15 Kasım 2025 Cumartesi

Tam da şurama,

geçmiş,


yıllar yıllar öncesinden geldi...

Okunu attı,

...

ve gitti.



Sonsuz bir saygıyla...


Düş'e alt yazı,


Şubat 2006



*
15:04:16,

kadının e-postasına düş




Keşke gitmek zorunda olmasam da,
dirseği masaya koyulmuş sol avucuma: Şimdi, şu anda olduğu gibi gün boyu yanağımı yaslayıp; yüzümde her şeyden boş bir odaklanma, bütün dünyaya duymaz bir kapanış!

... melül melül ve tatlı tatlı yalnızca sana baksam.


Ne edersin ki kader işte,

gitmem gerekiyor...

Bu sefer gidiyorum bebek!



15:07:54,

adamın e-postasına düş...


5 Kasım 2025 Çarşamba

Dalmışsam Uyandır


Maviye İz Süren


Sekiz uzun yazı yazdırıyor şehir bana.* Hayatımızın enn keyifli yolculuğu desem abartmış olmam. Uçuş güzergâhımız muhteşem bir Türkiye coğrafyası. Neredeyse ülkenin bir ucundan öbür ucuna gidiyoruz;

ve meraktan, ve sevinçten uçuyoruz.

Şehire yüksek dağların arasından giriyoruz ki şehir an itibariyle altımızda, ve olağanüstü bir manzara. Uçağın penceresine yapışmış durumdayız. Enfes bir iniş, servis ve şehir merkezindeyiz.

Ve anında kankayız şehirle.

Üstelik onun da bizi sevdiğinden eminiz.

Yıl elimizden tutacak kadar yakın, 2017. Pandemiyi aradan çıkarsak sanki dün. Ama biz için bugün. O kadar işliyor ki ruhumuza şehir, sekiz uzun yazı bile yetmiyor. Sonra gözümüzden yaşlar döken yıkım. Kaldığımız kadim binası ile muhteşem otel Liwan.

Enn Sevdiğim Kadın mesaj atıyor.

Bir fotoğraf.

Bizim oda.

Tüm odalar yıkılmışken bizimki ayakta.

Hayatımızın en keyifli biralarını içtiğimiz balkon...

ayakta.

Perdelerimizi enfes bir rüzgâr uçuşturuyor.

Sanki balkon kapısını açık unutmuşuz.

Boş bira şişeleri balkon korkuluğunun üzerinde.

Gözümüzden yaşlar akıyor.

Kurduğumuz dostluklar, merak. Abilerin sağ olduğu haberi enn sevdiğim kadından. Ama acıları dindirmeye yetmeyen ufacık bir teselli bu.

Hatay yok.

Yoksa var mı?

Kalbimizde ve zihnimizde,

öylesine derin üstelik.



*
Yıl 2025

Elimde kitap, merak tavan, açmaya kıyamıyorum. Adına bayılmış durumdayım. Burnumda bir lezzet, misler gibi yaprak kokuyor. Bir uçuş geçmişteyim. Enn sevdiğim kadın dibimde. İkimizin gözünde de yaşlar. Bir şehir... Ölüp bitmişiz, bayılmış sevmişiz. Öyle bi aşkla ki üstelik, rehber bellemişiz. Kıskanmamışız, içinde yok olmuşuz. Bencilce yaklaşmışız, kimselerle paylaşmamışız. Her noktasının iliğini çıkarmışız. Hayatımızın enn sıcak, en mutlu, en kanka halini onun kucağında yaşamışız. Bu öyle bir dostluk ki ifade edilebilmesi bizi aşar.


Kitap geliyor, açmaya şimdilik kıyamıyorum. Geçmiş dostluğumuzu düşünüyorum. Maviye iz sürüyorum, kalbimde sızı. Onunla içtiğimiz sütlü kahvenin tadı hâlâ damakta kendisi kitaplığımın en güzide noktasında... Uzanıyorum ve dalıyorum. Bir rüyadayım, bir kitap bana doğru uçuyor, gökyüzü mavi, dostluğumuz eski, sohbetimiz tam gaz. Ve konuyor kitap! Şu an önümde. Dalmışsam Uyandırma.

Önce biraz bekliyorum. Önceki kitabın duyguları henüz serinlememiş, kıyamıyorum. Yaaa diyorum, tadı bi doz eksikse mesela?! Açmıyorum kapağını, çıkarmıyorum sırt çantamdan. Tam da babamın ağaçlarının altındaki banktayım. Şimdi çıkarıyorum kitabı, bi atıf var, babaya. İlk kitabın etkisi vuruyor yine kalbimden. Yeninin sayfasını henüz açmıyorum. Hafif bir rüzgar dalları yalayarak geçiyor. Dev çam ağaçlarında bir kıpırtı bir canlılık baş gösteriyor. Cesaretimi topluyor ve ilk sayfadan başlıyorum, derken iki, derken üç, derken beş oluyoruz. Gün batımı enfess, bir an Palmiye Kafe'ye gidip kahve içmeyi düşünüyorum; sütlü ve şekerli. Bu bir ritüel, daha önce Maviye İz Süren'le yaptığımız. Sonra bu isteğimi erteliyorum. Bi sonraki güne bırakıyorum. Banktan kalkıp, ağaçlara iyi akşamlar midyeciye hayırlı işler dileyip eve doğru yürüyorum. Disco Burger'de eğlence var, D.J. enfes parçalar çalıyor.

Ben eve geçmeyi tercih ediyorum. Kanapedeyim kitap elimde, o arada telefonuma bir mesaj düşüyor. İlkokul'dan sınıf arkadaşım, başkanımız. Zennur bloguma bakmış ve taze bir yazımı çok beğenmiş. Gülümsüyorum. Elimde Dalmışsam Uyandırma, parmak uçlarımla kanepeye geçiyorum. Öykülerin içinde buluyorum kendimi, tüm kaygılarım uçmuş vaziyette, kitaba bayılıyorum. Bir tekrar yapmayı düşünüyorum, aklımdan mekânlar geçiyor, hava kapalı, balıkçı tekneleri sakin denizde ve kendim için kitabı bitirme noktamı belirlemiş durumdayım! Güneş de kapılarını ardına kadar açmış durumda, hadi diyor, sanırım onun canı da Palmiye Kafe'de sütlü kahve istiyor!


Maviye İz Süren'se tam da burada, meraklısına...

3 Kasım 2025 Pazartesi

Bir Kadını Çokk Sevmek

Yine hayatımın enn güzel günlerinden birini yaşıyorum. Dünü çok ama çok seviyorum. Üstelik zaman durdu ve gençler canınız ne kadar isterse ayağım o kadar frende dedi. Elbette bu olanak kaçmazdı, kaçırılmazdı.

Kendime artık şaşmıyorum, ama bazen kendimin yaşadığı anları bile kıskanıyorum. Yaşadığım, kana kana yaşadığım hayatın en ama enn önemli figürü benim için enn sevdiğim kadın. Buluşalım dedik ve buluştuk. Dip kenar ama deniz kokulu bir masada oturduk; sokak bizim sokak, mahalle bizim mahalle. Mekânsa çocukluğumun evlerinden biri, evvel zamanlarını hatırladığımız evin genel yapısı bozulmadan yaşama devam eden sıcacık ve çokk sevimli bar hali çok güzeldi yine. Bir süre önce ayrılmış olan pek tatlı genç kız da tekrar işe başlamıştı. Servisimizi o yaptı ve zaman tamamlanmış oldu.

Gün içinde kolumda montum, yüzümde enfes bir güneş, sağ yanımda deniz varken ve uzun bir yürüyüş için yola düşmüşken Sema ile rastlaşmak pek işime gelmişti; çünkü hava, montu boşuna taşıma demişti. Dedim Sema montumu geçerken midyeciye bırakır mısın? Elbette, dedi benim sporcu, kısacası voleybolcu arkadaşım. Birbirimizin bebeliğini biliriz neredeyse, elbettte montumu teslim ettikten sonra midyeciye, kendini de denize atıyordu olağanüstü fit ve güzel kadın.

Ahhh bizim kapı önündeki denizimiz! Önünden yol geçene kadar sadece bizim ve bir iki komşu evindi. Babam erken çıktığı için evden ben okula Meteoroloji'nin servisi ile giderdim. Bir de ritüelimiz vardı. Servis otobüsü soğukta çalışmaz, motora önce eter sıkılır, sonra, daha önce de söz ettiğim üzere ben servis otobüsünün arka tamponuna Dodge pikap ile yanaşır, onu iteklemeye başlar, servisin şoförü ayağını birden debriajdan çekip gaz pedalına yüklenerek motoru çalıştırırdı ve servisin içinde o anda bir alkış kopardı. Çok kere yazıp çizdiğim üzere de o güzel kız kitaplarımı ben koltuğa oturduktan sonra bana teslim ederdi. Ve şehre varınca da sabahın ennn güzel saatinde yürürdük onunla, okula doğru.

Hâlâ, çocukluktan ilk gençliğe oradan yetişkinliği varılmış süreçte aynı noktada ama artık yeni evlerde yaşıyor olmak şahaneler ötesi bir şey, kesin. Çok yazımda söz ettiğim o kızsa bir doktor ve yine çok yakın bir şehirde. Bir kez bile rastlaşmadığımız masal dünyamızda sanki, ve de zihnimde; izi var bünyemde çünkü.

Zaman zaman hatırlansa da...


Enn Sevdiğim Kadın mekâna varmak üzere, onu mekânın bahçe kapısının dışında karşılamak istiyorum. Deniz tarafından geleceği büyük ihtimal, yeni yapılmakta olan AVM'nin önünden kesin geçmez biliyorum. Hiç olmaması gereken bir yerde koca bir inşaat, yandaşa kıyak.

Umarım düzen değişince yıkılır.

Çünkü alan aslında bir doktorun bağışı, çocuklar koşup eğlensin, insanlar piknik yapsın diye bırakılmış...

Midyeci ile laflıyorum. Gözüm o taraftan geleceğinden emin olduğum denizde... Sarılma anının tadı bedenimde ve görüyorum. Geldi, yüzünde gülümseme ve sarılmaca... Doya doya. Masamıza kuruluyoruz. İki bira fıçıdan, enfes atıştırmalıklar, enfes sohbet ve yine kelimelerin içinde yok olma.

Ve yine düşünüyorum,

bana bir gün bir kadını çookkkk ama çookkkk seveceksin deseler ne derdim acaba? Ya da bahse konu anlar yaşandığında ne demişimdir? Enfes bir akşam olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim. Neredeyse hayatın tamamını aynı alanda ve çocukluk arkadaşları ile aynı noktada yaşıyor olmak muhteşem bir duygu. Çocukken aşıklık halleri yaşanmış karakterlerin hâlâ yaşamın içinde ve birbirlerini sahipleniyor olmaları, ortak anılar, doyumsuz bir lezzet.

Ve güven duygusu...

şahane.

Sohbetimiz baldan tatlı, enn sevdiğim kadının konuşmasındaki heyecan ballı börek. Gözlerim ona çakılı, sözleri şırıl şırıl akıyor. Çok kere yazdığım ya da söz ettiğim üzere onu izlemeye bayılıyorum. Ve bu kez üçüncü biraları da götürüyoruz, elbette fıçı ve koca bardaklar!

Sonra bizim sokaktan caddeye doğru yürüyoruz. Bazen vedalaşma anlarını sevmiyorum. Onlardan birindeyim, günü ışıtabilirim. Ama durağın da tadı var elbette. Otobüsü beklemek de keyifli bir iş,

temas.

Geliyor otobüs, geldim evdeyim mesajını alana kadar sokakta bir avareyim ben. Yüzümde bir tebessüm, gecenin özetini tekrar tekrar dinliyorum. O sırada telefonum çalıyor. Evdeyim kelimesi ne hoş,

tebessümü hissettiriyor.

Hoplaya zıplaya eve doğru yürüyorum. Yaşadığım yeri çookkkkk seviyorum. Hayallerim saklı, az önce çekmeceleri açtım,

gülümsüyorum.

29 Ekim 2025 Çarşamba

Nakarat- Maviye Bayılmak

Ben hayali gerçek gibi yazabiliyorum. Elimde hayal edilmiş, birikmiş ama eyleme dönmemiş o kadar çok veri ve onların olduğu notlar var ki...

Bu notlar hayal dünyamda ciltlendi hep.

Seyahati seviyorum,

tıfılken beni tutabilene helal olsun diyordum,

hayal ülkelerim vardı görmeyi istediğim...

ama zaman geçtikçe gördüm ki ben bunların hepsine gitmişim -sanki- dedim.

Tıfıllığıma rağmen öyle anlatıyordum ki kesin gitmiş bu çocuk dedirtiyordum.


Sonra,

baba erken gidince ben büyüdüm birden,

yolculukları yine sevdim, gittiğim her yeri ne olursa olsun sevdim, daha doğrusu başkalarının sevmeyeceği, fark etmediği yerler ile çok iyi arkadaş oldum;

onların da beni sevdiklerini gördüm.

O sevilerdeki ortaklaşmalarımız şahaneydi.

Bir fark ettim ki çok yaşamış, çok görmüşüm;

artık gittiğim ya da gideceğim yerlerin çok önemi kalmamış bende onu fark ettim...


Ben istersem, gittiğim sıradan bir yerde bile kimselerin göremediği güzellikleri görüyor, anında da kanka olabiliyordum.

Erken büyüdüm!


Şimdilerde yeniden çocuğum,

bu kez tecübelerim de var. Tüm o yerlerle

bebelikten arkadaşmışız da ben farkında değilmişim. Baba sağ iken ama, çok biriktirmişim...

ama çok!

Tam da bu nedenle aynı sokaklarda yürüyüp farklı hikayeler ve tatlar bulabiliyorum. Şu an bilmiyorum,

o gün gelince ne olur onu da bilmiyorum.

Bürokratik işlemler artık benlik değil, yine de zaman ne der, ne gösterir,

şu an onu da bilmiyorum;

belki biliyor görmezden geliyorum.

Negatifle kankalığa daha yakınım sanki...

Yerlerden çok yolculuğun tadını ve vardığım yerin arkadaşlığını seviyorum ben,

o nedenle bana her yer güzel,

uzak yollarla işim yok,

yolculuğun sade ve tarafımdan çoğaltılmış, kalabalık tadı bana yetiyor sanki...

Ve gerçeği hiçbir zaman hayalin güzelliğinin önüne geçemiyor!


Bu yazı için sevgili Evren'e teşekkür, onun bir yazıma yazdığı yoruma verdiğim yanıttan evirdim çünkü bu yazıyı, ve ayrıca bu sabah gökyüzü bana muhteşem danslar sundu, ortalık sakindi ve kimseler göremedi bu emsalsiz şovu! Ayrıca iki fotoğrafta da varolan anın güzelliğini kayda düşmem için çok destek oldular bulutlar... ve tez zamanda da yok oldular. Bu karşılaşmalara bayılıyorum, denizin, bulutların, bizden bu kadar diyerek ve selam çakarak yok olmalarını seyretmek de muhteşem!

İLETİŞİM İÇİN

mucanberk@hotmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP