Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış "Biz Avrupa Birliği’ne (AB), önümüze koyduğu her şeyi kabul etme mantalitesi ile gitmiyoruz. AB’ye Davos ruhu ile gidiyoruz.'' demiş...
İlk kez Davos ruhu söylemini ortaya koyduğunda Turgut Özal, şimdi hatırlayamadığım biri tuz ruhu benzetmesi yapmıştı.
Davosu ve benzeri toplantıları içeriği ve yararı anlamında yorumlamak istemiyorum. Benim için bu tür toplantılarda sizin sergilediğiniz bağımsız, dik ve tutarlı duruş önemlidir. Ve özünde katılmaktan yanayımdır. Ama kendi sözlerinizi söylemek kaydıyla...
Bugün Egemen Bağış'ın sözlerinin ne anlama geldiğini; gördüklerim, tanıklıklarım ve kendi algılamam üzerinden düşündüm.
Düşündüklerimden kısa bir özeti de son günlerde tanık olduğum bir takım olaylar örneğinden yola çıkarak yazıya dökesim geldi.
Ne yapmıştık mesela çok yakın tarihlerden birinde; Bağış'ın öğündüğü ve şiar edindiği Davos ruhunu hayatımıza katan ''one minutes'' destanını eklemiştik tarihimize... Ve bir de halkın onurunu kurtarıp, sevinçten sokaklara döken bir kahramanımız olmuştu.
Ne olmuştu Bağış'ın simgeleştirdiği ruhun olduğu yerde kısaca bir hatırla bakalım dedim kendime. Önce bir sürü laf edilmişti bir devletin başına, içeriğinde çok doğru cümleler de olmak kaydıyla... Sonra bir modoratöre posta koyulmuştu. Onca bağırtı çağırtıdan sonra hemen bir basın toplantısı düzenlenmiş, aslında muhattap bir başka devletin başkanı hatta top yekün bir milletken, onca sözden çark edilmiş ve bütün öfkenin nedeni olarak modoratör gösterilmişti .
Toplantıda sergilenen tavrı, duruşu sürdürememek, söz konusu ülkeyle ilişkileri sözlerin şiddetiyle doğru orantılı düzeye çekememek de gözümüzün önündeki süreçte apaçık görülmüştü. O sözlerin neresindeyiz şimdiye hiç girmiyorum.
Mesela daha bir kaç gün önce Nato toplantısında çok haklı nedenler ve çekincelerle, şiddetle ve sert ifadelerle karşı çıkılan Rasmussen hemen ertesi gün ve bir takım sözler alındığı iddiasıyla bir anda Nato'nun genel sekreteri oluverdi. Verildiği söylenen sözlerin somut hallerini biz görebildik mi? Söylenenlere göre önümüzdeki süreçte görecekmişiz... Ben eminim göreceğimizden!
Fransa'nın bizim Avrupa Birliği ilişkilerimiz konusundaki tutumu ortadayken... Sarkozy, pervazsızca da olsa en azından tutarlı ve dik ifadelerle bize neden karşı olduğunu apaçık ortaya koyuyorken ve Rasmussen'in fikriyatını biliyorken, iki önemli konudaki veto hakkımızı hem Rasmussen'e hem de Fransaya karşı kullanma olanağımız da varken, kullanamamış olmamız nasıl bir babayiğitlik ve nasıl bir ruhtur ki; bütün bu dış politika zikzakları, tutarsızlıkları bu kadar örneklenesi ve övünülesi bir simge halinde göze sokulabilmektedir.
Ufuk Güldemir'in henüz Cumhuriyet Gazetesi Amerika muhabiriyken, Kanat Operasyonu adı altında bir yazı dizisi yayınlanmıştı gazete de; sonra kitabı da çıktı. Bence, hem uluslararası ilişkilerin insan ilişkilerinden ve algılamalarından ne derece farklı olduğunu, hem de dikta dönemlerinin ve benmerkezci bakışların ulusal çıkarlara verdiği zararları yakın tarihli somut bir durumdan anlamak adına; her Türkiye vatandaşının okuması gerekir diye düşündüğüm bu kitabı da, yeri gelmişken önermek isterim. Çünkü çok önemli tarihsel bir süreci ve kararı anlatan, çok önemli bir belgedir. Kanat Operasyonu denen olayın içeriği son yaşadıklarımızla işleyiş açısından bire bir örtüşmektedir. Orada da Kenan Evren, Amerikalı general Rogers' ın sözünü referans alıp güvenerek, Yunanistan'ın Nato askeri kanadına dönüşüne izin vermiştir. Sözler tutulmamış. Biz de en önemli kozunu elden çıkarmış, Yunanistanla ihtilafları konusunda çok daha dezavantajlı bir hale bürün(dürül)müşüzdür.
Uluslararası ilişkilerin enseye dokunmak, kola girmek, öpüşmek, küçük adlarla seslenmek, düğünlerde şahit yapmaktan ne kadar farklı bir şey olduğunu, kişilere, verilen sözlere değil de, somut belgelere hatta onlarında ötesinde somut sonuçlara dayalı olduğunu anlamak, öğrenmek için yeteri kadar yaşanmışlığı olan bir ülke vatandaşı olarak; Egemen Bağış'a akıl fikir için dua etmekten öte elimden bir şey gelmiyor şimdilik...
9 Nisan 2009 Perşembe
Ne Ruhmuş Bu Ruh, Allah Korusun Demek Mi Lazım?
Etiketler:
Güncele ve Siyasete Dokunuş...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Aslında bunları gördükçe Atatürk'ü anmamak onun yaptıklarına saygı duymamak mümkün değil pervasızca yapılan her hareketin aslında Türkiyeye zarar verdiğini bilmeyen bu insanların daha sonra bunların altından kalkamayarak ezildiklerini zaman mutlaka gösterecektir kabadayılanmanın ,efelenmenin,Fatih olmanın dış politikayla ilgisi olmadığını bunun ancak ve ancak kasımpaşada sökeceğini daha sonra çark etmenin hiç bir faydası olmadığını yok sarıldılar yok öpüştüler bunların gelip geçeceğini er yada geç öğreneceklerdir inşallah çok geç olmaz...
YanıtlaSil