Bir yanda; insanın özgür iradesiyle (diyelim)kendini öldürmeye karar verdiği ve risklerini bilerek içtiği sigara...
Öte yanda; bu sigarayı sen içme diyen, kişiye rağmen onu korumak, onun verdiği zarardan da diğer insanları korumak için örgütlenen, denetleyen, cezalar kesip yaptırımlar uygulayan bir otorite.
Diğer yanda; kendi isteği dışında da bir insanın yaşamına son verebilen, onu bir başkasının elinden ölüme yollayabilen silahlar...
Öyle bir tehdit ki bu; varlığıyla haraçlar alıp, tacizler yaratıp, tehditler edip, korkular salabiliyor her türden masumiyetin üzerine... Sigarayı yasaklamakla insanlık sergileyen, bu anlamda kocaman bir eylem birliği gerçekleştiren anlı şanlı ülkelerin elinden, leblebi gibi yağabiliyor mermiler günahsızlara ...
Bireysel özgürlüklerin, yaşam haklarının çok ötelerine taşan emperyalist bir çıkarcılıkla yüz yıllarını mahvedebiliyor vatanların...
Kimsesizlikler döküyor yaşamın her bir karış toprağına...
İki yüzlü ahlak; en sahte şefkatiyle televizyon ekranlarından mozaiklerken içkiyi sigarayı; yirmi dört saat can alan silahları, atamıyor prime-time'dan öteye...
Diziler; bir yandan kanunsuzlar kahramanlığı sergilerken, racon kesen abilere sigara içirtmeyerek, ahlak ve sorumluluk fotoğrafları çizip, sahte bir duyarlılığa oynayabiliyor.
Sigara fabrikalarından nemalananlarla, silah fabrikalarından nemalananlar arasında kapitalist zihniyet açısından fark olmadığına göre... Artık; sigara kartelleri silah kartelleri kadar iki yüzlü ahlakı ''besleyerek'' güç yaratamıyorlar mı? Yoksa, sigaraya alıştırmaktansa suça alıştırmak daha mı kârlı?
Görsel: Widelec.0rg
22 Kasım Cuma
1 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder