...

...Sanki sevişmeyi ilişkilerine yasak etmiş, kalleş yanının vereceği zarardan birbirlerini korumak istemişlerdi. İlişkilerini, adı bildiğimiz aşk olan duygunun da ötesinde, kırılmasına izin vermeyecek kadar narin sevmişlerdi. Bunu eskimesin diye birbirlerine hiç söylemediler. Bir araya geldiklerinde ruhları konuşuyordu. Sıklıkla ve bulundukları yaşın tazelikleriyle "Ben ne kadar oyum, o da ne kadar ben," diye düşünüyorlardı...

...Bir türlü soramıyordu: ''Neden?'' Kadın anlatırken pimi çekilmiş zaman ayarlı el bombaları bırakıyordu. Kendinle kaldığında el bombaları patlıyor, pazıl yavaş yavaş tamamlanıyordu...

...Yumuşak ve sevgi dolu bir yüzdeki, odayı usulca tarayan, aradığı kişiyi bulunca parlayan yeşil iki gözle göz göze geldi. İçinde kopan ve şükreden bir ibadet rüzgârıyla koşmak istedi. Ruhu koştu, sarıldı; bedenini beklemeden...

..."Doğum günün kutlu olsun," diyen iki dudak yanağına, salondaki herkesin içini ısıtacak sıcaklıkta bir öpücük kondurdu. Öpücüğün sahibi karşısına oturdu, şaraplar dolduruldu. Orkestra, akşamları içmekten yorgun düştükleri anlarda, teybe koyup üst üste başa sararak dinlettiği; Çocukların, sevgililerinin, eşlerinin fotoğraflarını önlerine koyup onlarla sivilleşirken, özlemin göz yaşlarını o anda kurdukları iptidai siperlerine saklamaya çalıştıkları Tapılacak Kadınsın'ı çalıyordu. Onunsa, göz yaşları orduevinin camlarından taşıyor, her bir kayaya çarptıkça daha fazla çağlayarak aşağıda sakin sakin akan Kızılırmağa karışıyordu....

... Trenlere ve mekânlarına tutkulu olan, ötekini ayartmış, kayalara oyulmuş tünelin üstüne çıkarmış, ağız tarafından ayaklarını sarkıtarak, altlarında uzanan rayların uzaklara taşımasına sevdalı, yaramaz çocukların evden izinsiz telaşıyla ama yine de zamana kayıtsız bir neşeyle, yüzlerine bulaştıra bulaştıra yemişlerdi, dondurmalarını...

                                                                                        **

Sarsılarak ve bayılarak okuduğum kitabın çevirmeni Peral Bayaz'a şükran.


*On bir yıl önce yazılmış, o haliyle duran,  Hayatı Öğrenmek Adına En Özel Tanıklığısın Ömrümün'den...

10 yorum:

  1. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Şu kitap seçimlerimiz bazen, bazı gerekli anlarda nasıl da tam denk düşüyor ve hayatımızın bir noktasına dokunuyor. Anlattıklarınızdan payıma düşenin bir kısmı bu.

    İkincisi küçük bir bunalım sorusu, tanımadığım ne çok yazar var, nasıl hepsini okumaya yetişir insan? Neyse tamam, işte böyle böyle tanışıyoruz.

    Sonraki bir hayranlık, "Hayatı Öğrenmek Adına En Özel Tanıklığısın Ömrümün" yazıları. Çok çok etkileyici anlatım, olayın akışı ve kendisi müthiş ve insanın hayatındaki tesadüfler üzerine düşündürücü.

