Son iki üç gün içinde yaşadığımız bir deneyimi, hedefi yukarılara tırmanmak olan Blogger'larla paylaşmak istedik. Genel olarak şöyle bir kaygı ve buna bağlı olarak da hedefe yönelik bir amaç gözlüyoruz bu alemde: Özellikle yaşı daha genç olan Blogger'lar bir an önce yukarılara taşınmak, ziyaretçi sayılarını artırmak istiyorlar. Bunun için de her gün çok sayıda, olur olmaz konuda kısa yazı yayınlıyorlar.
Biz, şunları yaşadık ve gözlemledik kendi blog serüvenimiz içinde: Öncelikle, bizim hiç bir zaman yazı yazmaktan öte bir hedefimiz olmadı. Genellikle de yazdığımız yazılar blog standartlarına göre oldukça uzundur. Blog yazmaya başladığımızda yirmi milyonların üzerindeydik Alexa sıralamalarında. Buna bağlı olarak da önceki adı Blograzzi, şimdiki adı Blooxo olan platformda çok alt sıralardaydık. Hiç bir hedef gütmeden yazdığımız ve genel ortalamaya göre uzun sayılacak, bazen iki üç günde bir yayınlandığımız yazılarımız; günlük ziyaretçi sayımız yüzün altında olmasına rağmen kısa sürede üst sıralara taşıdı bizi. Bu arada bizden çok çok eski ve daha fazla ziyaretçi alan blogları bir bir geçmeye başladığımızı gördük. Gittikçe artan bir hızda yukarılara doğru tırmandık. Blog yazmaya başladıktan yaklaşık iki ay sonra 20 civarı Blograzzi puanımız, üçe yükselmiş pr. değerimiz vardı ve günün blogu olduk.
Günün blogu olmak bize bir şey katmadı. Biz kendi yazdıklarımızla gelmiştik zaten bir yere. Bunu biraz açmak gerekirse; sizin samimiyetiniz okuyucuya geçmişse, okuyucunuz sizi bir yere taşıyor. Eğer içeriğiniz sağlamsa ve samimiyse, günün blogu olmak sadece sizi o ana kadar görmemiş olanlara fark ettiriyor. Yani, süreklilik için önemli olan sizin içeriğiniz. Giyim piyasasının güzel bir lafı vardır, mağazacılık için kullanılır çoğunlukla. Söz şudur: ''İlk malı müşteri alır, sonrakileri mağaza satar.'' İşin aslı budur işte!..
Geçen gün, tümüyle espri üzerine kurulu bir yazının içinde bir gazetedeki habere gönderme yaparak, biraz da magazin basını mantığını eleştiren ince bir ironi yüklenmiş, ''Abiyi Allah Korusun'' adlı yazıda bir kamasutra pozisyonundan bahsedince ziyaretçi sayımızda hızlı bir artış oldu. Gelen ziyaretçinin söz konusu pozisyonu yazarak yaptığı aramalar sonucunda bize ulaşıyor olması bir fikir verdi ve şezlong pozisyonu +16 başlıklı yazıyı yazdık. Hedefimiz bunun içine koyduğumuz linkle okuyucuyu Birmilyonkalem sitesindeki kitap kampanyasına yönlendirmekti, bunda başarılı olduk.
Tamamıyla tesadüf bu olayın blog yazma ve blogların yükselme pratiği ile ilgili kısmına gelirsek tekrar: Bu yazı bizim hit sayımızı binin üzerine çıkardı. Ama bu arada şu oldu: Onca sayısal artışa rağmen, hem Alexa sıralamasında hemde Blooxo'da geriledik. Bu yazı iki gün içinde güncelliğini kaybedip ziyaretçi sayımız hızla düşüp normal düzeyine geldiğinde ortalama kalma süresi arttı, biz tekrar kaybettiğimiz sıralara yükseldik.
Demek istediğimiz şu: Blogunuzun yükselmesi ve önemli yerlere ulaşması çok yazı yazmanız, çok ziyaretçi almanızla ilgili değil. Direk içerik kaliteniz, oradaki samimiyet ve okuyucunuzun blogunuzda kalma süresiyle ilgili. Ziyaretçimiz binin üzerine çıktığında ortalama ziyaret süresi iki dakika civarına düşmüştü. Bu bizi Alexa'da aşağılara düşürdü, dolayısıyla Blooxo'da da... Oysa, bizim ortalama ziyaret süremiz hiç 6 dakikanın altına düşmemişti.
Tamamıyla rastlantısal, yükselme hedefi gütmeksizin, bir hayıra vesile olmak maksatlı bu deneyimin Blogger'lar için kıssadan hissesi şudur: İnandığınız gibi ve samimiyetinizle yazın. Bu samimiyet okuyucunuza her koşulda geçer. Okuyucu sizin samimiyetinize inandıkça kalma süresi artacağı için siz, hiç kaygı ve telaşlar yaşamadan zaten doğal bir işleyişle yükseleceksiniz. Bu deneyden şu anlaşıldı ki internetteki sistem samimiyetten ve emekten yana... O yüzden yazılarınızı hiç oradan buradan tırtıklamadan, çok hazıra konmadan yazarsanız, hedeflerinize daha kolay ve kalıcı bir şekilde ulaşabilirsiniz. Normal davranmanın ötesinde çok ekstra bir çabaya ve yollara hiç gerek yok. Güzel güzel, kendinize ait olanları, kendi düşüncelerinizi hiç iyi kötü kaygısı taşımadan içtenlikle yazın. Eğer hedefiniz yukarılarsa bunları yaptığınızda oraya geliyorsunuz. Önemli olanın sayısal bir kalabalık değil, sadık ve kaliteli okuyucu olduğu bu deneyle kanıtlanmıştır bize göre. Bu paylaşımımızın yararlı olacağını umarak, güzel, samimi ve emek yoğun yazılarla daha başarılı yerler dileriz herkese...
La Paragas
16 Nisan 2009 Perşembe
Blogu'nu Yukarılara Taşımak İsteyenlere Bir Deneyim Üzerinden İki Çift Laf...
Etiketler:
editörden...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 dk fazla kaldım şimdi ben burda hatamı ettim acep bilmedim ki :):)gerçi normaldeir ortalamnın üstü bir insan olduğum üçün :P
YanıtlaSilBende ne zaman çok ziyaretçi sayısını görsem geriliyorum. Kendi halinde kalmak, istediğin gibi saçmalamak, heyecanlanmak o kadar güzel ki; biri gelip huzurumu bozacak diye kasılıyorum bazen.
YanıtlaSilçünkü ister istemez ziyaretçi sayısındaki artış insanı daha güzel yazma hırsına itiyor beni. Bunu da hissetmeyi sevmiyorum. Kendi blogum kendi yuvamda, ne yazacağım çelişkisine düşmek de istemiyorum. Günlük gibi yaşadığım şeyleri sevdiklerimi sevmediklerimi yazarken, dilediğimce saçmalamak lüksüm var. buda beni mutlu kılıyor.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBen de bu blooxo neye göre puan veriyor diyordum. Yanlış anlaşılmasın buna takıldığımdan değil de merak işte:) Arada bir düşürüyor, yok yükseltiyor anlayamamış idim. Pek açıklayıcı olmuş, teşekkür ettim:) Neyse ki ziyaretçi yahut puan kaygısı taşımaksızın yazıyorum, ben en iyisi devam edeyim kendi halimde gitmeye:) Aslında biraz ara versem de harika olabilir:P
YanıtlaSilBiz kendi halimizde dostlarımızla takılıyoruz işte.Ziyaretçi sayısının istikrarlı bir şekilde artması bizim için de daha geçerli.Biz de zeitgeisti yayınladığımızda yaşadık ziyaretçi sayı fırlamalarını sonrası malum.Bilgilendirdiğin için teşekkür ederiz sevgilerimizle.
YanıtlaSilBenim yemek bloğum var hergün tarif ekliyorum.
YanıtlaSilSence ben ne yapıyım.
harika bir pazarlama taktiği diye düşünmüştüm ve yoruma açmadığın için taktiğini daha da beğeneip yazabileceğim günü bekliyordum... süpersiniz valla ne diyeyim :)
YanıtlaSilAteş böceği bazıları durmadan geçerken ,bazıları oldukç uzun mola veriyor... Ki benim bile şaşırdığım inanılmaz bir süre kalan oldu.Aklıma şu gelmedi değil valla:Ya dedim bir güzel kopyalandık.ya da unutup gitti ziyaretçi,ya da istatistiği tutan iste şaşırdı.Süreyi yazmıyorum,çünkü saatlerle ifade edebilirm anca...O yüzden bir patlama falan olma riski yok:))
YanıtlaSilEfsacığım sen mutlu ol ve kafana göre takıl güzelim:)
Beenmaya seni önceki iki yoruma katıyorum.Bu gün yorumlara katma günüm:))
a.nur istersen ara verebilirsin ama sakın bırakıp gitme:))
sufi,rica ederiz.Zaten doğruyu yapanlar bir arada:))
taze nane, içinden ne geliyorsa onu yap,yani herşey kendin için olsun,okuyucu seni bulur merak etme:))
teşekkür ederiz evren,yorumu efsa'nın sayesinde kapattık.İlk yorumu patlatınca güzel yüreği ve tüm içtenliği ile,bizde uyandık efsa ile:))Uyandırmamak için ziyaretçiyi..
Merhaba. Haklı başarınız için kutluyorum. Bir hevesle başladığım blogta yazmanın ne zor bir tecrübe olduğunu (en azından benim için), kısa sürede anlamış bulunuyorum :) Merak ettiğim şey oldukça yukarıya geldiğinizde, sipariş bir yazı veya güncel bir konuyu farklı bir şekilde ele almanız istendi mi? Cevap için şimdiden teşekkür ederim.
YanıtlaSilÖncelikle teşekkür ederim. Genelde o tür talepler olmadı. Ama ferketmişsinizdir ki mim denen bir olgu var blog aleminde... Dolayısyla bir kaç kez mimlenerek mime konu olan yazılar yazdım. Bunları kastettiğiniz kategoriye sokarsak evet diyebilirim. Bir de zaman zaman kampanyalarla ilgili yazı istenir. Bunları da seve seve yazarım. Aslında gerçek manasından yola çıkarsak blog yazmak zor değil... Çünkü orası, aslında bloggerlığın esas amacı ve ortaya çıkış nedeni itibariyle insanların günlüğü... Sevdiğiniz sevmediğiniz ve istediğiniz herşeyi yazıp paylaştığınız bir alan.. Böyle bakarsak, sanırım yazmak daha kolay:))
YanıtlaSil