Sonunda dersimi aldığım, afişine bayıldığım, ikinci perdenin ikinci bölümüne kadar iyi mi- kötü mü olduğu noktasında net bir fikre varamadığım bir oyundu, Bursa Devlet Tiyatrosunun "Bütün Oğullarım"ı.
Bunun oyunun kurgulanış biçimiyle ilgili olduğunu düşündüm hep. Birinci perdenin içinde ve ikinci perdenin başlangıcında hâlâ; "sıkıldım mı, yoksa merak ettiğim şeyler var mı?" sorusunun yanıtını arıyordum. Ve bulamıyordum.
İçimdeki kişilerden biri sürekli "Çık," diye dürterken, hayattan birazcık da olsa nasibini almış, biraz da talim terbiye görmüş diğeri "Otur oturduğun yerde!" deyip ayar veriyor, her isyanımda paçamdan tutup koltuğuma çakıyor, uyuklamak üzereyken de gözlerimden tuttuğu gibi sahneye fırlatıyordu.
Farklı benler arasında süre giden bu itiş kakış içinde tutunmaya çalışıyordum oyuna. Önce süresini uzun buldum, sonra dizilerde, filmlerde alttan alta müzik duymaya alışmış kulakların boş kalmasına bağladım.
Bir türlü ritmi tutturamıyordum. Neredeyse oyunculuklara bile dil uzatacaktım. İçimdeki ukalayı sürekli çimdikliyor, yakın ara iki eleştiri yakışmaz diyor, bir yandan da pırıltılı cümleler kuruyordum. Arthur Miller gibi bir büyük usta tarafından yazılmış, sağlam bir metne sahip oyunun daha çok izleyiciyle buluşmasına katkı verebilmek için çabalıyordum.
Üstelik oyun Behzatımın abisi (Ege Aydan ) tarafından sahneleniyordu. İşin ilginç yanı salona baktığımda sıkılan kimse de gözüme çarpmıyordu. Hatta tiyatro denince sadece komedi bekleyen türden izleyiciler dahi yer yer kıkırdayıp, güzel güzel gülüyorlardı. Salonun genelinde olumsuz bir hava yoktu. Belli ki haddimin bildirileceği vakte daha vardı.
O an; ikinci perdenin ilk yarısında kendini göstermeye başlayıp ikinci yarısında doruğa ulaştı. Nefesler kesildi. İlk perde boyunca sarfedilen tüm cümleler, duygular, olaylar anlam kazandı. Sürekli yükselen bir heyecan, üst üste koyulan tuğlalar, hızla tamamlanan sıvalar, boyalar ortaya öyle bir yapı çıkardı ki; yerin yedi kat altına saklanmak bile bana az geldi. Utandım.
Para, dolayısıyla kapitalizm eleştirisini son derece insani bir durum üzerinden yapan oyun; tümüyle ideolojik bakılabilecek bir meseleyi klişelere başvurmadan, mesajlarını sloganlaştırmadan, kolaylıkla suçlu ilan edilebilecek bir kapitalisti çarmıha germeden anlatmayı beceriyor. Paranın amaç olduğu bir halde insanların başına neler getirebileceğini tümüyle insani bir gerçeklikle ve oyunculukların tavan yaptığı dramatik bir finalle anlatıyor.
Üzerinden iki gün geçmiş olmasına rağmen hâlâ oyunun damağında bıraktığı lezzetle dolaşan, karakterleri üzerine düşünen, öykünün bütününü fark eden, irdeleyen ve an itibariyle suçlu suçlu dolaşan ben gibileri de utançtan yerin dibine gömmeyi başarıyor. Daha ne olsun!
Son Okuduklarım 98
2 saat önce
Merhabalar.Eğer izlemediyseniz "Gönül Avcısı'nı izlemenizi tavsiye ederim.müthiş bir oyun ve müthiş bir oyunculuk ; Emir Çiçek.
YanıtlaSilSevgiler
Not aldım. Bizim buralara gelir ise kesinlikle izleyeceğim, olmadı başka yerlerde rastlaşırsak yine izleyeceğim. Çok teşekkürler.
YanıtlaSil