    Akşam akşam çarpıldım diyeyim, özetle. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Okul Arkadaşım,

      Kitap tüm öyküleri ile olağanüstü, yazarın üslubu çok hoş ve muhteşem bir çeviri diye düşünüyorum üsluba bakınca:) Bıraktırmadı kendini. Bu denk düşme ve tetikleme halini çok düşünmüşümdür, sonra bir cümle yazmıştım bir fotoğraf altı olarak... biraz da bizle ilgili bir durum bu çünkü, aynı anlara başkalarından farklı bakma yetisi, hayata antenlerin açık olması biraz da sanki ve okumak, dinlemek, tüm bunları hayattaki karşılıklarıyla eşleyebilmek.

      İşte o telaş bende de vardı, sanırım yazmak biraz törpüledi onu, yine telaş ediyorum ama eskiye oranla çok az, biraz da eskilerdeki gibi tuğla kitapların daha az yazılıyor olması aynı sürede daha çok kitap okuma imkanı yaratıyor o da sanırım bir tatmin duygusu yaşatıyor. Ve belki de yayıncılar ve yazarlar bunun farkında:)

      Tesadüf sorununu, baktım da 2009'da çözmüşüm, cümle şu: Tesadüf denilen an gerçekten tesadüf müdür? Yoksa, algıda varolan bir hazırın ötekiyle yolunun kesiştiği an(mı)dır?

      Çok teşekkür ederim, benim için de çok özel bir yaşanmışlıktır ve yazdığım günden beri, içinden bir bölüme bir yazıda ihtiyaç duymazsam dönüp okumam, dediğiniz gibi bu kitap tümünü okumama sebep oldu, hatta yazmışım yahu, dedim:)

      Sil
  2. Bolano'dan 2666'yı defalarca elime alıp alıp bırakışım geldi aklıma:) Neden istediğim hâlde hâlâ almıyorum, hiçbir fikrim yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de bir zaman önce aklıma düştü yazar, sürekli aklımı çeldi ve sonuçta şu dünyadaki en iyi işlerden birini yaptığımı düşündürttü bana:) Farklı ve çok hoşuma giden bir üslup, yer yer sert ifadeler kullanan ama bence naif ve edebi bir dil, merhametle serserilik arasında ama merhametin ağır bastığı bir karakter. Aslında ve normalde üzerine daha coşkulu ve uzun yazardım. Kitaba adını veren öykü özel nedenlerle kendini öne çıkardı ve kitaptan ziyade akıp giden zamana notlarım yazı oldu:) Diğer kitaplarından ikisini de sipariş ettim:) Ben de elime alıp bırakmıştım, sonra bir girince içine, okuma rekoru kırdırdı:)

      Sil
    2. Öyküyle pek aram yok, o zaman romanlarından sipariş edeyim ben de bu sefer vazgeçmeden

      Sil
    3. Ben güvenilir bir tavsiye olduğu için Vahşi Hafiyeler ve de içimden gelene uyup Uzak Yıldız'ı sipariş ettim:)

      Sil
  3. “söylediklerinin gerçekten ne anlama geldiğini anlamaya çalış” ah ahh...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat:) Fakat zaman çözebiliyor sanırım, umudunu yitirme. Epeyi eski bir yazımda şöyle yazmıştım, onu hatırladım ve şuraya taşıdım:

      "Bu yaşa geldim öğrendiğim en iyi şey: Rica eden, rica ederken seni özgür bırakan kadınsa, hatta bunu dillendirmeyip sadece aklından geçirmiş de olsa yapmaman gerekeni anla, sakın ola ki zamanın unutkanlığına bırakma... ve en kısa zamanda da beyin okumayı öğren. İnsan neler ister olsaydı soru, o kadar kolaydı ki yanıtları; ama kadın bir derya, üstelik kullandığı dille anlatmak istediğinin tercümesi birbirinden farklı...

      Tamamaını okumak istersen de linkini şöylece bırakıyorum: https://laparagas.blogspot.com/2008/10/mim-mam-mom-atlasn-dmanlar-benimde-artk.html

      Sil
  4. "Hayatı Öğrenmek Adına En Özel Tanıklığısın Ömrümün" en kısa zamanda sindire sindire okuyacağım:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP